HaftanınÇok Okunanları
KAYNAR OLJAY 1
Osman Çeviksoy 2
FATİH SULTAN YILMAZ 3
SALIM ÇONOĞLU 4
İ. M. Galimcanova 5
Gülzura Cumakunova 6
Kader Pekdemir 7
KELE RAST GELİYOR
Tuvdum Qırımda, Qarasuvbazarda Doğdum Kırım’da, Karasuvbazar’da
Cılanday ceşil bir calancı baharda.. Yılan gibi yeşil bir yalancı baharda..
Her miçem tekmil, közlerim açıq.. Her uzvum tekmil, gözlerim açık..
Başımnı sıqmadı ebanay qarıçık.. Başımı sıkmadı ebeanne karıcık..
Tuvalmay öle edi balalar, öle Doğamadan ölüyordu çocuklar, ölüyor
Men qaldım bir çette şulay rast kele.. Ben kaldım bir kenarda öylece rast geliyor..
Hocağa berdiler qurtulmaq içün. Hocaya verdiler kurtulmak için.
“Yal bermiy, aqtara,” dep “üyüñ için.” “Rahat vermiyor, altüst ediyor,” diye “evin içini.”
“Kemiği özümnüñ, etçiği senin!” “Kemiği benim, eti de senin!”
Paylaşdı babayım, hocam Qurtbedin.. Paylaştı babam, hocam Kurtbedin…
Bugün de süyegim, etim yerinde, Bugün de kemiğim, etim yerinde,
Ayrılmaz körünse, inan rast kele.. Ayrılmaz görünse, inan rast geliyor..
Azgana oqudum, canım tarsıkdı, Azıcık okudum, canım sıkıldı,
Amme’de hoca bir tilimni sıqdı; Amme’de hoca dilimi bir sıktı;
Künlerce cıladım, özüme qaytalmay.. Günlerce ağladım, kendime gelemeden..
Şu kündür, bu kündür doğrunu aytalmay.. O gün, bu gündür doğruyu söyleyemiyor..
Deseñiz qoluñ yazmağa bile, Derseniz elin yazmayı biliyor,
Kur’an öbiyim; bu da rast kele.. Kur’an öpeyim bu da rast geliyor..
Bir rüzgâr esdi cadlarğa tüşdüm, Biz rüzgar esti gurbete düştüm,
Cadlarnıñ mayıman qavrulup pişdim, Yabancıların yağıyla kavrulup piştim,
Sögmeğe bilemen yavropa ilinde, Sövmeyi biliyorum Avrupa elinde,
Yalanlar aytmasın ulema tilinde ; Yalanlar söylemesin ulema dilinde;
Kökregim tüyemen, halqlar eğile.. Göğsümü dövüyorum, halklar eğiliyor..
Balaban kişimen; mıña rast kele.. Bir büyük kişiyim; işte rast geliyor..
Azgana cüriyim ümütüm büyük, Azıcık yürüyeyim ümidim büyük,
Bu dünya pek hucur, halqları kiyik.. Bu dünya pek tuhaf, halkları yabani..
Tutturur bir kün de qolumdan menim, Tutturur bir gün de kolumdan benim,
Soratmay, aratmay aytqan, etkenim, Sorup, araştırmadan söylediğimi, yaptığımı,
Kezdirip qollarda mahale, mahale.. Gezdirip ellerde mahalle, mahalle..
Padişah yasatır agam “rast kele”.. Padişah yaptırır ağam “rast geliyor”..
Çürük şu topraq inanıp bolmay, Çürük şu toprak inanmak olmaz,
Çeçek coq bu cerde turalgan solmay Çiçek yok burada durabilen solmuyor
Qorqaman bir saba düğünge ketkende, Korkuyorum bir sabah düğüne giderken,
Toylarda qurulup cigitlik etkende, Düğünlerde kurulup yiğitlik ederken,
Endirir bir sille, soñ küle küle İndiriverir bir sille, sonra güle güle
Attırır çuqurga yavur “rast kele”.. Attırır çukura gâvur “rast geliyor”..
Budapeşte, 8.2.1919 Budapeşte, 8 Şubat 1919
TUVDUM BİR ÜYDE DOĞDUM BİR EVDE
Tuvdum bir üyde, töbesi çamur; Doğdum bir evde, tepesi çamur;
İçinde kül bolgan nice caş ömür… İçinde kül olmuş nice genç ömür…
Tüşündü, oylandı, odsuz qoranta: Düşündü, taşındı, ateşsiz ev halkı:
Ölse de şay belâ, ölmiy qalsa da! Ölse de öyle belâ, ölmeyip kalsa da!
-Tükâncı Kostaga borcumuz pek köb; -Dükkâncı Kosta’ya borcumuz pek çok;
Cibergen tünevin balasın, sögüb! Yollamış dün çocuğunu, sövüp!
Çorbacı arttırmay bir kapik bile! Çorbacı arttırmıyor bir kuruş bile!
