HaftanınÇok Okunanları
Gülzura Cumakunova 1
HİDAYET ORUÇOV 2
Osman Çeviksoy 3
HUDAYBERDİ HALLI 4
KEMAL BOZOK 5
İdris Özler 6
UFUK TUZMAN 7
Azerbaycan edebiyatında ve o cümleden dünya edebiyatında, kadın şairlerin şiiri, erkek şairlerin yazdıkları şiirler ile mukayese edildiğinde, pek de ağırlıklı yere sahip değildir.
Elbette bunun istisnaları da vardır. Mesela Rus edebiyatını Marina Svetayeva ve Anna Ahmatova’sız tasavvur etmek doğru olmaz. Hal böyle olsa da son dönem Azerbaycan edebî muhiti içinde boy gösteren kadın şairlerimizden bazılarının, şiirdeki yenilik arayışları, edebiyatımızın gelceğine ümitle bakmamıza neden oluyor. Bu düşüncenin doğmasında elli yaşını kutlamaya hazırlanan Afak Şıhlı’nın da elbette büyük payı vardır. Afak hanımın bir çok dili iyi konuşuyor olması, Moskova edebî muhitinde önemli mevkilere gelmesinde rol oynamış. Moskova’da yaşaması, özellikle M.Gorki İki yıllık Yüksek Edebiyat Kurslarında eğitim görmesi, Rus ve Dünya edebiyatlarına karşı konulmaz ilgisi Rus edebî muhitinde daha geniş ölçüde tanınmasına vesile olmuştur. Rusya, Avrasya ve Azerbaycan Yazarlar Birliklerinin de üyesi olan Afak hanım aynı zamanda Azerbaycan Yazarlar Birliğinin Moskova Şubesinin sekreteri görevini de başarı ile yürütmektedir.
Afak Şıhlı’nın şimdiye kadar “Kalbimin Dedikleri”, “Sever misin?”, “Benden Uzakta”, “Seni Düşünürüm”, “Ömrümün Beşinci Mevsimi” gibi şiir, hikaye ve tercüme kitapları yayınlanmıştır. Bu kitapları okudukça, edebiyat dünyamıza ciddi meramlarla gelen ve bu meramları da eserlerine mükemmel bir surette yansıtabilen bir kalem sahibinin yürek çırpıntılarını duymak mümkün.
Moskova’da gurbette yaşayan bu hanım için şiirin bir ”son sığınak” ve “kara sevda” olduğunu bilen ve gören biri olarak; onun hakkında soğuk muhakeme yürütme hakkımızın olmadığı kanaatindeyim ki, bunu iki nedenle izah edebilirim.
Afak hanım, şiirle yatıp şiirle kalkıyor ve nefesini şiirle alıyor, desem, yanlış olmaz. Anadolu Türklerinin bir sözü var: ”Bir şeye kara sevda ile bağlanmışsan, kapını çalanın başarı parmakları olduğundan emin ol.” Afak hanımın kapısını çalan işte o başarı parmaklardır.
Ve… Edebiyat bir dil hadisesidir. Her şeyden önce, Afak Şıhlı’nın eserlerinde mükemmel, coşkulu ve akıcı bir dilin varlığı okuyucular tarafından büyük ilgi görüyor:
Sonsuz hayellerimdir yüreğine taşınan,
Unutmak bir yalandır, çabaların boşuna!
Geçmişinin elinden saklanmakçün başına
Hasretimi çekersin, çekersin hasretimi!
Onun mısralarındaki her söz canlı, yerinde ve diridir…
Afak hanımın eserlerinde dili ustaca kullanmasının nedenleri, onun “Şıhlı” sülalesine mensup bir birey olmasında aramak gerek. “Usta oğlundan şakirt olmaz” diyen atalarımız, yerinde söylemiştir. Burada yirminci yüzyıl Azerbaycan nesrinin büyük sanatkarı Afak hanımın amcası İsmayıl Şıhlı’yı nasıl da hatırlatmayalım. İsmayıl Şıhlı’nın nesr eserlerindeki dil ustalığını bir bakıma Afak hanımın şiirlerinde de duyabiliriz
Bu dünya,
O dünya,
Bir de ikimiz,
Arada oyunu hiç hiçe bil, sen!
Yahut;
Sevgiymiş yaşatan vuran yüreği,
Deresiz dumanın yokmuş gereği.
