Yaratıcı Yazarlık Ne Ola Ki...


 01 Kasım 2023


Yazı, insanlık tarihinin en ışıklı, en mucize buluşudur. Bu sebeptendir ki yazıdan öncesi karanlık, sonrası aydınlıktır. Yazmak, uyanık kalmak; aydınlıklara, güzelliklere talip olmak demektir. Yazar, aklında ve gönlünde topladığı aydınlık birikimi kalemiyle ölümsüzleştirmeye çalışan insandır. Biz, Avrasya Yazarlar Birliği olarak 2008’den beri Türkiye’de, 2019’dan beri Balkanlar’da, daha sonra da Batı Avrupa’da aklı, gönlü, kalemi aydınlık insanlar yetiştirmeye çalıştık. Bunu başarabildik mi? Evet, başardık!   

             Yetiştirdiğimiz genç yazarlar, Türkiye’de, K. Makedonya’da, Kosova’da, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde Türkçe yayınlanan kültür, sanat, edebiyat dergi ve gazetelerinde yazıyorlar. Daha da önemlisi peş peşe kitaplar çıkarıyorlar, imza günleri ve söyleşiler düzenliyorlar. Aralarında yazıp yayınladıklarından dolayı ödül verilenler var. Bütün bu gelişmeler atölye hocaları olarak bizleri fazlasıyla sevindiriyor, çalışma azmimizi artırıyor. Türkçemizin ses bayrağı Balkan ve Avrupa ufuklarında dalgalanmaya devam ediyor. 

             Biz bu başarıya Balkanlar’da TİKA’nın destekleri, Matüsitep ve Balkan Yazarlar Birliği’nin iş birliği ve gerçek anlamda yazarlık atölyesi çalışmalarıyla ulaştık. ‘Gerçek anlamda yazarlık atölyesi’ni, yani bizim başarı sırlarımızı söylemeden önce şunları söylemeliyim: Öncelikle bilinmeli ki; kişide yazma yeteneği yoksa ona kimse hiçbir şekilde yazarlık öğretemez. Çünkü edebiyat eseri üretmek, mektup yazmak gibi, dilekçe yazmak gibi bir şey değildir.  

             Kişi yetenekli olsa da atölye hocaları yazma yeteneğinden yoksunsa, hoca kendisi eser meydana getirmenin çilesini yaşamıyorsa, sadece nazari bilgiler vermekle yazar adayının gelişimine çok fazla katkıda bulunamaz. Yazarlık çilesini bütün boyutlarıyla yaşayan, boy boy eserler vermiş bir yazar da eğer eğitimden, hocalıktan anlamıyorsa yazar adayına yine pek fazla bir şey kazandıramaz. Yazar yetiştirmek için iyi eleştirmen olmak da yetmez.

             Bu gerçekler doğrultusunda baktığımız zaman “Yaratıcı Yazarlık / Okulu / Atölyesi / Kursu” gibi çekici isimler konularak yapılan, çoğu ticarî faaliyetlerde gerçek atölye çalışmalarının yapılamadığını görüyoruz. Adaylara uzun uzun seminerler veriliyor; bilgi, tecrübe, anılar, nakiller yükleniyor; usta yazarların geçmişte kaleme aldıkları metinler üzerinde gezintiler yaptırılıyor, sonra da “Hadi yazın!” deniliyor. Böyle çalışmalara nasıl “yaratıcı yazarlık” diyorlar, anlamak mümkün değil. Bu çalışmalar, bilgi tazelemekten, eksikleri gidermekten, güzel metinleri tanıyıp değerlendirmekten öteye geçemiyor. Yazarlığa karşı ilgiyi, isteği, hevesi artırmaktan başka işe yaramıyor. Kuşkusuz bu yapılanlar da yararlıdır, fakat yazar yetiştirmek için yeterli değildir.  

             O halde çalışmalar nasıl olmalı? 

             Biz, Avrasya Yazarlar Birliği olarak yazarlık atölyelerimizde kimlerle nasıl çalıştık, nasıl çalışıyoruz? Her dönem yazar adaylarımızı kitapla buluşturmamızın arkasında hangi çalışmalar var? Kısaca başarımızın sırrı ya da sırları nelerdir?

             Ben bunları şöyle sıraladım:  

             Bir: Atölye hocalarımız hem eğitimci hem edebî eserler veren kişilerdi. 2008 yılında yazarlık atölyelerimizi açtığımızda şiir atölyesinin hocası edebiyat öğretmeni, şair Ali Akbaş, deneme atölyesi hocası üniversitede öğretim görevlisi, deneme yazarı Hüseyin Özbay, hikâye atölyesi hocası edebiyat öğretmeni, hikâyeci Osman Çeviksoy’du, yani bendim. Üçümüz de eğitimciydik, öğretmenlik deneyimlerimiz vardı ve yazıyorduk. Üçümüz de atölye çalışmalarımızı dilimize, kültürümüze, milletimize hizmet olarak görüyorduk. Üçümüz de yaptığımız yorucu çalışmaları geleceğe yatırım olarak görüyorduk. Çok şükür, aradan geçen zaman yanılmadığımızı gösterdi.

