HaftanınÇok Okunanları
MERYEM HAKİM 1
Süleyman Abdulla 2
Kardeş Kalemler 3
HİDAYET ORUÇOV 4
SEYFETTİN ALTAYLI 5
ERKUT DİNÇ 6
İdris Özler 7
1885 yılında bugünkü Kostanay’ın
Jangeldin bölgesinde
dünyaya gelen Seydazim
Kadırbayev Kulmaganbetulı
Alaş Orda hareketinin
Torgay bölgesindeki önemli
isimlerinden birisidir. Hukuk
eğitimi alan ilk Kazak
aydınlarından olan Kadırbayev,
Kazak SSC Halk Komiserliği’nin
Yasama ve Yargı
Denetimi Dairesi gibi çeşitli
devlet görevlerinde çalışmış,
Ceza Hukukunu Kazakçaya
çevirerek üstlendiği görevlerde
Kazak halkının millî çıkarları
doğrultusunda hareket etmiştir.
Bilindiği gibi, 1905 yılından itibaren, Çarlık
Rusyasının hakimiyeti altında yaşayan Türk
soylu halklar, bağımsızlık için siyasi mücadelelere
başlamış ve 15 Ağustos 1905te Ufa’da
Müslüman Kurultayı, 15 Ağustos 1905’te Nijniy
Novgorad’da, Rusya Müslümanlarının Birinci
Kurultayı, 26 Ekim ve 19 Kasım 1905’te
Akmescit Kurultayları, 13-23 Ocak 1906’da
St. Petersburg’da Rusya Müslümanlarının
İkinci Kurultayı, 22 Şubat
1906’da Akmescit Kurultayı,
16-21 Ağustos’ta 1906’da
Nijniy Novgorad’da Rusya
Müslümanlarının Üçüncü
Kurultayı, 15 Haziran
1914’te St. Petersburg’da
Rusya Müslümanlarının Dördüncü
Kurultayı, 17 Mart
1917’de Kırım-Akmescit Kurultayı,
16 Nisan 1917 Bakü
Kurultayı, 1 Nisan 1917’de
Orenburg’ta 1. Kazak Kurultayı,
21-26 Temmuz 1917’de
Orenburg’ta 2. Kazak Kurultayı,
18-26 Aralık 1917’de
Orenburg’ta 3. Kazak Kurultayı, 16-23 Nisan
1917’de Taşkent Şura-yı İslam Kurultayı, 13-
17 Nisan 1917’de 1. Ufa Müslüman Kurultayı,
24 Nisan 1917’de Kazan’da Muslimeler
Kurultayı, 20-27 Nisan 1917’de Kazan’da 1.
Bütün Rusya Müslüman Muallimler Kurultayı,
27-30 Nisan Kazan Müslüman Harbi Şurası,
1-11 Mayıs 1917’de Moskova’da Rusya
Müslümanları Genel Kurultayı düzenlemiş;
1917’de Hokand ve Orenburg’da toplantılar
yapmışlardır (Türkoğlu, 2006: 96-98; Karaca,
NACIYE ATA YILDIZ*
Seydazim Kadırbayev’in İçinde
Yer Aldığı Türkistan Bağımsızlık
Mücadelesinin Osmanlı
Dergilerine Yansıması
* Prof. Dr. Ankara Hacı bayram Veli Üniversitesi Avrasya ve Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü, Edebiyat Fakültesi
Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü Öğretim Üyesi. naciye.yildiz@hbv.edu.tr
TÜRKİYE
19
Kardeş Kalemler Haziran 2023
2022:75-87). Bu kongreler, Alaş Orda gibi,
Rusya’da yaşayan Türk soylu halkların var
olma mücadelesinin bir parçasıdır. Seydazim
Kadırbayev de bu mücadele içinde yer almıştır
ancak mücadelenin birçok kahramanı gibi,
Türk basınında adına rastlanmamaktadır.
Şura-yı İslâm’da görev alan Seydazim Kadırbayev,
halklara özgürlük vadeden Sovyet
rejimi tarafından, 1929 yılında Alaş Orda’ya
katılmakla suçlanmış ve tutuklamış; 1930’da
Voronej’e sürgüne gönderilmiştir. Bir müddet
sonra serbest bırakılsa da 1937’de tekrar
hapse atılmış ve 1938 yılında kurşuna dizilerek
şehit edilmiştir. Birçok aydının hayat hikâyesinde
olduğu gibi, ancak öldükten sonra,
1966 yılında, aklanmıştır.
53 yıl süren kısa hayatına kahramanca işler
sığdıran Seydazim Kadırbayev Kulmaganbetulı
hakkında, Türkiye’deki haberler ve ilmî
çalışmalar değerlendirildiğinde, hiçbir bilgi
bulunmadığı görülmektedir. Kadırbayev hakkında
bilgi bulunmaması, Türkiye Türklerinin
Rusya’da yaşayan Türklerin mücadelesine
ilgisiz kalmasından mı kaynaklanmaktadır?
