HaftanınÇok Okunanları
Emrah Yılmaz 1
FEYZA TUĞÇE FIRAT 2
ZEHRA TAŞDEMİR 3
KEMAL BOZOK 4
HİDAYET ORUÇOV 5
NIKA ZHOLDOSHEVA 6
Ayşe Solmaz 7
Kültür, genellikle içinde yer aldığı topluluğun bir üyesi olarak insanoğlunun sahip olduğu inanç, hukuk, ahlak, sanat, gelenekler, bilgi, estetik kabuller, vs. gibi beceriler ve alışkanlıklar bütünü olarak tanımlanmaktadır. Gökalp kültürü, “din, dil, ahlâk, akıl, estetik, hukuk, ekonomi ve teknik ile ilgili sosyal yaşayışların bütünü” olarak tanımlar (1997: 25). Kültürün özelliklerinin en başında millî olması yer alır. Bir millette, toplumun genelinde yaygın hale gelen terbiye yani yetişkinlerin davranış, konuşma ve hareketleriyle genç nesilleri tabii yollarla ve etki altında bırakma vasıtasıyla toplumdan bireylere aktardıkları ruh hallerinin toplamına kültür adı verilir. Bunlara kısaca örnek vermek gerekirse… Mesela her milletin konuştuğu ve aralarında anlaşmayı sağladığı ana dili, her milletin şiirinde, türküsünde, şarkısında kullandığı ölçü, toplumdan bireylere yaygın hale gelen terbiye vasıtasıyla geçtiği gibi yine her milletin ahlâkî ve estetik duyguları, inançları ve dinî hayatı da bu yolla geçer. Birey, içinde yaşadığı ve ait olduğu milletin ekonomik ve hukukî geleneklerini, sanatını, ilmî ve felsefi temayülünü de bu suretle kazanır. Bu şekilde ele alındığında bütün bu sosyal kurumların toplamına kültür adı verildiği görülür. Yukarıda da bahsedildiği gibi millet adı verilen yapının temeli olan kültürün en önemli özelliği «millî» olmasıdır. Gökalp’e göre kültür, bireylerin iradesiyle suni bir şekilde oluşturulan bir şey değil, toplumların meydana getirdiği bir duyuş ve düşünüş biçimi olarak nitelenmektedir. Bir milletin zaman içinde kendisi için benimseyip kabullendiği, kökten başlayıp gövdeye doğru sürdüre geldiği manevi ve maddi bütün değerler, kültürün «özsu»yudur. Milleti güçlendirir, besler ve ayakta kalmasını sağlar. Kültür, kurallar sistemi olarak da nitelendirilebilir. Bir millete özgüdür, bütünleştiricidir. Nesilden nesile aktarılır. Evrensel niteliklere sahiptir. Unsurları arasında uyum vardır (Önder, (e.t. 07.05.2023)).
Aralarında coğrafi uzaklıklar olmasına, tarihte birçok sıkıntılar yaşayıp badireler atlatmasına rağmen Türk dünyasının, Türk millî kültürünün kodlarını geçmişten bugüne taşıyan “abide şahsiyetler” adıyla bilinen, topluma önderlik edip yol gösteren şahsiyetleri vardır. Bunlardan biri de Mahtumkulu’dur.
Millet anlayışının bir milleti oluşturan tarih, din, dil, kültür gibi birleştirici unsurlardan ve bunları gelecek nesillere aktarmakla doğrudan ilişkili olduğundan hareketle Mahtumkulu’nun fikirleri ve eserlerini kültürel kodlar ve kültür unsurlarının ele alınışı bakımından değerlendirdiğimizde şunları söyleyebiliriz:
Dil: İnsanların düşünce ve duygularını bildirmek için kelime ve işaretlerle yaptıkları anlaşma (https://sozluk.gov.tr/ e.t. 07.05.2023) olarak tanımlanabilecek dil, kültürün bütün unsurlarını bünyesinde barındıran önemli kodlardan biridir. Bu kodun adı Türkçedir, diğer bir söyleyişle ana dili bilincidir. Mahtumkulu, Türkmen edebî dili ve Türkmen edebiyatının kurucusu olarak Türkmen Türkçesi ve millî Türkmen edebiyatının sağlam temellere oturtulmasını sağlayan abide şahsiyetlerden biridir. O, Türkmenler arasında 18. yüzyılda yazılı edebiyat geleneğini oluşturmakta önemli bir rol oynamış, klasik edebiyata ve Doğu Türkçesine vâkıf olmasına rağmen şiirlerini Türkmenlerin anlayıp benimseyeceği şekilde Türkmence ile kaleme almıştır. Onun eserlerinde Türkmen Türkçesi kullanılmakla birlikte yazı dilinin yani Doğu Türkçesi yazı dilinin imlası yer almaktadır. Mahtumkulu, Arapça ve Farsça’yı iyi bilmesine rağmen şiirlerini Çağatay yazı dilinin unsurlarından faydalanmakla beraber Türkmence ile kaleme almış ve kendi boyunun ağzı olan, ana dili olan Türkmen Türkçesini yazı dili seviyesine yükseltmiştir.
Onun dil ve dilbilime dair görüşlerinin şiirlerine yansıması konusunu ele alan Sarıyev, Mahtumkulu’nun dili, Allah tarafından insana verilmiş mucizevi bir yetenek olarak gördüğünü belirterek şu mısraları buna örnek gösterir:
Mahtumkulu, şükür, şirin dil berdi,
Şecerler[1] göğerip, semer[2] gül berdi[3], (“Delalet Yagşı” Biray, 1992: 481)
Sarıyev, daha 18. yüzyılda şairin dil ve düşünce arasındaki ilişkiyi ve düşüncenin değer kazanabilmesi için bilginin söze dönüşmesi gerektiğini vurguladığını, bunu Mahtumkulu’nun “Dile gelen sözler gönlün süsüdür” ifadesinden anlayabileceğimizi söyler. Bu konuda şairin bazı mısralarını da örnek olarak gösterir:
Gadam goysam, sehralara, çöllere
Köñül gaynar, söz coş eder[4] dillere, (“Coşa Düşüp Sen” MD, 2014: 376)
Akıl ile dil ilişkisini de ele alan şair şöyle der:
Diller diyer[5] görüp görüp,
Akıl keser sorup sorup (“Kare Döndü” Biray, 1992: 413).
