HaftanınÇok Okunanları
Gülzura Cumakunova 1
HİDAYET ORUÇOV 2
Osman Çeviksoy 3
UFUK TUZMAN 4
HUDAYBERDİ HALLI 5
Emrah Yılmaz 6
KEMAL BOZOK 7
XIX. yüzyılın ikinci yarısında ülke genelindeki tarihi, kültürel ve iktisadi değişimler sonucu ortaya çıkan aydınlanma hareketinin etkisinde Tatar Edebiyatı hızlı bir şekilde değişim ve gelişim sürecine girer. Yeni edebi türler oluşur, konular genişler, edebiyatın içeriği gerçek hayata yönelir. Millet meselesine yoğunlaşan ceditçi yazarlar, Tatar halkını uyandırma, milleti bilinçlendirme, kültürel yönden ilerlemiş milletler seviyesine yükselme gibi motifleri ele alırlar. Gazete ve dergilerin olmadığı dönemde edebiyatın toplumsal rolü artar. Aydınlanma fikirlerinin halka yayılmasında ve iletilmesinde önemli vazifeler yüklenen edebiyat, bu dönemde çok hızlı bir ilerleme gösterir ve önemli gelişmeleri beraberinde getirir.
XIX. yüzyılın son çeyreğinde Tatar Edebiyatının ana metodu olarak aydınlanma realizmi şekillenir. Adı geçen metot gerçek yaşamla sıkı bir bağlantıda olan insan tipinin hayatını, eğitim ve aile terbiyesi ile ilişkilendirir. Daha çok yeni ve eski düşüncelerin çatışması üzerine kurulan eserler, didaktik karakter taşır. Bu dönemde kaleme alınan eserler yenilikçi fikirlerin galibiyetiyle çözümlenir. Yazarın düşünce ve görüşleri eğitimli, yüksek ahlaklı, kendini milletinin ilerlemesine adayan aydın kahramanlar üzerinden iletilir. Bu dönem edebiyatında Musa Akyiğit (Hisametdin Molla, 1886) ilk modern roman (kendisi eserini “milli roman ya da hikâye” diye adlandırır) yazarı, Zahir Bigiyev ilk detektif roman (Elif yahut Güzel Kız Hatice, 1887) yazarı, Abdurrahman İlyasi ilk dram yazarı (Biçare Kız, 1887) vs. olarak isimlerini edebiyat tarihine altın harflerle kazırlar. Doğu edebiyatının zengin geleneklerini devam ettirmekle birlikte, XIX. yüzyıl Tatar Edebiyatının ilerlemesinde, Rus ve Türk Edebiyatları aracılığıyla ulaşan Avrupa’nın öncü fikirlerini yakından tanımak da bu harekete hareket üzerinde büyük etki uyandırmıştır. Musa Akyiğit, Rızaeddin Fahretdin, Zakir Hadi, Şakir Möhemmedev gibi sanatçıların çalışmaları arasında Fatih Kerimi’nin özgün bir yeri vardır. Eğitimci bir ailede yetişen, İstanbul’un ünlü Mülkiye Mektebi’nde tahsil gören ve Ceditçilik hareketinin en önemli ismi İsmail Gaspıralı gibi bir şahsiyetle yakından iletişim halinde bulunan Fatih Kerimi’nin dünyaya bakış açısı çok yönlü olarak gelişir. Yeni usul mekteplerde öğretmenlik yapmakla birlikte, onun 1898-1908 yılları arasında Cihangir Mehdumun Avıl Medresesěnde Ukuvı (Cihangir Mahdumun Köy Medresesinde Okuması, Petersburg, 1898), Şekirt İle Student (Kazan, 1899), Salih Babaynıñ Öylenüvě (Salih Amcanın Evlenmesi, Orenburg, 1901), Kaynana (Orenburg, 1901), Terbiyelě Mujik (Terbiyeli Köylü, Orenburg, 1902), Morza Kızı Fatıyma (Kazan, 1907), Annan Monnan (Ondan Bundan, Kazan, 1908), Hıyalmı, Hakıykatmě? (Kazan, 1908) gibi hikâye ve uzun öyküleri yayımlanır. Fatih Kerimi bir yazar olarak yeni gelişmekte olan Tatar nesrine ne gibi yenilikler getirmiştir? Bu soruyu yazarın birkaç hikâyesini tahlil ederek cevaplandırmaya çalışalım.
