HaftanınÇok Okunanları
Ayşe Solmaz 1
ERKUT DİNÇ 2
ZEHRA TAŞDEMİR 3
KEMAL BOZOK 4
Emrah Yılmaz 5
ANAR 6
FEYZA TUĞÇE FIRAT 7
Garip tebessümlü ama sevimli, kestane renkli uzun saçlı kız arkadaşım Vivian...
Dünyayı umursamayan görüntü verse bile, bana kalbinin bir köşesinde şefkatli bir yanı olduğunu hissettirirdi.
Bir gün beraber çalıştığımız elbise mağazasında müdürle tartışıyordu. Oflayarak yanıma geldi, tartışmanın nedenini merak ettim ama doğru olmaz diye sormadım.
Neşelenmesi için, “Saçların çok güzel, sakın kestireyim deme.” dedim. Durgun bakışlarıyla yüzüme bakarak güldü.
Elini beline koyup, “Sana ne, siz erkekler neden her şeye karışıyorsunuz?” dedi. “Saçlarımı beğendiysen al senin olsun.” diye ekleme yaparak beni de güldürdü.
Müşterilerin meraklı bakışlarını farkedip sustuk.
Kapanış saati geldikten sonra iş kıyâfetlerimizi çıkarıp elbiselerimizi giyindik. Ağır ağır yürüyerek yanıma geldi, bence sebepsiz bir kahkaha attı. Onun kahkahasına karşılık veremediğim için kendime “Hay aptal” diyerek kızdım.
Birden gözlerini gözlerime dikti. “Ee bir şey mi söyleyeceksin?” dercesine kafasını imâlı bir şekilde salladı.
“Şey Vivian, şey…” dedim heyecanlanarak, “Sana bir şey soracağım.”
“Tabii sor bakayım, çok merak ettim.”
“Güzel bir Türk lokantası var, istersen orda yemek yiyelim.”
“Vaay şimdi anladım! Bana yemeğe çıkmayı teklif etmek için bekledin demek, sen tam bir görgülü kibar erkeksin.”
Daha yüksek sesle gülmeye devam edince etrafta herkes bize bakmaya başladı. Ben de bir yandan Vivian’a bakıp, “Hem gülmeyi seviyor, hem de tuhaf kız. Sahi Vivian sen kimsin? ” diye mırıldandım.
Teklifimi kâbul etti, lokantaya gittik. Ben garsondan pilav üstü döner, portakal suyu istedim, o beyti ve kola istedi. Birbirimize âfiyet olsun dileğinde bulunarak yemeğimize odaklandık
Kolasını içerken kaşının altından bana gözkırpınca şaşırdım. Neden gözkırptığını sormak isterken, “Yemek güzelmiş, zaten Türk yemeklerine bayılırım.” dedi. “İyi ki geldik.”
“Beğenmene sevindim. Kendinden biraz bahseder misin?”
“Niye, bir şey mi oldu?”
“Ne olacak, sâdece senin kim olduğunu merak ediyorum.”
“Benim ismimi, şu an gördüğün hâlimi bil yeter.” diye cevap verdi “Ayrıca bana sakın âşık olma, arkadaş kalalım. Aksi takdirde arkadaşlığımız biter, beni anlıyor musun?”
Vivian’ın açık sözlü olmasına mı sevineyim, yoksa kendisine âşık olmamam için aramıza keskin bir sınır çizmesine mi üzüleyim bilemedim. Galiba en iyisi susup bu konuyu uzatmamaktı.
Evi yakındı, birlikte yürüdük. Ama kapının önüne gelir gelmez sanki benden kaçıyormuş gibi “Görüşürüz” deyip arkasına bakmadan içeriye girdi. Doğrusu kırıldım.
Gece boyu onu düşündüm. “Bu kız bana karşı niye böyle davrandı?” sorusuna cevaplar bulmaya çalışıyordum. “Acaba davranışımdan rahatsız mı oldu? Yok canım öyle olsa birlikte yemek yemezdik. Vivian’da bir şey var ama ne?”
Ertesi gün mağazanın kapanış saati yaklaşmıştı. Kırgın olsam bile gözlerim yine de Vivian’ı arıyordu. Belki gelmiştir diye kadın çocuk, erkek bölümüne baktım .
Müdürün odasına gidip Vivian’ı sordum. Onun artık gelmeyeceğini söyleyip bana bıraktığı notu uzatıp okumam istedi:
“Bir daha mağazaya gelmeyeceğim, seni de belki hiç görmeyeceğim. Ben yalnız yaşamayı seven özgür ruhlu bir kızım. Çoğu zaman da fevriyim, bunu dün anlamışsındır. Bu yüzden hayatımda hiç erkek olmadı. Birbirimize bağlanırsak ya ben sana uyacağım ya da sen bana uyacaksın. Neyse… İyi insan olduğun için seni asla unutmayacağım.
Vivian.”
İşten ayrılmanın nedenini müdüre sorduğumda, Vivian'ın dik kafalılık yapıp devamlı sorun çıkardığını, her cümlenin sonunda işi bırakacağını söyledigi için işine son verdiklerini anlattı. Ben ise kız arkadaşıma bir şans daha tanımalarını rica ettim. Fakat bu sefer kaşlarını çatıp, "Ne şansı?" dedi müdür. "Beni dinlemediniz gâliba, işine son verdik diyorum. Zaten laftan anlayan birisi değildi, otizmli midir nedir!”
Ben ise bu sozlere karşı sinirlenip sert bakış atarak Vivian'ın otizmli olduğunu sanmadığımı ki öyle olsa bile bunun bir kusur olmadığını, tam tersi böyle küçümseyici sözler etmek kusurun en büyüğüdür diye cevap verdim. Uzun süre tartıştık. Sonra notu cebime koyup odadan çıktım. Müdür ise ardımdan yüksek sesle benim işime de son verilmesi için rapor hazırlayacağını söylüyordu.
Ben onu umursamayıp Vivian’ın kestane renkli saçlarını düşünüyor, “Ah be güzel kız, ne yaptın sen? Fakat seni yine göreceğim, buna kâlben inanıyorum.” diye içimden geçiriyordum. İşten atılmadım, umutla çalışmaya devam ettim.