Tileseñ, baqıra; calbarsañ, küle! İstesen bağırıyor, yalvarsan gülüyor!
Kelgen de qış endi, ökürüp “Buv!..” dep; Gelen de kış artık, içini çekip “Buv!..” diye;
Baracaq bir yer yoq, “Bir yutum suv!..” dep. Gidecek bir yer yok. “Bir yudum su!..”diye.
-Aytmaçı bolmaycaq şiylerni, anay (1) , -Söylemesene olmayacak şeyleri, anne,
Kimseniñ qısmetin qıtmağan, Quday!.. Kimsenin kısmetini kesmemiş, Hüda!..
Azgana esimni cıygansoñ tursam, Azıcık aklımı topladıktan sonra kalksam,
Azgana yip tabıp keryamnı qursam, Azıcık ip bulup gergefimi kursam,
Balağa, özüme Tañrım berir; Çocuğa, kendime Tanrım verir;
Elbette caşaycaq bir col kösterir (2) . Elbette yaşayacak bir yol gösterir.
Qarasa, sabiyniñ ne güzel közü! Baksana, sabiyin ne güzel gözü!
Bir avuç nur sanki başçığı, özü! Bir avuç nur sanki küçücük başı, kendisi!
Toqta sen, babası, bir cigit bolayım! Dur sen, babası, bir yiğit olayım!
Atlanıp bahıtnıñ saçın culqayım (3) ! Atlanıp bahtın saçını yolayım!
Közçügü bar da, başçığı bar; Küçücük gözü var da, küçücük başı var;
Qalemnen sızganday (4) qaşçığı bar! Kalemle çizilmiş gibi kaşı var!
Aylansın, anası başından, Allahım! Kurban olsun, anası başından, Allahım!
Közünden, saçından, qaşından, Allahım! (5) Gözünden, saçından, kaşından, Allahım!
*** ***
Bayramda Bekirim, galoşsuz qalmasın! Bayramda Bekirim, ayakkabısız kalmasın!
Bay halqnıñ balası mısqılğa almasın! Zengin halkın çocuğu alaya almasın!
Qoñşuda, bir yolcu (6) keten soray, diy (7), Komşu da, bir yolcu keten soruyor, diyor,
Qarayım, belki oga satarman bir şiy! Bakayım, belki ona satarım bir şey!
Sen otur! Cılama, oqu, duva et! Sen otur! Ağlama, oku, dua et!
Hecele “Amme”ni; oqu, üyren “Tebbet!”, (8) Hecele “Amme”yi, oku, öğren “Tebbet!”,
Belimde al quşaq, saçağı oynay! Belimde al kuşak, saçağı sallanıyor!
Başımda çal qalpaq, terisi bozday! Başımda kır kalpak, derisi boz gibi!
Mısqılcı, şaqacı (9) begene her kim! Alaycı, şakacı beğeniyor herkes!
Çobanga bu qadar caraşsın kiyim! Çobana bu kadar mı yaraşır giyinmek!
*** ***
(10)Babayman ketemiz camige her saba, Babamla gidiyoruz camiye her sabah,
Mahfilde qart mazin, qatına ala! Mahfilde yaşlı müezzin, yanına alıyor!
Oquyman cürekden Tañrı sözlerin; Okuyorum yürekten Tanrı sözlerini;
Üstümde köremen melek közlerin! Üstümde görüyorum melek gözlerini!
“Amin!” değende Tañrım köre!.. “Amin!” deyince Tanrım görüyor!..
Köñlümde ne tilek, tuygular cüre!.. Gönlümde ne dilekler, duygular geziyor!..
Anayga kelemen caşlı közlermen; Anneme geliyorum yaşlı gözlerle;
Moynuna sarıla, öpe, süyemen! Boynuna sarılıp, öpüyor, seviyorum!
“Qa endi abdes al, oqu bir Yasin! “E artık abdest al, oku bir Yasin!
Ölüler süyünüp, külüp uyansın!..” Ölüler sevinip, gülüp uyansın!..”
*** ***
Tuvdum bir üyde, ocağı sönük; Doğdum bir evde, ocağı sönük;
Halqınıñ cüregi, bavuru küyük! Halkının yüreği, bağrı kavruk!
Qoñşumuz Artinler, Kostalar edi; Komşumuz Artinler, Kostalar idi;
Herbiri şişken bay, hep mirasyedi! Hepsi şişko zengin, hep mirasyedi!
Olarda toy bolsa, yoq bizge yuqu; Onlarda düğün olsa, yok bize uyku;
Ölseler, bar, oga, taqmaqlar oqu! Ölseler, git, ona, ağıtlar söyle!
Unutmam yad elde ğarib bolsam da! Unutmam yad elde garip olsam da!
Biñ türlü qayguman sararıp solsam da! Bin türlü kaygıyla sararıp solsam da!
Peşiman tuvulman şay tuvganıma! Pişman değilim böyle doğduğuma!
Bahtımda, ömrümde soy quvganıma! Bahtımda, ömrümde soy güttüğüme!