Aydınlanma Çağı diye adlandırılan dönemin ideallerini kendisinde taşıyan ilk örnek olan aydın kahraman tipi, Tatar nesrinin temel taşlarını atan Musa Akyiğit’in Hisametdin Molla romanında (1886) karşımıza çıkar. Ceditçi eğitimi savunan, kendisini halkına hizmete adayan ve insan özgürlüğüne önem veren Hisametdin Molla’nın çizdiği yolun doğruluğunu kanıtlamak ve daha etkili bir şekilde yansıtmak için, yazar olumlu kahramanını o dönem toplumunu etkisi altında tutan eski fikirli din adamıyla çatışma halinde gösterir. XIX. yüzyıl sonu Tatar nesrinin ortak çatışmalarından sayılan bu meseleye Rızaeddin Fahretdin, Zakir Hadi vs. gibi pek çok yazar farklı açılardan yaklaşır. Fatih Kerimi’nin Müslümanların dini, medeni ve ilim hayatında geri kalma nedenlerini sorgulayan Cihangir Mehdumun Avıl Medresesěnde Ukuvı (Cihangir Mahdumun Köy Medresesinde Okuması, 1898) adındaki hikâyesiyle aynı senede yazılan Şekěrt ile Student isimli eserinde bu konu daha olgun bir şekilde işlenir. Yazarın Şekěrt ile Student adı hikâyesinde olayı dar bir mekân içinde – iki zıt kahramanı İdil Nehrindeki gemide karşılaştırma – ele alması konuya daha derin odaklanma imkânı sağlar. Diğer taraftan, yazar hadiseyi bir seyahat içine yerleştirerek, önemli hususları daha ayrıntılı bir şekilde tasvir eder. İsmail Gaspralı’nın İvan ve Süleyman hikâyesindeki gibi, Fatih Kerimi de Şekěrt ile Student eserinde farklı okullarda tahsil gören iki gencin sosyal yapısını, eğitim anlayışını ve hayata bakış açısını karşılaştırır. Kadimi yani eski eğitim usulüne dayanan medrese temsilcileri olan mürit, imam ve orada yetişmiş şakirt gibi tiplerin kıyafetleri, konuşmaları, toplum içindeki davranışları, eğitim ve kültür seviyeleri satirik açıdan değerlendirilir. Yazar, okuru daha fazla etkilemek amacıyla bazı olayları ve olumsuz kahramanlarının bazı özelliklerini mübalağa sanatına müracaat ederek, komik bir şekilde canlandırır. Yazar bu karakterlere karşıt olarak dini ve dünyevi ilimlere hâkim olan yani hem Kuran’ı, şeriatı iyi bilen hem de Avrupa dillerini, ilmini öğrenen Tatar gencini örnek tip olarak sunar. Petersburg Üniversitesi’nin Doğu Dilleri Fakültesi’nde eğitim alan bu öğrenci üzerinden Fatih Kerimi kendi düşüncelerini ifade eder. Tatar toplumunun ilerleyebilmesi için modern eğitim merkezlerinin zarureti, medeni Avrupa’nın buluşlarına ulaşabilmek için diğer dilleri de öğrenmenin gerekliliği, medeniyet ve sanatta ilerleme, dini doğru anlama ve uygulama gibi modern fikirlerini okuyucuya aktarır. Bu mesele sanatçının bundan sonra yazılan eserlerinde de keskin ve güçlü bir üslupla devam ettirilir. Örneğin; Fatih Kerimi’nin eserlerine üzerine çalışmalar yürüten Cihan Çakmak’ın ifadesine göre, 1908 yılında yayımlanan Annan Monnan eserinde, “Her türlü ilerlemenin karşısında olan geri kafalı din adamları sert bir şekilde eleştirilir, din ile bilimi karşı karşıya getiren yaklaşımları sorgulanır, İslam dininin bilimi her zaman teşvik etmesi savunulur.” (Çakmak, 2019: 44).
