“Yorgunluğun Şairi” Omor Sultanov (Ömer Sultan)


 01 Mart 2015

İnsan, zaman zaman hayatında dönüm noktası olacak bazı olaylar yaşar. Yakın zamanda böyle bir olayı ben de yaşadım. Avrasya Yazarlar Birliği’nin (AYB) 2013 yılının Aralık ayında, Ankara’da düzenlemiş olduğu Türk Dünyası Hikâye Yarışması ödül töreni ve Türk dünyası edebiyatı ile ilgili yapılacak bir dizi etkinlik kapsamında, Kırgızstan heyetine mihmandarlık ve tercümanlık yapmam için beni de davet etmişlerdi. Kırgız edebiyatıyla yakından ilgilenen biri olarak, böyle bir davete, hayır diyemeyeceğim için hazırlanarak yola çıktım ve Ankara’ya vardım. Kırgızstan’dan gelen heyet, benden önce otele yerleşmişti. 

Heyette yer alanlardan Aydarbek Sarmanbet ağabeyle 1994’lerden beri tanışıklığımız vardı. Gazeteci-yazar olarak AYB’nin çalışmalarıyla ilgili Kırgızstan’da aktif görev alan ve çalışmaları Kardeş Kalemlerde yayınlanan biriydi. Bengü Yayınlarından bir kitabı da çıkmıştı. O yılki hikâye yarışmasında ikincilik kazandığı için, ödül törenine o da davet edilmişti. Uzun yıllardan beri görüşemediğimiz için kucaklaşıp hasret giderdik. Hal-hatır sorma faslından sonra, beni heyetteki diğer edebiyatçı ile “İşte, size çoktan beri sözünü ettiğim, Kırgız Türkü İbrahim! Bizim, Türkiye’deki temsilcimiz.” diyerek tanıştırdı. Övgü  dolu sözlerden mahcup olmuştum ama diğer yandan daha önce ismini duyduğum ancak henüz tanışamadığım ünlü bir şairle tanışmış olmanın sevincini de yaşamıyor değildim. Uzun yoldan gelmelerine rağmen 80 yaşına merdiven dayamış o edebiyat adamı, bugün bizim yazımızın konusu olan Kırgızların ünlü Halk Şairi Omor Sultanov’dan başkası değildi. Benim hayatımdaki dönüm noktalarından biri işte bu tanışmaydı. 

O gün, ilk defa görüşüyor olmamıza rağmen, sanki uzun yıllardan beri tanışıyormuşçasına ya da ağabey-kardeşmişçesine birbirimize yakınlaşmıştık. Ben çoktan beri, o yaşlarda bir edebiyat adamıyla sohbet etmediğim için, gecenin bir vaktine kadar, uzun yoldan gelen Omor Sultanov’u sorularımla iyice yormuştum.Sohbet sırasında, Kırgız edebiyatının günümüzde önemli temsilcilerinden ve aksakallarından birisi olması hasebiyle, sorduğum her soruya tatmin edici cevaplar almanın zevkini tatmıştım. Düşünün bir kere, Cengiz Aytmatov, Aalı Tokombayev, Alıkul Osmonov, Hüseyin Karasayev gibi her biri Kırgız edebiyatının birer çınarı olan edebiyat insanlarıyla ilgili, birinci ağızdan bilgi verecek biri duruyordu karşımda! Omor Sultanov’a, kendi başından geçen olayların yanı sıra, yukarıda Omor Sultanov ve İbrahim Türkhan Isık Göl Irbık Vadisinde    adı geçen edebiyatçılarla ilgili doyurucu şeyler de anlattırmış, aklıma takılan ama soracak kimse bulamadığım birçok sorunun cevabını alma şansı yakalamıştım. Sohbetin bitmesini istememiştik ama ertesi gün yapılacak bir sürü iş vardı programda. Gözlerimden uyku aka aka odama giderken, bir kısmının “off the record” kalmasını istediği sohbetimizi kayda alamayışıma hayıflanmadı değilim. 

