BÜYÜK AZERBAYCAN ŞAİRİ NİZÂMÎ GENCEVÎ


 01 Haziran 2021


Azerbaycan halkının beşeri kültür hazinesine bahşettiği büyük edebî şahsiyetlerden biri olan şair ve mütefekkir Nizâmî Gencevî, ölümsüz eserleriyle dünya çapında ün kazanmıştır.

Nizâmî Gencevî`nin ismi dünya edebiyatının en önde gelen klasikleri arasında zikredilir. Doğudan doğan edebiyat güneşi Nizâmî Gencevî (1141-1209), büyük ve ölümsüz sanatı ile tüm insanlığa ait güçlü bir edebî şahsiyettir. Büyük Azerbaycan şairi Nizâmî Gencevî de Dante, Cervantes, Shakespeare, Abdurrahman Câmî, Ali Şîr Nevâî, Muhammed Fuzûlî, Balzac, Victor Hugo gibi mensup oldukları halkların milli gururu olmanın yanı sıra hem de dünya edebiyatını üst düzeyde temsil etmektedir. 

Doğudan veya batıdan, dünyanın neresinden bakılırsa bakılsın, Nizâmî Gencevî'nin şiiri sanat semalarında güneş gibi parlar. Genel olarak kültür dünyası Nizâmî Gencevî'yi büyük bir şair, güçlü bir sanatçı, insani düşünceye sahip büyük bir düşünür olarak algılar. Bu anlamda Nizâmî Gencevî, söz sanatının muhteşem bir bahadırıdır. Onun eserlerinde, dünyanın birçok ülkesi ve halkının hayatından alınmış ibretli konular ve parlak, düşündürücü imgeler vardır. Ölümsüz sanatkârın “Hamse” isimli ünlü manzum hikâyeleri, sanki batı ve doğunun edebiyat ansiklopedisidir. Nizâmî Gencevî, Yunanistan'dan Hindistan'a, Arabistan'dan Rusya'ya, İran'dan Balkanlara geniş bir coğrafyadaki olayları ve şahsiyetleri ustalıkla edebiyata kazımıştır. Büyük fatih İskender'in dünyanın neredeyse dört bir tarafını kapsayan hücumlarını, dünya edebiyatında hiçbir sanatkâr Nizâmî Gencevî kadar üst düzey bir sanatla yansıtamamıştır. Büyük bir sanatkâr olarak Nizâmî Gencevî'nin ünü, çoğunlukla Mekadonyalı İskender ile kıyaslanabilir. İskender'in kılıçla fethettiği toprakları, Nizâmî Gencevî kalemle dize getirmiştir. Bu anlamda Nizâmî Gencevî, dünya edebiyatının Makedonyalı İskenderi`dir. O, Azerbaycan edebiyatına Makedonyalı İskender`in şöhretini kazandırmıştır. Mekadonyalı İskender’in bir görevinin de Batı anlayışını Doğu halklarına ulaştırmak olduğu gibi, Nizâmî Gencevî’nin dünya dillerine tercüme edilmiş eserleri vasıtasıyla da Avrupa halkları geniş ölçüde doğuyu tanıma imkânı bulmuştur. Bu anlamda Nizâmî Gencevî Doğu dünyasının ve Azerbaycan’ın Batı ülkelerinde ve genel olarak dünyada en büyük yol göstericisidir. 

Nizâmî Gencevî, 1141 yılında Azerbaycan'ın Gence şehrinde doğdu. Tarih boyunca Gence şehri her zaman Azerbaycan'a ait olmuş ve Azerbaycanlıların dedeleri olan Oğuz boyları bu şehirde yaşamıştır. Nizâmî Gencevî mahlasını benimseyen İlyas Yusuf oğlu, Gence şehrinde medrese tahsili almış ve hayatını genel olarak bu şehirde geçirmiştir. Muhtemelen o, Gence şehrinden nadiren ayrılmıştır. Şairin Gence'den ayrılarak gittiği yerlerden birinin Hamdünyan köyü olduğu iddia edilmektedir. “Hosrov ve Şirin” manzum hikâyesinde yazdığına göre Nizâmî, Atabey Kızıl Arslan tarafından 1187 yılında ona hediye edilen bu köye gitmiş, “gelirinden çok gideri” olan toplam “yarım ağaçlık” bu köyün ona armağan edilmesine razı olmamıştır.  