Kanaatimizce hayır! Bu dönemin Osmanlı ve
Türkiye Devleti basınına bakıldığında gerek
Osmanlı gerekse Türkiye Cumhuriyeti döneminde
Rusya ve Sovyetler Birliğindeki mücadelenin
yakından takip edildiği görülmektedir.
Tabii bu dönemle ilgili haber akışında
ve bu haberlerin basında yer almasında, söz
konusu dönemin Osmanlı Devleti’nin zayıfladığı,
sürekli savaş halinde olduğu yıkılma dönemine
ve Türkiye Cumhuriyeti’nin var olma
mücadelesi verdiği savaş yıllarını da içine alması
nedeniyle zaman zaman kesiklik olsa da
bilgi akışı ve paylaşımı, gazete ve dergilerde
devam etmiştir. Bu konuda, Türkiye’de yapılan
bibliyografya çalışmalarına bakıldığında1,
yazı başlıklarından önemli bilgi paylaşımlarının
ve yorumların yayın organlarında yer
1 Bu konuda faydalanabilinecek kaynaklar; Dilek Çoban,
II. Abdülhamit Döneminde Osmanlı Arşiv Belgeleri ve
Basınında Türkistan, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları
Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2012. Emin Özdemir
ve Mehmet Yusüf Çelik, “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e
Türk Basınında Rusya Türkleri Konulu Haber Ve Makaleler
Bibliyografyası (1908-1923)”, Turkish Studies, Volume
8/11, 2013, p. 247-277. Tuncay Öğün, “I. Dünya Savaşı
Başlarında Osmanlı Basınında Rusya Müslümanları”,
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Mayıs 2018, Cilt
XXXIV - Sayı 97, s. 81-108.
aldığı görülmektedir. Söz konusu dönemde
Yeni Kafkasya, Tearüf-i Müslimin, Sebiürreşad/
Sırât-ı Müstakim, Servet-i Fünun, İslâm
Dünyası, Türk Yurdu, Azeri Türk, Tanin, İçtihad,
Aydınlık Mecmuası, İslâm Dünyası, Yeni
Mecmua, Beyan-ül Halk, Halka Doğru, Türk
Derneği, Mecmua-yı Ebuzziya, Donanma,
Doğru Söz, İstişare, Mihrab, İslâm Mecmuası,
Tan, Tanin, Büyük Mecmua, Osmanlı Hilal-
i Ahmet Mecmuası, Bilgi Yurdu Işığı, Vakit,
Tevhid-, Efkar, İkdam, İstihbarat-ı Siyasiyye-i
Umumiyye Mecmuası, Ceride-i Sofiyye, Tercüman-
ı Hakikat, Şura-yı Ümmet başlıklı gazete
ve dergilerde yer alan yüzlerce makale
ve haber yazısı, Rusya ve Sovyetler Birliği
hakimiyeti altında yaşayan Türk boylarıyla ilgilidir.
Bu dergi ve gazetelerin birçoğunda,
söz konusu coğrafyada yaşayan Türk boyları,
diğer Müslüman halklarla birlikte, genellikle
İslâm ve Müslüman olarak adlandırılmış; verdikleri
mücadelelerle birlikte bu topraklarda
yaşanan kıtlık, kuraklık, yangın, deprem gibi
felaketler konusuna da halkın dikkati çekilmiştir.
Bu çalışmada, söz konusu yazılarda doğrudan
Seydazim Kadırbayev ismi geçmese de,
onun bir neferi olduğu bu mücadelenin Osmanlı
basınındaki izleri takip edilmeye çalışılacaktır.
1905-1917 yılları ve daha sonraki yıllarda
da dergilerde çeşitli yazıların bulunması
nedeniyle, taranacak olan dönem, uzun bir
zaman dilimidir. Bu dönemdeki bütün gazete
ve dergileri sadece bibliyografik bilgi olarak
paylaşmayıp teker teker değerlendirmek, bir
tebliğin sınırlarını aşacaktır. Bu sebeple, çalışmamız,
dönemin etkili süreli yayınlarından
olan Sırât- ı Müstakim ve Sebilürreşad dergilerinde
yer alan yazılarla sınırlandırılmıştır.
Bu dergiyi seçme sebebimiz, derginin İslâmcı
olarak tanımlanması ve Rusya’da düzenlenen
kurultayların da Müslüman Kurultayı olarak
adlandırılmasıdır. Dergide, Asya-yı Vusta,
yani Orta Asya olarak adlandırılan, bizim ise
Türkistan demeyi tercih ettiğimiz coğrafyanın
yanında, Kafkasya, Sibirya, İdil boyları, Çin
gibi Türk soylu halkların yaşadığı geniş coğrafyaya
dair haberler de yer almaktadır.
