ŞİİRLER


 01 Mayıs 2022


Tort

Bütün gemiler sonunda limana döner
-Döner yeryüzüne buharla kalkan sicim-
Bir toprak olurum ben de
                                          etimle, kemiğimle
Döner gelirim bahçene
                                   Sevgilim...

Bilirim çünkü,

Sensin beni besleyen, alıp büyüten.
Son Aşk kahramanı Tyutçev'in, döner
Dışarının gürültüsünden kendi sesine yüzünü
Ben de, sevgilim
Öldükçe yaşarım senin bahçende

Ve yaşadıkça adımlarım ölümü.
Çünkü
iki uzak mezar taşıdır, derler
                                            birbirini seven
                                      iki aşığın yüreği
                                      Tek bir gömüte dikilen

Ve ben

Sulayamayacağı gözlerinden başka hiçbir şeyin
Yüzünün en kurak mezarlığında açan
Bir intihar çiçeğinim senin.


 

Beni yurdumdan eden rüzgâr

          Kırsa da tüm kanatlarımı
                      Kökümü bahçene sallar
Yine sen de yeşeririm.

Çünkü
-seviyorum seni-
Çünkü seviyorsun beni
Çünkü bir şey var aramızda;


 

Uzaklaştıkça büyüyen yakınlık
Ve yakınlaştıkça artan uzaklığımızda...

 

 

 

Köylümüz

 

Köylü dediğin;
“Toprağa gönüllü verip, 
Gönülle almaktır”

Gevheri’dir,
          Yunus’tur
                Ve Erzurumlu Emrah’tır...

Pir Abdal gibi sultan, 

Başımızın tacından taçtır. 

Onlar ki;

Ezel-i ilmihali kitapsız bilen 

Kuzu boylarında açlıktan ölendir. 

Peygamberleri yirmi beş,

İlahları tektir. 

Hele bir,

Ateş sıçramaya görsün dostlarına, 

Hallerine bile bakmadan oduna giderler, 

Hasan dağlarına...

Yürekleri yerleşir kulaklarına

Bin nasihat ederler, bin sözümüzü 

Hz. Adem’in sürdüğü öküzü 

Tutan irençperler onlardır

Onlar da,

Ölen ölür, kalan kalır 

Onlar ki;

Baştan aşağı hürriyet,

Ve tepeden tırnağa insandır!..

 

 

 

Doğum

 

Saat geçiyor…

Tik…

Tak…
   Tak… 

Karısı doğurdu, doğuracak…

 

Bir haber gelir mi? Bilmem 

Siz yol alın gidin

Bende ne metelik var 

Ne de gelecek izin…

 

Saat geçiyor…

Tik…

Tak…

                            Tak… 

Kadın doğurdu, doğuracak…

 

Ne oğlansız karı kalsın diyor, 

Ne de karısız oğlan

Adam, yetişmek için durdu 

Zamana karşı el pençe divan…

 

Saat geçiyor…

Tik…

Tak…

      Tak…

         Oğlan doğdu, doğacak…

 

O zamanlar,

Toprağa kız çiçeği dikmek, âdet imiş 

Velhasıl takdir-i tayin

Adama bir sırma çiçek vermiş… 

Adam

İnlemiş…

İnlemiş…

İnlemiş… 

Bir kızgınlıkla demiş;

“Çekilen çileye değmez imiş…”

 

Saat geçiyor…

Tik…

Tak…

Tak… 

Zaman diyor ki adama; 

“Bu çiçek bağ doğuracak”

Kızgın, çıplak ayakları bassın diye ailenin

Mor köpüklü bulutlara değmesini seyret, çiçeğinin…

 

Saat geçiyor…

Tik…

Tak…

Tak…

Bu saatten sonra adama bağlı; 

Olmak

          Ya da

                    Olmamak…

 

 

 

 

 

 

Geriye Bıraktığın Şeyler Kadarsın

 

Geriye bıraktığın şeyler kadarsın…

Bir başı okşadığın kadar yumuşak

Bir türküyü yakabildiğin kadar sıcaksın...

Bir topraktan olabildiğin –hani olmasa da-

                                          Bir toprakta durabildiğin manada
                                                                                          Verimli!