Yine dil ve yürek arasındaki ilişkiyi gösteren “Yürekde yok sözü dile getirme” (“Bu İşi” Biray, 1992: 81) mısrası da bu konuda örnek olarak verilebilir.
Mahtumkulu’nun ana dilini bilinçli ve sade bir şekilde kullanarak kendi dönemindeki Türkmenlere olduğu kadar gelecek nesle de seslenip kültürel kodlarımızdan en önemlisi olan ana dili konusunda bilinç oluşturmak hususunda sözleri ve davranışlarıyla örnek teşkil ettiğini görmekteyiz.
Yılmaz, Mahtumkulu’nun Türkmenlere zorla dayatılan kimlik karşısında onun bazen sorgulayarak bazen öğüt vererek bazen de sert bir üslupla dikkatleri üzerine çekerek toplumun temel değerlerini vurguladığını ifade eder. Onun sadece Türkmen yazılı edebiyatının kuruluşunu sağlayan bir şair olmadığını ayrıca kitleleri etkisi altında bırakan söyleyişlere sahip bir ideoloji adamı ve güçlü bir hareket adamı olduğunu belirtir (2019: 241). Kanaatimizce bu söylemlerde başarılı olmasının en etkili yollarından biri de ana dilini iyi kullanması ve toplumda ana dili bilincini uyandırmasıdır.
Din, İnanç ve Ahlak: Tanrı’ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum (https://sozluk.gov.tr/ e.t. 06.05.2023) olarak tanımlanan din ve bir düşünceye gönülden bağlı olma; inanılan şey, görüş, öğreti; Tanrı’ya, bir dine inanma, akide, iman, itikat (https://sozluk.gov.tr/ e.t. 06.05.2023) şeklinde ifade edilen inançlar, millet hayatında önemli bir role sahiptir. İnançlar yanında Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları, aktöre, sağtöre (https://sozluk.gov.tr/ e.t. 06.05.2023) şeklinde tanımlanan ahlakla ilgili konular da Mahtunkulu’nun şiirlerinde sıkça yer almaktadır. Din, inanç ve ahlak konularını birbirinden ayırmak mümkün değildir. Bu sebeple yazımızda üç kavramın Mahtumkulu’nun şiirlerinde nasıl yer aldığı aynı başlık altında değerlendirilecektir.
Mahtumkulu, tasavvuf erbabı şairlerimizden, “Hak’tan içen” (Sarıyev, http://www.turkmenhost.com e.t. 06.05.2023) şairlerden biridir. Şiirlerine bakıldığında onun eserlerindeki ana konunun insan olduğu görülmektedir. Onun fikirlerine göre dünyada var olan her şeyin en değerlisi olan insan, yaratılmışların en şereflisidir. Kâinattaki her şey insana ve insanlığa hizmet etmesi için var olmuştur. İnsanoğlu, aklı ile dünyayı tanır, hakikati bilir, ilmi temel alarak hareket eder. O, her şeyden üstün tutulması gereken bir varlıktır. O, eserlerinde insanın sadece hayatını konu almaz; insanın nereden geldiğini, ahlakını, sanatını, hayatını nasıl geçirmesi gerektiğini, insanın iyi ve kötü olmasındaki şartları kısacası insanı insan yapan bütün unsurları ele alır. Onun görüşüne göre dünyada iyi ve kötü, güzel ve çirkin, mert ve namert olarak nitelendirilebilecek insan vardır. “İyi” denilen insan mert, bilgili, çalışkan, faydalı, akıllı, cesur, kusurları örten, alçakgönüllü, vs. gibi karakter özelliklerine sahipken, “kötü” olarak tanımlanan insan da namert, tembel, cahil, ahmak, düşüncesiz, korkak, zararlı, gıybet eden, akılsızca hareket eden, vs. karakter özellikleriyle anılmaktadır[6].
Günay, Türk kültüründe ahlaki olarak er kişi olarak nitelendirdiği tipi özü sözü bir, vefalı, sorumluluğunu bilen, öfkesine yenik düşmeyen yalan söylemeyen bir kişi olarak tanımlar, onu mert diye adlandırır (1999: 191). Biz bu vasıfları taşıyan insanlara ahlaklı diyoruz. Biray, Mahtumkulu’nun şiirlerinde iyi ve kötü insanı mukayese ederek verdiğini, ideal Türkmen tipini ortaya koymaya çalışırken iyi ve dürüst insanı mert, kötü ve olumsuz insanı da namert olarak vasıflandırdığını ifade eder. Şaire göre mert insan cömert, gönlü tok, mal mülk düşkünlüğü olmayan, dürüst, açık sözlü, yardımsever, cesur, kavgadan kaçmayan, adaletli, güvenilir, halkına faydalı olan çalışkan kişidir (Biray 1992: 20-21).
Mahtumkulu, görüp düşman ta’nasın[7],
Mert oldur, şâd tuta gamdan sinesin,
Yeryüzü doldurmaz gözün hanasın[8],
Karun kimin[9] nice gaznan[10] ken[11] bolsa (“Don Bolsa” Biray, 1992: 303).
İnsanın güvendiği kişinin mert olması gerekir:
Mert yigit bolsun gardaşın,
Bolmasa hiç galmaz başın (Aşırov, 2013: 102).
Yüzlerce namert bir merdin yerini tutmaz:
“Yüz namert yerini tutmaz bir merdin
Mert çeker ta’sıbın[12] ilin, yurdun, (“Meydan Yoluksa” Biray, 1992: 227).
Mahtumkulu, mert kişinin en çok savaş meydanında belli olduğunu ifade eder:
Söveş güni mert yiğidiñ,
İlde gımmatı[13] bellidir (“Gayratı Bellidir” MD, 2014: 200).
Mert yiğitler geçer serden,
Al meydanda dövüş bile (“Sövüş Bile” MD, 2014: 76).
Mert insanın en önemli özelliği özü sözü bir olması, sözünde durmasıdır.
Mert gövnünde dayım namıs-ar artar (Aşırov, 2013/2: 266).
Onun mısralarında “mert merdin olduğu yerde yetişir”[14]; mert insan Türk kültürünün kahramanlarından Köroğlu ile eşdeğer tutulur:
Ol merdin oğludur, merttir pederi,
Köroğlu kardaşı, sarhoştur seri,
Dağda, düzde kovsa, sayyatlar[15] diri,
Alabilmez, yolbars[16] oğlu Türkmenin (“Türkmenin” Biray, 1992: 193).