İnceleyeceğimiz Sırât- ı Müstakim, haftalık
dergidir. Derginin ilk sayısı 7 Ağustos
1908’de yayımlanmış; dergi, 8 Mart 1912’de
20
Kardeş Kalemler Haziran 2023
yayımlanan 183. sayıdan itibaren aynı yazar
kadrosuyla, Sebilürreşâd adıyla yayımlanmaya
devam etmiştir. Dergi, 1915 ile 1918 yılları
arasında düzensiz yayınlanmış, 1917 yılında
hiç yayımlanamamış, 1925 yılına kadar toplam
641 sayı, 1948-1966 yıllarında ise 362
sayı daha neşredilerek Türk yayın hayatında
önemli bir yere sahip olmuştur.
Bu çalışmada Sırât- ı Müstakim ve Sebilürreşâd
dergilerinin 641 sayıdan oluşan arşivi değerlendirilerek
Türkistan’daki var olma mücadelesiyle
ilgili yazılar tespit edilmiştir. Bu yazıların
hacmi, 500 sayfa civarındadır. Bu durum, bir
makale sınırları çerçevesinde bütün yazıların
tek tek değerlendirilmesinin imkânsızlığını
ortaya koymaktadır. Bu sebeple, bu çalışma
için dergideki haber yazısı ve makalelerden
seçmeler yapılacak; daha sonra söz konusu
yazılar tarafımızca günümüz Türkiye Türkçesine
uyarlanarak kitap boyutunda bir çalışma ile
okuyuculara sunulacaktır.
Daha önce de değinildiği gibi, bu yazılarda
Kadırbayev Seydazim Kulmaganbetulı ve
Alaş Orda adı hiç geçmemektedir. Dergideki
yazılarda Kadırbayev Seydazim Kulmaganbetulı
adına rastlanmadığı için, biz bu çalışmada
onun memleketi olan Kostanay ve
Turgay bölgesiyle ilgili haberlere değinecek
ve Seydazim Kadırbayev Kulmaganbetulı’nın
içinde yer aldığı Şura-yı İslâm tarafından
gerçekleştirilen Müslüman Kongresi ve millî
mücadeleyle ilgili birkaç yazıyı değerlendirmekle
yetineceğiz.
Dergide, Kostanay adının geçtiği ilk yazı, 9
Aralık 1909 tarihli 66. sayıdadır. “ Âlem-i İslâm
Kazan” başlıklı yazıda, “Kostanay’da bir
müslüman cemiyet-i hayriyyesi kurulması için
ruhsat alınmıştır” bilgisi verilmektedir. Yazının
devamında da bu cemiyetin daha önce kurulmuş
olan ve kolera dolayısıyla yetim kalan
çocuklara sahip çıkan Troyski cemiyeti gibi
hayırlı işler yapması temennisi yer almaktadır.
Diğer yazı ise 15 Aralık 1910 tarihli ve 119
sayılı dergidedir; “Kostanay şehrinde Nogay
Yak Mahallesi imamı Saîd Zübeyrî Efendi
hazretlerini aleyhindeki iftiralara dayanarak
hükûmet, memûriyetinden ihraç etti. Onun
idare ettiği, altı muallimi ve üç yüz öğrencisi
olan medresesi öğretime ara verdi.” şeklinde
bir haber yazısıdır.
İçinde Turgay bölgesinden söz edilen yazılardan
ilki, 25 Ağustos 1910 tarihli ve 103
sayılı dergide, “Rusya: Müslüman Memleketlerine
Rus Muhâcirleri” başlığını taşıyan bir
haber yazısıdır. Yazıda, o sene, 6 ay zarfında
Sibirya’ya 232 bin; Ufa, Orenburg, Turgay ve
Türkistan taraflarına da 58 binden fazla Rus
muhaciri yerleştirildiği bilgisi verilmektedir.
Yazının devamında “Rus Misyonerlerin Faaliyeti”
denilerek, Sibirya’da ilk defa olarak,
İrkutsk şehrinde bir misyoner kongresi açılacağı
haber verilmekte, bu kongrenin programının
daha önce Kazan’da gerçekleşmiş olan
kongreden daha geniş olacağı, resmî misyonerlerden
başka pek çok papazın, kilise mütevellîlerinin
ve Ortodoksluk için çalışan kişilerin
de katılacağı, bu programın en mühim
maddesinin, İslâm dinini ortadan kaldırmak
için mücadele yollarını bulmak olduğu söylenmektedir.
22 Ağustos 1918 tarihli ve 366
sayılı yazıda; “ Türkistan’ın hudûdu, Uralsk,
Turgay, Akmolensk şehirlerinden ibarettir;
birincisi Ural Nehri kenarında, ikincisi Aral
Gölü kuzeyinde, üçüncüsü Sarısu kıyısındadır
ki adı geçen su, Sirderya vadisine akar.
Bu yerler Step Eyaleti’nin genel valisi tarafından
idare olunur” denildikten sonra, başta
Almanlar olmak üzere başka milletlerin de bu
topraklara göz diktiği, ancak Sovyet hükumetinin
bu verimli yerleri bırakmamak için sert
tedbirlere başvurduğu dile getirilmektedir.
