Şiirler


 01 Şubat 2020



insanın hâlleri

Bir zamanlar, bir yerlerde

Gönle tasa, dert saçılsa

Tanrı lütfu her hüner de

Gök buluttan gür açılsa…

 

Taş pınarın suyu gibi

Bir ahenkle, aşkla akar

Temiz eder kıyı, dibi

İlkin özü, kalbi yıkar

 

Tanrı nuru çıkar çıkmaz

Gönül açar gözlerini

Sağlam fikir yere çekmez

Nazla döker sözlerini

 

Öze dönüp duyar sızı

Dört yanına bakar şair

Temizleyip dünyamızı

Fikre kanat takar şair

 

Kartal gibi ufku süzer

Keder alır, elem alır

Cahilliğe, zulme kızar

Düşünceyle kalakalır

 

Akıl, hukuk sınar önce

Gördüğünü hemen almaz

Bu sınavı geçen bence

Bu dünyada fani olmaz

 

Öfkeli kalp, zehirli dil

Nefret etme ne olursun!

Yazdıkların boşa değil

Sevmiyorsan sen bilirsin

 

kulaktan girer, bedeni kaplar

Türkü, ezgi can gibi

Canı sarar kulaktan

Türküyü sev ben gibi

İlham taşar bulaktan

 

Ben türküyü dinlerken

Dünya çıkar aklımdan

Kalp türküyü anlarken

Kalbi yakar her bir an

 

Susuz, çölde su görse

İçmeye atılmaz mı?

Biri dürtse, taş vursa

Kaşları çatılmaz mı?

 

Sevip yakar kir, pası

Eski ömre can verir

Sarar ömür libası

Var ederek yön verir

 

Kulak eski bir düşü

Duymuş gibi sevdayla

Dirilterek geçmişi

Gönlüm dolar hülyayla

 

Dünün ağu, pasını

İçim sıra sürürüm

Halkın dövüş, yasını

Gerçek diye görürüm!

 

İnanmayı seçerim

Hilelere, oyuna

Ağuları içerim

Deliririm boyuna

 

her şeye heveslenme

Sen her şeye heveslenme

Sanatkârsan cefa yüklen

Bir kerpiçsin, taşım sanma

Gediğini bulup eklen

 

Bir olursa akılla hız

Yol gösterir her insana

Hak, adalet, şefkat yalnız

Yaraşmakta er insana

 

İlk ikisi sonraya eş

Olamadan gelse cana

Ardın buzsa, önün ateş,

Sen gidersin hangi yana?

 

Fayda görsen baş çevirip

Övünürken kaygı bulma

Suç gizleyip iş çevirip

Yarışmadan galip olma

 

Sen elinde olan ile

“Ben üstünüm!” deme sakın

Kıskançlığın gelir dile

Boş sözlere olma yakın

 

Sağlamca bas, usul dolan

Emeklerin almaz yara

Usanmaz ki üstat olan

Öğretirken balalara

 

oyun ucuz gülme pahalı

Sır ve endam erde gelir el ele

Kahkaha pahalı, ucuzdur hile

İçten gülenlerle eyle muhabbet

Yalandan gülenle konuşma bile

 

Kimi bilmek için mana güderler

Kimi söz bitince evden giderler

Sözün anlamını bilenler yalnız

Söylenen her söze dikkat ederler

 

Kimi seviyorsa duyguyla tanır

Yanıp tutuşması bakidir sanır

Kırmızı ipekli delikanlılar

Sararır nem değse, ipek utanır

 

Yiğide maharet, hüner gerekli

Er ki huyu güzel, çatal yürekli

Kimi hüner görse zerre kendinde

Övgünün peşinde gezer sürekli

 

Ömür tez geçerken neşe alasın

Birini bulmazsan birin bulasın

Sen hain olmayı aklından çıkar

Fesatlığı at ki mutlu olasın

 

Eğer insanlarla gezersen yer yer

Bir sözü söyleyip söze mola ver

Saygı gösterirken biri birine

Şaşırıp korkudan donmuşa benzer

 

Yoldaşlık, muhabbet arifte ölmez

Onun kıymetini akılsız bilmez

Âleme sır yaymaz seven insanlar

Dedikodu yapıp arkadan gülmez

 

Övünmen adını kıymetsiz eder

Kötüler ardından düşmanlık güder

Hatasız yaşarsan er bulur seni

Namertler elbette namerde gider

 

Nefis yanmak ister onu hoş görme

Her güzel kadına varını serme

Kadın endamıyla güzel olamaz

Huyuna bakmadan gönlünü verme

 

Çok sürmez hevesin geçer sonunda

Daha güzelini arar anında

Her gün gördüğünden sıkılır gönül

Eskiyi istemez arzu yanında

 

Yürek dalgasını mektupça bilir

Kızdığında bile kayıtsız kalır

Yarını gözleyip bekler sabırla

Yârinin yolunun kurbanı olur

 

Kimi kul kancıktır, gururu kovar

Kimisi bunlarla kavgayı sever

Kimisi “Güzelim, büyüğüm!” diye

Dolaşır ortada kendini över

 

Akılla karakter lazımdır kula

Aklı olmayanla çıkılmaz yola

Huyu bozuk kişi gereksiz güler

Aklın kıymetini bilmez budala

 

Eşin seni sevse sen de sev onu

Hımbıllar, aptallar bilmezler bunu

Erkek akıllıysa, kadın iyiyse

Hiç gelmez o evde huzurun sonu

 

Kadın dedikodu bilmezse eğer

Kırmızı güllerin boynunu eğer

Altından bir tahttır yârin döşeği

Böylesi bir kadın dünyaya değer

 

Malı var diyerek zengini alma

Sakın ha ucuza meyilli olma

Anası, babası asil olandan

Gözünü yumup da habersiz kalma

 

Misafir dostlara surat asılmaz

Misafir yanında eşe küsülmez

Eşinin dostuna güler yüz göster

Muhabbet çoğalır, artar eksilmez

 

Dostun iyi huylu, muteber olsun

Şakasın da bile haddini bilsin

Sen ona bir şeyler söylerken kalpten

Gözü kadınından uzakta kalsın

 

Bugün dost olanlar yarın had aşar

Çıkarı olursa yanına koşar

Kalbinde ihanet, kaygı olmayan

Dostun kıymetine terazi şaşar

 

Şimdiki doğanlar aç doğar mala

Düşünmez hak edip hakkını ala

Küçük ticaretle gülünçlük satar

Utancı kaybeder kul olur kula

 

Kimi ütmek için hileler yapar

Menfaat uğrunda kıyamet kopar

Kavgayla, davayla bencil insanlar

Boş lafa kapılır, harama sapar

 

Çocuklar ilk başta masum yetişir

Öfkelense bile hemen yatışır

Oyunda kucaklar birbirlerini

Oyunda sarılır, çeker, tutuşur…

 

Biri eve gider ağlayıp yer yer

Onlar da daha çok acı sözler der

Oyun oynuyorken geçimsiz olan

Geçimsiz anneye, babaya benzer

 

Kem komşu kendine kazarken kuyu

Uzak dur, sana da değmesin tüyü

Aslı yücelerin tesiri yüce

Zaman değişse de değişmez huyu

 

Bizdeki düzelmez, en büyük özür

Biri kaş çatarsa iftira hazır

Kötülük yapmaya adanmış herkes

Kimi cellat olur, kimisi vezir

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 158. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 158. Sayı