TÖREN


 01 Nisan 2022


Yeğenim Berk elimi tutunca dalgınlığımdan sıyrıldım. “Amca, babam ne zaman gelecek?” diye sordu. “Birazdan gelecek.” dedim. Ağabeyimi bekliyorduk. Askere nasıl gururla uğurladıysak yine aynı  şekilde karşılamak istiyorduk, ama bu kez hüzün de vardı.

Babama baktım. Sessiz ama göğsünde Gâzi madalyasıyla, bir o kadar da heybetli duruşuyla diğer insanlara bakıyordu. Zira Gâzi idi, bu törenin anlamını iyi bilirdi. Annem ise Nene Hâtun gibi, ya da Fatma Seher gibi mi desem… Türk kadınına has bir vakur duruşu vardı. Yengem mi? Oda kâlbinde hasretle sevdiğini bekliyordu. Düşmanlar sevinmesin diye yaşlarını içine akıttığı gözlerinden o kadar belli oluyordu ki.   

Ben ise, sırtını yaslayacak bir dağ bulamayan insan kendini nasıl hissediyorsa o ruh hâlindeydim. Zira ağabey’im sırtımı yaslayacağım bir dağ idi. Her kötülükten, tehlikeden korurdu, kollardı. Hani dürüstlüğü, efendiliği ilke edinmiş mahâllenin delikanlı ağabeyleri vardı ya, işte onlardandı. Büyük, küçük her insana saygıda, sevgide kusur etmezdi. 

Asker ocağına uğurladığımız gün, otobüse binmeden önce omzuna koyduğumuz bayrağı bana verdi. “Allah’ın izniyle vatan borcumu bitirene kadar bayrak sana emânet.” dedi ağabeyim. “Bu ayyıldızımız gibi ailemizi de koru kolla; özellikle Berk’i yanından hiç ayırma.” Sonra sımsıkı kucaklaşıp vedâlaştık.   

 

Berk yine seslendi. “Amca bak, asker ağabeyler geliyor.” Sonra “Babamı göremiyorum.” dedi. “Nerde?” Yeğenim yaşı küçük olduğu için neden tören de olduğumuzu bilmiyordu, bu yüzden babasını göremiyordu. Ama ben, annem, babam ve yengem görüyorduk. 

Ağabeyim ayyıldıza sarılmış, asker arkadaşlarının omuzları üzerinde şânıyla, şerefiyle geliyordu.

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 184. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 184. Sayı