HaftanınÇok Okunanları
KAYNAR OLJAY 1
SALIM ÇONOĞLU 2
Kader Pekdemir 3
İ. M. Galimcanova 4
Kardeş Kalemler 5
Osman Çeviksoy 6
Gülzura Cumakunova 7
TÜRK DİLİ
Of, dedemin güzel dili,
Bin yıllar o yandan gelir.
Dağlar başı kar, dumandan,
Derya derya kandan gelir.
Ayet gibi derin dili
– Of, anamın şirin dili!
Mağrip’in, Maşrık’ın dili
Sultandan, hakandan gelir.
Ruhu gök gibi kocadır,
Ahi melekten yücedir.
Cihan ona balacadır,
Sihirli mekândan gelir.
Bu dil yüz bin dilden önce,
En uzak bin yıldan önce,
Tarikattan, dinden önce,
Ulu Yaratan’dan gelir...1
koca Tiflis
(Dostum İslam Aliyev’e)
Koca Tiflis, Kervansaray,
Nere geder kervan, nere?
Böyle sarban kervanlara
Doğru yolu bulur mola?
Koca Tiflis, Narın kale,
Dikildin, ah-zarın kala?
Akşam – kala, yarın – kala,
Düşmeyenler bilir mola?..
Koca Tiflis, Ortaçala,
Burda çala, orda çala.
Çek beni bu yurda cala,
Yoksa yüzüm güler mola?
Koca Tiflis, ulu Meydan,
Tarihlerin kulu Meydan.
Sorar mısın Kuru Bey’den,
Bir de sana gelir mola?..2
2 Narın kale – Tiflis’te kale; Ortaçala – Tiflis’te Türklerin yoğun meskûnlaştıkları kadim mahalle; burda – burada; orda – orada; cala(mak) – birleştir(mek), kavuştur(mak); Meydan – Tiflis’te mahalle; Kuru Bey – şairin kendisi ön görülür.
şai̇r
Ahtır, çeke çeke ölür,
Şairin ahi bilinmez.
Gece gündüzü karışık,
Akşam sabahı bilinmez.
Yaşar – divane sayılır,
Ölür – heykeli koyulur.
Kendisinde sürgün olur,
Suçu, günahı bilinmez.
Bahtın önünde düz durur,
Tanrı’yla yüzbeyüz durur,
Kendisinin boynun vurur,
Cellâdı, şahı bilinmez.
Kuştur – budak üste ölür,
Dumandır – dağ üste ölür,
Şair ayak üste ölür,
Ölümü, Yahu, bilinmez.3
3 budak – ağaç dalı
şi̇i̇r – şai̇ri̇n kefeni
Herkes bir tavır oğuldur,
Neylim, ben şair doğuldum.
Büyüdüm, sözle boğuldum,
Şiir yanmadı oduma.
Bu ikbale pir oldum ben,
Söz üste esir oldum ben,
Adamlar şair oldu, ben
Döndüm şairden adama.
(Çifte vatanım var, o söz –
İki tarafa bakan göz...
Çifte vatanla vatansız,
Yer eder bazen adama).
Şiir – şairin kefeni,
Yılana yavrusu ganim.
Sağlığında bu vatanın
Şairi düşmez yâdına...4
4 doğul(mak) – doğ(mak); od – ateş, alev; yer eder – etkiler; yâda düş(mek) – hatırla(mak)
Borçalı
Bahtıma atılmış tek yüzlü zersin,
Mülteci ruhumla çifte gezersin.
Ben – mersin balığı, sen de
Hazar’sın, Ben başka denizde yaşaya bilmem.
Teşneyim, bir bade serin “sağlık” ver,
Derdinden bir udum derin çığlık ver,
Uzaklarda ister bana şahlık ver,
Hâlâ kırk kanız de... yaşaya bilmem.
Şuşa’ya, Sulduz’a kurban gederim,
Gökçe’ye, Tebriz’e kurban gederim,
O çöle, o düze kurban gederim,
O çölde, o düzde yaşaya bilmem.