Anamdan üyrendim, yanmasın, küymesin; Annemden öğrendim, yanmayı, kavrulmayı;
Öz püsür balamday qaygunu süymesin! Kendi kirli çocuğum gibi kaygıyı sevmeyi!
Taşlañız meni siz, baylar, dülberler; Bırakın beni siz, beyler, güzeller;
Ketiyim, çobanlar meni beklerler! Gideyim, çobanlar beni bekler!
(11)Öliyim, curtumnu saray etem, dep, Ölüyorum, yurdumu saray yapayım, diye,
Anamnı, babamnı bar, bay etem, dep! Annemi, babamı varlıklı, zengin yapayım, diye!
Qurayım medrese caş soqtalarga! Kurayım mektep genç softalara!
Kitaplar açılsın her barga, coqqa! Kitaplar açılsın her vara yoğa!
Tapsınlar, Kur’an’da süygüge ayet; Bulsunlar, Kur’an’da sevgiye ayet;
Süymegen kâfir, dep, üstüne lânet! Sevmeyen kâfir, diye, üstüne lânet!
Ne vaqıt bir fakir qolun köterse; Ne vakit bir fakir elini (duaya) açsa;
Sağına, soluna selâmlar berse; Sağına, soluna Selâm verse;
Bundan soñ camide bolmasın duva, Bundan sonra camide olmasın dua,
Fakirge bolacaq duvadan başqa!.. Fakire olacak duadan başka!..
2)Bu beyit Boran’da:
“Balağa, özime aşaycaq çıqar. = Çocuğa, kendime yiyecek çıkar.
Tireşken kayanı, tavlarnı yıkar. = Sebat eden kayayı, dağları yıkar.”şekindedir. Eşref Şemizade’de “tırışqan = çabalayan” dır.
3)Buradaki “culqayım” kelimesi Gök Kitab ve Boran’da “yolayım” şeklindedir, ikisi de aynı anlamdadır.
4)Gök Kitab’da ve Emel’de “sızılğan = çizilmiş”, Boran’da “sızğanday = çizmiş gibi” şeklindedir.
5)Bu beyit, Gök Kitab’dan ve 46 numaralı Emel’den alınmıştır.
6)Gök Kitab’da “ölçü”dür.
7)Gök Kitab’da “sora yedi = soruyordu” şeklindedir.
8)Bu beyit, Gök Kitab’dan ve Emel’in 46’ncı sayısından alınmıştır.
9)Boran’da “şaqacı”, diğerlerinde “bay = zengin, fakir” şeklindedir.
10)Bu beş beyit, Gök Kitab’dan ve Emel’in 46’ncı sayısından alınmıştır.
11)Bu beş beyit dahi Gök Kitab’dan ve Emel’in 46’ncı sayısından alınmıştır.
TUVĞAN TİL ANA DİLİ
Seni men Qırımda, Qazanda taptım, Seni ben Kırım’da, Kazan’da buldum,
Cüregim qaynağan, taşqanda taptım… Yüreğim kaynarken, taşarken buldum…
Cat elde muğayıp, açınıp cürgende, Yabancı ellerde üzülüp, acıyla yürürken,
Ümütim, hayalım şay tüşip çürgende, Ümidim, hayalim yıkılıp çürürken,
Moynuña sarıldım, dertimni aytıp, Boynuna sarıldım, derdimi söyleyip,
Bir güzel sözüñmen özüme qaytıp… Bir güzel sözünle kendime gelip…
Cırlarıñ bolmasa, maneñ bolmasa, Şarkıların olmasa, manilerin olmasa,
‘’Curd’’ degen sözüñmen cürek tolmasa, “Yurt” denen sözünle yürek dolmasa,
Ah, nasıl cürermen ğurbet yaqlarda, Ah, nasıl yürürüm gurbet ellerde,
Tanışsız, bilişsiz yad soqaqlarda?.. Tanıdıksız, bildiksiz yabancı sokaklarda?..
Bilmiymen Türükmi, Tatarmı adıñ, Bilmiyorum Türk mü, Tatar mı adın?
Bek yaman tatlısıñ, Tañrıdan tadıñ. Pek çok tatlısın, Tanrıdan tadın.
Türük de, Tatar da seniñ sözleriñ, Türk de, Tatar da senin sözlerin,
Ekisi eki çift muñlu közleriñ… İkisi iki çift mahzun gözlerin…
Viyana ögünde, Qazaq içinde Viyana önünde, Kazak içinde
Barabar cırladıq Hindlerde, Çinde… Beraber türkü söyledik Hindlerde, Çin’de…
Añlasın bir seni , düşman da süyer, Anlasa seni bir, düşman da sever,
Bir canıq sözüñmen cüregi iyer… Bir yanık sözünle kalbi yumuşar…
İstiymen özüñni her yaqta körmek, İstiyorum seni her yerde görmek,
Her yerde inciñden destanlar örmek… Her yerde incinden destanlar örmek…
Quşlarğa, qaşqırğa üyretsem seni, Kuşlara, kurtlara öğretsem seni,
Sen bolsañ öksüzniñ köñülden süygeni. Sen olsan öksüzün gönülden sevdiği.