Mert insanların ve yöneticilerin en önemli hasletlerinden birisi de adil olmalarıdır:
Yurtda bolsa adıl soltan,
Agır dövleti bellidir (“Gayratı Bellidir” MD, 2014: 200).
Mahtumkulu ideal insanı anlatırken eleştirel bir bakış açısı ve anlatımla iyi ve kötü çatışması içerisinde ve nasihatler çerçevesinde konuyu dile getirir. Ayrıca o, insanın sadece kendisi için değil topluma faydalı bir birey olması için de çalışmasının şart olduğunu vurgular.
Mertten dilek eden nevmit[17] övrülmez[18],
Nâmerde düşen iş, mâlûm, kayrılmaz[19],
Pervâne od görse, jan ber[20], ayrılmaz,
Sîm-âb[21] kızıl tapsa, meges[22] bal tapsa (“Şal Tapsa” Biray, 1992: 259).
Mahtumlulu’nun kendi insanını eğitmeye ve iyi olması konusunda uyarmaya çalıştığı şiirlerinde dikkatimizi çeker. İnsanın kendi toplumu ve sosyal hayatıyla ilgili olarak kazanması gereken “iyiliği görev bilmek, aydın bir akla sahip olmak, düşünceli hareket etmek ve sevgi dolu bir yürek taşımak” gibi karakter özelliklerini Mahtumkulu’nun mısralarında sık sık görürüz. O, insanın aklını kullanarak güzel ahlakı edinmesi gerektiğini ifade eder.
Onun şiirlerinde sosyal ahlakı temsil eden unsurlar alçakgönüllülük, kanaatkâr olmak, liyakat sahibi olmak, dostluk, namus, akıllılık olarak karşımıza çıkarken karakter açısından ahlaklı olmayı da edepli olmak, gönül kırmamak, cömertlik, özü sözü bir olmak, vefalı olmak, dedikodu etmemek, riyakâr olmamak, hırslarına kapılmamak, insanların kusurlarını aşikâr edip yüzlerine vurmamak, fesat olmamak, haramdan uzak durmak, kindar, kıskanç, zalim ve hain olmamak, ümitsizliğe düşmemek, vs. şeklinde görmek mümkündür. Mahtumkulu’nun şiirlerinde ahlaki unsurlara çok sık rastlanmaktadır. Güzel ahlaka sahip olmak tasavvufun da gerektirdiği bir özellik olduğu için şair bazen kötü olanları eleştirerek bazen iyi olanları nasihat ederek hemen her şiirinde “ahlaklı insan”ın nasıl olması gerektiği konusunu vurgular.
Alçakgönüllülük:
Magtumgulı, bol kemine[23],
Şükür et öten[24] demiñe,
Haka ihlasıñ kemime[25],
Zamana ahır bolanda (“Ahır Zaman Bolanda” MD, 2014: 23).
Kibirlenmemek:
Malına, mülküne mağrur olunma,
Ey, yok yerden gelen gitti bu râya[26].
Bolur bolmaz işler için ulunma[27],
Çoklar gelip, batıp kalmış bu lâya[28] (“Gitti Bu Raya” Biray, 1992: 530).
Yalan söylememek:
Mert oğludur ele yayar desterhân,
Doğru söz üstünde berir şirin cân,
Ömrünü ötgerip[29] demezdir yalan,
Ceht eylep[30], yalan söz aydıcı bolma! (“Gidici Bolma” Biray, 1992: 385).
Gıybet etmemek:
Sakla gıybetten dilini,
Bağlatma iki kolunu, (“Tan Atmazdan Burun” Biray 1992: 70).
İnsanların ayıplarını halka söylememek:
Mert yiğit bolsun gardaşıñ,
Bolmasa, hiç galmaz başıñ,
Ayıp tapıp[31], bil, sırdaşıñ,
İllere ayan eyledi (“Veyran Eyledi” MD, 2014: 101).
Helal iş işlemek:
Bir yolda gûne bar, bir yolda sevâp,
Arasatta senden isterler cevâp,
Helâle hesap ber, harâma azâp,
Şekki yoktur, yâda salgın bu işi. (“Bu İşi” Biray, 1992: 80).
Gönül kırmamak: Tasavvufta gönül Allah’ın evi olarak tasavvur edilir. Gönül kırmayan insanlar her daim huzurludurlar ve çevrelerinde de mutlu insanlar vardır.
Hiç gönül şâdlığı çıkmaz,
Bir gönül yıkmayan erden,
Yahşılık tamasın etmen[32],
Yamanlık çıkmayan erden (“Yıkmayan Erden” Biray, 1992: 228).
Vefalı olmak: Vefa, birlik ve beraberliğin sağlanmasında da önemli bir unsurdur.
Mahtumkulu, bolsa başlı,
Uyalmaz[33] kılıçlı, aşlı,
Tuzu zor, düşman güçlü,
Dostu vefâlı bolmasa. (“Devleti Malı Bolmasa” Biray, 1992: 492).
Mahtumkulu, şiirlerindeki ifadeleriyle gelecek nesillerin yetiştirilmesi adına önemli bir misyonu yerine getirmektedir.
Mahtumkulu’ndaki insan anlayışının şairin dinî kabulleriyle yani İslam anlayışıyla örtüştüğü, insanın sadece maddî bir yönünün olmadığı, manevî yönünün de olduğunun ifade edildiği görülmektedir. İnsanı asıl değerli kılan, onun faziletli ve kamil olmasını sağlayan şey, maneviyat ve ahlaki değerlerle donatılmış olmasıdır. Bu da düşünmekle yani akılla ve görmekle yani gözle mümkündür (Söylemez 2011: 148-150, 153). Bu ise tasavvufta “basiret” olarak adlandırılan “gönül gözü”dür. Söylemez’e göre gönül gözü yerinde kullanıldığında kısacası aklın emrinde ve iman ışığıyla işleve sokulduğunda bütün kâinatı ruhani güzellikleriyle idrak eder, sezer (2011: 149):
Akıl, göz hem ikbal, iman dördüsü,
Cuda kalsa, derman nedir, dert nedir,
Er yiğidin, bolmaz yüzde perdesi,
İkbâl yatsa, nâmert nedir, mert nedir (“Dert Nedir?” Biray, 1992: 63).
