HaftanınÇok Okunanları
Gülzura Cumakunova 1
HİDAYET ORUÇOV 2
Osman Çeviksoy 3
HUDAYBERDİ HALLI 4
UFUK TUZMAN 5
Emrah Yılmaz 6
KEMAL BOZOK 7
Ahmet Baytursınulı, Kazak halkının 20. yüzyılın başında yetiştirdiği milliyetçi ve yenilikçi aydınlardandır. Baytursınulı, 20. yüzyılın başında yetişen diğer Kazak aydınları gibi, döneminin şartları gereği pek çok işi aynı anda yapmak zorunda kalmıştır. Bu dönemin aydınları, eğitimci, şair, yazar, gazeteci, tercüman, siyaset ve fikir adamı gibi pek çok görevi üstlenmiştir. O dönemde okumuş ve yetişmiş az sayıda aydın olduğu için bu aydınlar kendilerini halklarına karşı sorumlu hissetmiştir. Söz konusu dönemin aydınları, Kazak halkını içinde bulunduğu geri kalmışlıktan kurtarmak, halkı aydınlatmak, millî birliğe çağırmak, halk arasında millî bir uyanış tesis etmek amacıyla, halka ulaşabilecekleri her yolu değerlendirmiştir. Özellikle de edebiyat, 20. yüzyılın başında yaşayan Alaşçı Kazak aydınların halka ulaşmasında önemli bir araç olmuştur.
20. yüzyılın başında yaşayan bütün millî ve yenilikçi aydınlar gibi, Ahmet Baytursınulı’nın da çok yönlü bir kişiliği vardır. Baytursınulı, Kazak kültür tarihinde eğitimci, dilci, şair, yazar, fikir ve siyaset adamı olarak yer almıştır. Kazak halkı arasında bu şekilde çok yönlü kişiler “sekiz kırlı bir sırlı” şeklinde tanımlanır. Baytursınulı için de en güzel tanımlama bu olsa gerek. Ahmet Baytursınulı, 1938’de Kızıl Kırgın sürecinde Stalin’in aydın katliamlarında katledilene kadar durmaksızın düşünceleriyle, yazdıklarıyla, siyasi faaliyetleriyle Kazak halkına hizmet etmiştir.
Baytursınulı, okuma yazmayı avulunda öğrenmiş, orta öğrenimini ise 1886-1891 yılları arasında Torgay şehrindeki Rus-Kazak mektebinde yapmıştır. Daha sonra ise Orınbor şehrindeki Rus Öğretmen Okulu’nu bitirerek öğretmen olmuştur (1891-1895). O dönemde okumuş bütün aydınlar gibi öğretmenlik tahsili gören ve öğretmen olan Baytursınulı da okumuş ve eğitimli yeni nesiller yetiştirmek amacıyla 1895-1909 yılları arasında Kostanay, Aktöbe ve Karkaralı şehirlerinde öğretmenlik yapmıştır. Ancak 1909 yılında Karkaralı’da öğretmenlik vazifesini yaparken Rus idaresine karşı olduğu gerekçesiyle tutuklanmıştır. 8 ay boyunca suçsuz olmasına rağmen Semey hapishanesinde yatmıştır. Ardından da 2 yıl süreyle doğum yeri dışında ikamet etme cezasına çarptırılmıştır. Bunun üzerine Baytursınulı Orınbor’a yerleşmiştir.
Ahmet Baytursınulı, Orınbor’da 1910-1917 yılları arasında halkını aydınlatmak, kalkındırmak, Rusya’nın sömürge siyasetine karşı mücadele etmek yolunda çeşitli çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmaların en önemlisi 1913-1917 yılları arasında çıkan ve Kazak halkının ilk gazetesi olan Kazak Gazetesi’nde editörlük yapmasıdır. Bu gazete ve o günkü yayın organlarında yazdığı makalelerde Kazak halkının sorunlarını ele almış ve bir aydın olarak bu sorunlara çözümler bulmaya çalışmıştır. Fikirleriyle o dönem Kazak aydınlarının manevî lideri olmuştur. 1917 yılında kurulan ve amacı Kazak halkını Rus esaretinden kurtarmak olan milliyetçi Alaş Orda Partisi’nin kurucuları ve liderleri arasında yer almıştır. 1917-1919 yılları arasında bu partinin öncülüğünde kurulan Alaş Orda Hükümeti’nin millî eğitim bakanlığını yapmıştır. Alaş Orda Hükümeti’nin 1919 yılında Sovyet Hükümeti’nin baskıları sonucunda dağılmasının ardından ise ülkenin eğitim öğretim işlerinde görev almıştır. Bu faaliyetleri 1929 yılına kadar devam etmiştir. Stalin’in birinci aydın katliamı sırasında 1929’da milliyetçi, Turancı ve Sovyet idaresine karşı olduğu gerekçesiyle tutuklanarak hapse atılmıştır. 1934 yılında serbest bırakıldıysa da 1937 yılında tekrar tutuklanmıştır. 1938 yılında Stalin’in ikinci aydın katliamında öldürülmüştür. Baytursınulı’nın eserlerini bulundurmak ve okumak 1929 yılından 1988 yılına kadar yasaklanmıştır.
