Şiirler


 01 Ekim 2019


Şair’e

Nedir bu hiddet ey şair

Seni bîzar eden yar mı?

Ne dersin derdine dâir

Bu derdin çaresi var mı?

 

Ediplik şanını sakla

Edeptir ilk gelen akla

Ayıp başköşeye geçmek

Çamur çizmeli ayakla.

 

Kapılma o kadar zara

Muhatabın değil karga

Azizim uçma yüksekten

Rekabet etme sunkara

 

Yanılma ey turfa bülbül

Bir olur mu dikenle gül

Dilinde har ü has olsa

Vuslata eremez gönül

 

 

Biz

Asırlar geçti gitti, geçti yıllar

Nebiler padişahlar sürdü devran

Ömürlerdir göçtü kervan be kervan

Gelip geçti cihandan bunca kullar

 

Sönüp viran olmuş mamur ocaklar

Toprakta çürümüş pembe yanaklar

Eser yeller, tozar kumlar, yiter iz 

Yazık mahzun gönül biz de biteriz

 

Misafirdir cihana gelen insan

Büyütür, azdırır onu zamane

Yakar ümitleri ateş-i hicran

Karışır sonunda toza dumana

 

 

Kaleme

Kalem, kalbindeki sırrı ayan et

Gelip geçenler ahvalin beyan et

Döküp gözyaşlarını bu kâğıda

Bencileyin borcunu eyle eda

 

Babalar kabri yanında eyle zar

Dedeler ruhunun armandası var

Kara toprak dolu mazlum nidası

Acep onlar kimdir, kimin fedası 

 

Kalem, kalbindeki sırrı ayan et

Gelip geçenler ahvalin beyan et

Döküp gözyaşlarını bu kâğıda

Bencileyin borcunu eyle eda

 

 

Yaz

Renc-i hâtır olduğun halkın soğuktan bildi yaz

Kim saçıp nûr estirip yeller şifalı geldi yaz

 

Kar erir kırlar güler hep ıpılık yeller eser

Dağlara sahralara revnak verip serpildi yaz

 

Kırları ormanları hep aldı yaz taşkınları

Kim saçıp nûrlar şifalı estirip yel geldi yaz 

 

Yaz geçip günler bitip oldu tamam ömrüm kışı

Ağla ey bîçare Zâkir, kim seninçün öldü yaz 

 

 

Kıtalar

Eğer sabâ varırsan bizim ele

Selam söyle selam o ince bele

Düşünde fal açıp saçın tarasın

Sılaya dönmeme çare arasın

***

Tatarlıktan Tatar hiç ar eder mi?

Kişi öz ismini inkâr eder mi?

Tatarlıkta Tatar oğlu Tatarım,

Tatar değil deme kurşun atarım!

***

                        “Oğlum sana derim,

                        Gelinim sen anla!” 

Tatar mı ar mısın bilmem özünü?

Seçtiğin garip bir dil salatası

Ne zamandan beri “ık-mık” edersin

Nihayet güç bela dedin sözünü!

***

Dilin yarı Rusça, yarı Tatarca

Bilmem ki Rus musun, yoksa Tatar mı?

Nasıldır acaba ism-i şerîfin?

Hasan mısın, İvan mısın, Makar mı?.

***

Gel öğren ey kardeş bir başka dili

Dünyada dil bilmek büyük maharet

Karıştırma lakin dil ile dili,

Dil oynatmak cehalete işaret.

***

Sokaktan, pazardan derlenmeli söz

O bitmez hazine, gitme ırağa

Kaba da olsa dil, halkın özbeöz 

Sözünü pişirip sal o kulağa

***

Atam anam yurdu için 

Olsa bin canım feda

Doğup büyüdüğüm yurda 

Son damla kanım feda

***

Yaz geçti

Rüzgârıyla, yağmuruyla güz geldi

Yeşil ormanın bağrına buz geldi

Gül soldu,   

Yüreğinde kini kaldı.

Bülbül,

Sana bir diken, iğne kaldı.

***

Ömürlerdir görülmekte o düşler

Devam etmektedir şiddetli kışlar

Havalar çok durgun uçan hüma yok

Ezan duyulsa da kıblenüma yok

***

Yeter değilse de gücüm devletim

Merkep gibi yük altında değilim

Kendim başım, baş eğmedim kimseye

Huzurla yaşarım budur meyilim.

