TÜRKMENİSTAN’DA EBÛ NASR EL-FÂRÂBÎ’NİN ESERLERİNİN ÜZERİNE ARAŞTIRMALAR/İNCELENMESİ


 01 Eylül 2021


Doğu’nun Rönesans Dönemi’nin meşhur temsilcilerinin biri, büyük filozof Ebû Nasr el-Fârâbî’dir.  Fârâbî’nin ilmi mirası üzerine tüm dünyada olduğu gibi, Türkmenistan’da da araştırmalar yapılmaktadır. Onun eserlerini ilmî açıdan araştırma çalışmaları XX. yüzyılın 60’lı yıllarından itibaren başlamaktadır. Bu bakımdan ilk adım olarak G. O. Çarıyev’in makalesini örnek olarak vermek mümkündür. [1]. Makalede Fârâbî’nin hayatı ve onun felsefî görüşleri hakkında fikir verilmektedir. 

Fârâbî’nin, Harezmî’nin, Zekeriya er-Razî’nin, el-Birunî’nin, Ebu Ali İbn Sina’nın başta olmak üzere klasik Türkmen edebiyatının temsilcileri olan Mahtumkulu’nun, Kemine’nin, Mollanepe’sin Türkmen halkının sosyal – felsefî düşüncelerinin ilerlemesine etki ve katkı yapanları irdelemeye çalışan “Oçerki İstorii Filosofskoy i Obtşestvenno-Politiçeskoy Mısli v Turkmenistane” (Türkmenistan’da Felsefî ve Sosyo-Politik Düşünce Tarihi Üzerine Denemeler) [2] adlı geniş kapsamlı çalışması da konuyla ilgilidir. Bu çalışmanın Fârâbî’ye ayrılan bölümünde bilgenin Türkmen – Selçuklu halkına aidiyeti üzerinde durulmuştur [2; 51 s]. Aynı şekilde Aristoteles’in “Organon” adlı eserine Fârâbî’nin şerhi, Orta Çağ Avrupa’sında onun meşhurluğu hakkında bilgi vermektedir. Bu konuyla ilgili olarak şöyle bir olay hatırlanmaktadır. İbn Sina, Aristoteles’in “Metafizika” adlı eserini kırk defa, tekrar tekrar okuyup onun temel manasını anlamamıştır. Çok okumaktan neredeyse kitabı ezberlemiştir. Günlerden bir gün pazara varınca, kitapçı herhangi bir kitaba övgüler düzerek yükseklere çıkarıyormuş. O, İbn Sina’ya bu kitabı sunup, ucuz bir fiyattan vereceğini ifade etmiştir. Âlim kitabı üç dirheme almış, hemen de okumuştur. Bundan sonra onun önünde, Aristoteles’in “Metafizika” kitabının temel manası açılıyor, anlaşılmaz zorluklar aydınlanıyor. Bu kitap Ebû Nasr el-Fârâbî’nin “Metafizika Şerhi” adlı çalışmasıdır. Ayrıca “Oçerki İstorii Filosofskoy i Obtşestvenno-Politiçeskoy Mısli v Turkmenistane” (Türkmenistan’da Felsefî ve Sosyo-Politik Düşünce Tarihi Üzerine Denemeler) adlı kitapta Fârâbî’nin kendi ilmî çalışmalarında felsefenin temel konusuna natüralisttik panteizm açısından baktığı, Tanrı ile doğanın birbirine karşıt koyulmadığı geniş bir şekilde izah edilmektedir.

Türkmenistan’da Fârâbî’nin ilmî eserleri hakkında yapılan çalışmaların biri de N.Bayramsahedov’un “Gündogarın Beyik Danaları” (Doğunun Büyük Bilgeleri) [3] adlı eseridir. Bu eserde, Ebû Nasr el-Fârâbî’yi ele alan kapsamlı bir bölüm bulunmaktadır. Eserde altmış sayfadan (s. 70-131) da fazla yer kapsayan bu bölümde ilk olarak bilgenin hayatı hakkında detaylı bir şekilde bilgi verilmektedir. Eserde Fârâbî’nin hayatını ele alan âlimler V.V. Bartold’un, Y. E. Bertels’in, S.N. Grigoryan’ın, A.V. Sagdeyev’in, M.M. Hayrullayev’in, B.G. Gafurov’un, V. Zahidov’un ve diğer âlimlerin yaptığı çalışmaları kısaca değerlendirmektedir. N. Bayramsahedov farkı kaynakları esas alarak el-Fârâbî’nin hangi millete aidiyetli olduğu hakkında fikir yürütmektedir. Bilginin, İslam dünyasında özellikle Bağdat, Harran, Şam, Halep şehirlerinde yaşayıp, Abu Bekir ibn Siraç’tan, Yuhanna İbn Haylan’dan eğitim aldığı da beyan edilmektedir. Fârâbî’nin, Semanî hâkimi Mansur İbn Nuh’un isteği ile “at-Ta’lim as-Sanî” (İkinci Ta’limat) adlı ilmî yazması, bunun neticesinde de onun “el-Muallim es-Sânî” (İkinci Muallim) adını alması hakkında da eserde ayrıca bahsedilmektedir. 