Kazak aydını Ahmet Baytursınulı, pek çok alanda yaptığı faaliyetlerle Kazak halkına önemli hizmetler yapmıştır. Yazdığı şiirlerde halkını uyanmaya, cehaletten kurtulmaya, hür ve bağımsız olmaya çağırmıştır. Dil alanında da önemli eserler bırakmıştır. Baytursınulı, Kazak Türkçesinin Arap harfli ilk alfabesini ve imlasını tespit etmiş, Kazak Türkçesinin gramerini yazmıştır.
Eserleri
Kırık Mısal (1909/Petersburg): Rus yazar İvan Krilov’dan tercüme ettiği fablleri içinde toplar.
Masa (1911/Orınbor): Şiir kitabıdır.
Okuv Kuralı (1912/Orınbor): Kazak Türkçesinin ilk alfabe ve imla kitabıdır.
Til Kural I-II-III (1914-1915): Kazak Türkçesinin ilk gramer kitabıdır.
Til Jumsar I-II-III: Uygulamalı Kazak Türkçesi grameridir.
Edebiyet Tanıtkış (1926): Kazak edebiyatına dair bilgileri ihtiva eder.
Er Sayın (1923): Er Sayın isimli destanı derlediği eserdir.
23 Joktav (1926): Halk arasından derlediği 23 ağıtı içermektedir.
Edebiyet Tanıtkış Hakkında
20. yüzyılın başında yaşayan Alaş aydınlarının hemen hepsi edebiyat ile ilgilenmiş gerek edebi eserler gerekse edebiyat ve edebiyat tarihi vb. hakkında o dönemde okullarda okutulmak üzere ders kitabı mahiyetinde kitaplar yazmıştır. Ahmet Baytursınulı da siyaset, eğitim, yayıncılık ve Kazak dili ile ilgili faaliyetlerinin yanı sıra edebiyatla da ilgilenmiştir. Ders kitabı mahiyetinde yazdığı Edebiyet Tanıtkış adlı eseri, onun edebiyat tarihi ve teorisi üzerine yazdığı ilmi bir kitaptır.
Esere baktığımızda, Baytursınulı bu eserde, edebiyatın ya da bir diğer deyişle söz sanatının inceliklerini, özelliklerini ayrıntılı olarak ele almış. Baytursınulı, eser içerisinde çok sayıda edebiyat terimi ve kavramı kullanmış. Bu terimlerin pek çoğu Baytursınulı’nın kendine özgü yarattığı terimler. Eserin dili şu anki Kazakçaya göre oldukça ağır. Özellikle eserde kullanılan edebiyat terimlerinin anlaşılması oldukça zor.
Ahmet Baytursınulı’nın edebi bilgisini ve edebiyatla ilgisini, edebiyata katkısını somut olarak göstermek amacıyla henüz Türkiye Türkçesine çevrilmeyen Edebiyet Tanıtkış adlı eserden geniş bir çeviri özeti yaparak Ahmet Baytursınulı’nı doğumunun 150. yılında rahmetle ve hürmetle anmak istedim. Özeti yaparken bazen doğrudan Ahmet Baytursınulı’nın yazdıklarını aynen hiç değişiklik yapmayarak aldım bazı bölümleri ise kısa notlar şeklinde çevirdim. Başlıklar ve bölümler tamamen Baytursınulı’nın kitabında yer alan, onun koyduğu başlık ve bölümlerdir. Aşağıda zaman sıkıntısı nedeniyle tamamını çeviremediğim, ancak okurken çok beğenerek ve tamamını çeviremediğim için çok hayıflanarak Edebiyet Tanıtkış’tan yaptığım geniş çeviri özetini meraklısının dikkatine sunuyorum. Bu eseri, başlıklarını, eserin içindeki açıklamaları gördükten sonra, bugüne kadar ilmine büyük bir kıymet vererek hayranlık duyduğum Ahmet Baytursınulı’na bir kez daha hayran oldum diyebilirim. 20. yüzyılın başında kendini bu kadar yetiştirmiş, her biri birbirinden değerli eserler veren çok yönlü ilim ve kültür adamının edebiyat bilgisine de hayran olmamak mümkün değil. Eminim aşağıdaki geniş çeviri özetini okuyan herkes aynı şeyi düşünecektir.
