HaftanınÇok Okunanları
ZEHRA ALLAHVERDİYEVA 1
HİDAYET ORUÇOV 2
KEMAL BOZOK 3
Kardeş Kalemler 4
ELMİRA ACIKANOAVA 5
HUDAYBERDİ HALLI 6
Gülzura Cumakunova 7
Türk halkları Sovyetler döneminde pek çok ideolojik baskıya maruz kalmışlardır. Elbette bu durum edebiyata da yansımıştır. Ancak Sovyetler döneminde bu durum açık bir şekilde değil; bazı semboller, motifler, metaforlar kullanılarak edebiyata yansımıştır. Bu eser, beş Türk devletinin bağımsızlık dönemi edebiyatlarını ele almaktadır. Bu eser Türk dünyası için bilimsel çalışmalara kaynaklık teşkil edeceğinden tanıtılması uygun görülmüştür
Orhan Söylemez ve Ömer Faruk Ateş tarafından yazılıp editörlüğü yapılan bu kitap, bağımsızlık dönemi Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan edebiyatlarını incelemektedir. Kitap 2020 yılının Temmuz ayında, Bengü Yayınevinden çıkmıştır. Kapak tasarımında, arka fonda beyaz kullanılmıştır. Üzerinde bir dağ fotoğrafı ve kitapta yer alan Türk devletlerinin bayrakları yer almaktadır. Ayrıca en alt kısımda yazarların isimleri bulunmaktadır. Kitabın arka kapağında kitap hakkında kısa bilgiler yer almaktadır. Kitap inceleme türünde yazılmıştır. Yedi bölümden oluşmaktadır. Her bölüm alanında uzman kişiler tarafından yazılmıştır. Birinci bölümde “Edebiyat ve Milli Kimlik” konusuna değinilmiştir. Bu bölüm Orhan Söylemez ve Ömer Faruk Ateş tarafından yazılmıştır.
Sovyetler Birliği’nin yıkılıpTürk halklarının bağımsızlıklarını ilan ettiği dönemde,Türk halkları özgürlüklerine kavuşmuş; kendi milli kimliklerinin ve milli şuurlarının uyanmasıyla tarihlerine, kültürlerine bakarak geleceklerini inşa ederken bağımsız olma duygusunu esas almaya başlamışlardır. (s.11) Bu bölümde Sovyetler döneminden kısaca bahsedilmiş, sonrasında Türk halklarının bağımsızlık süreçleri, milli kimliklerin uyanışı ve çalışılması gereken konular üzerinde durulmuştur.
İkinci bölümde, Azerbaycan’ın bağımsızlık dönemi edebiyatıele alınmıştır. Bu bölümü yazan kişi İsa Habibbeyli’dir. Bağımsızlık dönemi Azerbaycan edebiyatı, bağımsız bir devlet kuran ve bu gerçekleri bütün değerleri, yaşam tarzı, mücadele ve başarılarıyla yansıtan insanların edebiyatıdır. (s.20) Azerbaycan Cumhuriyeti 18 Ekim 1991 yılında bağımsızlığını ilan etmiştir. Bağımsızlık edebiyatının oluşumunda Türkçülüğün ve Azerbaycancılığın rolü inkar edilemez. Bu fikirlerin yayılmasında Celil Memmedkuluzade, Ali Bey Hüseyinzade, Hüseyin Cavid, Mehemmed Emin Resulzade, Samet Vurgun, Ahmed Cavad, Bahtiyar Vahabzade ve onlar gibi birçok aydın , bağımsızlık savaşında katkıda bulunmuşlardır. (s.21) Bağımsızlıktan sonra gelişen edebiyat eserlerinin konuları da değişmiştir. Bu dönemde her yazar istediği konuda eser verebilmektedir. Eserlerde en çok yer alan konular bağımsız Azerbaycan’ın sorunları, özellikle Karabağ sorununun çözümü, milli ruh, vatanseverlik olmuştur. Bağımsızlık dönemi edebiyatı, geleneksek gerçekçilik ve romantizm akımları ile birlikte dünya edebi-toplumsal fikrinde gelişen süreçlerle ilgili olarak bu tarihi