HaftanınÇok Okunanları
COŞKUN HALiLOĞLU 1
KEMAL BOZOK 2
HİDAYET ORUÇOV 3
Kardeş Kalemler 4
BAYAN AKMATOV 5
Emrah Yılmaz 6
MARUFJON YOLDAŞEV 7
Bütün gemiler sonunda limana döner
-Döner yeryüzüne buharla kalkan sicim-
Bir toprak olurum ben de
etimle, kemiğimle
Döner gelirim bahçene
Sevgilim...
Bilirim çünkü,
Sensin beni besleyen, alıp büyüten.
Son Aşk kahramanı Tyutçev'in, döner
Dışarının gürültüsünden kendi sesine yüzünü
Ben de, sevgilim
Öldükçe yaşarım senin bahçende
Ve yaşadıkça adımlarım ölümü.
Çünkü
iki uzak mezar taşıdır, derler
birbirini seven
iki aşığın yüreği
Tek bir gömüte dikilen
Ve ben
Sulayamayacağı gözlerinden başka hiçbir şeyin
Yüzünün en kurak mezarlığında açan
Bir intihar çiçeğinim senin.
Beni yurdumdan eden rüzgâr
Kırsa da tüm kanatlarımı
Kökümü bahçene sallar
Yine sen de yeşeririm.
Çünkü
-seviyorum seni-
Çünkü seviyorsun beni
Çünkü bir şey var aramızda;
Uzaklaştıkça büyüyen yakınlık
Ve yakınlaştıkça artan uzaklığımızda...
Köylü dediğin;
“Toprağa gönüllü verip,
Gönülle almaktır”
Gevheri’dir,
Yunus’tur
Ve Erzurumlu Emrah’tır...
Pir Abdal gibi sultan,
Başımızın tacından taçtır.
Onlar ki;
Ezel-i ilmihali kitapsız bilen
Kuzu boylarında açlıktan ölendir.
Peygamberleri yirmi beş,
İlahları tektir.
Hele bir,
Ateş sıçramaya görsün dostlarına,
Hallerine bile bakmadan oduna giderler,
Hasan dağlarına...
Yürekleri yerleşir kulaklarına
Bin nasihat ederler, bin sözümüzü
Hz. Adem’in sürdüğü öküzü
Tutan irençperler onlardır
Onlar da,
Ölen ölür, kalan kalır
Onlar ki;
Baştan aşağı hürriyet,
Ve tepeden tırnağa insandır!..
Saat geçiyor…
Tik…
Tak…
Tak…
Karısı doğurdu, doğuracak…
Bir haber gelir mi? Bilmem
Siz yol alın gidin
Bende ne metelik var
Ne de gelecek izin…
Saat geçiyor…
Tik…
Tak…
Tak…
Kadın doğurdu, doğuracak…
Ne oğlansız karı kalsın diyor,
Ne de karısız oğlan
Adam, yetişmek için durdu
Zamana karşı el pençe divan…
Saat geçiyor…
Tik…
Tak…
Tak…
Oğlan doğdu, doğacak…
O zamanlar,
Toprağa kız çiçeği dikmek, âdet imiş
Velhasıl takdir-i tayin
Adama bir sırma çiçek vermiş…
Adam
İnlemiş…
İnlemiş…
İnlemiş…
Bir kızgınlıkla demiş;
“Çekilen çileye değmez imiş…”
Saat geçiyor…
Tik…
Tak…
Tak…
Zaman diyor ki adama;
“Bu çiçek bağ doğuracak”
Kızgın, çıplak ayakları bassın diye ailenin
Mor köpüklü bulutlara değmesini seyret, çiçeğinin…
Saat geçiyor…
Tik…
Tak…
Tak…
Bu saatten sonra adama bağlı;
Olmak
Ya da
Olmamak…
Geriye bıraktığın şeyler kadarsın…
Bir başı okşadığın kadar yumuşak
Bir türküyü yakabildiğin kadar sıcaksın...
Bir topraktan olabildiğin –hani olmasa da-
Bir toprakta durabildiğin manada
Verimli!
