HaftanınÇok Okunanları
KAYNAR OLJAY 1
Osman Çeviksoy 2
SALIM ÇONOĞLU 3
FATİH SULTAN YILMAZ 4
İ. M. Galimcanova 5
Gülzura Cumakunova 6
Kader Pekdemir 7
Taşkent Ali Şir Nevaî Özbek Edebiyatı ve Dili Devlet Üniversitesi “Edebiyat Kuramları ve Çağdaş Edebî Süreç” bölümü müdürü, filoloji doktoru Bahodir Karimov:
“Özbek halkı Bekir Çobanzade’ye müteşekkirdir”
Röportaj: Zera Bekirova
-Kırım Tatar halkının evlâdı, şair, bilim adamı Bekir Çobanzade hakkında bir şeyler söylemek benim için büyük bir şereftir. Onun 1920-1930 yıllarındaki faaliyetlerini incelemek için Özbekistan’ın o devirde basılmış yayınlarını sayfa sayfa okudum. Aslında ben 1990’dan başlayarak Abdurauf Fitrat, Abdulhamid Çolpan, Abdullah Kadirî, Vadut Mahmud, Mahmud Hoca Behbudî gibi ceditçilerin faaliyetleri hakkında çalışırken sık sık Bekir Çobanzade’nin adına rastladım. Zihnimde bu adam kim, Özbekistan’a gelip neler yaptı şeklinde sualler ortaya çıktı.
Meselâ, Bekir Çobanzade’nin 1925’te “Qızıl Üzbekiston” gazetesinde Özbekistan’daki ilmî hayat, yeni değerler ve filologlar hakkında yazdığı olumlu düşüncelerle dolu bir makalesini okudum.
Biz şimdi sizinle Taşkent Ali Şîr Nevaî Özbek Edebiyatı ve Dili Devlet Üniversitesi’ndeyiz. Bir düşününüz! Bekir Çobanzade Ali Şîr Nevaî’in 1920’li yıllarda eğitim aldığı ilim ocağını, bir ilmî araştırma üniversitesine çevirmeyi arzu etmiş.
Ben, isteseniz de istemeseniz de, Bekir Çobanzade’yi seçkin Özbek Edebiyatı ile, özellikle de Ali Şîr Nevaî ile ilişkilendirmek istiyorum. Çünkü 1926 yılında Bakü’de Ali Şîr Nevaî’ye ithaf edilecek törenler öncesinde Bekir Çobanzade’nin teşebbüsüyle Nevaî’nin “Vaqfiye”si basılmış, kendisi de ona önsöz yazmıştır. Bu çalışma Ali Şîr Nevaî’nin eserlerinin ortaya çıkış sürecinin başlangıcıdır diyebiliriz.
Şunu özellikle belirtmek gerekir ki, Sovyet döneminde kökleri hanlar ve beylerden olan şairler daima kötülendi. Harezm’de Firuz, Kokand’da Amirî yaşadı. Aynı şekilde Sultan Hüseyin Baykara’da şairdi. Bekir Çobanzade 1926 yılında Hüseyin Baykara’nın “Divan”ını kitap olarak yayınlayarak tam anlamıyla kahramanlık yaptı.
Bekir Çobanzade’nin eserlerini, Özbekistan’daki faaliyetlerini, pek çok Özbek alimiyle, Özbekistan’da neşredilen gazeteler ve dergilerle ilişkisini, çalışmalarını ve işbirliğini anlatmayı da ayrıca zaruri buluyorum. O, 1920’nci yılların sonunda lâtin alfabesine geçilirken, tek bir millet için değil bütün Türk milletlerine lâyık olacak ve kullanımı kolay bir alfabenin hazırlanması mevzusunda büyük çaba gösterdi. Yani Kırım Tatarlarında, Özbeklerde, Kazaklarda, Azerbaycanlılarda ve hemen her dilde seçilecek harfler ile seslerin nasıl olması gerektiği konusunda “Qızıl Üzbekiston” gazetesinde; 1928-1930 yılları arasında da “Alanga” dergisinde pek çok makale yayınladı. Bu işbirliği hususunda bir örnek vermek istiyorum. Yukarıda söz ettiğim Hüseyin Baykara’nın “Divan”ının önsözünü yazan Bekir Çobanzade bizim büyük insanımız Abdurauf Fitrat’a teşekkür ediyor. Diyor ki: “Ben bu kitabı Abdurauf Fitrat’ın kütüphanesinde görmüştüm. Kitabın bir nüshasını almak istedim. Nüsha bana ulaştırıldı. Nüsha pek o kadar anlaşılır olmasa da biz bu nüshadan faydalandık. Bu nüshayı bize ulaştıran Abdurauf Fitrat’a teşekkür borcumuz var.” Yani o devirde alimler ile sanatkârlar arasındaki işbirliği sağlam ve verimliymiş. Bekir Çobanzade Özbekistan’a geldiğinde Fitrat’ın evinde bulunmuş, münasebetleri dostane ve kardeşçeymiş.