aşamayı, kendisinin meydana çıkardığı yeni edebi akımları da dikte etmiştir. (s.39) Bu edebi akımlarla eserler veren yazarlar şunlardır: Yapısal gerçekçilik akımı-Anar, Elçin, Sabir Rüstemhanlı, Musa Yakup vb. Sihirli Realizm akımı- Mirze Feteli Ahundzade (Aldanmış Kevakip), Abdurrahman Bey Hagverdiyev (Peri Cadu), Yusuf Samedoğlu (Katl Günü) vb. Postmodernizm akımı- Kemal Abdulla (Yarım Kalmış Elyazma), İlgar Fehmi, Rasim Karaca, Firuz Mustafa vb. Dekadentizm akımı- Vakıf Samedoğlu, Ramiz Ruşen, Rüstem Behrudi vb. Dedektif edebiyat- Cemşit Emirov(Sahil Operasyonu, Kara Volga), CengizAbdullayev (Mavi Melekler), Natig Resulzade. Akademizm- Şefahat Meehdiyev, Hamlet İsahanlı, Oktay Rıza. Azerbaycan biliminde uzun yıllar sadece Batı ve Rus edebiyatı ile olan ilişkiler incelenmiştir. Bağımsızlık dönemindeyse, belirtilen istikametlerle birlikte Asya ve Avrupa ile edebi ilişkiler de incelenmektedir. (s.50) Genel olarak bağımsızlık dönemi Azerbaycan edebiyatı, yeni türler ve farklı konularla zengin bir edebiyat oluşturduğu görülmektedir. Bu edebiyat Azerbaycan halkının ulusal varlığının ve bağımsız devlet ideallerinin muhteşem bir edebiyattır. (s.51)
Üçüncü bölümde Kazak edebiyatından bahsedilmektedir. Bu bölüm Janar Serkeşkızı Talaspayeva ve Nurgül Kayırbekkızı Smagulova tarafından yazılmıştır. Sovyetler döneminde pek çok Türk devletini hâkimiyetleri altına alarak onları asimile etmeye çalışmışlardır. Ancak Türk halkları asimile çalışmalarına karşı direniş göstererek bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Bu Türk devletlerinden biri de Kazakistan Cumhuriyeti’dir. Kazakistan 16 Aralık 1991 yılında bağımsızlığını ilan etmiştir. Bağımsızlık sonrasında edebiyatlarında da gelişmeler meydana gelmiştir. Yeni konularda eserler vermeye başlamışlar, Sovyetler dönemini açık ve net bir şekilde, hiçbir metafor, sembol kullanmadan açıklamaya, eserlerinde yer vermeye başlamışlardır. Eserlerin konuları genellikle bağımsızlık, milli birlik, özgürlük gibi kavramlardır. Temirhan Medetbek “Bağımsızım” şiiri, Ulıkbek Esdevlet “Türkistan”, “Biz Türkleriz” gibi şiirleri bağımsızlık konularını ele alan şiirlerdendir. Ayrıca Mağjan Jumabayev’in “Kazakistan” şiirinde, Kazakistan benim diyerek sahip olmayı dile getiren söyleyiş, şairin iç dünyasında vatan kavramına yön verdiğini, vatan için beslenen duygulara samimi bir gönülle dikkat çektiğini gösterir. (s.60) Artık şairler her şeyi açıkça, hiçbir korku duymadan söyleyebiliyorlar ve yazabiliyorlardı. Halkı, verdikleri eserler ile de bilinçlendiriyorlardı. Özellikle kendi dilini, milletini unutan, Sovyetleri tutan insanlara karşı, eserlerinde ana dilin öneminden bahsetmektedirler. Çünkü dili olmayan bir milletin yurdu da olmaz. “Ana dilimizi kaybedersek milli kimliğimizi de kaybederiz.” düşüncesi ile halkı bilinçlendirmeye çalışmışlardır. Şair Oraz “Anadil”, Mağjan Jumabayev “Kazak Dili” şiirleri ana dil konusunu ele alan şairlerdendir. Bu dönemde hikâye ve romanda da farklı konular ele alınmaya başlanmıştır.
