Senin Evin


 01 Temmuz 2025


Büyümeyen orman 
Yeşeren kar 
Erimeyecek bahar 
Sarmalamış senin evini 
Yırtılmayacak takvim yaprakları 
Sona ermeyecek cümleler 
Nota olup dizilmiş 
Takip eder çalınmakta olan armonik mesafeyi 
Senin evin karşı yakada 
Fakat sen sudan korkarsın 
Niye 
Çiçeklerle doldurdun tekneni? 
Uzatılan uzun bir el 
Dikilmekte sayısız göz 
Onun evi 
Şu anda da uyuyor karşı yakada.


Gül

Göğün sökülmediği yolda
Sükût sırtı üstü uzanmış
Hiç kimsenin gül hakkındaki tasavvuru önemli değil
Gülü kızlara benzetip şiir yazarken
Gül hakkındaki fikrimden önce var olur dışımda
ansızın
Kucağına gelip oturan şiirin hislerdeki hayallerle
Hiç kimsenin yürüyemeyeceği sokaklarda durup
Kişilerin düşünmeye cesaret edemediği hayalleri çaya
bandırıp içmekteyim
“Gülü ve sevgiyi mutsuz erkekler hayal ederse günah
olur”
Sözünü tekrarlayıp
Giderek kahveye benzemekte hayat
Kocasından ayrılmış erkeklerin gözlerine hayasızca
bakıp duran
Sokaktaki bir kadın
Karısını severken hayalini güzel bir kızın yanına
gönderen erkek
Onların hepsi
Bahardan istisna halde gülü hayal etmektedir
Bahar gülden evvel
Gül bahardan eski
Yollarda onlar
Gül ve baharı ayırıp hayal etmenin söz ustalığında
Sen ve benden başka hiçbir şey var olamayan bir
mekânda
Hiç kimse gülün kadınlara bağlandığını söylemez
Fakat
Ben gülün köklerinin kimlere bitişik olduğunu
düşünüyorum
Hayalimde resmine boya vuruyorum
Öyle bir zaman olsa
İnsanları ekip yetiştirecek bir mümbit toprakta
Bütün azapları tohum olarak dikiversem
Özlemler gül olup bitiverse
Hasretler çoğaldıkça kırmızı renkte açıp
Dünya dopdolu gül olsa
Sen işte o gülü yegâne sulayan olsan
Bugün burada bütün durumlar seni keşfetmekten
meydana gelmiştir
Sen ve ben, işte o yetiştirilen insanlar içinde kesinlikle
var oluruz
Sonra sen cadı hayaller bıçağının keskin kenarıyla beni
kesersin
Sonra hasretin ile doyasıya ağlarsın
Belki ben o azaplar sebebiyle toz olmuş güle
dönüşürüm
O vakit kesinlikle sen göz yaşlarınla beni boğarsın
Bu çözülmez bir an
Bütün sevişmeler azabı örtünür
Bütün sevişmeler azapsız var olmazlar
Bütün azapların kökleri sevmeye bitişir
Bütün güller sana hem de senin adına benzer
Sen gülsün
Sen baharsın
Sen kışsın
Sen azapsın
Sen ayazsın
Bende yaratılmış
Gitmeden önce
Her gece sayısız şiirleri doğuran
Sen gülsün
Benim için baharın adını unutan.


Pencere

Pencereler akıştan kesilir
Nehirler de çakılır yavaş
Gönüldür o
Akıp gelir
Yaya gelir
Uçup gelir
Ressam çizemez
Ne akil söyler
Ne de cahil
Tohumunu kimse bulamaz
Fakat sen
Onu ektin kalbin başına
Uyuyan ağaç
Aşk gönül gülümseyip göğe baktığında
Bitiverdi açık pencere
Istırap yok göğün yanağında
Sen hayalimi sollayıp geçip
Penceremde gece olup gülücük atsan
Pencere, o güneşi engelleyen düşman
İkimizin arasında


Doğum günüm

Ben doğduğum zaman
Muhabbetin meyvesiydim
Kırık beş güz önceki o an
Tam şu dakika, şu dakikada
Sevgili anama sarılıp ağlamak istiyorum bir müddet
Bu, minnettarlık ve mutluluk yaşıdır belki
Ve belki bir azap
Hiç hesaplaşmazdım şu dakika eğer nasibim olsa
Doğum günüm ikimizindir
O gezinip durur iki ölüm arasında
Şiirlerim hiç uyumlu değil
Cümleler yetimlik duyar satırlar arasında
Böyle mi olacak? Bilemedim
Garip gönül ezgiye dönüşse
Kuşlar, bulutlar, ay hem yıldızlar
Senden önce geldi yanıma
Ana
Zorla bağlayıverdim kedimi müziklere
Şikâyet ettim sessiz akan azim deryaya
Aktım özlemin akınlarında
Doğduğum günde garipti dünya
Gök hem de bu derya
Hiç zevk almam meşhur müzikten
Sensiz hayaller
Eğer
Şu denizin karşısındaki gemiden sen çıka gelsen
Demez mi derya dile gelip:
Ana!
Bu değil miydi doğum günü için en güzel armağan.

 

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 223. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 223. Sayı