Sende layla söyler bana yıldızlar,
Bir duygu yazmaya bin tür sözüm var,
Ne yüz tane yüzüm ne yüz gözüm var,
Yüz yüzde, yüz gözde yaşaya bilmem.5
5 Borçalı – Gürcistan’a bağlı olup, Azeri (Karapapak) Türklerinin yoğun bulundukları bölge; Hazar – Hazar Denizi; “sağlık” – şerefe (tost); Şuşa – Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde merkez şehir; Sulduz – İran’da Karapapak Türklerin yoğun bulundukları bölge; Gökçe – Er- menistan’da kalmış Türk yurdu; Tebriz – Güney Azerbaycan’ın merkez şehri; düz – düzlük; layla – ninni
ne yaman zor i̇mi̇ş şai̇r doğulmak
Ben doğmuşum kışta soğuk, karlı gün,
13 Şubat – boz ayın boz gününde,
Kış ayları gönlüm – Sibir sürgünü,
Öleyim hoş bir ılık yaz gününde.
Sonbaharda şeytan yaman çalışır,
Hain kesler boz deve tek kızarlar.
Sonbaharda dost düşmanla birleşir,
Kış gelmemiş bana kuyu kazarlar.
Kış gelmemiş bana kuyu kazarlar,
Tanrı beni o kuyudan koruyar.
Bahar ruhu konan gibi toprağa,
Dört yanımda hain kesler zarıyar.
Doğdumsa da kışın ayaz, don günü,
Bu ikbalden, bu murattan razı ben,
Deliler tek ilkbaharın son günü,
Özlüyorum, sesliyorum yazı men.
Tiflis, Bakü, bir de koca İstanbul,
Benim ömür üçbucağım, azizim.
Aşkım olan üç şehirden yalnızca
Kiralardı iç bucağım, azizim.
Ölüm demek çeşme gibi soğulmak,
Benim aşkım, benim sevdam hep bütün.
Ne yaman zor imiş şair doğulmak,
Şair gibi ölmek ondan da çetin...6
6 yaman – etken; Sibir – Sibirya; yaz – ilkbahar; koruyar – korur; zarıyar – inilder; razı – memnun; üçbucak – üçgen; doğul(mak) – doğ(mak); çetin - zor
ben
Burda yurdum yoktur, orda vatanım,
Kefensiz ölüyüm – bastırmak olmaz.
Şahın dedesine sövsem de, beni
Ne orda ne burda astırmak olmaz.
Ben garip adamım anadan doğma,
Orda buralıyım, burda oralı.
Eğilip geçerim sınık köprüden,
Gâh ora, gâh bura... canı yaralı.
Memleket isterim, “taş” veren hanı?
İnsana memleket doğduğu yerdir.
Ben garip biriyim... Garip insan da
Ya nöker ya hamal ya da tacirdir.
Ben garip kimseye nöker olamam,
Hamal olmaya da takatim mi var?
Zer verip, yerine bakır alamam,
Tüccarlık yapmaya kudretim mi var!?
Vatanım yurt olmaz, yurdum da vatan,
Nerede yaşasam ömrüm gariptir.
Yaratan ömrümün yollarıma taş,
Gönlümün yoluna halı seriptir...7
7 burda – burada; orda – orada; sınık – sınmış; nöker – uşak; tacir – tüccar; seriptir - sermiştir
Tiflis’in bildiğim küçelerinde
Tanrı’nın ışıklı gecelerinde,
Yarlı yakışıklı gecelerinde
Ebedi bir heykel olasım gelir
Tiflis’in bildiğim küçelerinde.
Tiflis’in bildiğim küçelerinde
Ruhum baykuş gibi uluyor şimdi,
Tenhalık gönlümü yalıyor şimdi,
Kanı kanımızda akan atalar
Bin yıldır başını sallıyor şimdi.
Ruhum baykuş gibi uluyor şimdi,
Ben mi yabancıyım ya bu küçe mi?
Önümden geçene bir dar köşede
Yol verip, diyorum: Lütfen, geç, emmi.
Anlamadan sakin yanımdan geçir...
Tanrı’nın ışıklı gecelerinde,
Yarlı yakışıklı gecelerinde
Daha bu sokaktan saz sesi gelmez.
İsmi geçenlerin kendisi yoktur,
Eh, Şeytanpazar’ın şeytanı kaldı.