Camige, mihrabqa, sarayğa kirseñ, Camiye, mihraba, saraya girsen,
Deñizler, çöllerniñ çetine erseñ… Denizlerin, çöllerin sınırına ulaşsan…
Seniñmen düşmanğa yarlıqlar yazsam, Seninle düşmana fermanlar yazsam,
Qaruvlı sözüñmen köñlüni qazsam…(*) Güçlü sözünle gönlünü kazsam…
Qabrimde melekler sorğu sorasa, Kabrimde melekler sorguya çekse,
Azrail tilimni biñ kere torasa, Azrail dilimi bin kere doğrasa,
‘’Öz tuvğan tilimde ayt mağa! ‘’ dermen, “Ana dilimde konuş benimle!” derim,
Öz tuvğan tilimde cırlap ölermen… Ana dilimde şarkı söyleyip ölürüm…
Köñlümni qayğılar kemirip turğanda, Gönlümü kaygılar kemirirken,
Halqımnı tınışsız yıldızı urğanda, Halkımı ansızın bir yıldız vururken,
Tuvğan til, başqası aqlıma kelmiy, Ana dili, başkası aklıma gelmiyor,
Bir büyük sırrımsıñ, düşmanlar bilmiy… Bir büyük sırrımsın, düşmanlar bilmiy
Budapeşte, 1.6.1918 Budapeşte, 1 Haziran 1918
QAYTARMA KAYTARMA
Düşmanda, caşav, köp caşav tilek Düşmanda hayat, çok yaşamak dilek
Maña bir yahşı, çalt ölüm kerek Bana bir iyi, acil ölüm gerek
Cener mi meni soñ top, pıçaq, qama.. Yener mi beni sonra top, bıçak, kama..
Soguşlar maña bir tatlı qaytarma.. Savaşlar bana bir tatlı kaytarma..
Bir nice cıllardır tozlu collarda, Bir nice yıllardır tozlu yollarda,
Aydayman ölümnü kırlarda, carda; Kovalıyorum ölümü kırlarda, kederde;
Ölüm öz kadem, hem ana, baba.. Ölüm öz kardeşim, hem ana-baba..
Bel belge küreşe, oynay qaytarma.. Bel bele güreşiyor, oynuyor kaytarma..
Köñlümnü türküler bek yahşı candırmay Gönlümü türküler pek iyi tutuşturmuyor
Şu dünya zavqları aslı da qandırmay Şu dünya zevkleri asla kandırmıyor
Çal ölüm, öp ölüm, oyna, toqtama.. Ak saçlı ölüm, öf ölüm, oyna, durma..
Maña sen kereksiñ, bir de qaytarma.. Bana sen gereklisin, bir de kaytarma..
Altunday saçlarıñ betimni sıypay, Altın gibi saçların yüzümü okşuyor,
Közleriñ közümde boranlar yasay.. Gözlerin gözümde boralar estiriyor..
Süyemen saçlarıñ, ölümge tarta Seviyorum saçlarını, ölüme çekiyor
Mezarga yakınmız, çal bir qaytarma.. Mezara yakınız, çal bir kaytarma..
Ciberme qolumnu, hiç ayrılmayıq.. Bırakma elimi, hiç ayrılmayalım..
Yaşavnıñ moynuna hiç sarılmayıq.. Hayatın boynuna hiç sarılmayalım..
Sarılşıp tüşemiz mına mezarga Sarılıp düşüyoruz işte mezara
Üyrensin şu caşlar yahşı qaytarma.. Öğrensin şu gençler iyi bir kaytarma..
Qollarda bir kesek sulupsuz davke Kollarda bir sürü sakar kız
Qaytarma diyler sekirip cürmege Kaytarma diyorlar zıplayarak yürümeye
Bir kirsem ölümmen yalancı toylarga Bir girsem ölümle yalancı düğünlere
Köstersem Tatarga bir uçun qaytarma.. Göstersem Tatara gerçek bir kaytarma..
Tatarman, sap sarı halqımnıñ beti Tatarım, sap sarı halkımın yüzü
Su bolgan qanı, çürügen eti.. Su olmuş kanı, çürümüş eti..
Bir cürek ölmiycek hiçbir zamanda Bir yürek ölmeyecek hiçbir zaman
Yaşavı bu kün de bir güzel qaytarma.. Hayatı bugün de bir güzel kaytarma..
Süyemen puñarlı, hasta közlerni, Seviyorum buğulu, hasta gözlerini,,
Süyemen manasız, kerçek sözlerni, Seviyorum anlamsızi gerçek sözlerini,
Ölümge oşay, ölümnü andıra Ölüme benziyor, ölümü andırıyor
Kiçkene kalibni dagıtqan qaytarma.. Küçük kalbi dağıtan kaytarma..
