HaftanınÇok Okunanları
Ayşe Solmaz 1
ERKUT DİNÇ 2
ZEHRA TAŞDEMİR 3
KEMAL BOZOK 4
Emrah Yılmaz 5
ANAR 6
FEYZA TUĞÇE FIRAT 7
Salondaki kalabalık giderek artıyor bense köşede bir masanın arkasına geçmiş insanları izliyordum. Yeni işyerimin kuruluş yıl dönümü davetine ben de davet edilmiştim ama tanıdığım çok fazla kimse yoktu. Yüksek masanın üzerine dirseklerimi dayamış kendi kendime masanın üzerindeki kuruyemiş, patates cipsi, yarı bellerine kadar limonlu suyun içine bardaklara koyulmuş salatalık ve havuç dilimlerindei atıştırarak zaman geçirmeye çalışıyordum ki, birisi selam verip masama yaklaştı.
Şaşırmıştım. Demek beni tanıyanlar benim burada tanıdıklarımdan daha fazlaydı.
Kendini tanıttı. Adı Selim’miş, inşaat biriminde çalışıyormuş. Benim halkla ilişkilerde çalışacağımı öğrenmiş, tecrübelerim ve enerjimle işyerine çok şey katacağımdan eminmiş.
Demek yalnızca benim yeni başladığımı değil hakkımda başka şeyler de biliyordu.
Biraz rahatsız olmuş bir yönüyle de memnun olmuştum.
Teşekkür ettim ki o hiç vakit geçirmeden
-Nerelisiniz? diye sordu.
Demek hakkımdaki araştırmasında nereli olduğumu öğrenememişti. Nereli olduğumuz, bazen meşrebimizi, alışkanlıklarımızı, yemek tercihlerimizi değiştirebilir. Bazen de yeni tanışılan insanlarla sohbeti derinleştirmenin en kolay yoludur.
-Çankırı, dedim.
Tuzu, helvası, leblebisi … ne çok şey biliyordu Çankırı hakkında.
-Peki eşiniz nereli demesin mi? Artık tadını kaçırmaya başlamıştı. Ona neydi eşimin nereli olduğundan.
Sorusundan rahatsız olduğumu belli ederek;
-Aksaray dedim.
-Ooo onlar çok iyi sazan avcısı olurlar, dedi.
Sinirlerim gerilmeye başlamıştı. Sesimi de biraz sertleştirerek,
Bu cevapla durumu biraz olsun toparlamıştı. Sohbeti kesmiş bekliyordum. Bu sohbetten sıkıldığımı fark eder de başka masaya gider diye ümit ediyordum.
Kısa ve net;
-Hayır dedim.
Doğrusu birkaç kez oltanın ucundan tutmuşluğum vardı ama hepsi o kadar.
Şaşırmış gibi sordu,
-Hayatınızda hiç balık tutmadınız mı?
-Hayır dedim. İstanbul’da Galata Köprüsü’nden denize birkaç kez olta atmışlığım var. İstavrit takılmıştı oltaya.
Kendinden emin bir şekilde,
-Sazan avı, küçük balıkların tutulması avı gibi olmaz. İstavrit gibi küçük balıklar zokayı yutunca sararsın misinayı makaraya çeker çıkarırsın. Sazan tutarken öyle yapılmaz. Sazan büyük balık, onu yakalamak bir hüner, sudan çıkarmak başka bir hünerdir.
Gözleriyle de sinirlenmemin geçip geçmediğini anlamaya çalışıyordu. Doğrusu balık tutmaya merakım yoktu ama ne anlatacağını da merak etmeye başlamıştım. Bunu anladığında keyifle anlatmaya devam etti.
Güldü.