Dördüncü bölümde bağımsızlık dönemi Kırgız edebiyatından bahsedilir. Bu bölümü Halit Aşlar yazmıştır. Millet, ortak tarihigeçmişi olan, belli bir mekândaki buna vatan diyoruz, sahip olduğu özellikleri akıl ve irade potasında yoğurarak var olmuş insan topluluğudur. (s.109) Bir millet eser verirken bunu kendi “ben”ine yönelerek milli ve mahallî değerlerini ortaya çıkarıp insanlığın hizmetine sunarak yapar. Bağımsızlıktan önce yani Sovyetler döneminde verilen eserler milli görünmekle beraber Marksist ideoloji ve felsefeye dayanan Sosyalist realizm ilkesi doğrultusundadır. Bu durum, yıllarca Kırgız edebiyatının milli romantik duyuş tarzından mahrum kalmasına, Kırgızların dil, tarih, ülkü, gelenek ve görenek gibi konularda sürekli sansüre maruz kaldıkları için özgün ve özgür eserler kaleme alamamalarına neden olmuştur. (s.110) Kırgız Cumhuriyeti’nin 31 Ağustos 1991 yılında bağımsızlığını ilan etmesi ile birlikte birçok şeyde değişim ve gelişim yaşanmıştır. Sovyet ideolojisine eleştirel gözle bakabilmeye gayret etmişlerdir. Komünist partisinin tartışılmaz kararlarını tartışmaya, özgür düşünce temelinde yeni bir edebiyat anlayışı ortaya koymaya çalışmışlardır. (s.116) Cengiz Aytmatov'un ortaya koyduğu mankurtkavramı hem okur tarafından hem de aydınlartarafından benimsenerek eserlerde kullanılmaya başlanmıştır. Bağımsızlık sonrasında Sovyetler döneminde yazılması imkânsız olan romanlar kaleme alınmaya başlanmıştır, tarihin tozlu sayfalarında kalan gerçeklerve Kırgız tarihiiçin önemli ama Sovyetler için sakıncalı şahsiyetler bununla beraber yeterince işlenememiş milli duygular bu romanlarda vücut bulmaya başlamıştır. Bağımsızlık sonrası eser veren yazarlar şunlardır: Caparkul Toktonaliev “Şabdan Baatır” romanı, Tölögön Kasımbek “Baskın”, “Kırgın” romanları, Cumakadır Egemberdiev “Kanat Han” romanı; Şayloobek Düyşeyev “Kaydıgerlik (Umursamazlık)” şiiri, Anatay Ömürkanov “Kündögü Tak (Güneşteki İz)” şiiri, Esengül İbrayev “Oylon Kırgız (Düşün Kırgız)” şiiri, MirlanAltmışuulu “Ene Til (Ana Dil)” şiiri, BerdibekCamgırçiyev “Ata Curtun Bul Senin (Bu Vatan Senin)” şiirleri bu dönemde verilen eserlere örnektir.