Şair inanç konusundaki uyarılarını genellikle insanları doğruluğa, sevgi ve hoşgörüye, adaletli olmaya, birlik ve beraberliğe çağırdığı mısralarında dile getirir. Birlik içinde olma vasfını bünyesinde taşıyanlar yine iyi ve mert insanlardır.
Bir bi-gayret yiğit ilde,
Bakın, tekebbürlük eyler,
Mert yiğitler yaman elde,
Baştan ağzıbirlik eyler (“Tekebbürlük Eyler” Biray, 1992: 465).
Birlik içinde olmak halkın ve milletin ikbalinin yükselmesi için de gereklidir:
Gönüller, yürekler bir bolup başlar,
Tartsa yığın, erer[34] topraklar, taşlar,
Bir sofrada tayyar kılınsa aşlar,
Göterilir[35] ol ikbâli Türkmenin (“Türkmenin” Biray, 1992: 194).
Birlik ve beraberlik konusu, şairin tasavvufi görüşlerinde yer alması yanında halkının birlik ve dayanışma içinde bir devlet kurarak huzur içinde yaşaması için önemli bulduğu unsurlardan biri olarak da karşımıza çıkmaktadır. Onun mısralarında inanç ve din birliği de milleti bileştirecek önemli faktörlerden biri olarak görülmektedir. Şair, halkını bölünmemeye bir olmaya çağırır. Boylara ayrılmanın anlamsız olduğunu ifade eden şairin en büyük emeli, Türkmen birliğini sağlamaktır:
Türkmenler bağlasa bir yere beli,
Kurutur Kulzum(u)[36], deryâ-yı Nili,
Teke, Yomut, Göklen, Yazır, Alili,
Bir devlete kulluk etsek beşimiz (“Döker Bolduk Yaşımız” Biray, 1992: 192).
Yine birlik beraberlik ruhunu ve devlet geleneğini göstermesi açısından;
Bir bî-devlet ilin begi bolunçan[37],
Devletlinin kapısında kul bolgıl (“Kul Bolgıl” Biray, 1992: 318) söyleyişi dikkat çekicidir.
Bu uyarılara bakıldığında onun şiirlerinde genellikle insanın manevi dünyası ve ruhi yapısı üzerinde durduğunu, ahlak konusunu ele alırken ahlaksızlığı, kötü insanı anlatırken kötülüğü eleştirerek doğrunun ne olması gerektiğini anlattığını görürüz. Sosyal eleştiri şeklinde de değerlendirebileceğimiz bu üslup özelliği onun hemen her şiirinde yer almaktadır. Bu eleştirilerin insanlara yönelik yapılması yanında diğer bir sebebi toplumdaki bozulmuş yapıyı da eleştirmektir. Şair, insan unsurunun düzelmesiyle toplumun da düzeleceğinden hareketle “iyi ve kâmil insan” üzerinde sık sık durmuştur.
Kâmil tapsan, koy yolunda başını,
Er izinde yörsen, er dek bolarsın (“Bolarsın” Biray, 1992: 74).
O, gönlünün de kâmil bir pir toprağında huzur bulacağına inanır:
Kamil ayağına baş koy, yalancıdan el götür,
Tövbe kılıp bir pirin toprağına bulan, gönlüm (“Gönlüm” Biray, 1992: 288).
Kamil insan, aynı zamanda hak yemeyen, doğru ve mert insandır:
Kamil koç yiğitler hakkını iymez (“Beğler”, Biray, 1992: 223).
Kamil ve iyi insanın en büyük özelliği kendini bilmesidir. Kendini bilmeyen insandan uzak durmak gerekir:
Üz[38] umudun özün bilmez adamdan (“Ne Bilsin” Biray, 1992: 270).
Kendini bilen yiğidi yine onun gibi olanlar tanırlar:
Ey, yarenler, er yiğidi er tanır (“Ne Bilsin” Biray, 1992: 270).
Mahtumkulu sadece Türkmen insanının sorunlarını değil, kendi yaşadığı dönemdeki siyasi ve ahlaki bozulmaları da tespit ederek mısralarında dile getiren, sorunlara çözümler arayan, ahlaki ve dinî kabulleri ve bu konularda insanların ve toplumun hassasiyetlerini, ahlaksızlığı oluşturan davranış bozukluklarını bilerek ve eleştirerek kaleme alan bir şairdir. Onun ahlak anlayışında temeli teşkil eden şey imandır. Eğer bir insanda iman varsa o insan ahlaklı olarak kabul edilebilir. Ahlakın temelini manevi kalpte aramak gerekir. Kalbin kendine dayanak olarak gördüğü yer imandır. Bu da “basiret” yani yukarıda da bahsettiğimiz “gönül gözü”dür. İnsan aklı yanılabilecek yapıdadır. Onun yanılmaması ancak iman sayesinde mümkündür. Mahtumkulu insanların ahlaki bozukluk ve karakter zayıflığına düşmemeleri için ucb, riya, kibir ve hased’den uzak durmalarını öğütler (Söylemez 2011: 148-153).
Yokluğa yandırıp, benlikten sakın,
Eşkimden suvarsam[39], nistliğin bağın,
Ucb[40], riyâ, kibir, hased meta’ın,
Bölüp, rehzelere[41] paylamayın mı? (“Şaylamayın mı?” Biray, 1992: 438).
Bu konuda “Bolarsın” şiirinde şu mısralarla karşılaşırız:
Bülent dağlar, beyikliğne buysanma[42],
Güdâzda[43] su bolan zer[44] dek bolarsın. (Biray, 1992: 73).
“Kızmalı Boldum” şiirinde kendisinin bu vasıflardan arındığını ifade eder:
Nefs-i hava, kibir, kinden boş olup, (Biray, 1992: 138).
Kibir, Müslümanlarda olmaması gereken kâfirlere has bir sıfattır. Bakara suresinde Hz. Adem’in önünde saygıyla eğilmesi istenen melekler buna itaat ederler. Ancak sadece şeytan karşı çıkar ve kâfirlerden olur[45].
Malına, mülküne mağrur olunma,
Ey, yok yerden gelen gitti bu râya[46].