Fatih Kerimi’nin aydınlık fikirlerini net bir tez niteliğinde barındıran Şekěrt ile Student başlıklı uzun hikâyesi, bundan sonra edebiyat meydanına çıkan genç yazarlara yol gösteren bir kaynak olarak Tatar Edebiyatında büyük önem taşımaktadır. Eğitimde cedit ve kadim çatışması konusu, medrese hocalarının milli terakkiye engel olma meselesi, XX. yüzyıl başı Tatar Edebiyatında geniş bir yankı uyandırır. Bu konular, Ayaz İshaki’nin İkě Yöz Yıldan Son İñkıyraz (İki Yüz Yıldan Sonra Çöküş, 1902), Mulla Babay (Molla Amca, 1913), Seğıyt Remiyev’in Nizamlı Medrese (1908), Alimcan İbrahimov’un Zeki Şekěrtněñ Medreseden Kuvıluvı (1907), Mecit Gafuri’nin Hemitněñ Heyete Yahud Leyle ve Heyetěm (1911) vs. pek çok eserde devam ettirilmiştir. Örneğin, İkě Yöz Yıldan Soñ İñkıyraz adlı anti ütopik eserinde XXI. yüzyılın başında millet olarak kaybolan Bulgar Tatarların çöküş sebepleri üzerine düşünen Ayaz İshaki, bu facianın en önemli sebebini ahlak ve eğitim meselesinde görür: Mektep ve medreselerdeki eğitimin geriliği ve faydasızlığı, Rus okullarında eğitim almaktan kaçınmak gerektiği, yaşam kaynağının eski fikirli din adamlarında olduğuna inanmak gibi problemlere bağlar. Bu dönemde yazılan tüm eserlerde “medrese müderrisleri ve din adamlarının satirik karakterleri canlandırılır, onlar milletin her alandaki ilerlemesini, özellikle kadınların eğitimini engelleyen tipler olarak verilir” (Zaripova Çetin, 2018: 592). XX. yüzyıl başı Tatar Edebiyatında yeni hayatı savunan yazarlar milleti çöküşten kurtarmak için cedidi veya Rus mekteplerinde eğitim görmeyi, medeni milletleri örnek almayı, edebiyatı ve sanatı geliştirmenin gerekliliği gibi yolları tavsiye ederler.
Tatar milleti nasıl terakki eder? meselesinin tartışıldığı ve daha çok yazarın idealini yansıtan kahramanları merkeze aldığı eserlerini kaleme aldığı dönemde, Fatih Kerimi’nin dikkatini tamamen başka tipler, küçük yani sıradan insan karakterleri çeker. Kerimi, bu yolda da Tatar yazarlarına öncülük etmiştir diyebiliriz. Onun 1897 yılında kaleme aldığı Salih Babaynıñ Öylenüvě isimli kısa hikâyesi, Tatar Edebiyatı için henüz yeni olan novella (novella türünün Türk Edebiyatı aracılığıyla girdiği söz edilir) yani öykü türünde yazılan ilk eser kabul edilir. Eserin başkahramanı köyde doğayla iç içe yaşamını sürdüren, temiz ve yumuşak kalpli Salih amca, yazar tarafından ayrı bir sevgiyle tasvir edilir. Bahçıvanlık yapan ve yabancı edebiyatlar hakkında da malumatı olan bu amca, Fatih Kerimi’nin babası eğitimci Gıylman Ahun gibi, köy çocuklarına karşı çok merhametlidir. Burada onlara halk masallarını anlatan, dolayısıyla genç kuşağa halkın geçmiş kültürünü aktaran “masalcı dede” olarak karşımıza çıkar. Çocukların ısrarı üzerine Salih amcanın gençliğinde yaptığı evliliği çocuklara yarı masalsı bir şekilde anlattığı olay, hikâyenin temelini oluşturur. Pek çok köy genci gibi, komşu köydeki bir kıza âşık olma, büyük engelleri aşarak, uzun yıllar askerlik görevini yaptıktan sonra sevdiği kıza kavuşma gibi aşamalardan oluşan evlilik hadisesi, Salih amca tarafından kısa ve güzel bir şekilde anlatılır. Yazar, köy insanının konuşma diline de dikkat çeker, amcayı yalın ve açık üslupla, basit ve masalsı bir tarzda, heyecanlı bir ruhla konuşturur. Hikâye, saf, temiz duygularla ortaya çıkan aşk kültü, köy kızlarının güzelliği, doğallık, aile saadeti gibi romantik unsurlarla zenginleştirilir. Tabiat ve aşk kültü, romantik sanatçılar gibi mutluluğa ve huzura kavuşmanın önemli bir yolu olarak anlaşılır. Fatih Kerimi, bu karakterinin betimlemesine son derece dikkat eder. Yaşlılıktan beli bükülmüş amcanın dış görüntüsü, geri dönmeyecek olan gençliğini anlatırken özlem duygularını dışa vuran yüz hareketleri ve söylem tonu, gerçekçi bir yaklaşımla ele alınır ve okurda hüzün, acıma duygusu uyandırır. Sıradan insanların zengin iç dünyasını, doğal halini yansıtan bu eser, romantik ve gerçekçi yöntemleri uyumlu kullanma bakımından da dikkat çekicidir. Üstelik etnografi süsler, yalın dil, söz sanatları açısından zenginliği de, hikâyenin edebi olgunluğunu arttırır.