İşin gerçeği, ben daha önce Omor Sultanov’un şiirini tercüme etmiş olmama rağmen, hayatı hakkında çok fazla malumat sahibi değildim. Daha fazla sayıda şair ve yazarın çalışmalarını tercüme edeyim de, Türkiyeli okurlar haberdar olsun düşüncem olduğu için çok fazla dikkatimi de çekmemişti. İşte o gün onunla yüz yüze tanışmış, dertleşmiş ve gelecekle ilgili düşüncelerimizi paylaşma fırsatı yakalamıştık. Onca yaşına rağmen gayretiyle herkesi şaşırtıyordu. Diğer ülkelerden gelen edebiyatçılarla tanışıp, kaynaşacak kadar arkadaş canlısı olduğunu fark ettim. Hatta bunun da ötesinde, zaten birçok ülkenin edebiyatçılarıyla öteden beri tanışıklığı olan, eserleri birçok dile çevrilen bir edebiyatçı vardı karşımda. O iki günlük program bitip de ayrılırken, bana “Can Bereli Süyüügö” (Can Verelim Sevgiye) adındaki şiir kitabını hediye etti. Geçmiş yıllarda Cengiz Aytmatov, Hüse  yin Karasayev, Süyörkul Turgunbayev, Murza Gaparov, Amantur Akmataliyev, Ramis Rıskulov, Abdıcapar Egemberdiyev gibi Kırgızların birçok ünlü edebiyatçısıyla bir arada bulunmuş, sohbet etmiş ve ellerinden kitaplarını aldıklarım olmuştu ama Omor Sultanov onlardan farklı bir görüntü sergiliyordu. Kendimi ne kadar mutlu saysam, yine de az gelirdi… 

Bana hediye etmiş olduğu “Can Bereli Süyüügö” (Can Verelim Sevgiye) adlı kitabını okumaya başladım. Kitabın ilerleyen sayfalarında, “Çarçoonun Cüzünçü Irı” (Yorgunluğun Yüzüncü Şiiri) bölümü vardı ve adı üstünde o bölümde ‘yorgunluk’ üst başlıklı ama ayrı isimlerle kaleme aldığı şiirler yer alıyordu. Kitabı okurken aklımdan şöyle geçirmiştim: Eğer ilerde Omor Sultanov’la ilgili bir makale yazacak olursam, başlığını Yorgunluğun Şairi koyacağım.. İşte, o gün beklediğim fırsat, şu an; onun, Türk Dünyası 2015 Yılın Edebiyat Adamı seçilmesi münasebetiyle elime geçmiş bulunmakta ve yazıma hayalini kurduğum o başlığı koydum! Omor Sultanov’un yaşı seksene çıkmış bir edebiyatçı olmasına rağmen, aslında yorulmak bilmeyen bir edebiyatçı, bir halk insanı olduğunu öğrendiğimi de belirtmeliyim... 

O günden sonra, Omor Sultanov Ağabeyle irtibatımız devam etti. Kırgızstan’da Ala Too adlı   edebiyat dergisinin genel yayın yönetmenliğini ve kendi adıyla kurmuş olduğu Uluslararası Şiir Akademisinin (UŞA) başkanlığını yaptığı için, Türkçeye çevirmek istediğim Kırgız edebiyatçıların eserlerinin temini konusunda destek oldu, zaman zaman yol gösterdi. Bir süre sonra‘Kırgız edebiyatına katkılarından dolayı’ diyerek, bana Uluslar arası Şiir Akademisinin ‘Akademisyen’ unvanını verdiler. Bu unvan, benim açımdan, o güne kadar yaptığım çalışmalara teşekkür babından olsa da aslında gelecek için omzuma büyük bir görev yüklemiş oluyordu. Omor Sultanov, gerek çeviri çalışmalarımı, gerekse Kırgızca yazdığım şiirlerimi bir aksakal şair olarak el üstünde tutarak, bu tip çalışma yapanlara kol kanat gerilmesi gerektiğini de göstermiş oluyordu. 

2013 ve 2014 yıllarında, iki defa daha Eskişehir’de Türk Dünyası Yazarlar Toplantısı münasebetiyle bir araya geldik. Her ikisinde de, onun edebî kişiliğinin yanı sıra, hayat tecrübesinden de kendime örnekler almaya gayret ettim. Her gelişinde yanı sıra başka edebiyatçıları da getirdiği için onlarla tanışma fırsatımız da oldu; yeni edebiyatçı ağabeyler, dostlar kazandım. Omor Sultanov, Kırgızstan’ın başından geçirmekte olduğu zor şartlardan dolayı, bir bakıma duraklama dönemini yaşamakta olan Kırgız edebiyatının biraz nefes almasını sağlayacak çalışmalar yapıyor, Türk dünyasından gelen edebiyatçılarla bağlantı kurmaya gayret ediyordu. Toplantılar sırasında sunduğu teklifler, AYB’nin sonuç bildirilerinde yer alacak kadar değerli tekliflerdi. Kim bilir, ilerleyen yıllarda o tekliflerden bir kaçı hayata geçirilirse, kazananın Türk Dünyası Edebiyatı olacağı, su götürmez bir gerçektir. 