Bağımsızlık hareketiyle ilgili yazılardan
örnekler:
10 Ekim 1918 tarihli ve 373 sayılı dergi: “Rusya’daki
Partiler ve Rusya Müslümanlarının Takip
Edecekleri Siyaset” başlıklı yazıda, yazar
Rusya Müslümanlarının takip edecekleri en
sağlam siyasetin Bolşeviklerle iş birliği yapmaktan
ibaret olduğunu daha önce söylediklerini,
ama Müslümanların kuvvetsiz birtakım
partilerle iş birliği yaptıklarını ve bu yüzden
Bolşeviklerin intikamına maruz kaldıklarını
yazmaktadır. Yazara göre, “Yedisu Cumhuriyeti
ve Türkistan Hükumeti Bolşeviklerle anlaştıkları
günden itibaren her türlü ezadan,
cefa ve zarardan uzak kalmaktadır fakat İngilizlerin
açgözlülükleri ve şeytani kışkırtmaları
nedeniyle, diğer taraflarda Müslüman yurtları,
şehirleri zarara uğramaktadır.” Yazarın
21
Kardeş Kalemler Haziran 2023
zayıf güçlerden, kastettiği sosyalistler ve koministlerdir.
Yazının devamında, geçen hafta
ihtilalci sosyalistlerle komünistlerin onayıyla
bir Turan-ili hükumeti teşekkül etmiş olduğunu
ve dilinin Turan dili olacağını haberlerden
öğrendiklerini, oysa Turan lisanı diye bir lisan
bilmediklerini, maalesef din kardeşlerinin bu
iki parti ile işbirliği yapmalarında pek büyük
zararlar ve tehlikeler gördüklerini, bu haber
doğruysa dindaşları için dua etmekten başka
ellerinden bir şey gelmeyeceğini belirten
yazar, Bolşeviklerin de ne mal olduklarını bilmemekle
birlikte Rusya’nın en sağlam ve en
etkili partisi olmalarından dolayı onlarla işbirliği
yapmanın, Müslümanların menfaati için
şart olduğu görüşünü dile getirmektedir.
18 Temmuz 1918 tarihli 362. sayı: “ Rusya’daki
İnkılap ve Bu İnkılaptan Dahilî Rusya
Müslümanlarının İstifadesi” başlıklı makalede,
Türkistan coğrafyası işaret edilerek,
asırlarca zulüm ve işkenceler altında ezilmiş,
asırlarca esir yaşamış ve en kötüsü de bu
duruma alışmış bir milletin esaret zincirinden
kurtulmasının kolay olamayacağı dile
getirilmektedir. Tabii olarak hür yaşamak,
insanoğlunun meşru hakkı olduğu halde,
dünya üzerinde birçok millet esaret altında
yaşamaktadır. Hürriyet, daima alınır; kimse
tarafından verilmez. Herkes hürriyeti kendisi
için sever ve onun için ne tür fedakârlık gerekirse
onu yerine getirir. Rusya Müslümanlarının
hatası buradadır; bir yerden gelecek
olan hürriyeti beklediler, kendilerine verileceğini
düşündüler, mukavemet göstermediler.
Bu hatanın sebebi, karşılarındakinin
kendilerine hürriyeti bağışlayacağı gibi saf
bir inanca sahip olmaları; ellerinde bulunan
paralarını, silahlarını, maddi gücü, bu inanç
nedeniyle teslim etmeleridir. Oysa onlara
meydanlarda verilen vaatler, nutuktan ibaret
kalmıştır. Ancak, ümitsizliğe kapılmaya da
gerek yoktur, Rusya’da devrim daha devam
etmektedir. Müslümanlar geçmiş acı tecrübelerinden
ders çıkarıp ve uygun zamanı
kollayıp el birliğiyle, metanetle mücadele
ettiği takdirde, mutlaka başarılı olacaklardır.
Abdürreşid adındaki bir şahıs tarafından yazılan
bu makalede, hata olarak görülenler
özetlenmekte ve ne yapılması gerektiği konusunda
tavsiyede bulunulmaktadır.
8 Ağustos 1918 tarihi ve 364. sayı: “Yirminci
Asrın En Büyük Faciası” başlıklı yazıda, Çarlık
Rusyasındaki katliamlarından söz edilmekte
ve Kırgız Müslümanlarından 500.000 kişinin
katledildiği, bir milyondan fazla masumun
ise hapse atıldığı veya sürgüne gönderildiği
haberi verilmektedir. Yazıda, Amerikan Weekly
gazetesinde Orta Asya’da 1916 senesinde
gerçekleştirilen katliamın, dünya üzerinde
gerçekleşmiş en büyük katliam olduğunun,
bunun emrinin bizzat Rus çarı tarafından verildiğinin
yazıldığı belirtilmektedir. Söz konusu
gazetenin verdiği bilgiye göre, Rusya bu durumu
dış dünyadan gizlemeye çalışmış; hakikat
ise iki yıl sonra bu coğrafyaya yapılan bir
araştırma gezisinde anlaşılmıştır. Sibirya’nın
“Siyah Toprak” mıntıkasında, Orga, Akmolinsk,
Sembriç – Yedisu vilâyeti sahralarında göçebe
Kırgızlarla yeni iskân edilen birkaç yüz bin
Rus çiftçisi bulunmaktadır. Sabık Çar hükumeti
bilhassa Çin hududuna yakın olan bu ovalarda
Ukraynalıları yerleştirmeyi amaç edinmiş,
bunun için Kırgızların topraklarını ellerinden
almış ve buralardan büyük gelirler elde etmiştir.
