HaftanınÇok Okunanları
MUHİTTİN GÜMÜŞ 1
Süleyman Abdulla 2
ERKUT DİNÇ 3
Gülzura Cumakunova 4
HİDAYET ORUÇOV 5
Osman Çeviksoy 6
HUDAYBERDİ HALLI 7
Yakup Bey (ben ona daha çok Kazak Türkçesindeki şekliyle Yakup Mirza derdim) ile ilk tanışmam doktoramı bitirmemin ardından 2014 yılında oldu. 2015 yılında ise Avrasya Yazarlar Birliği’nin yönetim kurulu üyesi olarak AYB çatısı altında görev yapmaya başladım. Bu görevim hâlen devam ediyor. Tam dokuz yıldır kıymetli Yakup Ömeroğlu Hoca ile birlikte birçok etkinlik yaptık, birçok etkinliğe birlikte katıldık, birlikte AYB çatısı altında güzel işler başardık. Gidenlerin ardından bir şeyler yazmak oldukça zor olsa da onun benim dünyamdaki yerini ortaya koymak, bana kattıklarını dile getirmek de aziz hatırasına bir vefa borcu diye düşünüyorum.
Doktoramı bitirdikten sonra Yakup Mirza ile tanışmayı kendim istedim. Ondan bir görüşme talep ettim ve böylece onunla tanıştık. Kısa süre içinde AYB yönetimine girerek AYB ailesinin bir üyesi oldum.
2015 yılında AYB yönetimine girer girmez Yakup Hoca’m bana hayal bile edemeyeceğim bir öneride bulundu. İran’a, Türkmensahra bölgesine Mahtumkulu Firaki Anma Törenleri’ne AYB’yi temsilen gidecektim. Önce Meşhed şehrine oradan da sekiz saat gibi uzun bir kara yolculuğu ile Türkmensahra’ya gittim. Türkmensahra’da muhteşem birkaç gün geçirdim. Türkmensahra’daki vefalı AYB dostlarından olan Oğulmaya Hanım’ın evinde konuk olarak Türkmensahra’nın parlak ayını, yıldızlı gecelerini görmek bana nasip oldu. Mahtumkulu Firaki Anma Törenleri’nin Türmensahra’da ne kadar önemli olduğunu da gözlemlemiş oldum. Törenlerde Türkmen şiirine, şarkısına doydum. Çalışma alanım Kazak edebiyatı olduğu için bu etkinliğe katılmak benim için büyük bir kazanımdı. Üstelik Meşhed şehrinde Meşhedî de olmak bana nasip oldu. Merhum Yakup Hoca’m seyahatim sonrasında bana uzunca bir süre “Meşhedî Hanım” diye hitap ederek şaka da yapmıştı. Ayrıca İran’ı görmek, İran gibi farklı bir coğrafyada kadın olarak uzun bir otobüs yolculuğu yapmak da oldukça maceralı idi. Hâlâ bu yolculuğu ve orada bir kadın olarak yaşadıklarımı elbette o zaman çok tedirgin olup endişelensem de hoş bir hatıra olarak hatırlarım.
İnci elbette değerlidir ama önce onu bulmak ve gün yüzüne çıkarmak gereklidir. Ben hep Yakup Hoca ile ilişkimizi bir inci hikâyesine benzetirim. Ben keşfedilmeyi bekleyen bir inciydim ama bunun farkında olan yoktu. Yakup Hoca o inciyi keşfetti ve birlikte pek çok güzel işe imza attık. Yakup Hoca ile çalışmaya başlamamla birlikte alanımda çok daha başarılı oldum. Çünkü Kazak edebiyatı ile ilgili faaliyetlerde hatta diğer pek çok lehçe edebiyatı ile ilgili faaliyetlerde aranan bir akademisyen haline geldim. Onun sayesinde gerek yurt dışında gerek yurt içinde yapılan Türk Dünyası edebiyatı toplantılarıyla birlikte daha çok tanınan, pek çok uluslararası etkinlikte özel davetli olarak yer alan, Kazak edebiyatı konusunda alanında uzman biri oldum. Kazak edebiyatının yaşayan pek çok kıymetli şairi ve yazarı ile AYB’nin paydaşlığında yapılan etkinliklerde tanıştım, dostluk kurdum, edebî yaratıcılıklarına dair çok şey öğrendim, ilimlerinden faydalandım. Benim Kazak edebiyatı konusundaki fikirlerimin derinleşmesinde AYB paydaşlığında yapılan etkinliklerde Kazak edebiyat adamları ile kurduğum dostluklar büyük katkı sağladı. Yakup Hoca’nın önderlik ettiği farklı etkinliklerde Kazak edebiyatının en güçlü şair ve yazarları ile çok yakın ve özel ilişkiler geliştirdim. Bu gerçekten benim kariyerimde bana farklılık kazandırdı.
Merhum Yakup Ömeroğlu Hoca’m ile Kazakistan’da pek çok etkinliğe birlikte katıldık. Bunların en güzellerinden biri Süyinbay Aronulı Anma Etkinlikleri idi. Hatta Prof. Dr. Nergis Biray ve o zamanki TÜRKSOY Kazakistan temsilcisi Malik Otarbayev de bu Kazakistan seyahatimizde bizimle birlikteydi. Hem yolculuğumuz hem de etkinlikler oldukça keyifli geçmişti. Gerçekten bu etkinlik, bizim için birkaç gün süren konferanslar, paneller, konserler, kiyizüylerdeki kurulan dastarhanlar ve birbirinden lezzetli Kazak millî yemekleri ile inanılmaz bir Kazak etkinliği olmuştu. Bunun dışında Kazakistan’da onlarca etkinliğe daha birlikte gittik birlikte yer aldık. Birçok anımız oldu.
