Süslü Ağaç


 01 Aralık 2024

Resim çizmeyi bırakıp salonun ortasında duran ağaca baktım. Her yeri öyle güzel ışıklandırılıp süslenilmis ki gözlerimi alamıyordum. Ayrıca, en tepesine büyük bir yıldız koydukları için daha görkemli görünüyordu. İlginç bulduğum ise dallarında asılı olan, kanatlı melek şekliyle yapılmış çikolatalardı. 

Bu çikolataların bir anlamı var mı?” diye merak edip, benim gibi resim çizen arkadaşım Patrick’e sordum. Bu sorumun üzerine biraz düşündü. Cevap veremeyince, oda dönüp yılbaşı için hazırlık yapan annesine sordu. “Güzel soru.” dedi annesi hafif mahcubiyetle. “Doğrusu nedenini ben de bilmiyorum çocuklar.” 

Sonra, “Siz de bayramınız da çam ağacı süslüyor musunuz?” diye sordu Patrick. “Hayır” deyince güldü. Ardından, “Sıkıcıymış.” dedi. “Bir şey süsleyip eğlenmezsen bayram güzel olur mu?” Hâlâ güldüğü için kızıp kalemimi bıraktım. Annesi de, “Ayıp gülme.” diyerek uyardı Patrick’i.   

Özür dilercesine, “Kızdın mı?” dedi Patrick. Fakat cevap vermedim. Annesi masadan kalktığımı gördükten sonra,  “Gidiyor musun?” diye sordu. “Arkadaşın güldü diye üzüldün değil mi? Ah Patrick, ne diyeyim sana?”  Üzülmedim dedim ama bu tabii yalandı. Zira bazen güçlü görünmek için, bazen de kimseyle aramı bozmamak için duygumu böyle içime atardım.           

Babam futbol maçı seyrederken, ben de, “Bizim bayramımız gerçekten sıkıcı mı?” diyordum içimden. “Misâl şeker bayramında gülüp eğlenmiyor muyuz? Eğlenmek için illa ağaç mı süslememiz lâzım?” 

Sonra babama neden ağaç süslemediğimizi sormak istedim, ama o her zaman olduğu gibi beni duymazdan geldi. Bu yüzden tuttuğu takımı benden daha çok önemseyip sevdiğini düşünüyordum. Zira hiçbir gün doğru dürüst benimle ilgilenmedi. Sadece azarlar gibi, “Dersini çalışıyor musun?” derdi o kadar.   

Annemin yanına gittim. Fakat oda,“El âlemin bayramına heves mi ediyorsun?” der diye korkumdan bir süre tereddüt ederek soramadım. Zira babamdan daha çok üzerime düşerdi. Şefkatliydi ama çekinirdim de. Kızdığı zaman âdeta ceza verir gibi benimle konuşmazdı, bu da benim canımı acıttığı için onu kızdırmamaya çalışırdım. Annem yanında durduğumu farkedip, “Bir şey mi diyeceksin?” dedi. 

Biz niye bayramımızda ağaç süslemiyoruz?” diye sordum. 

Annem işini bırakıp bana baktı. Gözleri sanki kızgın olduğu izlenimi veriyordu, ama yüzüde nedense gülümsüyordu. Her ne kadar kızacak diye korksamda, bir yandan sorduğum için rahattım. Fakat korkumun rahatımı bastırdığını hissedip odama gitmek isteyince, “Dur” dedi.” “Aklına nerden geldi de sordun?” 

Bu defa anlatmazsam kızacaktır diye cesâretimi topladım. Patrickgilin evinde süslü çam ağacı olduğunu, Patrick, ağaç süslemediğimiz için bayramımızı sıkıcı bulup güldüğünü anlattıktan sonra, “Öyle mi?” diyerek güldü annem. “Gülecek ne var bunda?” diye hayret ettim. Arkadaşım gibi alay mı ediyordu, yoksa sorumu önemsiz mu buldu?

Gel” dedi. Ben yerimden kıpırdamayınca, “Gelsene oğlum, sana kızdım mı sanıyorsun? Ben kendime kızdım. Beni kucaklayıp sözlerine devam etti:   

Futboldan başka bir şey düşünmeyen babana bile kızıyorum. Hollanda’ya isçi olarak gelen annemizle babamız bayramlarda bizleri eğlendirecek bir şey yapmadıkları gibi, ben de, baban da senin için yapmıyoruz. Önce çocukları mutlu etmek hiç aklımıza gelmiyor. Bayramlarımızda neden çam ağacı süslemediğimize gelince…”

Nihâyet soruma cevap verecek diye merakla yüzüne bakarken, “Bunu sonra konuşuruz olur mu?” dedi. “Şimdilik bitrmem gereken işim var. Gerçi evin işleri biter mi?” 

Cevâbını alamadığım için hayâl kırıklığına uğrasam da yine de israr etmeyip olur dedim anneme. 

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 216. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 216. Sayı