Bir bayrağı tutabildiğin kadar yurtsever
Bir denizde yüzebildiğin kadar kardeşsin
Bir ağacı süslediğin kadar muteber
Ve kendine yetebildiğin kadar da güçlüsün
Gücünün yettiğine hükmetmediğin sürece
Yüce!
Ne önden gidenlerin kuyruğusun bence
Ne geride bıraktıklarına öncü
Bir seviyi muhafaza edebildiğin kadar muhafazakârsın
Ekmeğini bölüşebildiğin kadar; bölücü…
Ne ölüp havalandığın an kadar; hafif
Ne yaşadığın ömür gibi; ağır
Sen;
Çiçekte bıraktığın şeyler kadarsın
“Her çiçekten bal aldım”
Desen yalandır…
Gönlüm size bir hibedir,
Nerde bir aç görse kalbim!
Kopar dedi, kopar getir
Böyle her an aç gezmekten
Sütlü kaşıktan sadedir!
Gözleri var kalbi vurur
Ben veririm alan bulur
Her gönüle konan gönlün
Alacağı ahı çoktur!
Gönlüm size bir hibedir
Sütlü kaşıktan sadedir
Ne çirkine tamah eder
Ne güzele meyil verir!
Gideni var geri gelmez
Kötülüğe aklı ermez
Dosta, düşmana vermekten
Parayı kendinde sevmez!
Gönlüm size bir hibedir
Sütlü kaşıktan sadedir
Her güzeli çirkin görür
Ona da çirkin güzeldir!
Ne zaman bir kuşu sevse
O gün onu eller yerdi
Toprağın elini öptü
Sevmeye tövbeler etti.
Gönlüm size bir hibedir
Nerde bir aç görse kalbim
Kopar dedi, kopar getir
Böyle her an aç gezmekten
Sütlü kaşıktan sadedir!
Ben ölünce; paldır küldür ölürüm
Bilmem ki kim sokar kafama çakallıkları
İş çıkışına denk getirir, erkenden gömülürüm
İşitmem; aksansız dualarıyla genç İstanbulluları...
Ben ölünce; paldır küldür ölürüm
Sordurmam vekaletimi, aile kabristanımı
En kötü; "-şairim" derim bir ömür sürünürüm
Bir baktın "öldüm diye" hatırlarlar adımı...
Ben ölürsem; altı üstü ölürüm
Ölürüm, bakma sana umuttan yaktığımı
Altı üstü dediysem; alt tarafı ölürüm
Ve söylemem sana; üstüne kaldığımı...
Ayrıldık kalbimiz kalmasın kara!
Açıldı kalbimde bin türlü yara,
Kalbinin kalbime kattığı hızla,
Yüklü bir tokat gibi,çarpar yüreğim!
Ne sazlar ağlatır ne keman ağlar,
Tarihe karışmış eski sevdalar,
Kalbimin üstünde, kalbinden dağlar,
Yüklü bir tokat gibi,çarpar yüreğim!
Sıktığın kurşunlar, kalbim içine
Sözüm kalmadı artık sevda üstüne
İhanet timsali yârin yüzüne
Yüklü bir tokat gibi, çarpar yüreğim!
Bu ayrılık
Kalbe bir bıçak gibi giriyor
Bitiriyor ömrümüzü
Ve sallanıyor penceremde, kapkara bir doktor yüzü!
Üzülme sevgilim!
(bu yürek, bu bedenin ilelebet tacıdır)
Üzülme gönlümün zeytingözlü perisi!
Ve kalbimin en büyük ilacıdır
Seni sevmek gibisi...
Seni sevmek,
Tek başına koca bir yüreği yemek!
Seni sevmek,
Henüz 18’inde mezara girmek!
Seni sevmek,
Her gece Filistin’de kurşunadizilmek!
Seni sevmek,
Yaşıyor -diye- gezdirmek bir cesedi!
Ve İstanbul toprağına dirilmek gibidir
Seni sevmek saadeti…