***

Zayıf karıncayım ben yolda yatan

Bir arı değilim sokup ağlatan

Ne büyük devlet ki şükrederim çok

Hiç kimseye zulmedecek gücüm yok

***

Yeter artık Derdmend sözü uzatma

Katılaşan yüreklere buz atma

Dilin için dilin olsun tuzaklı

Yüz aklığın için ağzın kilitli…

***

Nedir ey sevgilim bu yaş gözünde

Niçin hasret belirdi gül yüzünde

 

Önceki sevincin yoktur sözünde

Niçin hasret belirdi gül yüzünde

 

Topla saçların göster yanağın

Görünsün gözlerin gonca dudağın

 

Şifa parıltısı âhu gözünde

Hüznünün devası şirin sözünde

 

Özünde var iken tiryak pınarı

Niçin hasret ile yanağın sarı

***

Feda canım senin yolunda ey yar

Aman sağol, ama üzülme zinhar

Bilmem ki neyleyim gizli derdim var

Niçin hasret belirdi gül yüzünde

***

Denk olurmu yıldız hiç dolunaya

O canım boy-bosa açık simaya

O ceylan edalı yürüyüşlere

O hüzünlü, güzel göz süzüşlere

Yalvarmak gerekmez gerek naz ile

Ya da usulünce tatlı söz ile

 

 

Gemi

Kükrüyor deniz

Rüzgâr uluyor

Yelkenler geriliyor

Gece gündüz

Gidiyor gemi

Yol alıyor gurbete doğru

 

Koptu tûfan

Coştu derya 

Savrulur millî gemi

Hangi yollar

Hangi obruk

Yutacak bilmem bizi!..

 

 

Puşkin’den

Değil yalnız kıvırcık saç

Körpe yüzlü genç bala

O çağında genç gönüle

Yarım sakal od sala

 

Hümâ genç mi, İhtiyar mı,?..

Güzel Meryem fal baka

Meryem’den farksızdır hüma

Her falı hayra yora.

 

 

Resim

                                                  (Nevâî’den çeviri)

Tenini ak sineni gen yaratmış

Yanağın yanında ben yaratmış

Dal boyunu kem nazardan saklasın 

Gür saçından karanlık tün yaratmış

 

 

Balalar için Yazdıklarından Ninni

Hilal kaşım,

Elmas taşım,

Uyuyalım

Uyu kızım,

İki gözüm,

            Ninni ninni ninni.

 

Hublar hubu,

Elma topu,

            Olgunlaşır,

gelişirsin

Bu çağında,

Sen daha da 

            Sevilirsin

Körpe kuzum

Bembeyazım

            Uyuyalım

Uyu kuzum

 İki gözüm

            Ninni ninni ninni

 

Pek dilbersin,

Körpe narsın,

            Çok oynarsın

Al gülleri

Sümbülleri

            Üzmüyorsun,

Kırmıyorsun,

Gonca gülüm,

Mor sümbülüm,

            Uyuyalım

Uyu kuzum,

İki gözüm,

            Ninni ninni ninni.

 

Uyu tünde,

Sen düşünde, 

            At binersin

Alma taşır,

Araban var,

            Ne küsersin?

Körpe tayım,

Yavrucağım,

            Uyuyalım.

Uyu kuzum,

İki gözüm,

            Ninni ninni ninni.

 

Yol yoldaşım,

Arkadaşım,

            Her bir işte,

Hem saklasın,

Hem yoklasın,

            Bir ferişte…

Gel meleğim,

Gel çiçeğim,

            Uyuyalım,

Uyu kızım,

İki gözüm,

Ninni ninni ninni.

 

 

Kış Günleri

Yaşlanmış evren 

Çiçekler solmuş

Geçmekte devran 

Yine kış gelmiş

 

Eğildi dallar

Karlar asıldı

Tagılar,pınarlar

Bar da basıldı

 

Gökler buz tutmuş

Uyuşup yatmış

Çeşmeler ıssız

Her taraf sessiz

 

Vınlayıp durur

Bir deli rüzgâr

Gökleri bürür

Yükselen buhar

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 154. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 154. Sayı