 N.Bayramsahedov çalışmasında Fârâbî’nin kimsesin, hatta yöneticilerin önünde de eğilmediğini İbn Hallikan’ın yazarının açıklamasını dayanarak zikretmektedir: “Günlerin birinde Damask’ın hükümdarı Seyfeddin sarayında alimlerin meclisini gerçekleştirdiği zaman, Fârâbî gelmiştir. Hükümdar ona oturmasını teklif etmiştir. O zaman âlim: “Nasıl oturmalı? Kendi seviyeme uygun oturmalı mı yoksa sizin adabınıza uygunlukta mı?” diye sormuştur. “Kendi seviyene uygun.” diye hükümdar cevap vermiştir. O zaman Fârâbî emirlerin tümünün yanından geçerek tam hükümdarın tahtının yanında oturmuştur. O zaman hükümdar biraz öteye kaymaya da mecbur olmuştur. Buna hükümdar sinirlenmiş, sadece kendini koruyan özel muhafızlarının (onu Memlükler koruyormuş) anladığı gizli dilde: “Bu Türk adap ilkelerini bozdu, onun için de o kalktıktan (toplantı tamamlandıktan) sonra siz onu edepsizliği için cezalandırın.” demiştir. O zaman Ebû Nasr: “Ben hiçbir cinayet işlemedim. Neden beni cezalandırmalı.” demiştir. Onun sorusunu işitip, şaşıran hükümdar: “Sen bu dili nereden biliyorsun?” diye sormuştur. O zaman Fârâbî: “Ben yetmişten de fazla dil biliyorum.” diye cevap vermiştir. Tam o zaman oturan âlimlerin biri bir soru sormuştur. Toplantının tartışma konusu başlamıştır. O soruya hiç kimse cevap verememiştir, ancak İkinci Muallim o soruya sağlam bir cevap verip, tartışmaya mahal bırakmamıştır. O zamanda hükümdar Fârâbî’ye hitap ederek: “Sen İkinci Muallim değil misin?” diye sormuştur. Bilge kafası ile “evet” diye işaret etmiştir. O zaman tamamen gönül yıktığı için hükümdar ondan özür dilemiştir. [3; 79-80 s.].

Eserin “İlimlerin Palvanı” (İlimlerin Pehlivanı) adlı bölümde Fârâbî’nin felsefeyi, mantığı, dilbilgisini konu edindiği çalışmaları da detaylı bir şekilde irdelenmektedir. Burada “İlimlerin Tasnifi” adlı eser, daha temellice ele alınmaktadır.

N.Bayramsahedov eserinde, Fârâbî’nin İbn Sina, İbn Rüşt, İbn Bace, İbn Tufeyl gibi alimlere etkisine de ayrıca yer verilmiştir. Genel olarak N. Bayramsahedov’un “Doğunun Büyük Bilgeleri” adlı kitabı Fârâbî hakkında Türkmenistan’da yapılan ilmî çalışmaların arasında zengin materyale sahip ve geniş kapsamlı olması açısından ayrıcalıklıdır. 

Ebû Nasr el-Fârâbî’nin ilmî mirası üzerine Türkmenistan’ın yüksek öğretim kurumlarında da araştırma yapılmaya devam edildiğini vurgulamak gerekir. “Felsefe”, “Türkmenistan’ın Tarihi”, “Türkmen Edebiyatının Tarihi”, “Genel Dil Bilimi” derslerinde Ebû Nasr el-Fârâbî’’nin eserlerine sıkça başvurulmaktadır. 

Fârâbî’nin birkaç ilmî çalışmasının Türkmen diline tercüme edildiğini de zikretmek gereklidir. Âlimin Türkmen diline tercüme edilen ilk çalışması “Parasatly sözler” (Erdemli Sözler) adlı eseridir [4].  Sonra âlimin “Saz İlmi” (Müzik Kitabı) adlı çalışması Türkmenceye aktarılmıştır [5]. Bu çalışmada müzik sanatının esasları anlatılmakla beraber mantık, ahlak, poetik, anatomi, fizik akustik ve diğer ilimlerin ehemmiyeti gösterilmektedir. Eser, İstanbul Köprülü Kütüphanesinde bulunan el yazma nüshası esas alınarak Türkmenistan’ın Mahtumkulu Dil, Edebiyat ve Millî Yazmalar Enstitüsünde Arapçadan tercüme edildi. 