Toprakların müsadere edilmesi yetmemiş,
askerî baskılar da artınca, burada yaşayan
Müslümanlar isyan etmiş, bunun üzerine başlayan
savaşta beş yüz bin Kırgız katledilmiştir.
Bir milyona yakın ahali de Çin’e kaçmıştır.
Burada kastedilen, sadece Kırgızlar değildir,
bilindiği üzere, o dönemde Kazaklar da Kırgız
veya Kara Kırgız olarak adlandırılmaktadır.
Yazar, bu zulümler yapılırken Avrupa’nın,
Ermenilere yapılan uydurma zulüm konusunu
ayyuka çıkardığını, buradaki Müslümanların
katledilmeleri konusunun, hiç dile getirilmediğini
söylemektedir. Rus devriminden sonra da
haksızlıklar devam etmiş, Çin’deki Kırgız mültecileri
memleketlerine dönmek isterlerse geri
döndüklerinde topraklarını Moskoflar ve Rus
Kazaklar tarafından işgal edilmiş bulmuşlardır.
İşgalciler, toprağın asıl sahiplerini burada
kesinlikle barındırmak düşüncesinde değildir.
Bir kere daha bu toprakların asıl sahipleri Çin
sınırına doğru kovalanmış, ancak bu defa Çin
sınır muhafızları hududu geçmelerine izin vermemiş,
bir kısmı telef olmuş, bir kısmı da geri
dönmek zorunda kalmıştır.
24 Ekim 1918 tarihli 375. sayı: “Rusya Müslümanları
ve Bolşevikler” başlıklı yazıda, hakları
22
Kardeş Kalemler Haziran 2023
olduğu için muhtariyet davasında ısrar eden
Rusya Müslümanlarının bir kısmı maksatlarına
nail olmuş bulunsalar da çoğunun hâlâ
belirsiz bir durumda kaldıkları belirtilmektedir.
Yazara göre, bunun sebepleri üzerinde
duranlar, Rusya’nın durumunu tam olarak
bilemediklerinden, düşüncelerinde hatalıdırlar.
Bolşevikler, Rusya’nın yaptığı zülmun kat
be kat fazlasını uygulamaktadır. Bazı kişiler
Bolşeviklerle iş birliği önerse de Bolşeviklerin
vaat ettikleriyle icraatlarının farklı olduğu ve
bu icraatın daima Müslümanların aleyhine
işlediği dile açıktır. Mesela; “Milletlere muhtariyet
vereceğiz” diye yemin eden Mösyö
Lenin, kendi oylarıyla kendi mukadderatlarını
çizen Ukrayna, Finlandiya, Kırım, Türkistan,
Türk-Tatar… gibi milletlere karşı vahşilerin
yapmadığı bir tarzda dehşetli savaşlar ilan etmiş,
acımadan hepsine ateş açmıştır. Bunlar
yazılsa, bir ansiklopedi oluşturur. Nihayetinde
de Bolşevikler, millî muhtariyete ulaşabilmek
için millî hislerden ve ülkülerden vazgeçmek
gerektiği, Bolşevizmin milliyetle hiçbir münasebeti
olmadığı fikrini yerleştirmeye çalışmış;
milliyet fikri taşıdığını düşündüğü aydın, öğrenci,
gazeteci yazar, her kim varsa ya tutuklanmış
ya sürgüne göndermiş ya da kurşuna
dizmiş, yayın organlarını kapatmış, sosyalizm
yolunda çalışan sosyalistleri bile kurban etmiştir.
Yazara göre, bunları en kısa şekilde
“mecnûnlar” diye adlandırmak mümkündür.
