Şiirler


 01 Mart 2019


XXX 

Bilmezdik hiç ömrün evveli nedir,

Gidip tükenecek ve sonu nerde.

Bitecek verilen bu son kredi

Bu hayat denilen zorlu yerlerde.

 

Belki de yol çatıp o son denize

O sona dikilip kısmetin gözü.

Yıldızlı semalar ayrı mucize

Orda kehanetin mübarek sözü.

 

Çingene falcılar dada yettiler

Bahtımı yordular yerli yerinde:

Şiirimden arzumu tahmin ettiler

Sır varmış her mısra, söz üzerinde.

 

Diskete yazılan sözdü öyle bil,

Bu ömür denilen yaşamak çağı.

Şairin gözüne görünen şekil:

Şafaktan önceki cennet sabahı!

 

***

Öne çıkarırım bütün ruhumu

Mutluluk ruhumdan sonra dayanır.

Yorumu olmayan bu, bir uyku mu,

Ve sır perdesinin ardında ne var?

 

Yine de olacak yol yokuşları,

Yolların üstünde dönemeçler de.

Olacak kaderin siyah kuşları,

Kuşların dilinde kara haber de...

 

Sonra ne olacak bilmez ki, hiç kim

Alın hatlarını silmeyin çetin.

Öncekiler gibi bahtıma hakim

Yıldızlı göklerin talih kısmeti...

             

***

İyi aklımdadır o amansız an

Etrafa od saçan o yaz iklimi.

Gözümün önünde sürünen yılan

Dikildi karşımda bir sual gibi.

 

Ne ile yolundan çevirsem onu

Elim uzak kaldı yol taşlarından.

Ne ile bitecek bu işin sonu,

Donmuşum korkunun telaşlarından.

 

Çok olsa, arada üç beş metre var,

Fısıltı, rüzgar mı tadıma yetti?

Kurtuluş, yılanın verdiyi karar

Taşların ardında yok olup gitti...

 

***

Yıldızlar teklikte benimle sessiz.

Dalgadan dalgaya halveti bir iz...

Dalgalar, dalgalar yıldızla dolu,

Hayatın geriye dönülmez yolu...

Deniz kenarından uzak mı, uzak

Ölüm ufkuyla temasa bir bak.

 

OĞLAN

Ve o çocuk unutulmuş

                        yol boyunca kaçtıkça

Su arkında akıp geden

       bir sarımsı yaprak gibi, yaprak gibi

Ya da ele

kağnısını çekip giden

                        yorgun argın bir at gibi

Yanaklarda göz yaşları,

                        dudaklarda acı bir tad.

Gözyaşları kuruyacak,

                        yeşil yaprak sararacak,

Ama

o çocuk yine kalacak.

Kuşlar yitti, at yok oldu ve

bir denizci libasının içindeki civan oğlan

Çocukluğun kenarında beni izler...

 

DİNLEMEK - İŞİTMEK

Parmağını dokundur

Dindir dilleri bir-bir;

Kara, ak düğmelerde

İlişkiler seslenir.

 

Ne oldu, olanları

Musiki dillendirir:

Kendimi hatırladım:

Sokak,

mumlar - gök örtü...

 

Fenerlerden sokağın

Gözleri kamaşmada:

Sonra böyle olmasın,

seninle yok, şaşıp da

başkasıyla görüşem!

 

O ince parmağını

Ayır, ayırabilsen

Piyano dillerinden...

Ruhun hassas yerinden!

 

Musiki ara verir,

Gece sükuta dalar.

Sokak fenerleri de

Bütün gür ışığıyla

Bizi koynuna alır...

Işıklar müziği de

Ruhumuzdan yücelir...

 

Bu öfke neye gerek,

En iyisi dinlemek

Dinlemek - dile gelmek!

sokak - çam ağaçları,

Burda bu gece yarı

Pencerenin dışında

Sevgi-ses yarışında

Gökten melekler iner

Kara, ak düğmelerde

İlişkiler seslenir…

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 147. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 147. Sayı