Tiflis’in bildiğim mahallesinde
Bir tek “Alesker’in Meydanı” kaldı.
...Allah’ın ışıklı bir gecesinde,
Yarlı yakışıklı hür gecesinde,
Tiflis’in sevdalı bir köşesinde
Ruhumla heykele dönüp kalayım...8
8 küçe – sokak; saz – bağlama; Şeytanpazar – Tiflis›te Türklerin yo- ğun bulundukları bölge; Alesker’in Meydanı – Tiflis’te yer
çi̇fte vatanım var...
Çifte vatanım var, a sarı güzel,
Tekçe memleketli olmak sefam yok.
Eğer ki mutluysam, iki defa çok,
Eğer ki mutsuzsam, iki defa çok.
Çifte vatanım var, a sarı güzel,
Biri Azerbaycan, biri Gürcistan.
Birinde şarap çok, birisinde gül,
Ben ne şarapçıyım, ne de gül satan.
Tekçe memleketli olmak sefam yok,
Bakü’ye, Tiflis’e koşar yuhum da.
Sinemi tek kurşun delip geçmedi,
Ne Han’ın kentinde, ne de Suhum’da.
Eğer ki mutluysam, iki defa çok,
Noolsun, orda da, burda da tekim.
Bana Tanrı yazmış: orda İsa’nın,
Burda Muhammed’in derdini çekim.
Eğer ki mutsuzsam, iki defa çok.
İki kat mutsuzluk Tanrı katıdır.
Bilerim, hayatım bir an içinde
Tek kıtaya sığan bir bayatıdır.
Çifte vatanım var, a sarı güzel,
Anadan doğandan heyecanlıyım.
...Aniden kendimi tanıttın bana,
Ben çifte ruhluyum, çifte canlıyım...9
9 yuhu – uyku; Han’ın kenti – Karabağ’da kent (Hankenti); Su- hum – Abaza’nın başkenti; bayatı – mani
aaah... İ̇stanbul, ah!..
Aaah... İstanbul, ah!..
Fatih kızar mı bana, sorsam
Ben üç vatanla vatansız mı doğmalıydım?
Neden gözlerim dört mevsimi de
Yağmalıydı sonbahar gibi
Bunca seni severken.
Ben içimde gurbet mi taşımalıydım,
Çölümden hasret mi saçmalıydım,
Kendimden bunca mı kaçmalıydım,
Ay yıldızlı bayrakları
Masam üzerine mi koymalıydım
Başımın üstünde bunca gök varken.
Aaah... İstanbul, ah!..
Neler çektiğimi bir bilsen de...
Tiflis’te korkak olamadım, Bakü’de yalaka,
Hasretimi gideremedi yüz yıllardı Kür ırmağı aka aka.
Sende sığınak bulamadım, ama
Bana sevdalı hanımların
Kucağı oldu bir günlük, beş günlük sığınağım
Başka zamanlar
Hep yalnızlık, hep hasret...
Hep ayrılık, hep gurbet...
Aaah... İstanbul, ah!..
Hatırında mı yıllar önce
Nasıl da koşa koşa geldim sana,
İlk aşkım gibi nasıl da sevdim seni,
Nasıl da başına dolandım,
Yüzümü taşına toprağına sürttüm,
Beyoğlu’nda o zengin genç kadın
Nasıl da vuruldu bana.
Irzına da geçmedim, umut da vermedim ona,
Sevgili karımın bana bir nur topu
Doğurduğunu söyledim.
Şaşırdı kadın...
Kal benimle dedi...
Ne zaman istersin ziyaretlerine gidersin,
Gerekirse onları da alırız
Güzelim İstanbul›a söyledi. Yapamadım...
Paraya-pula, kadına onca ihtiyacım varken...
Aaah... İstanbul, ah!..
Ama sen ittin beni, dışladın...
Aynen Tiflis gibi, Bakü gibi...
Sevdam olan şehirler
Daha çok düşmanları beslediler,
Bana kucak açmadılar ki...
Aaah... İstanbul, ah!..10
10 aaah – üzgünlük ifade eden ünlem; Kür (Kura) – Tiflis’i ikiye bölen nehir