Vefasız Mı Oldum Ben


 01 Kasım 2024

Gün boyu koşturup dururken aklıma gelmemişti ama yastığa başımı koyunca gözüme uyku girmedi. Üç haftadır yengemin ziyaretine gitmeyip çok ayıp ettim, yarın artık gitmem lazım. Derslerim yoğunlaştı desem beni anlamazdı. “Gelmemek için mazeret uyduruyorsun Zeynep.” derdi. Haklı. Ders çıkışlarında birlikte bir yerlerde oturup çay içeceğim  yeni arkadaşlarım olduğunu nasıl diyeyim? Hafta sonu onlarla buluşup şehrin büyük parklarını keşfe çıktık da diyemem. Yarın arkadaşlarla Atatürk Orman Çiftliğine gitmeyi kararlaştırdık. Hayvanat bahçesi de varmış içinde. Fil, aslan, zürafa... Çok istiyorum orayı görmeyi. 

 Üniversiteyi kazanıp geldiğimde her hafta sonu büyük halama gidiyordum. Annem akraba ziyaretini ibadet gibi anlatırdı. Halam da “Her hafta gel mutlaka.” demişti. Büyükşehre alışamıyordum. Etrafımdaki herkes yabancıydı, aralarında öyle kimsesiz ve yalnızdım ki... Her gittiğimde mis gibi yemek kokuyordu evin içi.  Halamlara gitmek memlekete, evime gitmek gibiydi. Halam kocası öldükten sonra oğlunu evlendirmiş, oğluyla geliniyle birlikte aynı evde yaşıyordu. Kızı üniversiteyi yeni bitirmiş öğretmen olmuştu. Tayini doğunun uzak bir şehrine çıkınca “Genç kız tek başına gönderilmez.” deyip kendisi de onunla gitti. Son görüşmemizde “Biz gidiyoruz. Sen yengeni ihmal etme, her hafta gel yine.” diye sıkı sıkı tembihledi. 

Yarın hayvanat bahçesine gitmeyip yengeme gitsem daha iyi olacak. Biliyorum çok sitem edecek. “Halanlar için geliyormuşsun, onlar gidince beni unuttun!” diyecekti. Haklıydı. Sınıftakilere alışmam halamların gittiği haftaya denk gelmişti.  Haklıydı tabii, ben daha ilk hafta sonundan gitmeyi bıraktım.  Hafta içinde bir gün ders çıkışında giderim, diye düşünmüştüm. Her gitmeye karar verdiğim gün ilgimi çeken başka bir şey oluyordu. Vefasız mı olmuştum ne? 

Halama kesin söylemiştir. Halam da ilk telefon konuşmamızda “Ben varken geliyordun şimdi gelmiyormuşsun. Yengen çok üzülüyor, el kızı yerine koydu beni diyor.” diyecek. Hâlbuki onu el gibi görmüyorum. Neşeli, güler yüzlü, çok tatlı. Sevdim gelini. O da beni çok sevdi. Gittiğimde benimle özel olarak ilgileniyor “Yurtta bunları nereden bulacaksın?” deyip halamın yaptığı etli sarmaları yemem için ısrar ediyordu. Kasıtlı gitmemiş değildim, arkadaşlarımla gezmek hoşuma gidiyor. Gel de bunu halama ve gelinine anlat şimdi. Yarın sabah mutlaka gitmeliyim. Şimdi uyuyayım, daha fazla düşünmeyeyim.

Halam da anneme söylediyse asıl o zaman yandım! Ev telefonları bağlanmamıştır daha ama posteneye gidip yazdırıp annemi aramıştır. “Geline gitmeyi bırakmış.” diye şikâyet etmiştir beni. Şimdi annem “Ben sana böyle mi öğrettim.” diyerek alır sazı eline. Ne diyeceğim ben anneme. Fili de görmeyi çok istiyorum. Hayvanat bahçesine başka zaman yine gidebilirim, yarın yengeme gideyim ben. Arkadaşlarım gördükleri için benimle bir daha gelmezler, tek başıma nasıl gideceğim çiftliğe? Ben en iyisi yarın arkadaşlarımla gideyim. Hafta içinde bir gün  yengeme mutlaka giderim. 

Bu kaygılarla saat kaçta uyudum bilmiyorum. Sabah arkadaşım omzumdan sarsıp “Uyuyup kalmışsın. Biz kahvaltıya iniyoruz; hadi çabuk hazırlan sınıftakilerle dokuzda durakta buluşacağız.” diyerek uyandırdı. Kalkıp hızlıca giyindim. Yurdun kahvaltı saati bitmeden yetiştim. Birkaç lokma atıverdim ağzıma. Hepimiz çok heyecanlıydık. Gerçek bir zürafa göreceğimize inanamıyorduk. Yirmi numaralı otobüsün Atatürk Orman Çiftliğinden geçtiğini önceden öğrenmiştik. Hep birlikte neşeli neşeli durağa doğru yürümeye başladık. Geceden kalan düşünceler tekrar hücum etti beynime. “Düşünme bunları.” dedim, kendime.

Durakta beklemeye başladık. İlk gelen otobüs halamların semtine gidiyordu. İçimden bir ses “Bin!” dedi. Binmedim. Bugün arkadaşlarımla keyifli bir gün geçirecektim. Oraya da hafta içinde gidecektim nasıl olsa. Kulaklarımda halamın sesini işittim birden. Anneme “Büyükşehir bu kızı değiştirdi!”  diyordu. Annem gözlerimin içine baktı. “Sılayırahim.” dedi. “Allah’a saygısızlıktan hemen sonra akrabanın hakları gelir.” dedi. “Akrabayı ihmal etmek haramdır, kızım!” dedi. Çiftlik otobüsü geldi. Herkes bindi. Arkadaşım döndü “Hadi bin!” dedi. Binmedim. 

Bir sonraki otobüse binip yengeme gittim. “Ooo vefasız gel bakalım!” diyecekti. Ben vefasız değildim.  Utancımdan ecel terleri döküyordum.  Korkunun ecele faydası yok, derler. Tamam ne derse kabulümdü, hak etmiştim bütün sitemleri. Kalbim yerinden çıkacaktı. Zile bastım, zilin kuş sesi heyecanımı biraz bastırdı.   “Kim o?” dedi. “Ben.” dedim. Kapıyı açtı. Beni görünce suratı asıldı, şaşkın şaşkın yüzüme baktı. “Yine mi sen!” dedi.

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 215. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 215. Sayı