             Zaman içinde atölye hocalarımız değişti, hocalarımızın “eğitimci ve yazar” olma özellikleri değişmedi. Balkan Yazarlık Atölyesinin hocası Ataman Kalebozan, eğitimcidir, fiilen bir devlet okulunda öğretmenlik yapmaktadır hem şairdir hem hikâyecidir. Türkiye Yazarlık Atölyesinin hocası Nurhan Buhan da aynı özelliklere sahiptir. Hem deneyimli bir öğretmen hem deneme ve hikâye yazarıdır. Her ikisi de yazarlığın çilesini yaşayan, eser vermeye devam eden, işinin ehli kişilerdir.   

             İki: Biz seminer değil, bilgilendirme değil, gerçek atölye çalışmaları yaptık. Önce zor olmayan yazılı çalışmalarla katılımcılarımızı tanıdık. Yazılı ifade güçlerini ölçmeye çalıştık. Sonra eksik nazari bilgilerimizi tamamlayıp yazma çalışmalarına giriştik. Bir program çerçevesinde konu ve tema vererek zorunlu tutmadan her hafta bir metin oluşturmalarını hedefledik. Yazılan her metni, önce biz hocalar olarak evlerimizde, tıpkı yazılı kâğıdı okur gibi titizlikle inceledik. Sonra aynı metni atölye ortamında ortak değerlendirmeye açtık. Hocaların hakemliğinde hatalar, eksikler, fazlalıklar ortaya konuldu. Metin, eleştiriler doğrultusunda düzeltilmek üzere yazarına iade edildi.  

             Üç: Düzeltilen metinler hoca tarafından tekrar kontrol edilerek gerekiyorsa üzerindeki yeni işaretleme ve notlarla tekrar düzeltmeye gönderildi. Metin olgunlaştıktan sonra diğer katılımcıların olgunlaşmış metinleriyle birlikte herkese açık “Mürekkebi Kurumadan” toplantılarında yazarı tarafından seslendirildi. Önceleri yüz yüze yapılan bu okumalar. Son yıllarda internet üzerinden görüntülü ve uluslararası olarak yapıldı. Orada alınan alkışların yazar adayı üzerinde olumlu etkiler bıraktığına hep tanık olduk. Bu uygulamamız yeni dönemlerde de aynen devam edecektir.  

             Dört: Halka açık toplantılarda okunan metinleri, Türk dünyasının her yerinden takip edilen Kardeş Kalemler dergimizde yayınladık. Böylece katılımcılarımız edebiyat dünyamıza ilk adımlarını atmış oldular. Eserlerinin seçkin bir dergide yayınlanması katılımcılarımızın yazarlık konusundaki kararlılığını artırdı. 

             Beş: Dergide yayınlanan metinlerle hocaların onayından geçmiş diğer metinler dönem sonlarında Bengü Yayınları tarafından çıkarılan ortak kitaplarımızda yer aldı. Daha doğru bir ifadeyle ortak kitaplarımız bu metinlerden oluştu. Yazar olma yolunda ilerleyen katılımcılarımız böylece edebiyat dünyamıza takdim edilmiş oldu. 

             Altı: İki dönem boyunca düzeltmelerini yaparak olgunlaştırdığı, hocalarının onayından geçmiş ürünleri kitaplık hacme ulaşan katılımcıların ilk kitapları, yine Avrasya Yazarlar Birliğinin yayın kuruluşu Bengü Yayınları tarafından çıkarıldı. Böylece katılımcımız, edebiyat dünyamıza bir yazar olarak, öz geçmişiyle, müstakil kitabıyla takdim edilmiş oldu.  

             2008’den beri Türkiye’de, Balkanlar’da Batı Avrupa’da ortak ve müstakil kitaplarla edebiyat dünyamıza takdim ettiğimiz onlarca yazar olmuştur. Bunlar arasında ikinci, üçüncü, beşinci kitaplarını yazıp yayınlayanlar vardır. Yolu, yazarlık atölyelerimizden geçen her yazarın gün yüzü gören her kitabı, bizi inanılmaz derecede sevindirmektedir. Yollarının açık, kalemlerinin işlek olmasını diliyoruz. Onlardan her yıl olmasa bile uzun olmayan aralıklarla mutlaka kitaplar beklediğimizi bildiriyor, beklentimizi boşa çıkarmayacaklarına inanıyoruz.  

             Balkanlar Yazarlık Atölyesi çalışmalarımızda bize 2019’dan beri destek olan TİKA Başkanı Serkan Kayalar’a ve Yardımcısı Mahmut Çevik’e, 

             Bizimle iş birliği yapan Balkan Yazarlar Birliği Başkanı Mürteza Sulooca’ya, Matüsitep Genel Başkanı Tahsin İbrahim’e, 

             Türk dünyasına hizmet yolunda yorulmak bilmeden çalışan Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Yakup Ömeroğlu’na atölye hocaları ve şahsım adına teşekkürlerimi sunuyorum.

                                                                                                   

 

 

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 203. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 203. Sayı