Bolur bolmaz işler için ulunma[47],
Çoklar gelip, batıp kalmış bu lâya[48] (“Gitti Bu Râya” Biray, 1992: 530).
Mahtumkulu ahlaklı ve ahlaksız insanı “mert ve namert” kelimelerini kullanarak karşılaştırır.
Mert ve doğru insan olmanın temeli iman sahibi olmaktan başlar:
Hakîkât nâmerttir îmânsız geçen,
Îmân bile barsan, ner[49] dek bolarsın (“Bolarsın” Biray, 1992: 73).
Mahtumkulu, dünyanın geçiciliğini sık sık vurguladığı mısralarında mal mülkün, gücün, kibrin öbür dünyada hiçbir işe yaramayacağını dile getirmiştir.
Yukarıdaki şiir örneklerinde de dikkatimizi çektiği gibi Mahtumkulu’nun İslam ve tasavvuf düşüncesi temelinde bir ahlak anlayışına sahip olduğu görülmektedir.
Gelenek Görenekler: Mahtumkulu, şair ve alim bir zat olan babası Devletmemmet Azadî’nin elinde yetişmiş, daha sonra da Buhara ve Hive medreselerinde eğitim görmüştür. Farsça, Arapça ve edebî Doğu (Çağatay) Türkçesini öğrenmiş, Sâdî, Nizâmî, Nevâyî ve Fuzûlî gibi Türk ve Fars klasiklerini tanımıştır. Medreselerde aldığı eğitim, oradaki canlı kültür hayatı, Çağatay Türkçesi, Arapça ve Farsça vasıtasıyla tanıştığı Çağatay şairleri ve Doğu kültürü vasıtasıyla tanıdığı Doğu edebiyatı, tasavvuf edebiyatı ve millî kültür unsurları onun beslendiği kaynaklardır. O, farklı kültürleri karşılaştırarak kendi millî kültürünün çizgilerini kesin hatlarıyla belirlemiştir. Onun edebî kişiliğinin oluşmasında tasavvufun da etkisi vardır.
Mahtumkulu’nun şiirlerinde Türkmen toplumunun örf ve adetlerinden sıklıkla bahsedildiği görülmektedir. Türkmenlerin halk arasında yaşayan ve uygulanan adetleri, sözlü edebiyatın zengin malzemesinden de hareketle bu alanda vurguladığı kültürel ögeler, onun eserlerinde dile getirilmektedir.
Türk kültürünün kodları arasında kabul edilen hem dinî hem de kültürel yönü olan selamlaşma, hediyeleşme, bayramlar, ölüm, vs. gibi günler ile bu günlerdeki uygulamalar kültürel ögeler arasında sayılabilir.
Aşağıdaki dörtlükte misafire ikramda bulunulması ve sofra açma geleneğine vurgu yapılması yanında “sofra” kelimesi metaforik bir kullanımla dostluk, uyum, bir yerde toplanma, birlik olma ifadesini de taşımaktadır.
Beş gün gönül hoş etmeğe,
Sofra yayıp, nan dökmeğe[50],
Abray[51] alıp, ad etmeğe,
Kollarında bar gerektir (“Yâr Gerektir” Biray, 1992: 154).
Nevruz’un gelişi Mahtumkulu’nun mısralarında canlı bir şekilde tasvir edilmektedir:
Gelse nevruz aleme, renk kılar cihan peyda,
Ebrler[52] avaz urup, dağ kılar duman peyda,
Bi-canlar cana gelip, açarlar dehan peyda,
Göğermedik giyalar[53] göğerip revan peyda,
Ederler hayvanata hem sud[54] u ziyan peyda,
Yeryüzünde yayılıp, yürürler nihan peyda,
Va-beste[55] dehan[56] kuşlar kılarlar zeban[57] peyda (“Duman Peydâ” Biray, 1992: 241).
Sanat: Mahtumkulu’nun sanat, estetik ve üslubu konusunu içeren makalesinde Artun, şiirin bir biçim kurma sanatı olduğunu ifade ettikten sonra şairin kendine özgü dünyaya sahip bir söyleyici olduğunu söyler. Bu söyleyişlerin de bir aşığın ya da şairin üslubunu diğerinden ayıran bazı özellikleri ortaya çıkardığını belirtir. Artun, bu özellikleri şu şekilde sıralar: “yerel kelimeler, atasözü ve deyimleri kullanış, yeni yaratmalara yöneliş, ikilemeler, pekiştirmeler; imgesel kelime öbekleri, hayalle, sembolleri kullanış, yeni imgeler, kelime çeşitliliği, yalın ve dokunaklı söyleyiş; hayal ve duygu dünyası kurarken çeşitli anlam ve söz sanatlarını kullanış; mecazlar dünyası, kafiye ve rediflerle kurduğu ses kuruluşu; şiirde kafiye, redif ve iç ahenk, kelime kadrosuyla iç ahenk sağlayıp sağlayamadığı”. Yazar, bu ifadeleri ve Mahtumkulu’nun şiirlerinden verdiği örnekleri değerlendirerek şairin sanat yönünü örneklerle anlatır. Artun, onun şiirlerinde baksı geleneğinin etkisi olduğundan söz ettikten sonra onun halk şairi olmadığını Türkmen klasik edebiyatının büyük şairi olduğunu söyler. (http://turkoloji.cu.edu.tr/ (e.t.05.05.2023)).
Mahtumkulu şiirlerinde halkın adet ve geleneklerinden söz eder. Sözlü edebiyata dair zengin dil malzemesini ustalıkla mısralarında kullanır. O, bu kullanımlarıyla kendinden sonraki edebiyat temsilcilerine halk ürünlerinden ve dilinden faydalanmanın yollarını da göstermiştir. Mahtumkulu, tarihî Türk edebiyatı geleneği içinde yetişmesi yanında farklı edebiyatlardan da beslenmiştir. Onun millî kültüre bağlı bir edebiyat anlayışı içinde eserler veren klasik edebiyat temsilcisi olduğunu söylemek hata olmayacaktır. Şiirlerinde geleneksel yapının hâkimiyeti yanında tema ve şekil açısından millî içerik varlığını korurken yeniliklerin de kullanıldığı ve şiirlerine halk şiirinin kaynaklık ettiği görülmektedir. Mahtumkulu’nun “aydım” olarak bestelenen bazı şiirleri halk arasında yaygın şekilde söylenmiştir ve söylenmektedir (Artun, http://turkoloji.cu.edu.tr/ (e.t.05.05.2023)).
