HaftanınÇok Okunanları
Serdar Dağıstan 1
TANER GÜÇLÜTÜRK 2
Süleyman Abdulla 3
FATİH SULTAN YILMAZ 4
Tahir Melik 5
Rkail Zeydulla 6
Emrah Yılmaz 7
Artistlik güzel bir meslektir. Herkes sizi yüzünüzden tanır. Nereye giderseniz gidin, ya da yaşınız ne olursa olsun herkes size saygı gösterir. Tanıyan tanımayan herkes size selam verir. Güzeldir kısacası.
Ama bu durumun bir başka güzel yönü daha var. Bir gün oğlunu müstakil bir eve taşımak isteyen ve köyde yaşayan bir ağabeyimiz, bana şehirde ucuz bir ev bulmamı söyledi. Ben de insanlara “Satılık ev var mı?” diye sormaya başladım.
Ama bana,
“Ne, senin bir evin var ya!” diye sordular.
“Gerekli işte”, dedim.
Ama bunların hangi birine açıklayacağım ki...
Elbette satılık çok ev var. Ama hepsi de birbirinden pahalı. Gün geçtikçe fiyatlar da yükseliyor.
Çok aradıktan sonra bir gün iyi bir ev buldum.
“Dört katlı bir binanın ikinci katında bulunan üç odalı daire. Çok yakında uygun fiyata satışa sunulacak. Adres...”
Hemen gittim o adrese. Kaşları kırlangıç kanatları gibi olan, gözleri çok güzel bir kız gülerek evden çıktı.
“Evin satılık olduğuna dair ilan vermişsiniz.”
“Bu dünyada satılmayacak hiçbir şey yoktur, güzel çocuk! Hoş geldiniz, içeri girin!”
“Hayır, hadi...”
Ve sonunda o evin içerisinde ben de tam karşısındaydım. Hemen pazarlığa başladık. O fiyatı yüksek söyledi, ben ise düşük söyledim. O fiyatı düşürmedi, ben ise artırmadım. Sonunda ise anlaşamadığımız için oradan ayrıldım.
“E-e-e, harikasın!” kaldırımda yürürken yakın arkadaşlarımdan biriyle telefonda konuşuyordum. “Bazen böyle şeyler de yap. Tramvay gibi dümdüz gidip, gelmeden.”
“Ne oldu, ne diyorsun?”
“Bırak, artistlik yapmayı! Sana Maya'nın evine gidişinden bahsediyorum.”
“Hımm, adı Maya mı?”
“E-e, sen. Adını bile sormadın mı?”
“Adını ne yapayım, ev satılık olduğu için oraya gitmiştim.”
“Evet, evet! Önceleri herkes böyle söylüyor. Kimseye söylemem, korkma.”
Ama iki gün sonra eşim evde kavga çıkarttı.
“Ne yapıyordun orada?”
“Nerede?”
“Kendin söyle, nereye gittiğini! Ne yaptığını bütün elalem gördü ya!”
O günden sonra her masaya gelişimde karım kalkıp gitti masadan.
Bir hafta sonra da, çok saygın yaşlı bir adamdan bir telefon aldım.
“Kardeş, ben seni iyi bir adam sanıyordum...”
“Ne oldu, ağa?”
“Ne olduğunu kendin daha iyi biliyorsun! Şimdi sana söylüyorum, artık kimse seni düğünlerine çağırmayacak.”
Düğünlere giderek para kazandığımız doğrudur. Ama kimsenin düğüne çağırmayacağı kadar ne yapmıştım ki?
“Ağa, hiç anlamıyorum,” dedim şaşkınlıkla.
“Bana artistlik yapma, kardeş! Kandırılma yaşını çoktan geçtim. Seni saygıdeğer bir kardeşim olduğun için arıyorum. Ama elin ağzı torba değil ki büzesin. Komşu köyden süt getirip satan kadınlar da gördü! Elaleme hemen yayılacak.”
Dediğim gibi, bir ay içeresinde Maya'nın evine gittiğim önce kasabaya, sonra da nehrin solundaki iki ve sağındaki iki ilçeye yayılmıştı.
Dün ise uzaktan biri aradı. Onu tanımıyordum. Yaşadığı mahallede ve çevre ilçelerde de insanlar aynı şeyi konuşuyorlarmış.