HaftanınÇok Okunanları
Gülzura Cumakunova 1
HUDAYBERDİ HALLI 2
HİDAYET ORUÇOV 3
KEMAL BOZOK 4
Kader Pekdemir 5
UFUK TUZMAN 6
MERYEM HAKİM 7
—Salima, siz babanızın meşhur biri olduğunu ne zaman farkettiniz?
—Benim babam temiz biri olarak tarihe geçti. Ben bunun için sevinçliyim ve gururluyum. Babamın bize olan güveni tamdı. Bunun için onun ismine leke sürmemeye gayret ediyoruz. Ben babamın şair olduğunu okul yıllarımda biliyordum ama derinlemesine anlamamıştım. Çünkü ben okulda Rusça öğrenim gördüm. Yine de babamın kitaplarını okula götürüp onunla sınıf arkadaşlarıma övünürdüm; kitaplardaki adını göstererek. Ben 9. sınıftayken babamın doğumunun 50. yıl dönümünü istememesine rağmen zorla kutladık. Çoğunluk dağıldıktan sonra dostları “Şimdi seni övelim.” dediler. Öskön Danikeev’in eşi Zina abla “Senin ‘Elegiya’ şiirin harika bir şiir.” dedi. Neden bu şiirini övüyorlar diye, kütüphanemizden bu şiiri bulup okudum ama anlayamamıştım. Başka bir gün babamın kütüphanesinde bu şiirin Rusçasına tesadüfen rastlayıp okuduğumda babamın gerçekten usta biri olduğunu anladım. Arada sırada ben de bir şeyler karalardım.
Yazdıklarımı babama gösterdiğimde “Olmamış.” dedi. Fakat yılmadım, babamın stiline benzetip yazmaya devam ettim. İkinci kere babamın karşısına çıkarak şiirlerimi okuduğumda, sessizce dinledi ve “Kitap olarak çıkartsana.” dedi. “Evet, sınavı geçtim.” diye çok sevinmiştim.
—“Şair olamayan adam, eleştirmen olur.” derdi. Kendi şiirlerini beğenmez miydi?
—“Şair olmak zordur. Şairliğin de zamanı var. 20 ile 35 yaş arasında iyi şiirler yazılır. İyi şiir yazamazsan eleştirmen olman lazım.” derdi. “Şaire biraz övgü versen havaya uçuyor. Yazarak kendini kusursuz hissedenler var. Yazdıklarını yeniden gözden geçirmek istemiyorlar.” derdi. Babam kendisini eleştirmeyi de bilirdi. 30-40 sene önce yazdığı şiirlerini de düzelttiği olurdu. Ben Kırgız şairlerinin hepsini tanımadığım için Kırgızstan Madaniyatı gazetesinde fotoğrafı ile birlikte basılan bir şair veya yazar gördüğüm zaman babama “Bu kim?” diye sorardım. Babam da “Aptalın teki!” derdi. “Diğeri kim?” dediğimde, “O da aptal!” derdi. Şaka yaptığını veya gerçekten öyle düşündüğünü bilemeyip yazarların tamamı aptal mı diye düşünürdüm. Neden öyle dediğini daha sonraları anladım. Babam Kırgızlar düzelsin, ilerlesin anlamında eleştirirmiş. Acı gerçekleri yüzümüze vursa da kalbinin derinlikleri Kırgız için yanardı. Bunu yakın arkadaşları anlardı, çoğunluk anlayamadı. Fakat babamın sözlerini şimdi anlamasalar bile ilerde anlayacaklarından eminim.
—Rus şairlerden kimleri severdi?
—Ben ona bu soruyu sorduğumda “David Samoylov” derdi. Neden onu seviyor diye araştırdığımda babamın şiir stili ona benziyordu.
—Babanızın hangi özelliğini severdiniz?
—Ben gerçek dostumu hâlen bulabilmiş değilim. Babamın kendisi gibi ufku açık İşenbay Abdurazakov gibi birisini bulduğuna hayranım. “Birbirinizi bulmuş mutlu adamlarsınız. Ben sizleri Marx ile Engels’e benzetirim.” derdim. Babam o zaman “İşenbay, sen Engels’sin. Çünkü bana kıyasla zengin sayılırsın.” diye şakalaşmıştı…
—Çocukluğunuz nasıl geçti?