Dünya Görüşü: Dünya üzerinde aldığı yer, inançlar, idealler, toplum önündeki sorumluluklar ve değerler, insanın dünya görüşünü belirlediği gibi içine de alır. Dünya görüşü, aslında sadece bireyin değil aynı zamanda halkın da göstergesidir. Türklerin dünya görüşü eski dönemlerin kökleri üzerine oturduğu kadar çağdaş bilim ve felsefenin temellerine de dayanan millî karakteri haiz bir görüştür. Sosyal olarak ele alındığında Türk dünya görüşünün içine tarihiyle gururlanma, sosyal adalet, yöneticilerin halka ve devlete karşı sorumlulukları, vatanseverlik, tabiatla uyum içinde bulunup zevk alma ve ona saygı duyma, atalara saygı duyma gibi hususların da bulunduğunu söyleyebiliriz.
Bu bakış açısıyla ele alındığında Mahtumkulu, eserlerinde kültürel kodlarımızı oluşturan dil, din, gelenek ve görenekler, sanat ve tarih konularında Türk dünya görüşünü yansıtmaktadır. Mahtumkulu’nun tabiatla ilgili görüşleri, atalara saygı duyulması konusundaki hassasiyeti ve vurguları, birlik beraberlik, vatanseverlik ve onun uğrunda çalışılması görüşü, kendi tarihiyle gurur duyma, özellikle sosyal adalet, yönetici kesimin halka karşı görev ve sorumlulukları konularında Türk dünya görüşünü birebir yansıttığı görülmektedir.
O, kendi gençlerini akılcı fertler olmaları, çalışmaları, yardımsever, alçakgönüllü, ahlaklı, adil, kanaat ehli, terbiyeli, iyi insanlar olmaları, yaşadıkları çağa ayak uydurmaları konusunda uyarır.
Mahtumkulu, Türkmen halkına verdiği nasihatlerde yok olmamak için birlik ve beraberlik içinde olmaları gerektiğinden de bahsederek millî kültürün izinde dürüst, sosyal adalet sahibi, sorumluluklarını bilen, çalışkan, bilim sahibi bireyler olarak başarıya ulaşabilecekleri görüşünü öne sürer. Halkını uyararak aydınlatmaya çalışır.
Her şiirinde farklı fikirleri ve görüşleriyle karşımıza çıkan Mahtumkulu’nun öğütler verdiği şiirleri yanında tasavvufi şiirlerindeki manevi yönüyle de dünya görüşünü bizlere aksettirdiğini söylemek mümkündür. İnsan psikolojisini dile getiren, dönemin siyaseti ve sosyal problemlerini ele alan mısraları, aile, kadın, çocuk, insanların iyi ve kötü karakter özellikleri ve alışkanlıkları gibi pek çok konuda kaleme aldığı şiirleri onun dünya görüşünü yansıtan birer ipucu niteliğindedir.
Tasavvufi içerikli şiirlerinde dünyanın geçiciliği, insanoğlunun sadece bu dünya için değil öbür dünya için de çalışması gerektiği, Hak yolunda dervişlerle yoldaş olma isteği gibi konular yer almaktadır (Biray, 1992: 17). “Gider” adlı şiirini buna örnek olarak gösterebiliriz:
Аdаm оglı, pеlеk sеniñ Dünyeniñ sоñı bibаtdır,
Bir gün dоnuñ biçеr gidеr! Binаmаzıñ cаyı оtdur,
Sаñа urаr hаncаrını, Ölüm bir аcı şеrbеtdir,
Cеllаt gаnıñ sаçаr gidеr! Hеr kim аndаn içеr gidеr.
Gеzmе dünye mеyil еdip, Köñül аydаdır: ölmеsеñ,
Bihudа yеrdе sеyl еdip, Lаhаtdа tеnhа gаlmаsаñ,
Öñki gоnаnlаrıñ ötüp, Еyeñе dоğrı bоlmаsаñ.
Göz аçınçаñ gеçеr gidеr. İmаn sеndеn gаçаr gidеr.
Ölsеñ, sеni kimiñ yatlаr, Mаgtımgulı, bu nе cаydır,
Hаykır gаlаr bеdеv аtlаr, Аcаp bir kеrvеnsаrаydır,
Аnı münеn gоç yigitlеr Dünye bir lоlı hеlеydir,
Gаrа tоprаk guçаr gidеr. Bir gün sеni guçаr gidеr
(“Biçer Gider” MD, 2014: 164).
Onun şiirlerinde verdiği öğütlerin sadece kendi halkı için değil bütün insanlar için yol gösterici öğütler olduğunu söylemek hata olmayacaktır. Dürüstlük, mertlik, özü sözü bir olmak, iyilik yapmak, kibri terk etmek, inançlı olmak, çalışkanlık, birlik beraberlik içinde hareket etmek gibi birçok hasletin bütün insanlık için geçerli olduğu muhakkaktır.
Hiç gönül şâdlığı çıkmaz ... Koçaklara yasav[58] günü,
Bir gönül yıkmayan erden; Kurda koymaz şir avını,
Yahşılık tamasın etmen Peygamber bîzâr yav[59] günü,
Yamanlık çıkmayan erden. Yoldaşa bakmayan erden.
... Yahşı er el aybın açmaz, Mahtumkulu, yangıl, öçgil[60],
Göre bile haram içmez, Ya lâl otur[61], ya dür saçgıl!
Yaradan yazığın geçmez Bir kuyruksuz ittir, kaçgıl,
Göz yaşın dökmeyen erden. Nesihat yokmayan[62] erden.
(“Yıkmayan Erden” Biray, 1992: 228-229).
Onun şiirlerinde aile hayatının gerekli olduğu, evliliğin ve çocuk sahibi olmanın peygamber sünneti olduğu gibi konuların da ele alındığı görülmektedir. Ancak “Öylengin” şiirinde kaygıyla yaşlanmak, gamla ölmek istersen evlen, eşek gibi yük çekmek istersen evlen, birçok dert peşinde koşmak istersen evlen gibi farklı görüşlerini de dile getirmiştir:
Ötir yigitlik zamanın, Mahtumkulu, gezip her tay[63],
Getir karrılık dumanın, Etmezdin cihânda pervây,
Dünyânın yahşı, yamanın, Peygamber sünnetin bercây,
Bileyin desne, öylengin[64]. Kılayın desen, öylengin. (Biray, 1992: 171).