Edebiyet Tanıtkış (1926/Taşkent)
Ahmet Baytursınulı’nın Kızıl Kırgın yıllarının ardından başlayan adı ve eserleri ile ilgili yasak süreci bittikten sonra, 1989 yılında yayınlanan Ahmet Baytursınov Şığarmaları adlı bütün eserleri içinde yer alan Edebiyet Tanıtkış eseri aşağıdaki başlıklardan oluşmaktadır.
1. Andatuv (Giriş)
2. Körnek Önerinin Taravları (Güzel Sanatların Dalları)
3. Söz Öneri (Söz Sanatı)
4. Şıgarma Söz (Edebi Eser)
5. Mazmun Türleri (Anlatım Biçimleri)
6. Söz Önerinin Ğılımı (Söz Sanatının İlmi)
7. Til Kıysını (Dil Yapısı)
8. Söz Talğav (Söz Tercihi)
9. Til (Lugat) Avezdiligi (Dil Ahengi)
10. Ölen Şığaruv (Şiir Yazma)
11. Kara Söz ben Darındı Söz Jüyesi (Nesir ile Nazım)
12. Kara Söz (Nesir)
13. Darındı Söz (Nazım)
14. Avız Edebiyet (Sözlü Edebiyat)
15. Jazuv Edebiyet (Yazılı Edebiyat)
1.Andatuv (Giriş) bölümünde, Ahmet Baytursınulı güzel sanatlardan bahsetmektedir.
2. Körnek Önerinin Taravları(Güzel Sanatların Dalları) başlığında ise güzel sanatların her birinin malzemesinin farklı olduğu, edebiyatın malzemesinin ise söz olduğu üzerinde durmaktadır. Bu durumu örneklendirmek isteyen Ahmet Baytursınulı, bu başlıkta çeşitli örnekler vermektedir. Bu örnekler; Abay’ın kadın tasviri, Abay’ın güz tasviri, Mağjan’ın dalgaları anlatışı, Abay’ın türkü ve küy tasviridir. Burada söz ile yapılan sanat üzerinde durulmuş ve verilen şiir parçaları ile söz sanatı ortaya konulmaya çalışılmıştır.
3.Söz Öneri (Söz Sanatı) başlığında, Ahmet Baytursınulı söz sanatını üç esasa dayandırır. Bunlar; 1) İnsan aklı 2) İnsan hayali 3) İnsan gönlü olarak belirtilmiştir.
Baytursınulı bu esaslar ile ilgili olarak şöyle der: Bunları ayrı ayrı kullanan sanatkârlar olabilir ama üçünü bir arada, olması gerektiği şekilde kullanmak usta yazarların, şairlerin işidir. Dili iyi kullananlar buna maliktir. Ancak dili iyi kullanan çok azdır. Dolayısıyla bu üç ögeyi bir arada kullanabilen edebiyatçı azdır. Fikrini, hayalini ve gönlünü bir araya getirerek kullanabilmek büyük ustalık gerektirir. Bu üç ögeyi bir arada kullanabilmenin büyük ustalık olduğunu anlamak için şu örnekleri vermek yeterlidir:
Büyük Rus şairi Puşkin’in yazdığı bazı şiirleri 13 defa düzelttiği bilinmektedir. Rus fikir adamı ve söz ustası Lev Tolstoy’un eserlerini matbaaya verdikten sonra bile defalarca düzeltip defalarca değiştirdiği bilinmektedir. Bu örnekler üç unsuru birlikte kullanabilmenin ne kadar zor olduğunu göstermektedir.
Ölenge erkimnin bar talaşı, (Şiire herkes heves eder,)
Sonda da işinde bar tandaması. (Öyle de olsa içinden seçmek gerekir.)
İşi altın, sırtı kümis söz jaksısın (İçi altın, dışı gümüş, sözün güzelini)
Kazaktın kelistirer kay balası? (Kazak’ın hangi çocuğu denk getirir.)
Abay
Abay’ın da yukarıdaki şiirde söylediği gibi yazar çok, ama olması gerektiği gibi yazanı az. “At sahibine göre kişner.” diye bir söz vardır. Tıpkı at gibi, edebi eser de onu yazan sanatkardan izler taşır. Her yazarın/ şairin kendi dilinin farkı, kendine özgü yazma tarzı vardır. Çok okuyan insanlar, yazarların/şairlerin bu kendine özgü yazma tarzlarını fark edebilirler. Nasıl ki zanaatkarların ustalığı ortaya koydukları eserden anlaşılırsa ve “bu falan falan ustanın el işi” diyebiliyorsak edebi eser de bu şekilde olmalıdır. Sözü tanıtan dilidir, dil kullanımıdır.