Araştırmacıların çoğu, Hemdünyan köyünün hediye edilmesinin aslında, Kızıl Aslan ile Nizâmî'nin Gence şehri çevresinde buluşması sırasında gerçekleştiğine inanıyor. Bununla birlikte, bu tarihî buluşmanın Gence yakınlarında değil, Gence şehri ile Tebriz arasındaki ortak bir bölgede gerçekleştiği ihtimali üzerine görüşler de vardır. Tanınmış Nizamîşinas bilim adamı, profesör Rüstem Aliyev'e göre Nizâmî Gencevî Kızıl Arslan ile Nahçıvan topraklarındaki meşhur Batabat yaylası yakınlarında bir yerde -Zengezur bölgesine bağlı Şeki köyü etrafında- buluşmuştur. Araştırmacı Ejder Ferzeli ise bu görüşün hareket istikametini de açıkça belirtmiştir: Gence-İstisu-Nahçıvan (Ferzeli, 1994: s. 41). 

Her hâlükârda, Nizâmî Gencevî'nin Kızıl Arslan ile tarihî buluşması Azerbaycan coğrafyasına ait olan araziler dışında değildir.

Şunu da belirtmemiz gerekir ki Nizâmî Gencevî'nin döneminin önde gelen sanatçısı, büyük çağdaşı, Doğu Mimarlık Okulu'nun kurucusu ve en büyük temsilcilerinden biri olan Acemî Ebû Bekiroğlu Nahcıvânî ile buluştuğuna dair de ihtimaller vardır. Bize göre, bir çok sebepten bu iki usta sanatçının görlmesi hakkındaki görüşler mantığa uygundur. Mimarinin taş “Hamse”sini yaratan Azerbaycanlı büyük mimar Acemî Nahcıvânî`nin onunla aynı dönemde yaşayan söz sanatı “Hamse”sinin kudretli yaratıcısı Nizâmî Gencevî ile görüşmesi, bu iki büyük dehanın birbirinin yaratıcılık ve hizmetine duyduğu saygı ve sevginin ifadesi demektir. Aynı yüzyılda aynı ülkede sınırları içerisinde yaşayan çok büyük saatkârların birbirini görmeye, tanımaya gerek duymaması imkânsızdır. Bu düşünür şahsiyetlerin her ikisinin Azerbaycan'ın Atabeyler devletine yakın olması da onların buluşmasına temel oluşturur. Atabeyler devletinin başkentinin Gence'den Nahçıvan şehrine taşınması, iki büyük dehanın buluşmasının Nahçıvan topraklarında gerçekleştiği ihtimaline temel oluşturur. XIX. yüzyılın tanınmış Rus ressamı A. Bondarenko da Nizâmî Gencevî ve Acemî Ebû Bekiroğlu Nahcıvânî'nin buluşmasına dair çok ünlü bir resminde arka planda Nahçıvan türbesinin görüntülerini resmetmiştir. Azerbaycan`ın halk şairi Neriman Hasanzade'nin “Atabeyler” adlı tarihî dramasında Nizâmî Gencevî ile mimar Acemî'nin Nahçıvan'daki buluşması kaleme alınmıştır. 

Nizâmî Gencevî'nin biyografisi, kadim Azerbaycan toprağı Gence ile birlikte Berde, Nahçıvan, Derbent şehirleri, Hamdünyan ve Şeki köyleri gibi Azerbaycan coğrafyasına ait yerleşim yerleri ile de bağlantılı olmuştur. 

Evlendiği “Kıpçak Güzeli” Afak'ın Azerbaycan'ın tarihî topraklarından sayılan Derbent şehrinden olması, Nizâmî Gencevî'nin bir Azerbaycanlı ile aile kurması gerçeğini doğrulamaktadır. Dâhi şair, “İskendername” adlı manzum hikâyesinde Derbent kalesinden de coşkuyla  bahsetmiştir: 

Burda bir gala var ki, cenup yeli[1],

Esse de o yere uzanmaz eli. 