Şair, mısralarında eş, anne, evlat olarak kadını ele almış, en çok da eş olarak kadının nasıl olması gerektiği üzerinde durmuştur. O, insanın daha dünyada iken kendini cennette hissetmesini sağlayanın iyi bir eş olduğunu belirtmiştir.
Yagşı yarıñ goynı mata[65],
Sınası meñzer cennete,
Gözel görmegen sölüte[66],
Göze perizat görüner. (“Bibat Görüner” Biray, 1992: 179).
Ona göre bu dünyanın en büyük zenginliği evlattır. Bu konudaki görüşlerini “Ata Meñzer” şiirinde dile getirir:
Kardaşsıza kuvvet yoktur,
Oğulsuza devlet yoktur,
…..
Dünyâlıktan devlet bolmaz,
Oğul çın[67] devlete benzer. (“Ata Benzer” Biray, 1992: 267).
Mahtumkulu’nun toplumu ilgilendiren konularda da şiirler yazdığı görülmektedir. Çilim ve nas gibi kötü alışkanlıklardan sayılan keyif verici maddelerin içilmemesi ile ilgili olarak yazdığı şiirler, onun bu konudaki tepkisini göstermektedir.
Еl götеrgil[68] bеylе nâ-hаk telâştаn,
Pulun köyеr, için yanаr bu iştеn,
Еrtе kаrnın dоldururlаr аteşten,
Zahnı çıkmаz, kаlır cândа, çilimkeş
Mаhtumkulu, Mevlâm cаndаn yakındır,
Çilim bir şоr[69] suvdur, tеn bir zеmindir,
İmаn bir tilkidir, gövrе[70] bir hindir,
Tilki tüsse[71] dözmеz[72] hindе[73], çilimkеş! (“Çilimkeş” Biray, 1992: 214).
Güyâ bu dünyâya gеldin, gеlmеdiñ,
Kül yığаrsın müdâm işin nаs аtаn,
Şеriаt yоlundаn hаber аlmаdın,
Gаlаr dûzâh içrе leşin, nаs аtаn (“Nаs Аtаn” Biray, 1992: 220).
Kısacası yüzyıllar içinde şekillenmiş, kökleri tarihin bilinmeyen zamanlarına dayanan, kendine has, millî zihnimize nüfuz etmiş, çağdaş ve uluslararası değerler sistemine uyumlu olan Türk dünya görüşü Mahtumkulu’nun eserleriyle de gelecek nesillere ulaştırılmaktadır.
Mahtumkulu, geçmişten günümüze taşıdığımız kültürel kodlarımızı, Türkmen ve Doğu kültürüyle yoğurmuş, millî kimliğini kaybetmeden, daha da güçlendirip geliştirerek ana diliyle bugüne taşımıştır. O, bu kültürel aktarımı hem Türkmenlerin bakşılık geleneğini kullanarak hem döneminin anlatım yolarıyla geliştirerek hem de tarihî dönemde kaleme alınmış Türk edebiyatı klasiklerinden Kutadgu Bilig, Kâbusnâme vs. gibi siyasetname ve nasihatname türündeki şaheserlerin izinden giderek ortaya koymuştur.
Tarihî süreçte Orta Asya’dan Anadolu’ya, Avrupa’ya ve Güney Asya ile Orta Doğu ve Kuzey Avrupa’ya yayılan Türkler, kültürel ve dinî hayatlarında değişim ve farklılaşmalar yaşasalar da eski kültürlerinden taşıdıkları benzer değerler bakımından Türk kimliği ve kültürel kodlarını hala canlı bir şekilde yaşatmaktadırlar. Bunda Bilge Kağan, Yusuf Has Hacip, Ahmet Yesevi, Mahtumkulu, Fıtrat, Çolpan, Yunus Emre ve Abay gibi birbirinden oldukça uzak coğrafyalarda aynı millî kültürel esaslar üzerinde biçimlenen ve aynı ana fikirleri anlatan kimliğimizle ilgili kodları ve kültürel kodlarımızı bize ulaştıran abidevi şahsiyetlerimiz, hayati öneme sahip bir işlev yerine getirmekte ve bizlere eserleriyle hala yol göstermeye devam etmektedirler.
Gaspıralı’nın söylediği “Dilde, fikirde, işte birlik” şiarıyla hareket ederek bizi biz yapan değerleri sürekliliğini kaybetmeden geleceğe taşımak bugünkü nesillerin de sorumluluğudur.
Kaynaklar
Aşırov Annagurban (2014). Mahtumkulu-Bütün Eserleri I-II, Ankara: Türkmenistan Bilimler Akademisi Millî Yazmalar Enstitüsü.
Aşirov Tahir (2018). “Türkmen Şairi Mahtumkulu’nun Düşünce Yapısı ve Etkisi”, Türk Dünyası Bilgeler Zirvesi: GönülSultanları Buluşması. 26-28 Mayıs 2014. 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı (TDKB). Eskişehir. (http://bilgelerzirvesi.org/bildiri/pdf/drtahir-asirov.pdf), ss.117-129
Aşırov Tahir (2018). “Türkmenistan’da Yesevi İzbasarları Üzerine Çalışmalar: A.N. Samoyloviç Örneği”, VI. Uluslararası Şeyh Şa’ban-ı Veli Sempozyumu Yesevilik (23-25 Kasım 2018), Kastamonu, 413-420.
Biray Himmet (1992). Mahtumkulu Divanı, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
Cankurt Hasan (2013). Mahtumkulu Firâkî’nin Şiirlerinde Muhtevâ, Turkish Studies, 8/9: 911-951.
Dinç, A., Çakır, R. (2010). “18. Asır Şair-Düşünür Mahtumkulu’nun Toplumsal Düzen Eleştirileri ve Edebi Şahsiyeti”. Kirkuk University Journal-Humanity Studies, 5/2.
Dinç, A., Çakır, R. (2008). Türkmen Kültürü ve Türkmenlerin Sosyo-İktisadi Düşüncesi, İstanbul: Ayrıkotu Yayınları.