4. Şıgarma Söz (Edebi Eser)
Söz sanatıyla ortaya konulan ürünün adı edebi eserdir. İster sözlü ister yazılı olsun, her ikisi de edebi eser olarak adlandırılır. Edebi eserlerin çok çeşidi vardır. Kısaca Arapça edebiyat, Kazakça asıl söz dendiğinde edebi eserler anlaşılır.
Edebi eserin ilk dikkat çeken özellikleri şunlardır: 1) Konusu 2) Planı 3) İçeriği 4) Şekli Konu/Takırıp: Eser ne hakkında ise o şey eserin konusudur. Mesela yaz hakkında ise eserin konusu yaz, toy hakkında ise eserin konusu toy, at hakkında ise eserin konusu at vb. Bazen de başlık doğruca konuyu ilk anda okuyucuya bildirir. Mesela, Ayman-Şolpan, Bakıtsız Jamal ya da Kobılandı Batır gibi.
Plan/Jospar: Her edebi eserin bir planı vardır. Yazar/şair eserini baştan sona planlamalıdır. Ne ile başlayacak, nasıl devam edecek, sonuçta neler söyleyecek vb. gibi. Bu plan her zaman yazılı olmak zorunda değildir. Bu plan bazen yazılıdır bazense edebiyat adamının sadece zihnindedir, yazılı değildir.
İçerik/Mazmun: Edebi eserin içeriği giriş-gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşur.
Şekil/Tür: Edebi eserde içerik dört şekilde ortaya konabilir: 1) Günlük konuşma dilinde 2) Diyalog türünde 3) Mektup türünde 4) Karışık türde.
5. Mazmun Türleri (İçerik Türleri)
Edebi eserin içeriğinde dikkat çeken üç önemli tür vardır:
1. Olanı Olduğu Gibi Anlatma (Aveze)
2. Tasvir Etme (Aliptev)
3. Açıklayıcı Anlatım (Bayımdav)
Birinci Bölüm
6. Söz Önerinin Ğılımı (Söz Sanatının İlmi)
Söz sanatının malzemesi kelimelerdir. Kelimelerden dil oluşur. Eserin dili iki türlü olur:
1. Şair dili/Akın Tili: Dil burada sanatlı kullanıldığı için, sözün edebiliğine önem verildiği için şair dili sanatsaldır.
2. Sıradan dil/Enşeyin Til: Basit ve kurudur. Sanat yapma hedefi yoktur.
Edebi eserin iki yönü vardır: 1. Fikri yapısı; 2. Dil yapısı. Dolayısıyla söz sanatının ilmi de ikiye ayrılır: 1. Eserin şeklinin ilmi; 2. Eserinin dilinin ilmi.
Eserin dilinin ilmi, seslerin, kelimelerin, cümlelerin kurallarından meydana gelen dil unsurlarını ele alır, söz sanatı yapılarak oluşturulan unsurları inceler. Bu sebeple söz sanatının ilmi eserin dili açısından veya dil kullanımı olup içerik açısından nesir, nazım olarak ikiye ayrılır. Bunlar da ilgili bölümlerde ayrı ayrı incelenecek.
I
7. Til Kıysını (Yaki Lugat Kıysını) (Dil Kullanımı) (Veya Lügat Kullanımı)[2]
Dil kullanımı, güzel sözün kurallarını, şartlarını ele alan ilimdir. Burada amaç, edebi sözlerin şartlarını öğretmek, çeşitlerini tanıtmak, edebiyat dünyasındaki sanatkarların ortaya koyduğu eserlerinin örnekleri ile tanıştırmak, sözlerden ustaların nasıl şaheserler meydana getirdiğini göstermektir.
Kelimelerden edebi eser yaratma sanatı ev inşa etmeye benzer. Mesela, ev yapmak için çeşitli malzemeler gereklidir. Gerekli olan şey topraksa, o yığılır, karıştırılıp balçık yapılır, balçıktan kerpiç dökülür. Kerpiç ile çeşit çeşit evler yapılır. Evin güzel ya da kötü oluşu balçığından ya da kerpicinden de olur. Fakat çoğunlukla kerpiçlerinin örülmesindendir. Kerpicin nerede nasıl örüleceği ve nasıl ev yapılacağı evin planına bağlıdır. Planı yapan mimarın hayal gücü ne kadar zenginse yapılan ev de o kadar güzel olur.