Fatih Kerimi’nin kalemiyle çizilen bu tipleri yani sıradan olan insanların iç dünyasını yansıtma XX. yüzyıl başı Tatar Edebiyatında ayrı bir eğilim oluşturur. “Küçük” insan karakterlerinin devamcılarını nesir türünde Mecit Gafuri’nin Yarlılar Yeki Öydeş Hatın (Yarlılar veya Aynı Evi Paylaşan Kadın, 1907), Soldat Hatını Hemide (Asker Karısı Hamide, 1915), Alimcan İbrahimov’un Kart Yalçı (Yaşlı Yalçı, 1912), Tabiġat Balaları (Tabiat Çocukları, 1914), Şerif Kamal’ın “Behět Ězlegende (Mutluluk Ararken, 1911), Akçarlaklar (Martılar, 1914) vs. eserlerinde görürüz. Adı geçen yazarlar da, göze fazla çarpmayan, çalışan insanı merkeze alır, onun çetrefilli iç dünyasını, temiz kalbini ve yaşam felsefesini anlamaya ve aktarmaya önem verirler.
Tatar aydınlanma fikrinin ana temalarından biri kabul edilen “kadınların özgürlüğü” meselesi, bazı sanatçılar tarafından gerçekçi, bazıları tarafından ise romantik açıdan işlenir. Milletin geleceğini bilgili ve özgür kadınlarda gören aydınlanmacı yazarlar gibi, Fatih Kerimi’nin eserlerinde de kendi mutluluğu için mücadele eden özgür kadın tipi canlandırılır. Tatar Edebiyat tarihinde eğitimli ve cesur olan aydın kadın tipinin ilk örneği, Musa Akyiğit’in Hisametdin Molla romanında Hanife karakterinde realist bir yaklaşımla ele alınır. Pek çok aydınlanmacı yazar gibi Zahir Bigiyev ve Rızaeddin Fahretdinov’un eserlerinde kadınların dramatik hayatı, aile terbiyesine ve eğitim seviyesine bağlı olarak anlatılır. Kendi hayatını kendi şekillendiren kadınların yaşamını ele alan yazarların bir kısmı ise efsanevi motiflere başvurur. Örneğin; Fatih Halidi’nin Elfe Seher ve Seher (Bin Bir Sabah, 1903-1904), Şakir Möhemmedev’in Han Kızı (1904) eserleriyle birlikte Fatih Kerimi’nin Morza Kızı Fatıyma (1901) povesti, yani uzun hikâyesi de bu sırada yer alır.
Morza Kızı Fatıyma eserine konu olarak seçilen mirzalar hayatı, o dönem Tatar Edebiyatı için bir yenilikti. Asilzadeler soyundan sayılan mirza kızı tipi (Zeliha) Tatar Edebiyatında Zahir Bigiyev’in “Elif yahut Güzel Kız Hatice” (1887) romanında ilk kez karşımıza çıksa da, o kahramanda mirzalar soyunun özelliklerini anlatmak amaçlanmamıştır. Fatih Kerimi, adı geçen uzun hikâyesinde Tatar mirza tabakasının hayat tarzını, yaşam felsefesini ve mirza kızı imajını romantik planda aydınlatan ilk yazarlardandır. Onun bu eserinden sonra özellikle Altın Çağ diye adlandırdığımız XX. yüzyıl başı Tatar nesrinde mirza kızlarının romantik hayatı pek çok yazarın ilgisini çeker. Alimcan İbrahimov’un Yeş Yörekler (Genç Kalpler, 1912) romanında, Sadri Celel’in Dim Boyunda (1914), daha sonra Ali Rehim’in İdel (İdil, 1920) başlıklı uzun hikâyesinde, Mirheyder Feyzi’nin Ak Kalfak (Beyaz Kalpak, 1922) adlı piyesinde işlenen aşk motifinde ana kahraman olarak verilir ve onların hayatına bağlı şekilde mirza tabakasının yaşam biçimi değerlendirilir.
