Türk Dünyasına Sevdalı Ali Akbaş


 01 Ekim 2022


Ali Akbaş ile ne zaman tanıştık hatırlamıyorum. 1969 yılından önce tanıştım sanıyorum. Çünkü o yaz sonu, Elbistan’ın Kullar-Tatlar köyünde yapılmakta olan sulama kanalındaki stajımı bitirmiş, Maraş’a dönüyordum. Elbistan’da sınıf arkadaşlarım Ali Safi Kıral ve Mehmet Ali Canyurt’a uğradım. Meşhur pınar başında çay bahçesinde Ali Akbaş ile buluştuk ve Cansız Hacı ile tanıştırdılar. Ali hocayı önceden tanıyordum. Cansız Hacı’yı ise ilk defa ve son defa orada gördüm. Öldüyse Allah rahmet etsin. Tam ismini de söylemişti arkadaşlar ama şimdi hatırlamıyorum. Meczup davranışı, zeki ve okumuş bir insan olduğunu gizlemeye yetmiyordu.

 Ali hoca bu görüşmemizden 4-5 sene sonra Ankara’ya tayin oldu. Gazi Eğitim’de lojmanlarda kalıyorlardı. Eşi, değerli Ayten yenge Ali Hoca için yüzüne, “bu adam deli” derdi. Ali hoca da kabullenmişti, çünkü gerçekten Ayten yengenin delisiydi. O zamanlar ayda bir veya iki defa görüşürdük. Türk Dünyasının da delisiydi. Özbekistan’dan gelen akrabalarımızla bizim evde tanışmalarını hatırlıyorum. Nasırhan amca Yesevi babanın hikmetlerinden ilahi tarzında okumuştu. 

*** 

O ev sohbetlerinde her şeyi konuşurduk. Elbette arada şiir de konuşurduk. Bir gün yazmaya başladığım, henüz tamamlanmamış şiirimi gösterdim. “Çok güzel bir tema yakalamışsın ama Türkçe bu kadar zor değil, daha kolay yazabilirsin” dedi ve kendisi aldı hemencecik bir dörtlük yazdı ve altına da benim yazdığım bazı mısraları, aynı kelimelerle ama gerçekten daha kolay, ama şiir özelliği daha belli bir ifadeyle yazıverdi. O kelimenin manasıyla şairdir.

 

Üstteki dörtlük benim başladığım şiirin ilk dörtlüğüydü: 

Lime lime parçalanan güneş ışıklarında 

Şekillenen gölgelerin bir derdi var Sanki söz kesmişler, ötmez oldu kuşlar 

Hüzün, ağaç yapraklarının ardında. 

Benim bu dörtlüğümüm altına kendisi 

aynı kafiye düzeninde bir dörtlük yazıverdi: 

Ta cin dalına çıkıp ağaçların Korkudaki en derin tadı duymak Nerde şimdi nerde o sese uymak Günden güne susturduğu yılların

 

Sonra benim dörtlükten iki cümleyi alıp basit, düz ama daha şiir cümlelere çevirdi: 

Günışığında şekillenen gölgelerin

 Ve Hüzün yaprakların ardındadır 

En alttaki üç satırda ise, bir edebiyat öğretmeninin şiire hevesli öğrencisine şiirin nasıl yazıldığını gösterme iradesi vardı: 

Kuşlar sustu 

Hüzün yaprakların ardında 

Gölgeler günden doğmuştur

 

Bu parçaları çocukların yap-boz oyunlarındaki gibi birleştirip bir şiir çıkarma işini belki
de bana bırakmıştı ama fırsat bulup deneyemedim. Kim bilir belki bir gün?
***
Yine bir sohbetimizde öğretmenliğe yeni başladığı yıllara götürmüştü bizi. Rize’nin bir ilçesinde ortaokulda ders verirken çocuklarla
yaşadığı bir hatırayı çocukların Karadeniz şivesini de taklit ederek anlattı:
“çocuklar ı sesini telaffuz edemiyor i diyorlardı. Balık diyorum balik diyorlar, ırmak diyorum irmak diyorlardı;
- Oğlum balik diyorsun balık olacak.
- Hocam sen balik diyorsun ben de balik diyorum da
- Oğlum ırmak diyorum irmak diyorsun ırmak
olacak ırmak
- Hocam ben ne diyorum ki? Sen irmak diyorsun ben de irmak diyorum.
Sonunda zeki bir çocuk çözümü buldu:
- Hocam sen bize söyle noktali i midür noktasiz i midür? Öylece yazalım.”
***
Ali Akbaş “çeliğe sarılı ipek” gibi, ama bazen
de “ipeğe sarılı çelik gibi” bir adamdır; Anadolu’nun bağrından çıkmış, alçakgönlünde
beslediği nice vakarı bazen saklayamayan bir
adamdır.
Türk Ocağındaki çalışmalarımıza bazen katılır ama bizi biraz toplumdan uzak kalmakla,
halktan kopuk olmakla, fazla aristokrat olmakla eleştirirdi. Dede Korkut da öyle değil
miydi? Halkın içinden yükselmiş ama halktan
kopmamaış bir irfan ocağı olmamızı öğütlerdi
belki de.
Sevgili Ali Akbaş’a nice sağlıklı, mutlu uzun
yıllar diliyor, tadı gönlümün damağında şiirlerine yenilerini eklemesini bekliyorum. Ona
sekseninci doğum günü dolayısıyla aşağıdaki
şiiri yazıyorum. Biliyorum söylemese de beğenmeyecektir; eminim kendisi çok daha güzellerini yazmaya devam edecektir.
Derdi Tasası Türk Dünyası
Ali Akbaş’a
Biliyorum Ali hoca
Yaşadı bir güzel ömür Huda’nın emrince
Belli etmez gönlü daralınca
Herkes onun için incitilmez karınca
Engin gönlünde yurt tutmuştur Aral sevdası
Derdi tasası Türk Dünyası
Seksene boşver Ali hoca
Gönül kocamaz adam kocayınca
Sanıyorum gitmedin hacca
Kabe sana gelir sen arzulayınca
Ezelde yoğrulmuştur mayası
Derdi tasası Türk Dünyası
Ömrün uzun olsun Ali hoca
Ne olup bitiyor etrafa baktıkça
Yazmaya devam et kararınca
Şahidin melekler olsun mahşere varınca
Dileğindir bilirim Türklüğün ihyası
Derdin Tasan Türk Dünyası

 

 

 

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 190. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 190. Sayı