Sözden oluşan düşünce içerikli hikâye yazmak için gerekli olan şey, kelimelerdir. Toprağı eleyip kerpiç yapmak gibidir. Seslerden oluşup, kelimeler yapılır, kerpiçten örülüp çeşit çeşit ev yapmak gibi, kelimeler bir araya gelerek edebi metinleri ortaya çıkarır. Evin çeşit çeşit olması, çamurundan, kerpicinden, özellikle kerpicin örülmesinden kaynaklandığı gibi, edebi eserin çeşit çeşit oluşu da dilin seslerinden, kelimelerinden, özellikle de sözlerin dizilişindendir. Çamur kötüyse kerpiç iyi olmaz, kerpici iyi olmazsa ev güzel olmaz. Bu bir gerçektir. Fakat kerpiç iyi olsa da kerpicin örülmesi kötü olursa o zaman da ev iyi olmaz. Tıpkı bunun gibi dilin sesleri kötü olduğunda, seslerin uyumu iyi olmadığında, sözlerin kulağa hoş gelmediği bir gerçektir. Fakat söz dizimi kötüyse, sesleri güzel kelimelerden de güzel bir edebi eser ortaya çıkmaz. Bu sebeple asıl işin kerpicin örülmesinde, planın yapılmasında olması gibi, hikâyenin güzel olması da kelimelerin dizilmesi ile hikâye anlatıcısının fikirlerindendir. Nasıl ki mimarın hayal dünyası zengin olduğunda ev de bir o kadar güzel oluyorsa, yazar da ne kadar zengin bir hayal dünyasına sahipse, fikirleri ustaca ortaya koyabiliyorsa, bir o kadar ortaya koyduğu eser fikri yönden güçlü, tesirli, edebi olacaktır. Güzel bir ev inşa etmek için mimarın ev inşaatında kullanacağı malzemelerin özelliklerini, niteliklerini iyi bilmesi lazımdır: Onları gerekli yerlerde doğru şekilde kullanması gerekir. Kerpicin çeşitli örme şekillerini iyi bilip belirlediği plan ile çeşidine karar verip inşa etmeyi iyi bilmesi şarttır. Bütün bunları iyi bilmek için ise mimari ilmini iyi bilmek gerekir. Tıpkı bunun gibi, yazarın dilindeki kelimelerden oluşturularak doğru bir dil kullanımı ile güzel bir eser ortaya koymak için söz sanatının ilmini iyi bilmek lazımdır. Sesin, kelimenin, cümlenin özelliğini tanımak, kurallarını bilmek, bu inşa edilecek ev için gerekli malzemeleri bilmek gibi bir şeydir. Gerekli eşyaları seçerek, ev inşa etmeye girişmek, sesin, kelimenin, cümlenin durumunu bilip onların her birini doğru şekilde uygun yere yerleştirip, fikri yönü güçlü hikâye yaratmaya girişmek gibidir.
Söz söyleyen kişi fikrini kendisi için söylemez. Başkaları için söyler. Bu sebeple söz söyleyenin, o düşünceyi başkalarının zorlanmadan anlayabileceği şekilde söylemesi gerekir. Bunun için söz söyleyenin konuşacağı dili iyi kullanabilmesi lazımdır. Yani her sözün anlamını iyi bilip, doğru bir şekilde sözleri dizebilmesi gerekir. İnsan anadilini küçüklükten duyarak büyüklerden öğrenir. Daha sonra dil öğreten kitaplardan öğrenir. Bundan sonra örnek yazarların eserlerini okuyup kendisi de ya sözlü olarak ya da yazarak kullanmayı öğrenir. Bizim Kazakçadaki bütün kelimeleri bilmemiz Kazakçayı çok iyi kullanmayı bildiğimiz anlamına gelmez. Dili kullanabilmek derken, söylenmek istenen fikre uygun olan sözleri seçmeyi bilmek ve o sözleri cümle içine yerli yerine düzgünce koyabilmekten bahsediyoruz. Kazak dili Kazakların hepsinin ortak malı olmakla birlikte, herkes ondan aynı ölçüde faydalanmaz. Herkes her kelimeyi kendince kullanır. Bütün fikrini ortaya koyduğu hikâye içinde değil, sadece sözlü selamlaşma dünyasında da herkes farklı sözler tercih eder: Mesela, biri “Amansız ba?” (İyi misiniz?) der, biri “Esensiz be?” (Esenlikte misiniz?) der, biri “Salemet jürsiz be?” (Selamette misiniz?) der, biri “Küyli, kuvattı barsız ba?” (Moraliniz, gücünüz kuvvetiniz yerinde mi?) diyerek selamlaşır. Hepsinin yaptığı şey, selamlaşmadır. Ancak hepsi de bu amacı farklı sözler kullanarak, farklı selamlaşma şeklini tercih ederek gerçekleştirir.