Beşinci bölümde bağımsızlık dönemi Özbek edebiyatı incelenmektedir. Bu dönemi Marufjon Yukdashev ve Soner Sağlam yazmıştır. Özbekistan 31 Ağustos 1991 yılında Sovyetler Birliği’nden ayrılarak bağımsızlığını ilan etmiştir. Bağımsızlıkla birlikte Sovyet ideolojisinin propaganda aracı olarak kullanılan edebiyat artık özgürlüğe kavuşmuştur. Yenilenen edebiyat, halkın millet olarak kendini tanımasında, bilinçlenmesinde, tarihine önem vermesinde ve edebi tefekkürdeki niteliksel değişimlerinde kendini gösterir. (s.140) İlk etapta yazarlar Sovyet dönemi ile ilgili hayatı gerçekçi bir üslupla kaleme almaya başlamışlar. Sovyetler döneminde yasaklanan yazarlar ve eserleri yayımlanmaya başlanmıştır. (s.139) Bağımsızlıkla birlikte edebî hayatın da gittikçe renklendiğini, hayatın bütün gerçekleri ve karmaşıklığının eserlere yansıdığını görmek mümkündür. Bu dönemin konuları vatanseverlik, yurt sevgisi, tarihi yeniden değerlendirme, dini münasebet ve tasavvuf konuları ön plana çıkar. (s.140) Şiir türünde eserler veren şairlerden bazıları: Abdulla Aripov, Azam Öktem, Bahram Rozimuhammed, Fahriyar,Muhammed Yusuf, Usman Azim vb. gibi kişilerdir. Hikaye türünde eserler verenlerden bazıları şunlardır: Abdurrauf Fıtrat (Kıyamet), Abdulla Kadiri (Cuvanbaz), Abdulhamid Çolpan (Kar Koynıda Lale), Aybek (Fanarçı Ata), Abdulla Kahhar (Edebiyat Öğretmeni), Said Ahmet (Azrail Ötgen Yollarda) vb. Roman türünde eserler veren yazarlar: Tagay Murad (Atamdan Kalan Deleler), Şükrullah Yusufoğlu (Kefensiz Gömülenler), Adil Yakubov (Adalet Menzili), Uçkun Nazarov (Akrep Yılı), Hacıakber Şeyhov (İki Dünya Avaresi) vb. Tiyatrotüründe eserler verenyazarlar: Abdulla Aripov (Sahibkıran), Usman Azim (Akpeder), Şükür Hamirzayev (Kara Kemer) vb.
Altıncı bölümde, Türkmenistan’ın bağımsızlık dönemi edebiyatından bahsedilmektedir. Bu bölümü Soner Sağlam yazmıştır. Bağımsızlık öncesi diğer Türk halklarda olduğu gibi Türkmenlerde de edebi eserler, Sovyetlerin ideolojisinin propaganda aracı olmuştur. Ayrıca kendi halkının kültürel değerlerini öne çıkaran eserler kaleme alan sanatçıları zaman içerisinde takibe almış, hapse atmış, sürgüne göndermiş, idam etmiştir. Aydınların yaşadığı bu zulüm maalesef Stalin döneminde zirve yapmıştır. Bu durumu Mehmet Emin Yurdakul’un şu dizeleriyle anlatmak mümkündür:
“Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem et, Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet, Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuklar gibidir.”