Minadan bir daştır, saçar müşk, enber,

Hem gözel, hem şendir, bir cennet geder. (Gencevî, 2004/1: s. 237-238)

Kıpçak güzeli Afak Hanım, Nizâmî Gencevî'ye Derbent hükümdarı Seyfeddin Muzaffer ibn Muhammed Arslan ibn Halif es-Sultan tarafından gönderilmiştir. Bu evlilikten Nizâmî'nin Muhammed isimli oğlu dünyaya gelmiştir. Nizâmî Gencevî, ayrı eserlerinde oğlu Muhammed`den bahsederek onu “gözümün nuru”, “dilimin ezberi”, “ömrümün ilk çiçeği”, “ağzımın tadı”, “ciğerparem”, “ilk piyalem” olarak tasvir etmiştir.  Rivayete göre oğlu Muhammed de babası gibi şair olmak istemiş, hatta şiirler de yazmıştır. Fakat Nizâmî Gencevî oğluna doktor olmasını tavsiye etmiştir: 

Şeirden ucalıg umma dünyada,

Çünki Nizamîyle gurtardı o da,

Heyatda faydalı bir elmi ahtar.

...Elmler elmidir demiş peyğember,

Din elmi, tebabet elmi mühteser.

...İsa merifetli hekim ol, amma,

İnsanı öldüren bir hekim olma.

...Heyat da, ölüm de gul olar sana,

Seadet ve şöhret düşer payına. (Gencevî, 2004/2: s. 51)

Nizâmî Gencevî’nin çeşitli eserlerine yansıttığı oğlu Muhammed’e nasihatleri genelde Azerbaycan edebiyatında nasihatname türünde yazılmış değerli şiir örnekleridir. Bu derin manalı nasihatlerin kaç yüzyıldır hem Azerbaycan’da hem de dünyada yeni nesillerin yetişip şekillenmesinde payı vardır. 

 

Nizâmî Gencevî, dünya edebiyatında “Hamse” ismiyle bilinen beş meşhur manzum hikâyesi ile büyük ün kazanmıştır. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, Nizâmî Gencevî, Doğu edebiyatında, Türk-Müslüman dünyasında “Hamse” (Beşlik) diye adlandırılan manzum hikâyeler dizisinin temelini atmıştır. Büyük üstattan sonra “Hamse” yazmak Doğu edebiyatında bir gelenek hâline gelmiş, birçok halkın şairleri “Beşlik” manzum hikâyeler dizisi yaratmıştır. Fars-Tacik edebiyatında Abdurrahman Cami, Çağatay şiirinde Ali Şîr Nevâî, Hindistan'da Emîr Hüsrev-i Dihlevî ve diğerleri Nizâmî Gencevî'nin izinden giderek “Hamse”ler yazmış, bu geleneği asırlardan asırlara aktarmışlar. 

Kudretli sanatkârın “Hamse” manzum hikâyeler serisine dahil olan ilk eseri, 1174 yılında yazılan “Sırlar Hazinesi” manzum hikâyesidir. Gençlik yıllarında yazılmış olmasına ve ilk büyük eseri olmasına rağmen “Sırlar Hazinesi” manzum hikâyesi, Nizâmî Gencevî'nin hayat ve edebiyatla tanışma anlamında gerçekten bir sır hazinedarı olduğunun göstergesidir. Manzum hikâyede yer alan 20 makalede (hikâyede) Nizâmî Gencevî, döneminin en güncel konularını tasvir etmiş, sanatın en yüksek gayelerine dikkat çekmiştir. Nizâmî Gencevî’yi bütün edebi hayatı boyunca düşündüren hümanizm ve eşitlik, adil hükümdar ve halk, çalışkan insan ve ahlaki mükemmellik, zenginlik ve kişilik gibi büyük sosyal meseleler ilk kez “Sırlar Hazinesi” eserinde konu edinmiştir. Şairin bu eserde yarattığı Kerpiçkesen adlı kişinin imajı, sadece Azerbaycan şiirinde değil, geniş anlamda Doğu edebiyatında da yeniydi. Bu anlamda “Sırlar Hazinesi” mazum hikâyesi, Nizâmî Gencevî yaratıcılığının edebî özetidir. Dâhi şairin sonraki ölümsüz eserlerindeki temaların ve fikirlerin büyük çoğunluğu “Sırlar Hazinesi”nden beslenir. 