Mahşerde siz meni hiç qaldırmañız Mahşerde siz beni hiç bırakmayın
Qatımda “sur”larnı hiç çaldırmanız Yanımda “sur”ları hiç çaldırmayın
Ölümnü tabarman biraz (*) tursam da Ölümü bulurum biraz kalksam da
Maña ölüm kerek, bir de qaytarma.. Bana ölüm gerek, bir de kaytarma..
Budapeşte, 28.2.1919 Budapeşte, 28 Ocak 1919
KEÇMİŞDEKİ SUÇLARIMIZ Geçmişteki Suçlarımız
Biri açqan kitabını “lânet!” diy.. Biri açmış kitabını “lânet!” diyor..
Helagü’ge, Batı Han’ga, Temir’ge. Helâgü’ye, Batu Han’a, Timur’a.
Biri yazgan tarihini “Barbar!” diy.. Biri yazmış tarihini “Barbar!” diyor..
Bir vaqıtlar boynun bükken emirge.. Bir vakitler boyun eğdiği emire..
“Tatar halqı, Tatar hanı!” fısılday, “Tatar halkı, Tatar halkı!” fısıldıyor,
Kâfir, mümin bütün dünya tilleri, Kâfir, mümin bütün dünya dilleri,
“Tatar hanı curtumuznu caqdı şay, “Tatar hanı yurdumuzu yaktı ya,
Mengülikke ateş bolsun her ceri..” Ebediyen ateş olsun her yeri..”
Fakir Tatar atdan tüşken şaşırgan, Fakir Tatar attan düşüp şaşırmış,
Betin örte, sesin qısa, kizlene.. Yüzünü örtüyor, sesini kısıyor, gizleniyor..
“Cengiz, Temir, Batıñı men bilmiymen, “Cengiz, Timur, Batu’yu ben bilmiyorum,
Men olarnı hiç körmedim..” seslene.. Ben onları hiç görmedim..” diye sesleniyor..
Düşmanları: “Señsin!” diyler, kınaylar, Düşmanları: “Sensin! diyor, kınıyorlar,
“Mına resmiñ tarihlerde körüne. “İşte resmin, tarihlerde görünüyor.
Sensiñ Cengiz arkasından cuvurgan, Sensin Cengiz’in ardından koşturan,
Betiñ sarı, pantik murnuñ kiçkene!”. Yüzün sarı, basık burnun küçük!”.
“Men tögülmen!” diy fakir ay zarlana, “Ben değilim!” diyor fakir yakınıyor,
“Cengiz, Batı cınsımda hiç bolmadı! “Cengiz, Batu soyumda hiç olmadı!
Babam, anam bir Şerife, bir Seyid, Babam, anam bir Şerife, bir Seyid,
Yakınlarım ya bir molla, ya qadı..” Yakınlarım ya bir molla, ya kadı..”
Taşlañız o fakir halqnı suçu coq, Bırakınız o fakir halkı suçu yok,
Suçu bolsa caşavında ödiycek, Suçu olsa hayatında ödeyecek,
Menmen Cengiz, Temir Hannıñ torunu, Benim Cengiz, Timur Han’ın torunu,
Menmen onun colun daim kütiycek. Benim onun yolunu daima güdecek.
Yüklenemen bar suçların olarnıñ, Yükleniyorum bütün suçlarını onların,
Bizler caqdık Bagdadıñnı, Basrañnı, Bizler yaktık Bağdat’ı, Basra’yı,
Bizler cıkdık sarayların “Roma”nıñ, Bizler yıktık saraylarını “Roma”nın,
Bizler soyduq aqsüyegiñ, qarañnı!.. Bizler soyduk asilleri, halkı!..
Kel, bir sor! Beriyim hep hesabın, Gel, bir sor! Vereyim hep hesabını,
Dalmaçyanıñ, Macarlıknıñ, Qazaqnıñ, Dalmaçya’nın, Macarlığın, Kazak’ın,
Hindiyanıñ, Aqdenizniñ, Azaqnıñ, Hindistan’ın, Akdeniz’in, Azak’ın,
Kel, bir sor! Barbaqlıqnıñ esabın!.. Gel, bir sor! Barbarlığın hesabını!..
Kılıcım coq, atlarım coq, cayavman… Kılıcım yok, atlarım yok, yayayım…
Cüregimde cangan ateş duruldu.. Yüreğimde yanan ateş duruldu..
Moynum bahtnıñ qollarında buruldu, Boynum bahtın ellerinde büküldü,
Bugün ölüm collarında bir savman!. Bugün ölüm yollarında bir canlıyım!..
Ey Yavropa, ey ulema biliniz! Ey Avrupa, ey âlimler biliniz!
Kitaplarıñ yalan aytsa dayim şay, Kitapların yalan söylerse her zaman böyle,
Dayim qursañ közyaşından kök saray.. Daima kurarsan gözyaşından gök saray..
Silkinirmen, bolurman tez bir Cengiz!.. Silkinirim, olurum hemen bir Cengiz!..