Duran Hamiye, Biray Nergis (2014). “Mahtumkulu Bibliyografyası”, Doğumunun 290.Yılı Münasebetiyle Türkmen Milli Şairi Mahtumkulu Anı Kitabı, (Ed. A. Güzel), Ankara: TİKA Yayınları.
Gökalp, Z. (1997). Türkçülüğün Esasları, 5.bs., İstanbul: İnkîlap Kitabevi.
Güzel Abdurrahman, Duymaz Ali, Sarıyev Berdi, Biray Nergis, Üşenmez Emek, Kutlu Halil İlteriş, Yılmaz Emrah (2014). Mahtumkulu Dîvânı (Türkmence-Türkçe), Ed. Abdurrahman Güzel, Ankara: TİKA Yayınları.
Hayetova Feruza (2018). Felsefi Antropoloji ve Mahtumkulu Firâkî’nin İnsan Anlayışı, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Muğla.
Kara, Mehmet (1998). Mahtumkulu’da Çağatayca ve Oğuzca Unsurlar. bilig, 7/Güz: 131-135.
Rapaille Clotaire (2009). Kültür Kodu, İstanbul: FGP Yayıncılık.
Sağlam Soner (2017). “Mahtumkulu’nun Şiirlerinde Mert ve Namert Tipi”, bilig, 82: 303-327.
Sarıyev Berdi (2012). “Mahtumkulu’nun Şiirlerinde Dil ve Dil Bilimine Dair Görüşleri”, Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, 9/4: 50-71.
Söylemez Mikail (2011). “Mahtumkulu’nun Divanında İnsanın Psikolojik Yapısı”, Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, 16: 146-153.
Türkmenistanın Ilımlar Akademiyası Milli Golyazmaları Instıtutı (2013). Magtımgulı – Eserler Yıgındısı I-II, (Hz. Aşirov Annagurban), Aşgabat: Ilım Neşiryatı.
Yılmaz Engin (2019). “Mahtumkulu’nun Şiirlerinin Eleştirel Söylem Çözümlemesi Bakımından İncelenmesi”, Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, 48: 235-244.
İnternet Kaynakları
Artun Erman, “Şair Mahtumkulu’nun Şiirlerinde Sanat, Estetik, Üslup”, https://turkoloji.cu.edu.tr/HALK%20EDEBIYATI/erman_artun_sair_mahtumkulu_estetik_uslup.pdf (e.t. 06.05.2023).
Önder Mehmet, “Ziya Gökalp’te Kültür Kavramı”, https://core.ac.uk/download/pdf/3831461 5.pdf (e.t. 07.05.2023).
Sarıyev Berdi, http://web.archive.org/web/20160113141827/http:// www.turkmenhost.com/ documents/Berdi/Mahturk3.htm (e.t. 06.05.2023).
https://sozluk.gov.tr/ (e.t. 07.05.2023)
https://sirazduvari.com/kultur-ve-kultur-kodu/ (e.t. 03.05.2023).
https://www.altayli.net/gelenekten-gelecege-kulturel-kodlar-ve-izler.html (e.t. 05.05.2023).
[1] şecer: Ağaç.
[2] semer: Meyve.
[3] gül ber-: Çiçeklenmek.
[4] coş et-: Cuş etmek, coşmak.
[5] diyer: Der.
[6] Bu konuda daha geniş bilgi için bk. Soner Sağlam (2017). “Mahtumkulu’nun Şiirlerinde Mert ve Namert Tipi”, bilig, 82: 303-327.
[7] ta’na: Kınama.
[8] hana: Göz çukuru.
[9] kimin: Gibi.
[10] gazna: Hazine.
[11] ken: 1. Çok, 2. Kâr.
[12] ta’sıb: Güçleştirme, zor duruma sokma.
[13] gımmat: Kıymet.
[14] “Mert Bolmaz” Biray, 1992: 472.
[15] sayyat: Avcı.
[16] yolbars: Kaplan.
[17] nevmit: Ümitsiz.
[18] övrül-: Çevrilmek.
[19] kayrıl-: Yerine getirilmek, yapılmak.
[20] can ber: Can verir.
[21] sîm-âb: Civa.
[22] meges: Sinek.
[23] kemine: Aciz, zavallı, hakir.
[24] öten: Geçen.
[25] Kemi-: Azaltmak.
[26] rây: Yol.
[27] ulun-: Kibirlenmek.
[28] lây: Çamur.
[29] ötger-: Geçirmek.
[30] ceht eyle-: Uğraşmak, gayret etmek.
[31] tap-: Bulmak.
[32] etmen: Etmeyen.
[33] uyal-: Utanmak.
[34] erer: Erir.
[35] göteril-: Kaldırılmak, götürülmek, yüceltilmek.
[36] Kulzum: Kızıldeniz.
[37] bolınçan: Oluncaya kadar, olmaktansa.
[38] üz-: Kesmek.
[39] suvar-: Sulamak.
[40] ucb: Kibirlilik.
[41] rehze(n): Haydut.
[42] buysan-: Güvenmek.
[43] güdaz: Yanık, yanmış.
[44] zer: Altın.
[45] Bakara suresi 2/34.
[46] rây: Yol.
[47] ulun-: Kibirlenmek.
[48] lây: Çamur.
[49] ner: Güçlü deve anlamından hareketle erkek, er.
[50] nan dök-: Yemek vermek.
[51] abray: İtibar, nüfuz; saygı, hürmet; nam, ün.
[52] ebr: Bulut.
[53] giya: Bitki, ot.
[54] sud: Fayda.
[55] va-beste:
[56] dehan: Ağız.
[57] zeban: Dil.
[58] yasav: Saf, dizi, tertip.
[59] yav ( [60] öç-: Sönmek. [61] lâl otır-: Dilsiz olmak, dilsiz durmak. [62] yok-: Geçmek, bulaşmak, sirayet etmek, tesir etmek. [63] tay: Yön, istikamet. [64] öylen-: Evlenmek. [65] mata: Mal. [66] sölüt: Kişi. [67] çın: Hakiki, gerçek. [68] göter-: Kaldır-, çek-, götür-. [69] şor: Tuzlu. [70] gövre: Gövde. [71] tüsse: Duman (tüsse = tüsseye: dumana). [72] döz-: Tahammül etmek. [73] hin: İn.