HaftanınÇok Okunanları
FATİH SULTAN YILMAZ 1
KEMAL BOZOK 2
FEYZA TUĞÇE FIRAT 3
HİDAYET ORUÇOV 4
SEYFETTİN ALTAYLI 5
Emrah Yılmaz 6
HUDAYBERDİ HALLI 7
Şehzade Babiç’in Sesi
Ay nuruna banıp şiirler dizdim
Halk için yazarım, halkım her şeyim
Nurumu bölüşüp karanlık gezdim
Ben biçare şehzadeyim!
Bela, derdin ortasında kalmaktan
Şöhret buldum, emrine amadeyim
Yurdum için kan döküp de ölmekten
Ben pişman değilim, şehzadeyim!
Zamanın işini deyip orada
Kendini aklayan yazarım, beyim
Yirminci asırda, işte burada
Ben Babiç’im, şehzadeyim
Taşın Üstündeki Güller
Sen yazarsın: “Yıllar, yollar boyunca
Açılınca böyle hain aralar
Mektubun da pek nazlıdır huyunca
Cimri gibi çekip gider, yaralar
Ya düşünce gürültüsü uğuldar
Ya da sükût denizinde yüzerim
Ayrılığın arkasında acı var
Taş ederek yüreğimi gezerim…”
Sen Ural’ı dolanıp da bak artık
Mazideki bahar geçen yıllara
Aklında mı, hayran hayran bakardık
Taş üstünde tez büyüyen güllere
İçi nurlu güller hikâyesini,
Dertlerini çiçeklere açtılar
Gözünü almadan çiçekler günden
Bir yaz boyu güzel koku saçtılar
Benim alevlerden geçmiş yüreğim
Hür iken kendini kara taş etti
Sana olan muhabbetim, aşkım da
Taşta biten güllerden bir demetti
Şans Getirdi
Elliyi ne çabuk devirmişim ben!
Bu zaman ömrümün yarısı mıdır?
Geriye bakınca dilden dökülen:
Kalanlar hayatın gerisi midir?
Doğum günlerinde yarı sevinç var
Ben yarı üzgünüm 20 Ekim’de...
Huş ağacı daldan yıldızlar saçar
Yıldızla kaplanır yolum, izim de
Toprağın sarısı, yarısıyım ben
Bahtımın ışığı, Başkurdistanım
Bana beşik oldun bana ezelden
Soğuk mezarda da ısınır canım
İnsanlar önüme şansı getirdi
Bana güzellikler öğretti onlar
Şansım dar zamanda dostlar yetirdi
Özümde kudretti, gayretti onlar
Yârden gitsem, aşka güvenim tek ses
Depremle yıkılmaz bir dağ olmuştu
Küçük gıybetlere inanan herkes
Ne yazık şüpheden uzak kalmıştı
Şansım getirmese kamı, şöleni
Yangınlar içinde görürdüm anca.
Aldığım yaralar şansımdan beni
Kabre götürmedi vaktinden önce
Addan da yarıydım addan da hatta
Kimseyi kırmadım, yoldan şaşmadım
Lezzetli tarfler tattım hayatta
Ama bir kere de küçük düşmedim
Geçti elli yılım, geçti ömürden
Yok olan yeniden geri gelir mi?
Dünyadan herkesten hep yarıyım ben
Bilmem ki benden hiç yarı olur mu?
Toprağım Göklerim Sularım Benim
Toprak burda nasıl kara,
Nasıl sulu, şirelidir!
Gün vurdukça donmuş yere
Kesekleri gün sürelidir
Akşamüstü saç tohumu
Tan vaktine göğerecek
Bereketli toprağımı
Sür de yağlı olsun ekmek
Göğe karga kuşu uçmuş
Sümbül göğe yükselir vay!
Ekinciler tohumla bir
Yüreğinden od mu saçmış
Kehribarca yanar buğday
Durnalarsa gelip gider
Bir lahzalık göz çağımda
Ve binlerce çiçek biter
Benim ana toprağımda
Gül kokusu vurur başa,
Gül kokusu od yayar da
Ben mutluyum doğduğumdan
Bu toprakta, bu diyarda.
Yeri dolaş, gez cihanı
Göğü gibi gökler hani!
Babam yerde, gökler yüce
Onu yere ekti gökler
Bilemedi yazık koca
Ne derindi, göktü gökler!
Maviliği kalpten sevip
Kanat açıp dinelir kuş
Ama birden garipseyip
Yere doğru yönelir kuş
Türkü yağar gökten yere
Her türküde sevinç, nur, hız
Bu toprakta biz bir kere
Biz türküsüz olmamışız
Bu yerlerin suyu şirin,
Yazda kışta soğuk, serin.
Kayalardan sızıp gelir
Kayaların kökü derin
Dağlar dibi karbeyaz, ak
Derelerden çağlayarak
Akıp gider coşkun kaynak
Yolcu saklar ayağınıı
Buz sularda serinletir
Yolcu kuru dudağını
Halk gölleri dümdüz sanır
Yel estikçe ırgalanır;
Irgalanıp dalgalanır.
Dalgalara çöker bulur
Dalgalardan yuttuğunu
Topraklara döker bulut
O yerler ki kurak olsa
Bulut dönüp kaynak olsa
Sızıp akar Dim Çayı’na
Dim Çayı da yollar boyu
Uzattığı kollar boyu
Salam söyler hep boyuna