Şiirler


 01 Mart 2019


AŞK FISILTISI 

Kalp sahibei cemaldir.

Oturur kırk katlı

perde içinde.

Diyorlar ki

Yaradandan izinsiz

cemalini göremez kimse.

Kalbin sahibiyse her zaman

vahiy gibi

göklerden iner.

****************************

YILDIZ MEYVE

Yıldızlar –

gökyüzü ağacının 

en yüksek dalında

olgunlaşan meyvelerdir.

Sapı gayet sert onların.

****************************

TUHAF SUÇLAMA

Rüyalarımdan

uçup çıkan yavru kuşlar

düşmüşler.

Düşlerinde

kurduğun tuzağa.

****************************

GİZEMLİ İNSAN

Ömür boyu

göz yaşını gizlediği gibi

gülüşünü de göstermedi

öldüğünde.

Toprak onun tuhaf

gülümseyişini

kabir çiçeklerine

dağıtır durur.

****************************

KIŞ

Kış: Milletvekili, benden söylemesi

hatırlayın,

karlar eridi hep onun planlarında.

Beceremedi o

vaadlerinin onda birini.

****************************

FİİL

Güzel konuşmak her zaman

sevgiyle anlaşamaz. 

Madem öyle, sevdiğinle

konuşa dur

özlemler

göz yaşları

vaz geçmeler

ve isyanların dilinde.

Özellikle isyanı sever sevgi!

****************************

HAKİKAT

Şiirlerimi buğdaya değişirim!

Aç kalmış kuşlar sürüsü.

Bunu bana iletti pencerem.

Kırıntılara değişirtiririm!

Giderim sahile doğru.

Beni bekler nehirde balıklar.

Kırıntıları serpsem onlardan önce

deniz kabukaları açar ağzını.

Gizlerim elimi ardıma.

Deniz kabukları, affedin beni.

Şiirin değeri yok inci değil ki

şair gerekmiyor artık dünyaya...

****************************

RÜYADA YAZILMIŞ ŞİİR

Çiseleye çiseleye yağıyor yağmur.

Çiseleye çiseleye yağıyor gizem.

Cesedinden ışıklar saçar,

kabirlerde ağlıyor pirler.

Çiseleye çiseleye yağıyor yağmur.

Su eliyor çaresiz sema.

Kırık bir kaburga içinde

neyi fısıldıyor acaba Havva?

Bir anda hayatın altın,

bir anda canın değersiz.

Bakarsın ipin sanki yol,

bakarsın yolun ipten ibaret.

Çiseleye çiseleye yağıyor yağmur.

Biraz yumuşar taşların masalı

don tutmuş umut tomurcuğu.

****************************

ILIK İSYAN

Adımı söyleme – sihir bozulur.

Sihiri sen anlayamazsın.

Sevabını, günahlarını

benimle de paylaşamazsın.

Biz ne yoldaş, ne sırdaş, ne yar

ne de düşmanız.

Kısmet çalıyor eski çanını!

Mutluluğun ardında koşan yıllarımız

öc almak istiyor, istiyor hesap. 

Yalnız, mutlu günlerimize bak.

Korkma sorulardan, intikamlardan.

Ve intikam isteyenlere

beni teslim et hiç düşünmeden.

Adımı söyleme – sihir var onda

aşkın şehri – sınırsız, sonsuz.

Özellikle dolun ay çıkan gecede

deli eder seni inan bu sihir.

****************************

ATEŞ, İNSAN VE KURT

Gece uzun ve soğuktu.

Sönmemesi için ateşi

gerçekleri attı ateşe.

Ama tekrar gürleyen ateş

üşüttü onu nedense. 

Gece uzun ve soğuktu.

Sönmekte olan ateşin sahibi

gözündeki sisin ardında

gördü iki hüzünlü yıldızı:

Kurt duruyordu karşısında.

Gece artık öylesine uzun:

Gece bilir artık haddini.

Yürürlüğe girdi sürü kanunu:

Biribirinin koynuna girerek

ısınmaya başladı Kurt ile İnsan

****************************

SEN VE BEN

Savunamam kendimi zaten

hakkım değil itham, savunmak.

Doğuştan alnıma yazılmış

kalbi tamir etmek veya parçalamak.

Şikayet etmenin ne anlamı var?

Sen de günahkar bir bendesin. 

Zorbalıktan biraz fazla eklemiş

Tanrı senin hamurunu yaparken.

****************************

YAKARIŞ

Ey, hayat tohumunu koruyan Nur,

Ey, gam kökünden su içen Ağaç,

Bölünme anında oluşan huzur,

Kutlu dağlarından sevinen Kamer, 

Ey, her katında derinleşen Gök,

Kemanından ışıkları atan Güneş,

Ey, Dağ adını alan büyük deve, çök,

Mecnun gelmedikçe gitmek yok artık!

Ey, Nur yüzüne yönelen Toprak.

Varlığı, varlığı temizleyen Su,

Ey, ömür elinde donan Anlayış,

Ey, kah fazla, kah eksik Hava,

Ey, hükmleri tanımayan Zaman.

Ey, Sonsuzluk sabahını ağartan Hava,

Ey, adı büyük ama ince mutluluk

Ey, hayat tohumuna “küf küf”leyen Nur...

****************************

ÖZGÜRLÜK

Ben bir kafes:

Yalnız kuşun kafesi.

Onu Tanrı hapsetmiş bana. 

Sırdaşı üzlettir,

yemişi arman,

renksiz kuşumun.

Gizli kuşum,

laftan anlamaz kuşum.

Her gece tadına bakar 

kalbimin.

****************************

ÖZGÜRLÜK TIMSALI

Otuz yıldır,

düşmez omuzundaki dağ:

Sen onu omuzuna koyup

dolaştın dağları taşları.

Alıştın 

nemli havaya,

sahildeki martıların gürültüsüne

mahrumiyetlere...

Ruhunu büyüttü mahrumiyetler...

İyi ki toprağın alınmış,

Zeminin dağlara yakın yerinden.

Yoksa, yaşayamazdın omuzda dağla...  

Ey yaşlı, saçları ağarmış pehlivan,

bir zamanlar gökyüzünü kaldıran

atlanta hakkında

efsane söyleyen insanlar

seni söylenceye sığdıramazlar,

senin hakikatin büyüktür zaten.

****************************

Seni yazmaya başlarsam

Bilgisayarım

Birdenbire

Piyanoya dönüşür –

Seni yazarken

Besteciyim şairden ziyade.

****************************

İpek böceği kozaya 

Girdi.

İnsan

Çilleye.*                   

Hangisine

Kanat nasip olur

Bekler görürüz.

****************************

... Mutluluk bitince

Ancak gölge kalır kadından

Erkek ise 

Tüm erkekler gibi

Vücutsuz gölgeye değil

Gölgesiz vücuda aşıktır.

****************************

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 147. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 147. Sayı