Burada “susmak” fiili “işlevsiz kalmak” anlamında kullanılmıştır. Nitekim Sovyetlerin yapmak istediği de budur. Kendi değerlerine ötekileşmiş, mankurtlaşmış ve yeni toplumsal düzeni benimsemiş bir halk meydanagetirmek. (s.161) 27 Ekim 1991 yılında bağımsızlıklarını ilan eden bu halk, özgürlüklerine kavuşmuştur. Yazar Osman Öde, bağımsızlık devri edebiyatının birinci amacı konusunda şöyle der: “Bağımsızlık dönemi edebiyatının en önemli farkı üzerine söz edecek olursak, onun ilk etapta milli maksatlara hizmet eden edebiyat olduğunu söylemeliyiz.” Bu dönem edebieserlerinin bütün türlerinde Türkmen milli kimliğine, Türkmen ruhuna, tarihine, dilineve âdetlerine ağırlıkverme gerekliliği öne çıkmıştır. Türkmen edebiyatında en fazla işlenen konular; bağımsızlık, vatan sevgisi, anadil, Türkmen tarihi vb. gibi konulardır. (s.162) Atamırat Atabayey“Türkmenistan”, Annaberdi Agayev“Türkmenem”, Gözel Şagulıyeva “VatanlıMen”, Annageldi Nurgeldiyev “Komutanın Yemini” vb. gibi şairler bu dönemde eserler vermişlerdir. Yine bu dönemde hikaye türünde eser veren yazarlardan bazıları : Sona Yazova“Ene Gayratı”, Hudayberdi Durdıyev “Yapık Yollar Açıldı, Mıllı Aga”, Gurbannazar Orazgulıyev “Gazma Gara Dutar”dır. Roman türünde, Annagulı Nurmemmet “Oğuz Yurdu”, A. Durdıyev “Keymir Kör”, Osman Öde “Her Kellede Han Otır” gibi yazarlar eser vermişlerdir. K.Aşırov “Deli Dumrul,Oğuzhan”, K. Omadov “Sıyan Bagşı”, Anneberdi Agabayev “Şazadanın Aydımı” piyesleri tiyatro türüne örnektir.
Son bölüm olan yedinci bölümde “Bağımsızlık Büyülü Gerçek Mi Yoksa Gerçek Mi?” başlığı ile verilmiştir. Bu bölüm Orhan Söylemez ve Ömer Faruk Ateş tarafından yazılmıştır. Bu bölüm, kitabın sonuç bölümüdür. Sovyetler döneminde “halkların kardeşliği” adı altında uyguladığı kimliksizleştirme siyasetinin yol açtığı sorunların çözülmesi ve hiçbir zaman tamamen yok olmayan millî ruhun tekrar güçlendirilmesi için önemli adımlar atılmıştır. Bağımsızlıkla beraber millîruh yeniden edebiyatayansımaya başlamıştır. Bağımsızlıktan önce edebi eserlerde “sosyalist realizm” görüşüne rağmen Türk dünyası yazarları, tarihi konuları işleyerek ya da mekanı değiştirerek baskı ve zulüm karşıtı eleştirilerini dolaylı olarak da olsa eserlerine yansıtmışlar, kimi zaman sembol ve metaforlarla bu eleştirileri üstü kapalı olarak Sovyet sansürünü aşmayaçalışmışlardır. Milli ruhunedebiyata tam anlamıyla yansıması ancak bağımsızlık döneminde gerçekleşebilmiştir. (s.217) “Bundan sonraki süreçte Türk edebiyatlarının kendi aralarında ve dünya edebiyatıyla nasıl bir etkileşim içerisinde olacağı ve edebi eserlerde hangi eğilimlerin ortaya çıkacağı bilim insanları tarafından takip edilmelidir. Türk halklarının edebiyatlarına edebiyat eleştirisi bağlamında yaklaşmak, yeri geldiğinde karşılaştırmalı edebiyat çalışmaları yaparak ortak eğilim ve temaları belirlemek, varsa yaşanan kırılmaları tespit etmek, bu alanda çalışan akademisyenlere ve araştırmacılara düşen önemli görevdir.” (s.219) diyen yazarlarımız, Türk dünyası için hangi alanların eksik olduğunu, hangi alanlarda nasıl bir çalışmayürütüleceğinden bahsederek çalışmayapacak olan kişilere yol göstermişlerdir.
Kitapta, Türk halklarının bağımsızlık sonrası edebiyatında eserler veren, adını dahi duymadığımız yazarlar ve şairler yer almakta ve bu şairlerin şiirleri bulunmaktadır. Ayrıca kitapta bağımsızlık sonrası Türk halklarının edebiyatları hakkında pek çok bilgiye ulaşılabilmektedir. Bu eser, Türkoloji çalışmalarında kullanılabilecek başucu kitap niteliğindedir.