HaftanınÇok Okunanları
Emrah Yılmaz 1
FEYZA TUĞÇE FIRAT 2
KEMAL BOZOK 3
ZEHRA TAŞDEMİR 4
HİDAYET ORUÇOV 5
NIKA ZHOLDOSHEVA 6
Ayşe Solmaz 7
Sevdiklerimizi kaybetmek zaten çok ağırken, onların ardından bir şeyler yazmaya çalışmak tarifi olmayan, buruk bir duygu. Çünkü söylenecek her şey eksik ve kırık dökük. “Büyük acılar dilsizdir.” derler ya. Öyle bir şey işte!..
Beklemiyorduk ama takdir-i ilâhînin buyurduğu gibi oldu: Yakup Ömeroğlu Hoca’yı ebedî âleme yolcu ettik. Bu dünyada onunla bir daha konuşma, bir dilim ekmeği bölüşme, aynı dertlerle dertlenme ve birlikte yol yürüme ihtimalini de… Ama onunla bu dünyada paylaştığımız hatıraları ve yarına dair köklü ve ortak bir mefkûreyi hiç kaybetmeyeceğiz.
Sevdiğimiz birinin kaybetmenin acısını bir nebze olsun hafifleten şeylerden biri de onun hatırasının ve hayallerinin hep bizimle birlikte yaşayacak olması. Yakup Ömeroğlu’nu hep bir idealin peşinden koşarken gördük. Kendisi, içinde yaşadığımız maddi âlemden ayrılmış olsa bile arkasında bıraktığı engin bir miras hâlâ yaşamaya devam ediyor, edecek de. Çünkü kendisini ve ömrünü adadığı Türk dünyası ve Türkçenin iklimini hissetme sevdası onunla birlikte yürüyenlerin de ortak hedefi olarak yaşamaya devam ediyor.
Yakup Hoca, “Önce yoldaş, sonra yol.” düsturunun canlı bir örneği idi. Onunla yol yürüyenler; insanları değil, meseleleri konuşmanın manidar olduğunu bilen insanlardı. Onun dost meclisinde bir şey konuşuluyorsa bu muhakkak Türklüğün ve bu ülkenin dertlerine dairdi. Ondan geriye hiç bitmeyecek bir miras olarak “kalemlerin kardeşliği”, Türk kültürünün “bengü mirası” ve Türkçenin konuşulduğu bütün coğrafyalara yayılan bir “Türkçe yazma arzusu” kaldı ve bu mirası yaşatacak yol arkadaşları…
Avrasya Yazarlar Birliği’ni bütün Türk ve akraba topluluklarını kuşatacak sivil ve kültürel bir girişim olarak inşa etmişti Yakup Hoca. Türkçenin, Türk kimliğinin ve ona dost olan bütün unsurları asla ayrıştırmadan yürüdü bu yolda. Kimseyi kimseye üstün kılmayan samimi bir niyetle yürüdü durdu bu uğurda. Gittiği her yerde evler değil, gönüller inşa etmeye gayret etti. Birliğin kapısından giren herkesi içten bir gülümseme ile karşıladı. Onun inşa ettiği bu samimi ve ilkeli duruş gelecekte pek çok insana örnek olacak. Buna bütün kalbimizle inanıyor ve öyle olacağını da biliyoruz.
Yakup Ömeroğlu… Onu tanıyanların diğer hitaplarıyla: Yakup Hoca, Yakup Ağabey, Yakup Başkan… Ona yönelik bütün hitaplarda kendisinin insanlara gösterdiği derin saygı, sevgi ve zarafet var. Onun tebessümüne muhatap olmayan insan mı var?.. Her şeyin yeri az çok dolacak ama onun nezaketinin ve samimiyetinin yeri asla…
Türk edebiyatının önemli şairlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar “Selâm Olsun” şiirini şöyle bitiriyordu: “Uzak, çok uzağız şimdi ışıktan / Çocuk sesinden, gül ve sarmaşıktan / Dönmeyen gemiler olduk açıktan / Adımızı soran, arayan var mı?”. Yakup Ömeroğlu’nun arkasında bıraktığı kültür mirası, idealleri, insanlığı ve zarif kişiliği ile hep bizimle olacak. Onun adı da hep müstesna bir özlemle anılacak. Bu dünyaya ait sözler onun kaybının acısını da yaptıklarının değerini de ifade etmekten uzak ne yazık ki... Acısı bu kadar tazeyken söyleyebileceğim çok söz de yok aslında...
Yakup Ömeroğlu Hoca’mıza Yüce Mevla’dan rahmet, bütün sevenlerine baş sağlığı diliyorum.