Kitaplarıñ Diclelerge atarman! Kitaplarını Dicle’lere atarım!
Saraylarıñ yermen yeksan etkensoñ, Saraylarını yerle yeksan ettikten sonra,
Balañ, çagañ odga qurban ketkensoñ, Çoluk, çocuğun ateşe kurban gittikten sonra,
Kene keter mezarsız şay catarman! Gine gider mezarsız öylece yatarım!
Eziliyim, yükleniyim suçların! Ezileyim, yükleneyim suçlarını!
Büyük hannıñ, büyük halqnıñ mirasın, Büyük Han’ın, büyük halkın mirasını,
Yükleniyim babaların günasın, Yükleneyim babaların günahını,
Şay cüriyim şu dünyanıñ ucların!.. Öylece yürüyeyim şu dünyanın uçlarını!..
Budapeşte, 13.2.1920 Budapeşte, 13 Şubat 1920
AH TABILSAM AH BULUNSAM
Öksüzde toy bolganda, Öksüzün düğünü olduğunda,
Kalbi quvanç tolganda, Kalbi sevinç dolduğunda,
Ah tabılsam, yırlasam; Ah bulunsam, şarkı söylesem;
Soñ oylansam, cılasam! Sonra düşünsem, ağlasam!
Kalbim taşqan, aqqanda, Kalbim taşıp aktığında,
Göñlüm ümüt yaqqanda, Gönlüm ümit yaktığında,
Ah tabılsam, bakırsam; Ah bulunsam, bağırsam;
Yigitlerni çağırsam!.. Yiğitleri çağırsam!..
Göñül ap aq ekende Gönül tertemiz iken
Ballar “Amin!” değende, Çocuklar “Amin!” derken,
Ah tabılsam tilekmen!.. Ah bulunsam dilekle!..
Qolumda aq çeçekmen… Kolumda beyaz çiçekle…
Dostlar meni añganda, Dostlar beni andığında,
Göñülleri yanganda, Gönülleri yandığında,
Ah tabılsam, sarılsam, Ah bulunsam, sarılsam,
Közden öpsem, ayrılsam!.. Gözden öpsem, ayrılsam!..
Kızlar koran tepkende, Kızlar horon teptiğinde,
Köznü közler öpkende, Gözler gözü öptüğünde,
Ah tabılsam sırada, Ah bulunsam sırada,
Yar beklesem korada… Yar beklesem harmanda…
Yigit ölüm tapkanda, Yiğit ölüme erdiğinde,
Üstün çeçek yapqanda, Çiçek üstünü örttüğünde,
Ah tabılsam, çıñlasam, Ah bulunsam, mani söylesem,
Soñ cırını tınlasam!.. Sonra şarkısını dinlesem!..
Düşmanlarım külgende, Düşmanlarım gülerken,
Baştaşımnı silgende, Mezar taşımı silerken,
Ah tabılsam atlanıp, Ah bulunsam atlanıp,
Qamçım dörtke qatlanıp!.. Kamçım dörde katlanıp!..
Bahar cetip kelgende, Bahar erişip geldiğinde,
Tav yeşergen, külgende, Dağ yeşerip, güldüğünde,
Ah tabılsam “Caylav”da; Ah bulunsam “Yayla”da;
Fındıq, ceviz saylavda! Fındık, ceviz ayıklamada!
Molla inkâr etkende, Molla inkâr ettiğinde,
Bilgige ters ketkende, Bilgiye ters gittiğinde,
Ah tabılsam bir külsem; Ah bulunsam bir gülsem;
Zeherdayın tögülsem! Zehir gibi dökülsem!
Qoñşularım köçkende, Komşularım göçerken,
Soñ qavesin içkende, Son kahvesini içerken,
Ah tabılsam, “Otur!” dep; Ah bulunsam, “Otur!” diye;
“Öz yurtuñday yoqdur!” dep! “Öz yurdun gibisi yoktur!” diye!
Cigit aziz bolganda, Yiğit aziz olduğunda,
Mezarı nur tolganda, Mezarı nur dolduğunda,
Ah tabılsam, oylansam… Ah bulunsam, düşünsem…
Kabrin toquz aylansam… Kabrini dokuz kere dolansam…
Tavlar kölge kergende, Dağlar göğe erdiğinde,
Ay ışığın sergende, Ay ışığını serdiğinde,
Ah tabılsam curtumda; Ah bulunsam yurdumda;
Tagarçıgım sırtımda!.. Dağarcığım sırtımda!..
Budapeşte, 27.7.1917 Budapeşte, 27 Temmuz 1917
BULUTLAR, BULUTLAR BULUTLAR, BULUTLAR
Bulutlar, bulutlar!.. Bulutlar, bulutlar!..
Ketici (1) bulutlar, Gidici bulutlar,
Çonğarğa, Qıtayğa, Çongar’a, Çin’e,
Yetici bulutlar!. Varıcı bulutlar!.