2014 Temmuz ayında, uzun bir süre sonra Kırgızstan’a gidince, ilk yaptığım şeylerden biri de Omor Sultanov vasıtasıyla Türkiye’ye gelince tanışmış olduğum ya da gıyaben tanıştığımız edebiyatçıları ziyaret etmek oldu. Kendisiyle memleketi (benim de memleketim olarak gördüğüm) Isık göl’de buluştuk. Isık göl’ün başkenti Karakol’a yakın Irbık (Dıyşın) köyünün yukarısında yer alan Irbık Vadisinde edebiyat adamlarıyla, doğanın kucağında, Kırgız sofrasında, yine başköşede o olmak üzere, derin sohbetlere daldık. Diğer bir ifadeyle, o anlatıyor bizler ise dinliyorduk. Gerek   başından geçen ilginç olaylardan, gerek Kırgız edebiyatının dünü-bugünü-yarını hakkındaki meselelerden, gerekse kendi şiirlerinin hikâyelerinden oluşan geniş bir yelpazede, bize tadı damağımızda kalan şeyler anlattı. Onun, o dere kenarında yaptığı sohbette şunu anladım ki, Omor Sultanov Kırgızstan’ın Isık göl’ünün ücra bir köyündeki insanlardan, dünyanın her hangi bir ülkesinde yaşayan insanlara gönderebilecek mesajlar bulmayı başarmış bir edebiyatçıydı. O, Kırgız şiirinin Cengiz Aytmatov’u olarak, Türkiye’de de çok tanınan bir şair konumuna yükselmeyi çoktan hak etmişti. Bundan sonraki yıllarda, onunla ilgili sadece Kardeş Kalemlerde değil, diğer edebiyat dergilerimizde de onun şiirlerinin yayınlanacağına, kitaplarının basılarak büyük ses getireceğine inanıyorum. 

Gönül isterdi ki, onun birkaç şiirinin tahlilini yaparak, okurlara elden geldiğince tanıtalım ama o işi, dergimizin sayfalarında yer alan Kırgız edebiyatçılara havale etmenin, şiirlerinden bir seçkiyi doğrudan okurların dikkatine sunmanın daha uygun olacağını düşündük. Kendisiyle ilgili bilgileri tekrar etmek yerine, okuru meşgul etmemek için, hayat hikâyesini, günümüze kadar yapmış olduğu faaliyetleri, eserlerinin listesini; şiire, edebiyata, Kırgız-Türk ilişkilerine bakış açısını kendisiyle yapmış olduğumuz röportajın satır aralarına sakladık. Dosyaya renk katacağına inandığımız fotoğraflar da ekleyerek, onun 80. doğum yıl dönümü ve Türk Dünyası Yılın Edebiyat Adamı seçilmiş olmasından dolayı hazırlamış olduğumuz özel sayıyı sizlerin dikkatinize sunuyoruz. Dosyada olması muhtemel ve tarafımıza ait eksikliklere hoş görüyle yaklaşılacağını umuyoruz. Fırsattan istifade, Bengü Yayınları tarafından Omor Sultanov’un şiir kitabının çıkacağı müjdesini de vermek istiyoruz. 

Son söz yerine, şunu belirtmek istiyorum. Benim iki tane patronum var: Birincisi, AYB üyeliğimden dolayı AYB genel başkanı Yakup Ömeroğlu. Ona, uzun yıllardan beri Türk Dünyası Edebiyatına yaptığı katkılardan dolayı teşekkür ediyorum. İkinci patronumsa UŞA üyeliğimden dolayı Yorgunluğun Şairi Omor Sultanov! Ona da 80. yaş günü dolayısıyla uzun ömür diliyor ve bundan sonra da Kırgız ve Türk dünyası edebiyatına hizmet etmesini temenni ediyorum…

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 99. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 99. Sayı