Nizâmî Gencevî'nin “Hosrov ve Şirin” (1180) manzum hikâyesi, Doğu edebiyatında yer alan mükemmel bir manzum romandır. Dâhi şair, bu eserinde konuyu hükümdarların hayatlarından alsa da seleflerinden ve çağdaşlarından farklı olarak büyük bir aşk destanı yaratmıştır. “Hosrov ve Şirin” destanı Azerbaycan edebiyatında muhteşem bir aşk anıtı olarak önemli bir yere sahiptir. Nizâmî Gencevî bu eserinde aşkın gücünü dünyanın anlamı ve insan kişiliğinin ihtişamı olarak tasvir etmiştir:

Eşgden başga könlüme yaddır,

Ömrümün guşuna sevgi ganaddır.

Eşkdir mehrabı uca göylerin,

Eşksiz ey dünya, nedir deyerin?!

Eşgin gulu ol ki, doğru yol budur,

Arifler yanında bil, eşk uludur. (Gencevî, 2004/3: 50)

“Hosrov ve Şirin” manzum hikâyesinde ilahi aşkın arka planında birçok toplumsal meselelerden bahsedilmiş; devlet, toplum ve halk arasındaki ilişkiler ibret verici olaylar ve unutulmaz sanatsal imgeler vasıtasıyla canlandırılmıştır. Nizâmî Gencevî Ferhat'ın Şirin'e olan saf sevgisi esasında gerçek sevginin insanı yüceltme gücüne sahip olduğunu göstermiştir. Dâhi şair eserde Hosrov Periz ile Şirin’in maceralarının ışığında, aşkın hükümdarı bile değiştirerek olgunlaştırma yeteneğini kanıtlamıştır. Ayrıca Nizâmî eserde yetenekli bir taş kesme ustası olan Ferhad örneğinde emekçi insanın büyük imajını yaratmıştır. Bu yüzden, gerçektenden edebiyatşinaslıkta kabul edildiği gibi, “dünya edebiyatının aşk konusunda yazılmış eserleri içerisinde müstesna bir yere sahip olan bu destanda (“Hosrov ve Şirin” – İ.H.) şair, insana yüce hisler aşılayan, onu içten içe arındıran, ruhen yükselten saf, temiz sevginin gücünü tasdik etmiştir.” (Araslı, 1998: s.205)

Nizâmî Gencevî'nin 1188 yılında kaleme aldığı  “Leyli ve Mecnun” (“Leylâ ile Mecnun”) manzum hikâyesinde insanın manevi dünyasının zenginlikleri parlak ve etkileyici sanatsal yollarla canlandırılır. Bu eserde Nizâmî Gencevî, aşkın gücü iki gencin ilahi aşkı vasıtasıyla terennüm etmiştir. “Leyli ve Mecnun” manzum hikâyesi Leyli'nin mersiyesi, Mecnun'un destanıdır. Büyük sanatkârın Azerbaycan edebiyatına getirdiği bu konu, tüm Doğu dünyasında meşhur hâle gelmiş, ilerleyen dönemlerde yeni yeni eserlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. 

Dâhi şair, “Yedi Güzel” (1196) adlı manzum hikâyesi ile dünya halklarının yaşamını ve kültürünü derinden tanıyan büyük bir sanatkâr olduğunu gösterir. Manzum hikâyede tasvir edilen Behram Şah’ın yedi ülkenin şehzadeleri ile yaptığı sohbetler, Nizâmî Gencevî’nin bilgi ve dünya görüşünün geniş bir yelpazesini anlamamıza izin verir. “Yedi Güzel” eseri ideal insan, mükemmel yaşam tarzı  (Komissiya, 2007: s. 542) hakkında yazılmış mükemmel bir manzum romandır. 