Alıñız meni de göñlüm açılsın Alınız beni de gönlüm açılsın
Közümden yaşlarım yurtuma saçılsın!.. Gözümden yaşlarım yurduma saçılsın!..
Bulutlar, bulutlar! Bulutlar, bulutlar!
Burçaqlı bulutlar, Dolulu bulutlar,
Al, yeşil, sarılı Al, yeşil, sarılı
Quşaqlı bulutlar! Kuşaklı bulutlar!
Alıñız ketiyik bek uzaq yerlerge, Alınız gidelim çok uzak yerlere,
“Salğır”da ketenin ağartqan dülberge!.. “Salgır”da ketenini ağartan dilbere!..
Bulutlar, bulutlar!.. Bulutlar, bulutlar!..
Ölmek istiymen, Ölmek istiyorum,
Ölgen soñ köklerde Öldükten sonra göklerde
Külmek istiymen! Gülmek istiyorum!
Alıñız ketiyik deryalar çetine, Alınız gidelim denizlerin kıyısına,
Qarayıq yaqından Çolpannıñ betine! Bakalım yakından Zöhre’nin yüzüne!
Bulutlar, bulutlar! Bulutlar, bulutlar!
Qamışlıq göllerde, Kamışlık göllerde,
Yıldızlar titregen Yıldızların titrediği
O uçsuz çöllerde. O uçsuz çöllerde.
Meni de alıñız, gürüldep yavganda(2), Beni de alınız, gürleyip yağarken,
Tavlarğa sıypanıp deryağa avganda (3) !. Dağlar yıkanıp denize dökülürken!..
Bulutlar, bulutlar! Bulutlar, bulutlar!
Qayerden kelesiz?.. Nereden geliyorsunuz?..
Köyümden, anamdan Köyümden, annemden
Ne haber bilesiz? Ne haber biliyorsunuz?
Aytıñız, barabar tuydurmay cılayıq!. Söyleyin, beraber duyurmadan ağlayalım!
Yollarğa tüşeyik, sararıp solayıq!.. Yollara düşelim, sararıp solalım!..
Bulutlar, bulutlar! Bulutlar, bulutlar!
Yaylağa ketiñiz!.. Yaylaya gidiniz!..
Esmamnı körseñiz, Esma’mı görürseniz,
Selâmlar etiñiz! Selâmlar söyleyiniz!
Yıyqañız (4) anamnıñ yaşlı közlerin, Yıkayın annemin yaşlı gözlerini,
Qolların öpüñiz, unutsun kederin! Ellerini öpün, unutsun kederini!
“Çoban Vir’iyat! “Çoban Vir’iyat!
Ustam, başbuğum bir uzaq, eski cad Ustam, başbuğum bir uzak, eski yabancı
Vaqtında cav urgan, qaraman Vir’iyat..” Vaktiyle düşman öldüren, kahraman Vir’iyat..”
Vir’iyat’ın kim olduğunu, Çobanzade’nin üniversite arkadaşı, onu en çok sevenlerden biri, en büyük Türk dostu vee n büyük Türk tarihçilerinden Prof.Dr. Laszio Rasonyi’den sorduk. Bu konuda herhangi bir bilgi edinemediklerini bildirdiler. (İbrahim Otar/Kırımlı Türk Şair ve Bilgini Bekir Çobanzade isimli kitap, sayfa 72)
DUNAY TAŞA TUNA TAŞIYOR
Dunay taşa, sararıp, aguvlanıp, Tuna taşıyor, sararıp, zehirlenip,
Çevresinde sedlerge açuvlanıp.. Çevresindeki setlere hiddetlenip..
Dalgalana, köpüre, taş kemire.. Dalgalanıyor, köpürüyor, taş kemiriyor..
Her kün, saat yüksele, ay semire.. Her gün, saat yükseliyor, ay şişmanlıyor..
Halqlar tura çetinde, tüşüneler: Ahali duruyor kenarında, düşünüyorlar:
“Bu Dunayga ne boldu?” Öküneler.. “Bu Tuna’ya ne oldu?” Kızıyorlar..
“Bu sedlerni qırq cıldır aşganı coq, “Bu setleri kırk yıldır aşmıyordu,
Munday etip, dinsizce taşganı coq..” Böyle yapıp, dinsizce taşmıyordu..”
İnsaqlıqnı her şiyden yüksek körgen, İnsanlığı her şeyden yüksek gören,
İnsalıqman her biri sedler örgen, İnsanlıkla her biri (arasına) setler ören,
Saba, aqşam öz işin izgü bilip, Sabah, akşam kendi işini iyi bilip,
Küzgülerde tek özün qarap, külüp Aynalarda sadece kendisine bakıp, gülüp
Cürgen azgın insanlar bilmiy seni Yürüyen azgın insanlar bilmiyor seni
Dunayçıgım, taşkınlı, qart köñlüñnü… Tuna’cığım, taşkınlı, yaşlı gönlünü…
Bilesiñ bek her cerde cigit horlu, Biliyorsun her yerde yiğit horlanıyor,
Sırt, qıblada düşmanlar barlı, zorlu.. Kuzeyde, güneyde düşmanlar varlıklı, güçlü..