Bu bilgilerden sonra yazar, Bolşeviklerin bu
davranıştan vazgeçmezlerse Sosyalizm tarihinde
en suçlu sayfayı işgal edecekleri düşüncesini
belirtmektedir. Sosyalizm ile Bolşevizm
arasında büyük bir yakınlık olmasına
rağmen, Sosyalizmin pîri Marx dirilse, Bolşeviklerin
onu da idam edeceklerini düşünen
yazar, kendilerine inanan ve güvenen Müslüman
halkı katle girişen Bolşeviklerin yarın olmazsa
öbür gün yok olmalarının da kesin olduğunu
söylemektedir. Önceki yazılardan ve
yazarlardan farklı olarak, aynı dergide yazar,
Rusya Müslümanlarının Sosyalistlerle birlikte
çalışması gerektiği kanaatindedir. Yazarın bu
makalede öne sürdüğü diğer fikirlerinin özeti
şöyledir: Rusya ahalisinin büyük bir kısmının
desteklediği, -İnkılapcı Sosyalist Fırkası, Müslümanlar
lehine çalışmaktadırlar. Gelecekte
bu parti ile birlikte hareket etmek, akıllılık
etmektir. Çünkü onların programlarının birinci
maddeleri milletlere yerli muhtariyetler
vermek, çiftçilerin ve küçük arazi sahiplerinin
hayat şartlarını düzeltmektir. Bunlar arazi ve
hürriyet bayrağı altında çalışmaktadırlar. Bugün
Müslümanların düştükleri en büyük hata,
o gün kim güçlü ise onun yanında durmaları,
sağlam bir mefkûreye sahip olmamalarıdır.
Bugün bu fırka, yarın öbür fırka ile münasebette
bulunmak deve kuşu olmaktan başka
bir şey değildir. Milletlerin sebat ve azimleri
onların hayat sebebidir. Müslümanlarda
sebat vardır ama yol yanlıştır. Bu sebatla,
Müslümanlar her halde muhtariyetlerine erişeceklerdir.
Yazıya imzasını şimâl müslümanlarından
Atâullâh Bahaeddin olarak atan yazar,
“Cihâna Sosyalizm yerleşse kaybedecek
hiçbir şeyimiz olmaz. Fakat faydamız çok olur.
“Yaşasın mahkûm Şark milletlerinin birleşmesi!
Yaşasın onlara yardım elini verecek Avrupa
sosyalistleri! Yaşasın İslâm milletlerinin
demokrat mücahitleri!” diye bütün cihana
bağırmak bizim borcumuzdur. Yaşasın bizim
özümüzü, bizim hayatımızı tasdik eden hürriyetçiler!..
“ diye sözlerini tamamlamaktadır.
25 Kasım 1920 tarihli 464. sayı: “Şark İlleri
Kurultayı Murahhaslarıyla Mülâkat -1” başlıklı
haber yazısında, Üçüncü Beynelmilel Şark
İlleri Konferans’ına katılan Trabzon delegeleri
Abdülhalîm ve Ali Kemâl efendilerin gelişi
üzerinde duruluyor. Yazar, bazı konuları da
gizli olmak kaydıyla kendilerine nakletmelerinden
dolayı, her şeyi yazamayacağını belirtiyor.
Bu yazının devamı sonraki sayıda yer
alıyor.
03 Aralık 1920 tarihli 465. sayı: “Şark İlleri
Kurultayı Murahhaslarıyla Mülâkāt -2” . Bu
makalede, kurultaya katılan delegelere sorulan
sorular ve cevapları yer alıyor. Bunlardan
birisi, Bolşevikliğin veya komünistliğin ne olduğu,
işlerine gelecek şeyler mi olduğu sorusudur.
Alınan cevap kısaca; “İşimize gelen
yönleri de var, hiç gelmeyen yönleri de var.
Rusların hayatı, gelenekleri, yapıları ve dünya
görüşü bizimkinden çok farklı. Onun için, her
hastaya aynı ilaç verilemeyeceği gibi, onlara
faydalı olan her şey bize de faydalı olur, denemez.
Bir kere oradaki fabrikalar, oradaki
işçi hayatı ve teşkilatları, bizde mevcut değil.
Oradaki zenginler, milyonerler, binalar,
müesseseler bizde yok. Bizde herkesin ba23
Kardeş Kalemler Haziran 2023
şını sokacak bir kulübesi vardır ama oradaki
bin odalı binalar bizde yoktur. Oradaki arazi
meselesi dahi bizdekinin aynı değildir. Onların
fikirleri bize uygun gelse bile, hakkıyla
uygulamadıktan sonra ne fayda? Sonra onlar
diyanet meselesinde de bizden ayrılıyorlar.
Bu kadar gelişmiş insanların hâlâ papazların
batıl akidelerine mıhlanıp kalmaları nasıl
olur? Oradaki Müslümanların da sıkıntıları
var; hükûmet denince karşılarına çarlığın zulüm
heykeli dikiliyor, nefret ediyorlar. Kanun
denince papazların kendilerini içine çektiği
zulmet ve kasvet çukurları hatırlarına geliyor,
alabildiğine kaçıyorlar. Medeniyet denince
binlerce vahşet ve alçaklık sahneleri gözleri
önüne dikiliyor, ondan da kaçıyorlar. Komünistlerin
de hürriyetlerini kuvvetlendirecek bir
şey kalmamış; önlerine ne gelmişse yakmışlar,
yıkmışlar. Başıboş bir hayat. Niyetleri güzeldir,
arzuları samimidir ama inkılap henüz
devam ediyor, nerede karar kılacağı belli değildir;
eskisini yıktılar, yeni hayata ait birtakım
esaslar da getirdiler. Fakat bugün orada ifrat
vardır. Bizim anladığımıza göre oraları daha
çok çalkanacak, kanlı mücadelelere sahne
olacaktır. Yeryüzünde sulh ve saadet tesis
edeceğiz diye bütün Bolşevikler fedakârane
mücadele ediyorlar. Fakat hayalinde doğan
istikbal güneşi onların gözlerini öyle kamaştırmıştır
ki, onlar için artık hiçbir şeyin kıymeti
kalmamıştır. Bugün onların yegâne zevki didişmek,
uğraşmak, ıztırap çekmektir. Onlar
hem kendileri hem bütün milletler için iyi olmasını
istiyorlar. Fakat bakalım, tuttukları yollar
nereye varacaktır? Nerede karar kılacaktır?