Bunun gibi, herkes fikrini dile getirirken ana dilindeki sözleri farklı şekilde kullanır. Kısaca söylersek, herkes sözü kendi istediği şekilde alıp, kendi uygun gördüğü şekilde kullanır. Herkesin kendi isteği doğrultusunda alıp kendi uygun gördüğü şekilde kullandığı söz insanın dili olur.
Sözün uygun olan kurallarını, şartlarını bilerek dizmek, dil kullanımı olur.
8. Söz Talğav (Söz Tercihi)
Edebi eserin dili iki türlü olur. Birini şair dili, ikincisini ise sıradan dil olarak adlandırmıştık. Bu iki dil arasındaki fark şudur: sıradan dil çoğunlukla sözün doğruluğunu, açıklığını, temizliğini önemserken, şair dili bütün bunların üzerine güzel ve ahenkli olma yönünü de inceler.
Edebi eserin etkili, hoşa giden şekilde olması için gereken şartlar şunlardır:
a. Söz Doğruluğu (Söz Durıstığı): Sözün doğruluğu ile kastedilen, her sözün, her cümlenin doğru şekilde kullanılmasıdır. Burada da her sözü yerli yerinde kullanmak, cümle içindeki kelimeleri düzgün sıralamak, cümleleri birbirine doğru bağlamak, her cümleyi bağlam içine doğru yerleştirmek gibi ayrıntılar söz konusudur.
b. Dil Temizliği (Söz Tazalığı): Dil temizliği ile anadili yabancı sözlerle kirletmemek kastedilir. İllaki yabancı dilden kelime almak gerekiyorsa da o halde halk tarafından kabul gören yabancı kelimeleri kullanmak gerekir.
c. Dil Açıklığı (Til/Lugat Açıklığı): Söylenen sözün açık manalı, anlaşılması kolay, herhangi bir şüpheye düşürmeyen şekilde olması dilin açıklığını ifade eder.
ç. Dili Gerektiği Gibi Kullanma (Til Deldiligi): Dili gerektiği gibi kullanma ile ifade edilmek istenen, düşünceyi doğru anlamlı sözle ifade etmek anlaşılır. Söylenmek isteneni doğru ifade etmek için kelimelerin anlamının iyi bilinmesi gerekir. Bu kural özellikle yakın anlamlı kelimeler nedeniyle bozulur. Yakın anlamlı olmakla birlikte bazı kelimeler birbirinin yerine kullanılamaz. Bu nedenle yakın anlamlı kelimelerin kullanımını bilmek lazımdır.
d. Dil Somutluğu (Til Körnektiligi): Sözün doğru, temiz, yerli yerinde olmasının yanı sıra sözün somut olması da gereklidir. İnsanoğlu soyut şeylerden çok, somut şeyleri daha rahat algılar. Bu sebeple bir sözün kolay anlaşılabilmesi için onun somut olarak ortaya konulması gerekir. Bu sebeple insanoğlu soyut şeyleri somut olarak, cansız şeyleri canlı özelliği vererek anlatır. Mesela Mağjan’ın dalgaları canlı bir varlık gibi anlatması buna örnek verilebilir.
9. Dil (Lügat) Ahengi (Til (Lügat) Evezdiligi)
Kelimeler seslerden meydana geldiği için bu seslerin kimi zaman kulağa hoş gelirken kimi zaman kulağı tırmaladığı görülür. Kelimelerdeki seslerin kulağa hoş gelip gelmemesi gibi, cümlenin içindeki kelimelerin de kulağa hoş gelip gelmemesi önemlidir. Bu kurala dil ahengi denir. Dil ahengi ile kelimelerdeki seslerin ve cümledeki kelimelerin kulağa hoş gelip gelmemesi kastedilir. Dil ahengi ikiye ayrılır: 1) Kelime Ahengi 2) Cümle Ahengi.
Bu başlık sonunda Ahmet Baytursınulı çok sayıda örnek vermiştir. Dil ahenginin örnek kullanımlarını örnek metinler üzerinde göstermiştir.
10.Şiir Yazma (Ölen Şığaruv)
Şiir yazmak için kafiye önemlidir. Kafiyenin çeşitleri vardır. Bu bölümde çok sayıda şiir metni üzerinden şiirde kafiye konusu anlatılmıştır. Kafiye, nazım birimi gibi, şiirle ilgili konular örnek şiir metinleri üzerinden ortaya konulmuştur.
