Suluboya Kent Resimleri – II


 01 Mart 2019

İstanbul’u bilmezdim; oraya bir “Kâtip” götürdü beni 

Bir “masal”dılar bende o yaşmaklı hanımlar nazlı

“Kâtip benim; ben kâtibin” derken

Nasıl raks ederek dönerdi o renkli şemsiyeleri

 

Bir filimdeydi ya da gramofon sesindeydi; “Aziz İstanbul” derdi biri

Bir “kartpostal”da olacak, uzar giderdi Sultan Ahmet’in minareleri

 

Hayalle gerçeği ayırt etmek o kadar kolay değil

Türkiye merakı, Kafdağı’nın ardıydı bende; Semplon Ekspresi

Uykusuzdun, ay-yıldızlı vagondaydım; “burası Sirkeci”

 

Kömür ve ter kokusu, raylar, şimendifer, koşuşan insanlar

Ben neredeyim şimdi, yalnızım, on üç yaşındayım, bereket arkadaşlar

 

Sonra Beyoğlu Caddesi, parfüm kokan kadınlar, sinemalar

Uzaktan daha güzeldi İstanbul; o “Beyoğlu Güzeli”, yalılar

 

Aaa, bakın “Kızkulesi” derdi biri; kimdi

Balık tutardı insanlar köprü üstünden

Aşağıda bir kayıkta balık yerdi biri

 

Bir “Anadolu Saz evi” vardı, ter ve tahtakurusu kokardı oteller

Ne filimler izlerdik; İstanbul caddelerinde kaybolurdu insanlar

Kaybolan benim düşlerim gibi

 

Boğaziçi, “şen gönüller yatağı”ydı belki; öyle bilirdim 

Bazı şeylere öyle kolay inanmaz oldum sonradan

Bir hamal çocuk merdivenden sırtüstü düşeli beri

 

Yaşam bu; elbette her şey “tozpembe” değil ne de her zaman “zindan”

Uzak bir denizden mi bakardım, karşıda İstanbul, akşamdı

Sanırdım, çok süslü bir gelinin “hotozlu” silueti

 

Deniz bir güzel olurdu gözümde bir çirkin; kimi neşe çoğu kez hüzün

Korkardım içinde yitmekten oysa bağlı kayıklar bir ileri bir geri

 

Son söz: Orhan Veli’yi anmak istedim yine

“Bir kadının suya değiyor ayakları” derdi

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 147. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 147. Sayı