Fatih Kerimi, Morza Kızı Fatıyma adlı uzun hikâyesiyle İdil boyunda hayat sürdüren Tatar okuruna başka bir diyarda, Kırım topraklarında yaşanan olayları, Kırım Tatar mirzalarının yaşam tarzını, doğasını, gelenek göreneklerini göz önüne sermiştir. Kazan Tatarlarına coğrafi olarak uzak olan bir hayatı konu alsa da, romanın temelini gerçekte yaşanan bir hadise oluşturur. Bilindiği üzere, Fatih Kerimi İstanbul Mülkiye Mektebi’ndeki eğitimini tamamlayıp memleketine dönerken, 1896-1898 yılları arasında Kırım’da İsmail Gaspıralı’nın kurduğu Dere Köyü Cedidi Okulunda öğretmenlik yapar. Gaspıralı’nın babası Mustafa Bey’in bir mirza kızıyla evlilik hadisesinden etkilenen Kerimi (Gaynetdinov, 1995: 70), bu ailede yaşanan olayları daha sonra bir esere dönüştürür. Gerçek ve yaşanmış bir olaydan yola çıkarak yazıldığından dolayı, Mesgut Gaynetdinov bu eseri “edebiyatımızda ilk doküman biyografi eser” (Gaynetdinov, 1995: 70) olarak değerlendirir.
Morza Kızı Fatıyma uzun hikâyesinin ana kahramanı, Kırım Tatarları asilzadeleri ailesinde yetişen Rusça ve Tatarca eğitim alan, güzel ve cesur Fatıyma’dır. Fatıyma’nın sıradan bir hizmetliye, bahçıvan Mustafa’ya olan aşkı, gencin yaptığı işten ve kendisine olan güzel davranışlarından dolayı ona karşı duygularının gün geçtikçe güçlenmesi, ailesinin bu aşka karşı çıkmasından dolayı kızlarının yaşadığı büyük üzüntü ve sonunda Fatıyma ve Mustafa’nın birlikte evden kaçmaları romantik bir yaklaşımla tasvir edilir. Sosyal eşitsizlik çatışması üzerine kurulan bu hikâyede, “eğitimli olanlarınmaddi ve sosyal eşitsizliğe önem vermemesi” (Çakmak, 2018: 45), diğer taraftan da sıradan insanların gönül güzelliğinin maddi zenginlikten daha değerli olduğu vurgulanır. Cedit hareketinin taraftarı olan Fatih Kerimi, gerçek mutluluğun saf aşk, sevgi, eğitim, namus ve çalışkanlık gibi önemli kavramların üzerine kurulması gerektiğini savunur. Pek çok aşk romanında olduğu gibi, bu eserde de zengin anne ve baba kızlarını başka bir zengin aile çocuğuyla evlendirmeyi ister; fakat Fatıyma’nın cesur adımı karşısında ailesi gençlerin kararını sonunda kabul etmek zorunda kalır. Hikâyenin ilk kısmında hayal ve gerçek çatışması, gurbetteyken gençlerin çektikleri zorluklar gerçekçi bir yaklaşımla canlandırılsa da, final kurgusal bir yapıya sahiptir: İki genç yurtdışına kaçar, belli bir süre gurbette hayat sürdürür, fakat kendilerini aramaya çıkan ailesiyle karşılaşıp onların affını aldıktan sonra memleketlerine döner ve mutlu bir yaşama kavuşurlar.