Bize göre, 1197-1203 yıllarında yazdığı meşhur “İskendername” manzum hikâyesi Nizâmî Gencevî'nin sanatının genelleştirilmiş muhteşem bir sonucudur. “İskendername”, Nizâmî Gencevî yaratıcılığının zirvesindedir. Bu eserle Nizâmî, antik Yunan bilim ve kültür geleneklerini yeniden canlandırarak, konuyu Azerbaycan düşüncesi ve gerçekliği ile bağdaştırarak edebiyat ortamına, sanat eserine getirmiştir. Haklı olarak denildiği gibi “Nizâmî Gencevî burada (“İskendername”de – İ.H.) bizim karşımızda  bir bilim adamı ve düşünür olarak konuşur. Bu eserde o, bütün hayatı boyunca onu rahatsız eden ve düşündüren sorunları bir yere toplamıştır. Dolayısıyla bu manzum hikâye, aklının tüm olağanüstü genişliği ve her zaman yüce kalbini yakan insana duyduğu ateşli sevgisiyle Nizâmî’nin gerçek görüşlerini anlamak için daha çok ve paha biçilmez malzeme sağlar.” (Bertels, 1940: s.122)

“İskendername” Azerbaycan edebiyatında tür açısından ilk dilogidir[2]. Eserin ilk bölümü olan “Şerefname”de,  Makedonyalı İskender'in askeri akınlarının arka planında Nizâmî Gencevî'nin adil hükümdar ve ideal toplum arayışına ilişkin görüşleri yansıtılmıştır.  “İkbalname” bölümünde ise şair, mütefekkir bakış açısına sahip bir devlet adamı olan İskender’den bahseder. Nizâmî Gencevî, “İkbalname”de devletin yönetilmesinde Yunan işçilerin rolünü vurgulamıştır. Eserde Makedonyalı İskender`in dönemin önemli alimleri olan Platon, Aristoteles, Sokrates gibi bilim adamlarıyla yaptığı konuşmalar ve tavsiyelerin yer alması ideal bir toplumun oluşumunda bilgeliğin ve mükemmelliğin önemini tasdik etmeye imkân verir. 

Nizâmî Gencevî'nin yaratıcılığında şiirlerinin özel bir yeri vardır. Şairin lirik şiirlerinde küçük epik çizgiler dikkat çeker. O, fevkalâde, macera izlenimi yaratan  konuların arka planında lirik ruh hâlinin en ince ve derin tezahürlerini terennüm eder. Nizâmî Gencevî'nin lirik şiirleri, derin ve asil insan düşüncelerinin sanatsal tercümanı olan unutulmaz ve etkileyici sanat örnekleridir. Derin lirizm, hayata ve insana şiirsel bir bakış açısı, şiirlerinin karakteristik özellikleridir. Nizâmî Gencevî'ye özgü meşhur “Sensiz” gazelinde sensizliğin anlamlı, heyecanlı ve düşündürücü ruh hâli içtenlikle ifade edilmiştir. Şairin “Gece halvetçe (gizlice) bize sevgili yar gelmiş idi” dizesiyle başlayan gazeli şiirle yazılmış küçük manzum bir hikâye izlenimi verir: 

Gece halvetce bize sevgili yâr gelmiş idi,

Üzü aydan da gözel nazlı nigâr gelmiş idi.

Ter ahıb gül yanağından bulud örtmüşdü ayı,

Onu düşmenmi govub, könlü gubar gelmiş idi.

Ona men göz yetirib helveti bahdım-bahdım,

Ovcunun ovlağına körpe şikar gelmiş idi.

Uyuyub her ikimiz rahat olub bir yattıg

Behtimin  bağçasına güllü bahar gelmiş idi.

Dedi getmek demidir, söyle ne istersen, yar?

Bir öpüş istedim ondan… yeri var gelmiş idi.

Ağlayıb getdi o yar, göz yaşı yandırdı meni,

Odlara yandı dilim, sanki şerar gelmiş idi.

