HaftanınÇok Okunanları
Gülzura Cumakunova 1
HİDAYET ORUÇOV 2
Osman Çeviksoy 3
HUDAYBERDİ HALLI 4
KEMAL BOZOK 5
İdris Özler 6
UFUK TUZMAN 7
YUSUF’UN GÜZELLİĞİ
Züleyha yatıyordu, inleyerek, yumuşacık yatağında
Önünde soyluların eşleri, Mısırlılar oturuyorlardı.
«Züleyha, söyle bize hangi hastalıktan muzdarip olduğunu?
Üzgün görünüyorsun, yanıyorsun sen, bir mum gibi eriyorsun».
«Çok acı çekiyorum, dostlar, hastalığım asi bir tutku,
Ah, düştü talihsiz kalbime yakıcı bir arzu »
«Zevk deryasına dalmışsın zenginlik içinde
Sen iç çekmeyi bilmez misin, heveslerin yerine gelmeyince!»
«Ah keşke sahip olsaydım, dostlar, istediğim herşeye!
Ah, ne yapabilirim ben, eğer iradem sınır tanımıyorsa!»
«Ama ne lüzum var imkansız olan hülyalara;
Akıl almaz arzulara, çılgınca akan gözyaşlarına!»
«Sizler için, ah dostlar, anlaşılmaz çektiğim işkence,
Ama güçlü özlemimin sebebini göstereceğim size.
Benim gibi şiddetli acı çekeceksiniz sizler de».
Züleyha bir bahaneyle, sessizce haber etti köleye.
Ve yeniden dönüp dostlarına:«Haydi yiyiniz meyveleri,
Ah keşke, kaybolsaydı dertler tatlı bir unutkanlıkta»
Henüz, turunçlara dokunurken altın bıçaklar
Girişin renkli perdelerine odaklanıp kaldı bakışlar.
Perdenin ağır kıvrımları aralandı çevik bir el ile
Girdi içeri yakışıklı Yusuf ve eğildi alçakgönüllülükle,
Yürüyordu, basarak çıplak ayaklarını kuvvetle
Yaklaştı misafirlere ve bakışlarını indirdi yere,
Alevlendi yanaklarında dolaşan sıcak kan
Güneş esmeriydi vücudu, endamı muhteşem.
O an, kadınlar çığlık attılar, gözlerini Yusuf'dan alamadan,
Farkında olmadan, bıçakla kendi ellerini doğradılar.
Meyveleri kana bulandı acıyı hiç hissetmedi misafirler
Züleyhamemnun- gülümsedi onlara gayr-ı ihtiyârî
«Sizler de onu görür görmez, heyecana kapıldınız,
Ne acılar çektiğimi, varın hesap edin, şimdi kendiniz!
O, benim kölem! Ama hergün ben yalvarıyorum, kölesi gibi,
Hiç bir şekilde ulaşamıyorum onun bir tek busesine»
" Ah dostum, biz anladık artık, çektiğin aşk acısını
Kendi gözlerimizle gördük, şiddetli arzunun sebebini!»
Su Akarken Testiden
Devrilmiş testiye bakarken
Dönmüştü çoktan, adn cennetlerinden,
Geçen sadece bir lahzaydı sahrada,
Ama asırlar yanarak akmıştı orada.
Yaşıyorlar bizden göçüp gidenler
Tel tel dökülmenin prangasını kırmış olanlar…
Ama biz, hızla kayıyoruz zaman düzleminde,
Terketmediğimiz zincirimizle.
Zamanın cazibesini
Sonlandıramıyoruz halen daha
Ruhumuz hapsolmuş karanlığa;
Şimdi, yavaş yavaş gücümüzü artırıyoruz.
Ne kadar zamandır karanlık Kazan
Oysa ilham cennetiydi evvelden;
Sarsmıştı Öklid’in teorisini
Bizim aydınlık dahimiz Lobaçevskiy
Aralandı yeniden sis perdesi
Einstein’ın kartal uçuşu kuramıyla,
Ama halen sımsıkı kapalı
Dört boyutlu uzay-zamanı
Geri dönüşü yok zamanın
Zayıf düşmüş bedenlere
Ayrıca, serbestlik verilmedi bize
Ulaşmayı istemek için diğer limitlere.
Bizim dumanlı gözümüz, kör maalesef
Bize tanıdık gelen sadece satıh
Bizim en geniş dünyamız- bir türbe
O da, sanat evinin bodrum katında.
Ama biz öngörülerimizle yaşıyoruz.
Yalan söylemez ihtiyaçlar ve çabalar
Zaman gelecek, - ve kazanacağız
Açılacak hürriyete taşıyıcı kanatlar.
Şubat 1923