Onlar tecrübe devirleri geçiriyorlar. Tabii
bu tecrübeler ucuza mâl olmuyor. Bu uğurda
feda edilen nüfus milyonları aştı. Heba edilen
servet milyarları geçti. Bütün memleket baştanbaşa
sarsıldı. Her şey alt-üst oldu. Fabrikalar
durdu. Tarlalar sürülmedi. Meşakkat ve
ıztırap her tarafı kapladı. Ama yarın daha iyi
olacak mı? İhtimâl. Fakat ya beklenilen gaye
elde edilemezse? Asya’da İngiliz tahakkümünü
kırmak, Bolşeviklik için bir hayat memat
meselesidir. Bolşeviklere karşı hareket, İngilizlerin
ekmeğine yağ sürmek ve mahkûmiyetten
kurtulamamak demektir. Nitekim Azerbaycan’daki
Müsâvât Fırkası her nasılsa böyle bir
hata yaptı. İngiliz hilesi orada kan döktürmeye
sebep oldu. Gence hâdisesinde binlerce
Müslüman telef oldu. Ermeniler bu meselede
büyük bir rol oynadılar. Bu coğrafyada İngiliz
sömürgeciliğinden kurtulmak için Bolşeviklerle
iş birliği yapmak şarttır. Eşref Edib
27 Mart 1922 tarihli 495. sayı: “Asya-ıı Vüsta’da
Harekat-ı İslâmiyye”. Makalede Orta Asya’daki
İslâm hareketleri hakkında yorum yapılmakta
ve son zamanlarda bu işin ciddî ve
muntazam bir şekle girdiği, fevkalade önem
kazandığı ifade edilmektedir. “Bir müddetten
beri Fergana bölgesinde dağlara çekilen elli,
altmış bin kişilik düzensiz kuvvetler, nihayet
muntazam bir İslâm ordusu hâline gelmiş ve
bütün civar İslâm memleketlerine yayılarak
harekât dairesini genişletmiştir. Bugün sayıları
yüz seksen bin kadar tahmîn olunmaktadır.
Bu teşkilat-ı askeriye, hiçbir yabancı
etkisine tâbi değildir. Ne Bolşeviklerin ne de
başkalarının, doğrudan doğruya Türkistan ve
Müslüman milletlerin istiklallerini temin etmek
üzere kurulmuş bir teşkilattır. Haberlere göre
Bolşeviklerin gerek Azerbaycan gerek Buhara’daki
aşırı hareketlerinden yılan Türkistan
halkı buna mecbur kalmıştır. Kendilerine vaat
edilenler yerine getirilmemiştir.” Yazar, bunlara
rağmen, Bolşeviklerin Türkistan halkının
istiklaline karşı çıkacaklarına inanmamakta,
onların inkılaplarını Müslümanların yardımları
sayesinde gerçekleştirmelerinden dolayı,
Müslümanlar lehine hareket edecekleri görüşünü
ifade etmektedir. Bolşevikliği boğmak
üzere bulunan Kolçak, Yodaniç, Denikin kuvvetlerini
yenmede kendilerine yardım eden
Müslümanlara Bolşevikler vefa göstermelidir.
Yazara göre Müslümanların hareketi, Bolşeviklere
karşı değil, kendi bağımsızlıklarını,
hukuklarını elde etmeye yöneliktir. Diğer
milletler gibi Müslümanlar da tam anlamıyla
müstakil yaşamak, kendi geleceğine hâkim
olmak hakkına sahiptir. Bu istiklal hareketinden
endişeye düşenler ancak istilacılardır.
Bolşeviklerin bu hakikati ihmal edecek kadar
siyasetten mahrum olmadıklarını düşünen yazar,
Ruslar için Müslümanların dün olduğu
kadar bugün ve yarın da lazım olduğu kanaatindedir.
29 Temmuz 1922 tarihi 511.sayı: “Âlem-i İslâm
ve Bolşevikler”. Türkiye ile bazı Avrupa
devletleri arasında, şark meselesine dair bu
zamana kadar mevcut olan görüş farkı aşı24
Kardeş Kalemler Haziran 2023
lamamış ve problemler çözülemediği gibi,
öncekinden de fazla düğümlenmiştir. Şark
meselesinden maksat, İslâm âlemi ve Müslümanların
üzerlerinde yaşadıkları topraklardır.