Yakup Ömeroğlu Hoca benim akademik tarafımı popülerleştiren kişidir demek doğru olur. Akademik bilgiler belirli bir kesime hitap eder, geniş kitlelere ulaşmaz. Ancak akademik bilgileri popülerleştirerek halka mal edebilmek esas iştir. Yakup Ömeroğlu Hoca TRT’de yaptığı radyo ve TV programları ile Türklük bilimini, Türk Dünyası edebiyatını ve özelde benim alanım olan Kazak edebiyatını popülerleştirdi. Onun konuğu olduğum radyo ve TV programlarının ardından her zaman onlarca mail almışımdır, sosyal medya hesaplarımdan çok farklı kesimlerden kişiler bana ulaşarak konuştuğumuz konular hakkında sorular sormuş, bilgi almak istemiştir. Yakup Hoca’mın yaptığı bu programlarda konuk olmam sayesinde Kazak edebiyatı alanında tanınırlığım artmış ve bu programlar bana yeni işlerin kapılarını aralamıştır, yeni alanlar açmıştır. Zaman zaman Yakup Mirza’nın elbette yoğun programı içinde radyo programlarına yetişemediği de oluyordu. Bu zamanlarda hem onun yerine geçip radyoda pek çok programı onun yerine yaptım. Böylece hem onun yükünü biraz olsun hafiflettiğim için mutlu olurdum hem de radyo programı benim için de keyifli bir etkinlik olurdu.
Avrasya Yazarlar Birliği’ne bağlı olarak faaliyet gösteren uluslararası bir yayınevi olan Bengü Yayınları benim ve benim gibi Türk Dünyası Edebiyatı çalışan pek çok akademisyen için büyük bir fırsat oldu. Türk Dünyası edebiyatı hakkında pek çok teorik kitap ile birlikte şiir, hikâye ve roman gibi Türk Dünyası edebiyatının başarılı edebî eserleri Bengü kitabevinden yayımlanarak Türkiye Türkü okuyucu ile buluştu. Bu, Yakup Ömeroğlu Hoca sayesinde gerçekleşen muazzam bir hizmetti. Bengü’den benim de Kazak edebiyatı hakkında üç telif kitabım ve Kazak edebiyatından yaptığım 4 tercüme kitabım yayımlandı. Bu kitaplarımı hazırlayıp yayımlamak istediğimde Bengü dışında hiçbir yayınevinin kapısını aşındırmam gerekmedi. Tek sözümle merhum Yakup Ömeroğlu Hoca’m kitaplarımı kısa süre içinde yayımladı.
Elbette onunla tanıştığımdan bugüne kadar geçen dokuz yıllık süre içinde Yakup Hoca ile aynı doğrultuda düşünmediğim, farklı görüşlerde olduğum pek çok zaman da oldu. Ama bunlar hiçbir zaman onunla aramızda soruna dönüşmedi, kırgınlıklara yol açmadı. Yakup Ömeroğlu Hoca ile vefatına kadar küçük kız kardeşin ağabeyiyle olan ilişkisi şeklinde bir ilişkimiz vardı. Doçentliğimde, profesörlüğümde hep yanımda idi, birlikte kutladık bu güzel haberlerimi, düğünümde nikahımın şahidi oldu, anne olduktan sonra ise oğlumun Yakup dedesiydi. Bozkurt Alp, Yakup dedesi ile birlikte olan TV programlarını ilgiyle seyreder, TV ekranına koşarak “Bak bak işte annem ile Yakup dedem” diye sevinç çığlıkları atardı. Yakup Hoca benim için ailemden biriydi. Zaten biz gerçekten de AYB ailesi idik.
Onun bu kadar erken gidişine herkes gibi ben de hâlâ inanamıyorum. O benim için yıkılmaz bir dağ gibiydi. Sanki sık sık yaptığı bir yurt dışı seyahatindeymiş ve çıkıp gelecekmiş gibi hissediyorum. Telefonum çalacak ve karşı taraftan Yakup Mirza “Aloo! Hanımefendi uygun iseniz cumartesi saat ikide yönetim kurulu toplantısına bekliyoruz.” diyecekmiş gibi.
Son olarak vefatından sonra rüyamda gördüm ve uzun uzun konuştuk Yakup Mirza ile. Her zaman olduğu gibi şıktı ama bu defa farklı bir giyim tarzı vardı. Üzerinde bol kesim krem renkli bir gömlek, yine bol kesim koyu renkli bir yelek, krem renkli bol kesim bir pantolon. Başına ise bir Özbek doppisi takmıştı. Mutluydu, keyifliydi, yüzü her zaman olduğu gibi gülüyordu. Bulunduğu yerden çok memnun görünüyordu. Umuyorum ki rüyamda gördüğüm gibi ebedî alemde huzur içindedir. Gerçek âlemde ruhu şaddır ve mekânı cennettir inşallah.
Bundan sonraki süreçte de hep hayır dua ile anacağım.