Aşk macerasını işleyen bu hikâyenin edebi metodu aydınlık romantizm eseri olarak belirlenmekle birlikte (Gaynullin, 1985: 340), eserde santimantalizmin de yoğun bir etkisi görülür. Romantizm öncesi edebiyat dünyasını etkileyen santimantalizm akımı, Tatarlarda XX. yüzyıl başı edebiyatında kendisini gösterir. Pek çok eserde romantizmle iç içe geçer, bazı eserleri ise tamamen kendi etkisi altına alır. Edebiyat uzmanı Rife Rahman, Morza Kızı Fatıyma hikâyesinde daha çok santimantal romantizmin ağırlık taşıdığını dile getirir. Hikâyenin başından sonuna kadar aşk kahramanlarının “aşk lezzeti, küçücük bir rahatlık uğruna çeşitli dert ve sıkıntıyı atlatmaya hazır olduğu”nu (Rahman, 2015: 434) ifade eder. Ana kahramanının güzel iç dünyasının tasvirine önem vermek, aşırı duygusallık, bol bol dökülen gözyaşları, insanın doğasını oluşturan duyguyla birlikte aklın gücünü kanıtlamak, manevi hayatın maddi hayattan üstünlüğünü göstermek, doğal yaşamı idealize etmek, sıradan insanların iç güzelliğini öne çıkartmak gibi santimantal eserlere has özellikler, Morza Kızı Fatıyma’da da belirgin özelliklerdendir.
Fatih Kerimi’nin edebi hayatının ilk yıllarında yazılan üç eserini değerlendirmenin sonucunda; yazarın hikâye, novella, povest türlerinde denemeler yazdığı, aydınlık realizmi, romantizm ve santimantalizm gibi edebi akımları benimsediği görülmüştür. Aydınlık dönemi edebiyatına özgü kahramanlarla birlikte, Tatar Edebiyatını yeni karakterlerle zenginleştirir; betimlemede anlatım teknikleri ve söz sanatlarının kullanımına önem gösterir.
Sonuç olarak, XIX. yüzyılın sonunda edebiyat sahnesine çıkan Fatih Kerimi, ondan sonraki dönemde kendisini yazar ve eğitimci olarak kanıtlamanın yanı sıra, gazeteci ve naşir olarak da önemli işlere imza atmış, hayatının sonuna kadar kendi ideallerine sadık kalmıştır. O, yeni gelişmekte olan realist Tatar Edebiyatını yeni motifler ve fikirlerle zenginleştirmiş, eserlerinde yoğun bir şekilde eğitim, ahlak ve şahıs özgürlüğü gibi konuları işlemiştir. İstanbul’da Ahmet Mithad Efendi gibi şahsiyetler sayesinde Türk Edebiyatının öncü fikirleriyle beslenen, İsmail Gaspıralı’dan modern eğitim yöntemlerini öğrenen, Rusça, Türkçe, Fransızca, Arapça ve Farsça dillerine hâkim olan ve farklı ülkelere seyahat eden Fatih Kerimi, o dönem Tatar Edebiyatına Dünya Edebiyatı fikirlerini en çok aktaran şahıslardandır. Tatar toplumunun tüm inceliklerini bilen bir aydın olarak, yeni fikirleri kendi halkına uygun bir şekilde aktarır ve bunları çeşitli yazılarında paylaşır. Fatih Kerimi’nin milleti merkeze alan çok yönlü görüşleri günümüzde bile güncelliğini korumaktadır.
Kaynakça
Çakmak, Cihan (2018). “Fatih Kerimî’nin Mirza Kızı Fatıyma, Şakirt İle Student ve Nuretdin Hoca Hikâyelerinde Ele Alınan Sosyal Temalar”, Gazi Türkiyat, Bahar, Sayı 22, 39-54.
Çakmak, Cihan (2019). “Fatih Kerimî’nin ‘Ondan Bundan’ Adlı Eserinin Fikri Yapısı”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi The Journal of International Social Research 12/66, 36-46.
Gaynetdinov, Mesgut (1995). Megrifetçe Edip, Miras Jurnalı, N7/8, 65-76.
Gaynullin, Möhemmet (1985). Fatih Kerimi /Tatar Edebiyatı Tarihı, Altı Tomda. 2.Tom. Kazan: Tatarstan Kitap Neşriyatı, 334-351.
Kerimi, Fatih (1996). Morza Kızı Fatıyma: Saylanma Eserler, Kazan: Tatarstan Kitap Neşriyatı, 414.
Rahman, Rife (2015), Fatih Kerimi/Tatar Edebiyatı Tarihı: Sigez Tomda. 3.Tom (Tözüçe R.F.Rahmani). Kazan: Tatarstan Kitap Neşriyatı, 423-439.
Zaripova Çetin, Çulpan (2018),XX. Yüzyıl Kazan Tatar Edebiyatı / Türk Dünyası Çağdaş Edebiyatları El Kitabı, Kesit Yayınları, İstanbul, 569-813.