HaftanınÇok Okunanları
Emrah Yılmaz 1
FEYZA TUĞÇE FIRAT 2
KEMAL BOZOK 3
ZEHRA TAŞDEMİR 4
HİDAYET ORUÇOV 5
NIKA ZHOLDOSHEVA 6
Ayşe Solmaz 7
Yakup Hoca’nın ismini 2000’li yılların başında duymaya başlamıştım. O zamanlar Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları bölümünde lisans eğitimi almaktaydık. Fakülte binamızın en üst katında bir okuma salonu vardı. Büyük, uzunlamasına bir salondu ve kapıdan girdiğinizde solda boylu boyunca kitaplıklar bulunuyordu. Bu kitaplıklarda fakülteyi ilgilendiren hemen hemen tüm branşlardan kitaplar ve dergiler vardı. Özellikle de Türk dili, edebiyatı ve tarihiyle ilgili yayınlar bir hayli yer tutuyordu. İşte bu raflardaki Türk Yurdu, Türk Kültürü, Bilig gibi dergiler bölüm hocalarımızın bize verdikleri akademik ve kültürel bilgilerin yanısıra bize ikinci bir kaynak imkânı sunuyordu. Bilgisayar ve internet kullanımı o kadar yaygın değildi. Tuşlu cep telefonları yeni yeni yaygınlaşıyor; bugün artık popüler ve hatta vazgeçilmez olan instagram, twitter, whatsapp gibi uygulamalar henüz yoktu. O yüzden dersler dışında epeyi vaktimiz kalıyordu. O zamanki üniversitesi kütüphanesi İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi kampüsünde olduğu ve fakülteye nispeten uzak kaldığı için, dersler dışındaki vaktimizin bir kısmını birkaç arkadaşımızla okuma salonunda değerlendirirdik. Bahsettiğim dergileri, o dergilerdeki yazarları bu sayede tanıyabildik. O isimlerden biri de, o zamanki soyadıyla, Yakup Deliömeroğlu idi. Türk dünyası ile ilgili yazılar yazıyordu. Özellikle de uzak Türk dünyasıyla, Sibirya’daki Türklerle ve Çuvaşlarla ilgili edebî ve kültürel içerikli, aynı zamanda akademik niteliği olan yazılar. Böylece Yakup Hoca, akademik merakımızı ortaya çıkaran kişilerden biri oldu.
Yakup Hocanın ismini bir yerlerde - ama hep Türk dünyasıyla ilgili yerlerde - görmeye devam ettik. Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun hocamın önderliğinde Gazi Üniversitesi’ndeki hocalarımızın akademik bir yayın olarak Dil Araştırmaları dergisini çıkarma fikri vücut bulmaya başladığında Yakup Hocanın cismini de görmüş oldum, tanıdım, tanıştık. O zamanlar, yaklaşık 1 yıl önce Avrasya Yazarlar Birliği’ni kurmuştu, Bengü Yayınları da henüz faaliyete başlamıştı. Yakup Hoca, Dil Araştırmaları dergisinin basım işlerini üstlenmeyi teklif edince, hocalarımızın kararıyla basım/yayın/dağıtım işleri Avrasya Yazarlar Birliği üzerinden yürütülmeye başlandı. Ben de o zamanlar Ekrem Hocama bu işlerde yardım etmeye başlamıştım. Böylece Yakup hocayla ilişkilerimiz, görüşmelerimiz arttı. 2016 yılında Ordu Üniversitesi’nde göreve başlayınca görüşmeler seyrekleşse de hocayla gönül bağımız hiç kesilmedi. Hocayı tanıdıkça kurduğu ilişkilerin ne kadar yerinde ve gerekli olduğunu, yaptığı hizmetlerin ne kadar önemli olduğunu anladım. Çağımızın Gaspıralı’sıydı adeta. Bengü Yayınlarının, Kardeş Kalemler dergisinin Türk Dünyasında ulaşmadığı yer kalmadı sanırım.
Beklemediğimiz bir anda uğursuz bir hastalık hocamızı aramızdan aldı götürdü. Yapılacak, başarılacak, tamamlanacak çok iş vardı. Bundan sonrakileri inşallah, hocamızı aratmayacak şekilde bizler; bize yardımcı olan, yanımızda duran dostlarımızla, hocalarımızla, kardeşlerimizle yapacağız. Hocamızın kurduğu ve Türk dünyasına hizmet anlamında emsali bulunmayan bu kurumu daha da yüceltmek boynumuzun borcudur. O yüzden çok çalışacağız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözünü hatırımızdan çıkarmadan çalıştıkça övünülecek iyi işler ortaya koyacağız. Bunlar oldukça kendimize güvenecek, güvendikçe daha çok çalışacağız.
Yakup Hocayı hep güler yüzüyle hatırlayacağız. Mekânı cennet olsun.