Bu mühim meseleyi daima Avrupa devletleri
kendi menfaatleri lehine çözme arzusundadır.
Bu sebeple Türkiye’ye türlü türlü sıkıntılar
çıkararak baskılarını arttırmışlar, iç işlerini düzenleyememeleri
için her türlü yola başvurmuşlardır.
İngiltere, Türkiye’de ve Orta Asya’da
güçlü Müslüman devletleri istememekte,
bunun için elinden geleni yapmaktadır.
Sonuç
Bu çalışmada ortaya konanlar, bilinmeyen
konular değildir ancak Sırât-ı Müstakim ve
Sebilürreşad dergilerinden seçilen yazılarla,
Türkistan’daki mücadelenin nasıl takip edildiği
ve bir İslâmcı derginin bu konudaki görüşlerinin
neler olduğu gözler önüne serilmeye
çalışılmıştır.
Değerlendirdiğimiz yazılar, İslâmi dergi
olarak tanımlanan dergilerde yer almasına
rağmen, Türkistan coğrafyasında halkın geri
kalmasında din adamlarının bir kısmının etkisinin
olduğuna dair yorumların bulunduğu
görülmektedir. Dergide yer alan makalelerdeki
yorumlar, bu coğrafyada halkın özgürce
yaşayamamasının en büyük sebebinin milletin
cehalete esir olmasından ve taassup boyunduruğu
altında bulunmasından kaynaklandığı
yönündedir. Türkistan halkının birlik
ve beraberliğini kaybetmemek için dillerini
birleştirmeleri, Arapça ve Acemce sözlerden
vazgeçilmesi gerektiği de dergide öne sürülen
fikirlerdendir.
Dergideki yazılarda, bağımsızlık hareketiyle
ilgili olarak önde gelenlerin isimlerinin verilmemesi,
kanaatimizce, bu mücadelede yer
alan kişilerin deşifre edilmemesine yönelik bir
tedbir olabilir.
Makalelerde, Müslümanlara, bazı yazılarda
Bolşeviklerle bazı yazılarda da Sosyalistlerle
iş birliği yapmalarının tavsiye edilmesi gibi,
zaman zaman tezatlar bulunduğu görülmektedir.
Bu durum, umut bağlanan kaynaklarda
yaşanılan olumsuzluklardan kaynaklanıyor ve
zaman içinde değişime uğruyor olmalıdır.
Umut olarak görülenin umut olmadığı anlaşıldığında,
başka bir umut kapısı açılmaya
çalışılmakta; yazarlar arasında da görüş farkı
bulunmaktadır.
Dergide, Türkistan’da kurulan Turan devletinin,
dergide ve yazarlarda bir sevinç etkisi
yaratmaması, kanaatimizce böyle bir devlerin
kurulmasını istememezlik değil, böyle bir hareketten
dolayı orada yaşayan Müslümanların
sindirilmek üzere daha fazla baskı ve zulme
maruz kalmalarından duyulan endişe nedeniyledir.
Yukarıda da belirtildiği üzere, bu ve diğer
dergi ve gazetelerde Türkistan’ın bağımsızlık
mücadelesiyle ilgili birçok yazı ve haber
bulunmaktadır. Bunların bibliyografyasını
vermek konuyu anlamak için yeterli değildir;
içeriklerinin de ortaya konulması gerekmektedir.
Böylece tarihî tanıklığın yanı sıra, tarihî
öngörüler de doğru ve yanlışlarıyla açık şekilde
görülebilecektir.
Kaynakça
Çoban, Dilek. II. Abdülhamit Döneminde Osmanlı
Arşiv Belgeleri ve Basınında Türkistan. Marmara
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü
Yüksek Lisans Tezi, 2012.
Karaca, Ahmet. “Çarlık ve Bolşevik Rusya Döneminde
Türk-Müslüman Kurultayları’nın Bolşevik
Devrimine Etkisi”. Avrasya Araştırmaları
Dergisi, 11, 1 (2022): 75-87.
Öğün, Tuncay. “I. Dünya Savaşı Başlarında Osmanlı
Basınında Rusya Müslümanları”, Atatürk
Araştırma Merkezi Dergisi, XXXIV/ 97,
Mayıs (2018): 81-108.
Özdemir Emin ve Mehmet Yusüf Çelik. “Osmanlı’dan
Cumhuriyet’e Türk Basınında Rusya
Türkleri Konulu Haber Ve Makaleler Bibliyografyası
(1908-1923)”. Turkish Studies, 8/11
(2013): 247-277.
Türkoğlu, İsmail. “Müslüman Kongreleri”. TDV İslâm
Ansiklopedisi, C.32 , s.96-98. İstanbul,
2006.
İnternet Kaynağı
https://www.bagcilar.bel.tr/BBImages/Slider/
Image/siratimustakimvesebilurresad.pdf