—Dört yaşımdan itibaren hatırlıyorum. Hatırlıyorum, babam kazandığı paralarının tamamını anneme verir ve sonra 1-2 ruble yol parası isterdi. “Her gün para istemek yerine, kendinde bulundursan olmaz mı?” diye sorduğumda, “Annene para vermezsem kavga çıkarır.” derdi. “Siz de kavga çıkarın, olmaz mı?” derdim. Aslında babam kavgadan uzak, adamlarla sert konuşmayan altın adamdı. Ağabeyim ile benim istediğimi her zaman yerine getirirdi. Ağabeyim kot pantolon, spor ayakkabı diye kavga çıkarırdı. Ben ise oyuncakları severdim. Bisiklet ile çok oynardım. Bizim bahçede benimle yaşıt kızlar olmadığı için erkek çocuklar ile oynardım. Bir defasında çocukların elinde tabanca görüp babamdan tabanca istedim. Akşam getireceğini söyledi. Sabırsızlıkla akşamı bekledim. Meğer babam unutmuş. Ben ağlayınca tekrar mağazanın yolunu tuttu. Annem “Yarın getirirsiniz.” dese de “Olmaz, çocuğun hevesi kırılmasın.” deyip oyuncak tabancayı getirmişti. Bizi serbest büyüttü. “Neden geç kaldın?”, “Nerelerdesin?”, “Onun yerine kitap okusan…” demezdi. Onun sürekli okumasından etkilenip biz de okuma alışkanlığı edindik.
—Sizi nasıl şımartırdı?
—“Mankam, iyi mankam” (Sümüğüm benim) diye severdi. Ben iyi bir şeymiş diye “Baba, tekrar söylesene.” derdim. Biraz büyüdükten sonra bunun anlamını öğrendim ve hatırlıyorum çok ağlamıştım... Bizi akrabalarımızdan uzak kalmayalım diye köye gönderirdi. Bir keresinde köyden dönüşüme dörtlük bile yazmış.
Salima adında kız mısın,
Uçağa sen bindin mi?
Uçaktan korkarak,
Pantolonuna sıçtın mı?
Bana şiir yazmış diye çok sevinmiştim ama daha sonra anlamını öğrenince ağlamıştım.
—Nasıl birisiydi? Hayattan beklentisi var mıydı?
—Aydın olarak babamın önüne geçecek kimse yoktur. El işlerinde beceriksiz, onlara önem vermeyen birisiydi. Yarı tamamlanmış bir yazlıkta 2-3 sene rahat dinlenmişti. Annemin, benim ve babamın bedenleri aynı olduğu için yazlıkta annemin kıyafetlerini, ayakkabılarını giyerdi. Servet, makam umurunda değildi. Cumhurbaşkanı Akayev’e danışmanken “Baba, Beyaz Saray’da çalışıyorsun. Bize de villa arazisi alsana.” dediğimizde “Kalmamış.” derdi. Özelleştirme dönemi vurgunculuğundan yararlanıp “Zengin olayım.” demedi. Makam ardından koşmadı. Akayev üç defa rektör, rektör yardımcılığı görevlerini teklif etse de kabul etmedi. Sebebini sorduğumuzda “Çocuğumu üniversiteye al, diye gelenler çok olacak. Alamam dersen darılırlar. Onun yerine makamsız gezmem iyidir.” derdi. Sürekli “Aydın kimsenin devlete muhalif olması lazım.” derdi.
—Soyadının tarihini biliyor musunuz?
—Soyadının tarihçesini bana bir keresinde anlatmıştı. Büyük büyük babam oğluna Tutaşpay ismini vermiş. Fakat köyde bu ismi taşıyan üç kişi varmış. Orijinal isim olsun diye oğluna “Cigit” diye hitap etmiş. Büyük babam Musayev Cigit, Özbek dostunun ismini babama vermiş. Fakat babam kendi ismini beğenmezdi. Çünkü Ruslar hep “Calidcan”, “Salimcan” diye doğru telaffuz edemezmiş. Ben Enstitüde öğrenciyken Baycigitov adında bir dilci olduğunu öğrenip babama onun kim olduğunu sorduğumda, “O benim öğrencim.” dedi. Bir keresinde babamı Beyaz Saray’a çağırmışlar. Gidince de “Biz Baycigitov’u arıyorduk, kusura bakmayın yanlışlık olmuş.” demişler. Babam da “Sade, fukara Cigitov’u da kabul ediniz[1].” diye onları güldürmüş.
[1] Bay Kırgızcada zengin anlamında kullanılmaktadır. Salican Cigitov, “Baycigitov yok fukara Cigitov var onu kabul edin diyerek” şaka yapıyor.