Ey Nizâmî, dedi, birden ayılıb gördüm o yoh,

Deme, röyada bize çeşmi-humar gelmiş idi. (Gencevî, 1947/1: 54)

Nizâmî Gencevî 1209 yılında Gence şehrinde vefat etmiş ve orada da defnedilmiştir. Bugün, dâhi şair ve mütefekkirin  mezarı üzerine onun anısına mühteşem bir türbe dikilmiştir.

Nizâmî Gencevî'nin dünyaya ve tüm insanlığa ait olduğu konusunda hiçbir tartışma, fikir ayrılığı yoktur. Bu anlamda hem Batı hem de Doğu, Nizâmî'den evrensel idealleri yansıtan eserlerin dâhi yaratıcısı olarak bahseder. Ne yazık ki,  Nizâmî'nin Fars-Tacik yahut Fars edebiyatını temsil ettiği veya genel olarak Müslüman halklarına ait bir şair olduğu konusunda hâlâ da bazı görüşler mevcuttur. Ve bu tür fikirlerin sahipleri tarafından en sık dile getirilen sebep, dil faktörüdür. Halbuki, Nizâmî Gencevî'nin yaşadığı XII-XIII. yüzyıllarda Farsça yazmak sadece Azerbaycan'da değil, Anadolu, Kafkaslar, Orta Asya, Hindistan ve genel olarak Doğu halklarının edebiyatında benimsenen kurallardan biriydi. Doğu’da uzun yüzyıllar boyunca, özellikle de Nizâmî’nin yaşadığı dönemde dahil, “Farsça şiirin, Arapça bilimin, Türkçe savaşın dili” (Kerimli, 2003: s. 104) olarak kabul edilmiştir. Eski Doğu`nun büyük dehaları olan onlarca şair ve bilgin ait oldukları halkların dilinde değil, Arapça ve Farsça yazmışlar. Hatta kendi döneminde bunun birçok avantajları da vardı. Evvela, Arapça-Farsça  ilmi ve edebî eserler yazarak büyük sanatkârlar geniş anlamda Doğu topraklarında okunma ve tanınma fırsatı elde etmişler. İkincisi, bu dilleri konuşan halklar Avrupalılara tanıdık olduğu için, Arapça ve Farsça yazmak, sanatkârların Batı'da performans sergilemeleri için elverişli koşullar yaratmıştır. Üçüncüsü, Arap-Fars dillerini bilmekle Nizâmîler, Doğu halklarının tarihini, edebiyatını ve kültürünü öğrenme, eserlerinin temalarını, olay örgüsünü ve kahramanlarını çok geniş bir sosyo-tarihsel çevreden alma fırsatı bulmuşlar. Böylelikle, Doğu edebiyatının kapsadığı coğrafyada doğal olarak Fars dili daha geniş bir mekanı kendisinde toplamıştır. Bu anlamda Nizâmî Gencevî, Doğu’nun kudretli sanatkarıdır, denildiğinde en azından aşağıdakiler dikkate alınır: Nizâmî, İslam dinine mensup olan büyük bir şairdir. O, ilk olarak Doğu dünyasında tanınıp şöhret kazanmıştır. Onun eserlerinde Doğu halklarının hayatı geniş bir şekilde sanatsal olarak yansıtılmıştır. Şairin eserleri Doğu’da daha çok okunur... Türk-Müslüman dünyasında sanki her halk Nizâmî Gencevî’nin eserlerinde kendi kaderini görür, çaresini arayıp bulur. 

Tüm bunların yanı sıra, Nizâmî Gencevî’nin Azerbaycan halkına ait bir sanatkâr olduğuna şüphe yoktur. O, dünya edebiyatının ve Doğu’nun büyük sanatkârı olmasının yanı sıra, anı zamanda açık bir şekilde eski bir tarihe sahip olan Azerbaycan halkının büyük oğlu, kudretli şairi ve önemli bir mütefekkiridir.