İkinci Bölüm
11. Nesir Ve Nazım (Kara Söz Ve Darındı Söz)
Bu bölüm, Ahmet Baytursınulı’nın nesir ve nazım hakkında açıklamalarda bulunduğu bölümdür.
I
12. Nesir (Kara Söz)
a. Olanı olduğu şekilde anlatmak (Aveze): Olan olayı baştan sona, zamanını, mekanını göstererek, açıklamalar yaparak ayrıntılı olarak anlatma tekniğidir. Bu tekniğin türleri vardır:
a. Şecire (Soy Ağacı)
b. Zaman Hat (Tarihin Bir Kesitini Anlatmak)
c. Ömirbayan (Özgeçmiş)
ç. Minezdeme (Karakter Oluşturma)
d. Tarıh (Tarih)
e. Tarıhı Engime (Tarihi Hikâye)
b. Tasvir (Alipteme/Surettev): Anlatılanları ayrıntılı tasvirlerle anlatma tekniği bu adı alır.
c. Açıklama (Bayandama/Zeyindeme): Anlatılanları uzun uzun açıklayarak anlatma tekniğidir. Bu teknikte, bir fikri, bir düşünceyi mantıklı kılarak karşı tarafa kabul ettirme üslubu vardır. Kendi içinde türlere ayrılır:
a. Fen (İlim)
b. Sın (Tenkit)
c. Şeşen Söz (Hatip sözü/sözlüdür)
ç. Kösem Söz (Hatip sözü/yazılıdır)
II
13. Nazım (Darındı Söz)
Nazım başlığı da üç bölüme ayrılarak ele alınmıştır. Bunlar:
1. Aveze (Anlatıcının anlatısına kendisini karıştırmadan, kendi dışındaki dünyayı anlattığı türdür.)
2. Tolğav (Anlatıcının kendi duygu ve düşüncelerini, acı ve ıstıraplarını dile getirdiği türdür.)
3. Aytıs (Atışma)
Kazak sözlü edebiyatının zengin türleri bu başlıkta ele alınmıştır. Bu bölümde yer alan başlıklar şunlardır:
Ertegi (Masal)
Jumbak (Bilmece)
Janıltpaş (Tekerleme)
Aytıs Ölen (Atışma)
Tarıhı Jır (Tarihi Şiir/Destan)
Takpak (Bilmece)
Makal (Atasözü)
Metel (Özlü Söz)
Baytursınulı sözlü edebiyatta örf ve âdetle ilgili olan türleri de ayrı başlıklar altında incelemiştir. Bunlar:
1. Toy Bastar (Toyu Başlatan Şiir).
2. Jar-Jar (Kız gelin giderken kız uğurlama töreninde geline söylenen şiir).
3. Neke Kıyar (Nikahta şahitlerin gelin ve damada hitaben söylediği şiir).
4. Betaşar (Gelin damat evine indirildiğinde gelinin yüzü açılırken söylenen şiir).
5. Joktav (Ağıt).
6. Jarapazan (Ramazan’da söylenen şiirler).
7. Bata (Dua ve iyi dilek şiirleri).
Yine örf ve âdetle ilgili olan sözlü edebiyat ürünleri içinde Kalıp Sözler (Kalıp Sözi) başlığı altında da dört farklı sözlü edebiyat ürünü ele alınmıştır. Bunlar:
1. Jın Şakıruv: Baksıların (bahşı/şaman) trans anında söylediği sözlerdir.
2. Kurt Şakıruv: Dişi ağrıyan kişinin ağrısını dindirmek için söylenen şiirlerdir.
3. Dert Köşirüv: Hayvanlarda ve insanlarda olan bazı hastalıkları tedavi etmek amacıyla söylenen şiirlerdir.
4. Besik Jırı: Bebeklere söylenen ninnilerdir.
15. Yazılı Edebiyat (Jazuv Edebiyet)
Yazılı olan eserlerden meydana gelen edebiyat yazılı edebiyattır. Kazak yazılı edebiyatı, Kazakların yazıyı kullanmaya başlamasıyla birlikte başlar.
Kazak yazılı edebiyatının doğuşunda din etkili olmuştur. Mollalar, din adamları, çocuk okutan hocalar, dini bilgileri öğretmek amacıyla yazıyı kullanmışlardır. Bunlar çoğunlukla Kazaklar arasında bulunan Nogaylardır. Bu din adamları, Kazak halkının şiire olan düşkünlüğünü fark edince şiir olarak kaleme aldıkları dini esasları Kazaklara yazılı olarak öğretmeye başlar.