Taş sedler hep çevresi taşalmay da, Taş setlerin hep çevresi taşmıyor da,
“Men de barman!” dep bir kün aşalmay da.. “Ben de varım!”diye bir gün aşamıyor da..
Seni kördüm bu gün de şay köpürgen, Seni gördüm bugün de öyle köpürmüş,
Yüce sedni köpügüñ aşıp kirgen, Yüce seddi köpüğün aşıp girmiş,
Köñlüm coşdu, sendayın taşmaq tiliy, Gönlüm coşdu, senin gibi taşmak istiyor,
Şu biñ cıllıq sedlerni aşmaq tiliy.. Şu bin yıllık setleri aşmak istiyor..
Çıqsam sendiy zamannıñ taş tıynagın, Çıksam senin gibizamanın taş havuzundan,
Çetsiz, deren deñizge etsem agın.. Sonsuz, derin denize etsem akın..
Men de senday bulansam, bir köpürsem Ben de senin gibi bulansam, bir köpürsem
Şu Tatar’nıñ bar seddin bir kötürsem Şu Tatar’ın setlerini (sınırlarını) bir götürsem
Soñ tartılsam, qurusam öz başıma, Sonra çekilsem, kurusam kendi başıma,
“Şükür öldü!” yazsalar baştaşıma.. Şükür öldü yazsalar mezar taşıma..
Menden qalgan kumlukda son bir aqay, Benden kalan kumlukta, sonra bir adam,
Bir Havva’man cañıdan qursa saray.. Bir Havva ile yeniden kursa saray..
Cañı otlar, çeçekler çıqsa cerden, Yeni otlar, çiçekler çıksa yerden,
Bir cañı halq cetişse bu cerlerden.. Bir yeni halk yetişse bu yerlerden..
O vaqıtda körersiñ, eşitirsiñ, O vakit görürsün, işitirsin,
Bir tınç keçe aqlıña ketirirsiñ: Bir sessiz gece aklına gatirirsin:
Tüz yalında sebepsiz yuqlamadım.. Düz kıyında sebepsiz uyumadım..
Muñlu betim suvuñda çayqamadım.. Bahtsız yüzümü suyunda yıkamadım..
Budapeşte, 21.1.1920 Budapeşte, 21 Ocak 1920
BİR SARAY QURACAQMAN BİR SARAY KURACAĞIM
Bir saray quracaqman! Han bolmasın içinde. Bir saray kuracağım! Han olmasın içinde.
Qul, ırğat, açlıq, horluq, qan bolmasın içinde.. Kul, ırgat, açlık, horluk, kan olmasın içinde..
Taşını yad ellerden ketirtmem hiç. Taşını yad ellerden getirtmem hiç.
Cetişir öz curtumda çıqqan kerpiç. Yetişir öz yurdumda çıkan kerpiç.
Bek yüksek bolmasa da kök töbesi, Pek yüksek olmasa da gök tepesi,
Temelli bolsun, aydınlık, her köşesi.. Temelli olsun, aydınlık, her köşesi..
Penciresi ke
ñiş bolsun, kirsin ışıq, Penceresi geniş olsun, girsin ışık,
Carlığa her qapısı bolsun açıq.. Yoksulluğa her kapısı olsun açık..
Kesmesin qıbla celin hiçbir üyniñ, Kesmesin hiçbir evin kıble rüzgârını,
Bolmasın qaraltısı falan biynin.. Olmasın gölgesi falan Han’ın..
Bir saray quracaqman, han bolmasın içinde, Bir saray kuracağım! Han olmasın içinde.
Qul, ırgat, açlıq, horluq, qan bolmasın içinde.. Kul, ırgat, açlık, horluk, kan olmasın içinde..
Cıyayım alt üst etip catqan cerin, Toplayayım alt üst edip yattığı yeri,
O eski zor cigitler kemiklerin.. O eski güçlü yiğitlerin kemiklerini..
Bularman balçıqnı yoğurayım, Bunlarla balçığı yoğurayım,
Her qabirge “kemik” dep baqırayım.. Her kabre “kemik” diye bağırayım..
Şay etib izgüleşsin dört divarı, Böylece güzelleşsin dört duvarı,
Çeşmesi, çeçekleri, keñ azbarı.. Çeşmesi, çiçekleri, geniş bahçesi..
Taptama izgü cerni endi işsiz, Ayağınla çiğneme güzel yeri artık işsiz,
Sal saray, qur devletiñ bolsun eşsiz.. Yap saray, kur devletini olsun eşsiz..
Bir saray quracaqman, taş bolmasın içinde, Bir saray kuracağım, taş olmasın içinde,
Hep kemik, hep can bolsun, caş solmasın içinde, Hep kemik, hep can olsun, genç solmasın
içinde,
Aç bolmasın içinde.. Aç olmasın içinde..
Lozan, 22.5.1920 Lozan, 22 Mayıs 1920