HaftanınÇok Okunanları
Emrah Yılmaz 1
FEYZA TUĞÇE FIRAT 2
KEMAL BOZOK 3
ZEHRA TAŞDEMİR 4
HİDAYET ORUÇOV 5
NIKA ZHOLDOSHEVA 6
Ayşe Solmaz 7
“Zamanı Tanrı yaşar kişioğlu ölümlüdür.” yazıyor, Kültigin Abidesi’nde. Zamansız gitti, serzenişlerimiz var. Gök ekini biçmiş gibi içimiz yandı. Bizim bakışımızla zamansız gitti ancak ölümü de bir ders niteliğindeydi. Zamanı nasıl yaşadığımız konusunda kendimizi sorgulamamızı sağladı. Durmadan, dinlenmeden, bizlerin takip edemediği bir hızda çalıştı. Meğer telaşı erken bitecek ömrüne daha çok şey sığdırabilmek içinmiş.
Yakup Ömeroğlu’nun Avrasya Yazarlar Birliği bünyesinde yaptığı büyük işler ortada. Türk dünyası edebiyatına hizmet için iki yüz on ikinci sayısına ulaşan Kardeş Kalemler dergisi, Bengü’den yayımlanmış beş yüzden fazla eser, Kaşgarlı Mahmut Hikâye Yarışması herkesçe malum arşivlenen çalışmaları. Kardeş Kalemler dergisinin Nisan 2024 sayısı, “Avrasya Yazarlar Birliği Yazarlık Atölyelerinin 15. Yılı Özel Sayısı” olarak hazırlandığında “Geleceğe yazarlık atölyemizde neler yaptığımızın kaydını bıraktık.” diyerek büyük bir sevinç yaşamıştı.
2023 yılı Eylül ayında “Balkanlar Yazarlık Atölye Buluşmaları” kapsamında atölye hocaları olarak kendisiyle birlikte Kuzey Makedonya ve Kosova'ya gittiğimiz zaman Prizren'de Balkanların değerli yazarlarıyla buluşmamızdaki sohbette, Cengiz Dağcı'nın cenazesini Kırım’a nasıl götürdüklerini anlatmıştı. Bunlar çok önemli anılar yazılmalı, dediğimde anılarını yazmaya zaman bulamadığını söylemişti. Onunla yolu kesişen herkesin kendisiyle kişisel anıları elbette çoktur ancak Cengiz Dağcı'nın Kırım topraklarına kavuşturulması gibi çok bilinmeyen çalışmalarına şahit olan insanların böyle anılarını yazması, onun kişiliğini ve çok bilinmeyen hizmetlerini de belgeleyecektir.
Ben kendisiyle tanıştığım yıllardaki birkaç hatırayla onun henüz üniversiteliyken nasıl bir genç olduğunu anlatmak isterim. Türk Ocakları 1986 yılında tekrar açılmıştı. O dönemde üniversiteli gençler olarak önce Sakarya Caddesi otuz numaradaki Ziraatçılar Birliğinde daha sonra Sümer Sokak’ta açılan Türk Ocakları Ankara Şubesi’nde yürütülen faaliyetlere katılıyorduk. Her çarşamba seminerlerini, cumartesi konferanslarını dinliyor; kendimizi geliştirmeye çabalıyorduk. Çarşamba konferanslarını çoğunlukla akademisyenler sunuyordu. Gençlere de fırsat tanımak için ilk kez Yakup abiye görev verilmişti. Çok başarılı bir konferansla Yunus Emre'yi bizlere anlattı. Yunus’un izinde başlayan bu yolculuğunu TRT Avaz için hazırladıkları Altın Silsile programıyla tamamlaması büyük bir tevafuktur düşüncesindeyim.
1987 yılı Türk Ocaklarının kuruluşunun yetmiş beşinci yılıydı ve birçok etkinlik yapılıyordu. Yakup ağabeyin de içinde olduğu Türk Ocaklı gençler olarak rahmetli Devlet Tiyatro Sanatçısı Ensar Kılıç’ın yazıp yönettiği Çanakkale Oratoryosu’nu hazırlamıştık. Hazırlık sürecinde hem dostluklarımız pekişmiş hem de yüreğimiz vatan sevgisiyle dolmuş taşmıştı. Çalışmamızı 18 Mart’ta gündüz Atatürk Lisesinde akşam Gençlik Parkı’nın içindeki tiyatroda sahnelemiş, bizi seyredenlere de duygulu anlar yaşatmıştık.
Aynı yıl Odalar Birliğinin Bakanlıklar’daki binasının girişinde Türk Ocaklarının “El Emeği Göz Nuru Sergisi” düzenlenmişti. Biz gençler gündüz sergide nöbet bekliyor, mesai bitip çalışanlar gittikten sonra muhabbet ediyorduk. Cavit Tebrizli İran’dan Türkiye’ye yeni gelmişti. O bize yanık sesiyle “Aman Ayrılık” şarkısını söylüyordu. Abdurrahman Kızılay’ın kasetinden Kerkük türküleri dinliyorduk. Sabir Karger’den dinlediğimiz “Güzel Türkistan”, adeta bizim marşımız olmuştu. Yüreğimiz Türkiye dışında yaşayan ve henüz bağımsızlığı olmayan Türklerle çarpıyordu. O yıl, Odalar Birliğinin konferans salonunda birçok anma toplantısı da düzenlenmişti. Özellikle Fethi Gemuhluoğlu için yapılan anma toplantısındaki konuşmalar bizi etkilemişti. Çok gençtik ve ölüm bize çok uzak görünüyordu. Sergiyi beklediğimiz bir akşam konferans salonuna girmiş, orada yıllar sonra Yakup abinin büyük adam olduğunu ve öldüğünü varsayıp kendisine anma toplantısı düzenlemiştik. O zamanlar anma toplantılarında bir dakikalık saygı duruşu yerine bir Fatiha süresince saygı duruşu yapılması geleneği başlamıştı. Anma toplantısında sunuculuk yapan arkadaşımız bizleri, Yakup Deliömeroğlu’nun anısına -çok sigara içtiği için- bir sigara içimi süresince saygı duruşuna davet etmişti. Konuşmacı arkadaşlar Yakup ağabeyin hayalledikleri başarılı çalışmalarını ve onunla yaşadıkları hatıralarını anlatmışlardı. O gün bu anma toplantısı bizim için bir oyun değildi, gelecekte büyük adam olma hayallerimizin tezahürüydü.
Rickover, “Küçük insanlar kişileri, normal insanlar olayları, büyük insanlar fikirleri tartışırlar.” diyor. O, büyük Türk dünyasının kültür birliğini fikreden büyük bir insandı. Yunus’un izinde başlamıştı bu dünya yolculuğuna orada da adını yaşattıklarıyla beraber “Bizim Yunus” karşılamıştır inşallah onu.