Mollalar aracılığıyla ortaya çıkan yazılı edebiyat dine hizmet etmekle birlikte, dile hizmet etmemiştir. Bu din adamları, Kazakların yerleşik dili ile yazmamış, yazarlar: “Kitabi Til”, “Edebi Til” diyerek Nogay diliyle ya da Sart diliyle yazmışlardır. Kazakların ilk yazılı eserlerine bakıldığında Kazak dili değil, daha çok Kazak-Nogay dilinin bir karışımı olduğu görülür. Kazak mollalarının yazdıkları eserler de böyledir.
Rus Çarlığı’nın hakimiyetinde ise Kazaklar üzerinde Rus etkisi artar. Nogay halkı bir taraftan kendine, Rus halkı da öteki taraftan kendine doğru çekmeye çalışırken, Kazaklar bu süreçte Rus edebiyatı ile tanışır.
Yazılı edebiyatın ortaya çıkışı dini etkiyle olsa da gelişmesi edebi eserlerle devam etmiştir. Bu sebeple yazılı edebiyat iki döneme ayrılır:
1. Dindar Devir: Dini içerikli eserlerle başlayan birinci evredir. Bu dönem, Arap ve Fars etkisiyle gelişme göstermiştir. Dindar Devir eserleri de kendi içinde türlere ayrılır. Bunlar:
2. Dilmar Devir: Edebi eserlerin verildiği, edebilik hedefiyle kaleme alınan eserlerin ortaya konduğu dönemdir. Bu dönem, Rus etkisiyle gelişme göstermiştir. Bu süreç modern Kazak edebiyatını kapsayan süreçtir. Bu dönem içinde şiir, uzun hikâye, roman gibi edebi türler yer almaktadır.
Sonuç
20. yüzyılın başında yetişen Kazak aydını Ahmet Baytursınulı, Alaş Hareketi’nin önemli isimlerindendir. Baytursınulı çok yönlü bir aydındır. Şair, yazar, dilci, eğitimci, gazeteci, tercüman, siyasetçi gibi pek çok yönü vardır. Bütün bu yönleriyle bağlantılı olarak eserler vermiştir. Edebiyatla da yakından ilgili olan Baytursınulı, şiirler yazmakla kalmamış, bilimsel eser düzeyinde edebiyat bilimi/teorisi kitabı da yazmıştır. Edebiyet Tanıtkış adını taşıyan eser, yayınlandığı 1926 yılına göre son derece gelişmiş bir edebiyat bilimi kitabıdır. Ahmet Baytursınulı’nın Edebiyet Tanıtkış adlı eseri henüz Türkiye Türkçesine çevrilmemiştir. Eser hakkında bir yüksek lisans tezi yapılmakla birlikte, tezde sadece Kazakça metin esas alınarak dil incelemesi yapılmış ve metin çevirisi yapılmamıştır. Dolayısıyla içinde çok sayıda edebiyatla ilgili terim ve kavramı barındıran, türler hakkında bilgiler veren, yazılı edebiyat ve sözlü edebiyattan zengin örnekler sunarak bahseden bu edebiyat tarihi/edebiyat teorisi kitabının en kısa zamanda Türkiye Türkçesine kazandırılması Türkiye’deki biz Türk Dünyası edebiyat bilimcileri açısından son derece önemlidir. Ayrıca, eser Türkiye Türkçesine çevrildiği takdirde Yeni Türk Edebiyatı alanında çalışan bilim adamları da karşılaştırmalı çalışmalar yapabileceklerdir.
Kaynaklar
Tamir, Ferhat (1998), “Kazak Türkleri Edebiyatı”, Türk Dünyası El Kitabı Dördüncü Cilt Edebiyat Türkiye Dışı Türk Edebiyatları, s. 423-449, Ankara: TKAE.
Biray, Nergis (2011), Ahmet Baytursınulı Şiirleri Üzerinde Dil ve Üslûp İncelemesi, İstanbul: BilgeOğuz.
Şaripov, A., Davitov, S. (Hzr) (1989), Ahmet Baytursınov Şıgarmaları: Ölender, Avdarmalar, Zerttevler, Almatı: “Jazuvşı”.
Şen, Hilal (2014), “Ahmet Baytursınov ‘Edebiyet Tanıtkış’ (Dil İncelemesi-Metin-Dizin)”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisan Tezi, Erzurum.
Ahmet Baytursınov (2003), Edebiyet Tanıtkış, Almatı: “Atamura”.
[1] Doç. Dr. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü, cemile.kinaci@hbv.edu.tr
[2] Bu başlık ihtiva ettiği önemli bilgiler ve Ahmet Baytursınulı’nın eğitici, öğretici ve halka yönelik kullandığı edebi dili göstermek amacıyla eksiksiz kelime kelime çevrilmiştir.