Fârâbî’nin müzik ilminde çok derinlere indiğini, hatta eserinde onun günümüzde de Türkmenlerin millî müziğinin ana enstrümanlarından biri kabul edilen “Gıcak”ın ortaya çıkışı hakkında da yer alan bilgiler bulunmaktadır. Buna N. Bayramsahedov’un çalışmasında [3; 81-82 s.] da denk geliyoruz: “Günlerden bir gün Fârâbî’nin yolu Rey şehrinden geçmiştir. Fârâbî vezir Abbat’ın hoş niyetli insanlığı hakkında çok şeyler duymuştur. Fârâbî onun sarayının kapısından selam vererek girdiğinde, müzik çalınıp, eğlence devam ediyormuş. Sade giyimli Fârâbî’ye hiç kimse ehemmiyet de vermemiştir. Hiç kimse onu tanımamış, tanımak da istememiştir. Fârâbî de gönül koymayarak, uzun süre beklemiş, ilk önce dinlenmiştir. Sonra da eşyaları arasından nasıl ise bir tür küçük değnek onlardan şekil olarak küçük bir kabağı hatırlatan müzik aletini (bu alet onun kendi yapmış olduğu gıcağı imiş) hazırlayıp birbirinden güzel melodi icra etmeye başlamıştır. 

Melodilerin biri eğlence mutluluk ve de heyecan vermiş, oturanları keyiflendirmiştir, ikincisi gam ve kaygı getirmiştir, üçüncüsü ise eğlenceye iştirak edenlerin ruhuna ninni söyleyerek tümünü tatlı uykuya daldırmıştır… “İkinci Muallim” gıcağın sapını “Size Fârâbî geldi. Burada oldu da gitti” diye yazıp da Sahip Abbat’ın eğlencesinden çıkıp gitmiştir. Vezir uyanarak, mihmanı (misafiri) ne kadar arasa da bulamıştır. O sonunda gıcağın sapındaki yazıyı görerek: “Bahtın sırrını açmaya yetişmeden, onun yitenini (kaybolanını) bilerek kalıyorsunuz” diye çok üzülmüştür. Alim ise oradan çıkıp, doğrudan Damask’a taraf yola koyulmuştur”. Burada zikredilen “gıpcak” Türkmenlerin “gıcak” müzik aleti kabul edilmektedir. 

Büyük alim, Türkmen diline tercüme edilen kitaplarının biri de “Makalalar” diye adlandırılmaktadır. [6].  Eserde mantık, felsefe, din ve buna benzer on beş makale yer almaktadır. Makalelerin arasında Bilge Eflatun’un/Platon’un erdemli sözleri mecmuası da bulunmaktadır.

Fârâbî’nin “İlimlerin Tasnifi” adlı çalımasının “Dil Üzerine” adlı bölümü de alimin Türkmen diline tercüme edilen çalışmalarına aittir. Bu çalışma Dr. Tahir Aşirov’un yardımı ile Türkmenceye aktarılmış, Türkmenistan’ın yüksek öğretim kurumlarında okuyan öğrenciler için hazırlanan “Umumy Dil Bilimi” (Genel Dil Bilimi) adlı okul kitabında yer almaktadır [7]. Günümüzde dil ve edebiyat alanında yüksek öğretimdeki öğrenciler Fârâbî’nin bu çalışmasını detaylı öğrenmektedir. 

Ebû Nasr el-Fârâbî hakkında Türkmenistan’da ilmî araştırmalar devam ettirilmekte ve onun eserleri Türkmen diline kazandırılmaya çalışılmaktadır.

Edebiýat:

1. Чарыев Г. О. Фараби и его философия.  “Известия АН ТССР” серия общественных наук, №6, 1966, стр. 28-35.

2. Очерки истории философской и общественно-политической мысли в Туркменстане. -Ашхабад, “Ылым”,    1970.

3. Baýramsähedow N. Gündogaryň beýik danalary. –Aşgabat, “Magaryf”, 1992.

4. Abu Nasr al-Faraby. Parasatly sözler. –Aşgabat, “Miras”, 2005.

5. Abu Nasr Muhammet ibn Muhammet ibn Tarhan ibn Uzlug Faraby. Saz ylmy.  –Aşgabat, “Miras”, 2006.

6. Abu Nasr Faraby. Makalalar. –Aşgabat, “Miras”, 2006.

7. Bekjäýew T. Umumy dil bilimi. –Aşgabat, “Türkmenistan”, 2010.

 

 

 

 

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 177. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 177. Sayı