                    Bir bayrağı tutabildiğin kadar yurtsever 

             Bir denizde yüzebildiğin kadar kardeşsin 

                   Bir ağacı süslediğin kadar muteber

            Ve kendine yetebildiğin kadar da güçlüsün 

          Gücünün yettiğine hükmetmediğin sürece 

    Yüce!

 

Ne önden gidenlerin kuyruğusun bence 

Ne geride bıraktıklarına öncü

 

Bir seviyi muhafaza edebildiğin kadar muhafazakârsın 

Ekmeğini bölüşebildiğin kadar; bölücü…

 

Ne ölüp havalandığın an kadar; hafif 

Ne yaşadığın ömür gibi; ağır

 

Sen;

 

Çiçekte bıraktığın şeyler kadarsın

  “Her çiçekten bal aldım”

                            Desen yalandır…

 

 

 

 

 

Gönlüm

 

Gönlüm size bir hibedir, 
Nerde bir aç görse kalbim! 
Kopar dedi, kopar getir 
Böyle her an aç gezmekten 
Sütlü kaşıktan sadedir!

 

Gözleri var kalbi vurur 
Ben veririm alan bulur 
Her gönüle konan gönlün 
Alacağı ahı çoktur!

 

Gönlüm size bir hibedir 
Sütlü kaşıktan sadedir 
Ne çirkine tamah eder 
Ne güzele meyil verir!

 

Gideni var geri gelmez 
Kötülüğe aklı ermez

Dosta, düşmana vermekten 
Parayı kendinde sevmez!

 

Gönlüm size bir hibedir 
Sütlü kaşıktan sadedir 
Her güzeli çirkin görür 
Ona da çirkin güzeldir!

 

Ne zaman bir kuşu sevse 
O gün onu eller yerdi 
Toprağın elini öptü 
Sevmeye tövbeler etti.

 

Gönlüm size bir hibedir 
Nerde bir aç görse kalbim 
Kopar dedi, kopar getir 
Böyle her an aç gezmekten 
Sütlü kaşıktan sadedir!

 

 

 

 

 

 

Şairin Ölümü

 

Ben ölünce; paldır küldür ölürüm

Bilmem ki kim sokar kafama çakallıkları

İş çıkışına denk getirir, erkenden gömülürüm

İşitmem; aksansız dualarıyla genç İstanbulluları... 

 

Ben ölünce; paldır küldür ölürüm

Sordurmam vekaletimi, aile kabristanımı

En kötü; "-şairim" derim bir ömür sürünürüm

Bir baktın "öldüm diye" hatırlarlar adımı... 

 

Ben ölürsem; altı üstü ölürüm

Ölürüm, bakma sana umuttan yaktığımı

Altı üstü dediysem; alt tarafı ölürüm

Ve söylemem sana; üstüne kaldığımı...

 

 

 

 

Yüklü Bir Tokat Gibi

 

Ayrıldık kalbimiz kalmasın kara! 

Açıldı kalbimde bin türlü yara, 

Kalbinin kalbime kattığı hızla, 

Yüklü bir tokat gibi,çarpar yüreğim!

 

Ne sazlar ağlatır ne keman ağlar, 

Tarihe karışmış eski sevdalar, 

Kalbimin üstünde, kalbinden dağlar, 

Yüklü bir tokat gibi,çarpar yüreğim!

 

Sıktığın kurşunlar, kalbim içine 

Sözüm kalmadı artık sevda üstüne 

İhanet timsali yârin yüzüne

Yüklü bir tokat gibi, çarpar yüreğim!

 

 

Seni Sevmek Saadeti

 

Bu ayrılık

Kalbe bir bıçak gibi giriyor 
Bitiriyor ömrümüzü

Ve sallanıyor penceremde, kapkara bir doktor yüzü! 
Üzülme sevgilim!

(bu yürek, bu bedenin ilelebet tacıdır) 

Üzülme gönlümün zeytingözlü perisi! 

Ve kalbimin en büyük ilacıdır

Seni sevmek gibisi...

 

Seni sevmek,

Tek başına koca bir yüreği yemek! 
Seni sevmek,

Henüz 18’inde mezara girmek! 
Seni sevmek,

Her gece Filistin’de kurşunadizilmek! 
Seni sevmek,

Yaşıyor -diye- gezdirmek bir cesedi! 
Ve İstanbul toprağına dirilmek gibidir 
Seni sevmek saadeti…

 

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 185. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 185. Sayı