Bulutlar dağların beyaz örpeği,
Kayalar düzlerin baştaşı imiş!
Sütten, kemikten, ruhdan, kandan geçen “Şıhlılık”ruhu, Afak Şıhlı’nın daha dünyaya geldiği ilk günden refaketcisi olmuştur, on beş yaşında liseyi altın medalyayla bitirmiş, Tıp Üniversitesini yirmi yaşında birincilik diploması ile tamamlamış olması olağanüstü bir yetenek sahibi olmasının göstergesi değil mi? Bu yetenekleri eninde sonunda onu edebiyat dünyasına yönlendirecekti. Yönlendirdi de:
Sen - yağış ıtırlı, güneş nefesli,
Kalbimde öteri nakış değilsin...
Sen - benim ömrümün beşinci faslı
Ne bahar değilsin, ne kış değilsin.
Dünyanın bahar hafızası her yıl ilk baharını yaşadığı gibi, olsun bir az değişik biçimde her gelen nesil de kendi sevgi baharını yaşamalıdır, galiba yaşayor da!Ama zaman da var, imkan da, ne yazıq ki, heves yoktur her şeyin başı olan heves?!
Neden menim deyğilsin,
Ey benim ayrı dünyam
Gevrek masallarımın ağ atlı şahzadesi!
Ey aklımı şaşıran,
Başımı karıştıran ıtırlı mey badesi!
Afak Şıhlı’yı hangi edebî mektebe, ekole ait saymak mümkündür? Sevindirici hâldir ki, Afak Şıhlı da hem haktan gelen bir yetenek, hem de okuma kültüründen gelen bir yetkinlik var. Bu nedenle de onun eserlerinde gerek şiir vezinlerinde, gerekse de biçimlerinde mahtudluğa yer yoktur. Onun kitaplarında aşıklarının ruhî haline uygun koşuklara da rast gelmek olur, aynı zamanda fikrin serbestliğini içinde barındıran şiir biçimlerine de! Bir tarafda saza, söze Vaqif, Vidadi, Dilgem, Azaflı Mikayıl adına adapte olan aşikane koşmalara, öbür yanda çağdaş ritmleri de içine alan Mikayıl Müşfiq, Eli Kerim ruhî hallerine!
Seviyorsun,bu sevgiyi faş ele,
Visalini çek başına - nuş ele!
Ya sevme hiç, yüreğini taş ele,
Ya da ele aşikar sev, amandı!
Yaxut;
Ses salmaram,
Kıymıram kimseyi uyatmağa.
Kekikotlu, limonlu bir fincan da çay süzüb
Göçürerim nushaya kalbimim zümzümesini,
Rüzgarların sesini,
Hala erimeğen bu kurbetin karını,
Vatanın baharını,
Duyguların dilini,
Dostların nisgilini...
Her şairin kendi hadisesi, her hadisenin kendi şairi var. “Şair üzerinde mahkeme kendinin kendi mahkemesidir.” Kendi yaşantılarımdan biliyorum: Gurbette dost yoktur, şiir sevilmez. Afak hanımın durumu gurbet anlamında nerdeyse benden daha farklıdır. Türkiye bir bakıma kardeş gurbetdir, Rusya (Moskva) ise yalnız dinlerin, dillerin ayrıcalığı ile değil, her yönü ile gurbettir. Ama yine de gurbette yüreğini vermek için bir kimse yoksa, yüreği söze, şiire vermekten daha münasip ne ola bilir ki?
Yene hasret dolu akşam düşecek,
Çeke bilirsense bu hasreti çek...
Kopur varlığımdan hecesi tek tek:
“Qa-yıt he-ya-tı-ma, sen-siz ol-mu-yor!”
Yaxud;
Şair hayalinde,
fikrinde
her dem
acaba, gayrısı,
ya da ki, benim?
Gurbette yaşayan şaire söz vatan olur. Ve ne iyi ki, böyledir; şiir de sevgi gibidir. Ve… yine “eger şiir sevilmiyorsa, sevilmemek şirin yok, bizim günahımızdır. Ama eğer Sözün vicdan mahkemesi varsa, ben orda suçsuz,”- diyordu M.Svetayeva. Yeniyetme yaşlardan şair, şiir heyranlığında A.Şıhlı da bir bakına yok, M.Svetayevaya benziyor. Ömrünün ellinci baharını yaşayan Afak Şıhlı’ya daha büyük sanat sevinçleri diliyorum.