Ben Bekir Çobanzade’nin 1925-1930’lu yıllarda Özbekistan matbuatında çıkmış makalelerini bastırıp okudum ve onlardan yararlanarak hazırlanan “Bakir Çubonzoda ve Üzbekiston” kitabını yayınladım. Özbek dilinde yazılmış ve basılmış adı geçen makaleler Bekir Çobanzade’nin Türk dillerini ve Türk Edebiyatını ne kadar mükemmel bildiğini, milletini ne kadar sevdiğini gösteriyor.
Özbekistan’daki yükseköğretim kurumlarında eğitim verirken talebelere ceditçilik hareketi hakkında tafsilatlı olarak bilgi vermemiz gerekli. Zannımca, ceditçiliğin merkezi olan Bahçesaray’da, Kazakistan’da, Özbekistan’da, Azerbaycan’da ve Tataristan’daki hareketleri birleştirerek ceditçilik akademisini meydana getirme vakti çoktan geldi. Ben 30 yıldan beri Özbekistan’daki ceditçilik hareketini inceliyorum ama üzülerek belirtmeliyim ki bu hareketin Azerbaycan’da, Kırım’da, Kazakistan’da veya Tataristan’da nasıl olduğunu çok iyi bilmiyorum. Belki o ülkelerdeki ilim insanları Özbekistan’daki cedit hareketi hakkında bilgiye muhtaçtır. Çünkü bu hareket herhangi bir ülkenin değişik şehirlerinde farklı özellikler taşımaktadır. Biz ilim insanları böyle uluslararası bir akademide fikir ve bilgilerimizi paylaşma imkânına sahip olurduk. 1908 senesi Türkistan’a gelen İsmail Gaspıralı, Mahmud Hoca Behbudî ile görüştü. İsmail Gaspıralı’nın Orta Asya ülkeleriyle sıkı ilişkileri olduğu konusunda pek çok yazı yazıldı. Ama Bekir Çobanzade kim ve Özbek alimleriyle neler yaptı? Bu sorular hâlâ cevap bekliyor.
Bekir Çobanzade 1930’lu yıllarda Özbekistan’ın en büyük merkezleri olan Taşkent, Buhara ve Semerkant üniversitelerinde raporlar sundu. Fergana Pedagoji Enstitüsü’nde Özbek Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü açtı. Semerkant Üniversitesi’nde çok uzun yıllar çalışan akademisyen Vahid Abdullayev, Çobanzade’yi kendisinin ustası, akıl hocası olarak ifade ediyor. Çünkü 1930’lu yıllarda ondan ders almış. Çobanzade gibi bir ilim insanından bir gün ve hatta bir saat ders alan insanın bile ona ustam, hocam demesi doğrudur. Çobanzade’den ders alanların sayısı belli değildir. Onun Özbek ilmi, edebiyatı ve medeniyetinin millî çerçevesini yani fikir adamlarını, vatanperver - milletperver insanları hazırlama ve eğitme hususunda hizmetleri pek büyüktür. Özbek halkı Bekir Çobanzade gibi bir alime teşekkür borçludur. Onun ruhunun şâd olması için Bekir Çobanzade’yi “Nevaî Uzmanı” bir dil bilimci kimliğiyle bütün üniversitelerimizde öğrenmeli ve öğretmeliyiz. Onun çalışmaları, hayatı ve facialarla dolu kaderi hakkında gençleri bilgilendirmeliyiz. Çünkü günümüz gençleri bu konuda hiçbir şey bilmiyorlar. 1930’lu yıllarda bütün Türk ülkeleri, özellikle Sovyetler Birliği bünyesindeki cumhuriyetlerde “milletim”, “toprağım”, “dilim”, “ilmim” diyen fikir adamlarının hepsinin önderi oldu. Bütün bu insanların tek suçu halkı, milleti, dili ve medeniyetine hizmet etmesidir.