Nizâmî Gencevî’nin eserlerinde Azerbaycan konusunun özel bir yeri vardır. Azerbaycan`ın kadim Berde şehrini terennüm ettiği yapıtında şairin vatan sevgisi açık bir şekilde göze çarpar. Şiirden şairin Berde`yi ziyaret ettiği, burada Temmuz ayının doğal manzaralarını görüp, ilham alarak ifade ettiği hissedilir:

Berde ne gözeldir, nece qeşengdir,

Yazı da, kışı da güldür, çiçektir. 

İyulda dağlara laleler seper,

Gışını baharın nesimi öper.

O yaşıl meşesi cennete benzer,

Şen eteklerine bağlamış kövser.

Söyüdlük çöllere vermişdir zinet,

Ağ bağı ele bil hegigi cennet.

Gırgovul yuvası her sevr ağacı,

Ohuyur kekliyi, ötür turacı.

Sessizlik içinde dincelir gülşen,

Torpağı silinmiş gayğı, kederden.

Reyhanı yaşıldır iller uzunu, 

Her çeşid naz-nemet bürümüş onu.

Yem üçün geler guş bu gözel yurda, 

İstesen «guşsüdü» taparsan burda.

Torpağı yoğrulmuş gızıl suyundan,

Ele bil her yanda bitmiş zeferan.

O yaşıl yerleri dolaşıb gezsen,

Şenlikden başga bir heyal görmezsen. (Gencevî, 2004/1: s. 201-202) 

 “Hosrov ve Şirin” manzum hikâyesinde Kepez Dağı`nın, “İskendername”de Derbent Kalesi`nin tasvirinde de  Nizâmî Gencevî'nin anavatanı Azerbaycan'a olan derin sevgisi yüksek sanatsal düzeyde ifade edilmiştir.

 Nizâmî Gencevî'nin Berde hükümdarı Nüşabe'ye karşı tutumunda da aynı vatan duygusu hissedilir. Şair, kendi adil hükümdar kavramını Azerbaycan hükümdarı Nüşabe karakterinde yeni nüanslarla zenginleştirmiştir. Belki de Berde hükümdarı Nüşabe, Nizâmî Gencevî`nin düşündüğü ideal hükümdar tipinin toplamıdır. Şair, dünyayı fetheden Mekadonyalı İskender'i zekice fikirleriyle etkilemeyi başaran Azerbaycanlı kadın hükümdar Nüşabe`yi içtenlikle övmüş, onun açık bir şekilde sanatsal karekterini yaratmıştır:

Erkeksiz yaşayan bu dişi ceyran

Gözeldi, göyçekdi erkek tavuzdan.

Hoşsöhbet, üreyi saf, metanetli,

Bir peri endamlı, hoş tebietli.

…Dergaha yahın da olsa, yene de

Evine gelmezdi erkek bir bende, 

Gadınla aşardı onun her işi,

Tapşırıg almamış ondan bir kişi.

…Gulları bir yurdda salmışdı mesken,

Yahın bir obanı etmişdi Veten.

Gehrinden, kininden onun gorharag,

Şehrine bir kişi basmamış ayag,

Buraya getmeye verseydi ferman,

Yolunda kişiler keçerdi candan. (Gencevî, 2004/1: s. 34-35) 

Akıllı, tedbirli olması, bilgeliği ile dünyaca ünlü olan Makedonyalı İskender'i şaşırtan Nizâmî Gencevî'nin Azerbaycan hükümdarı Nüşabe'nin örneğinde gerçek bir adil hükümdar imajını yarattığını düşünmeye sevk eder. 

Nizâmî Gencevî'nin Şirvanşah Ahsita'nın “Leyli ve Mecnun” üzerine Farsça bir eser yazma teklifini öfkeyle karşılaması gerçeği de şairin Azerbaycanlı olduğunu doğrulayan faktörlerden biridir. Şirvanşah Ahsita'nın mektuplarındaki “Türk dili yakışmaz şah neslimize, eksiklik getirir Türk dili bize” gibi mısraların Nizâmî Gencevî'yi rahatsız etmesi, şairin Azerbaycanlı olduğunu açık bir şekilde gözler önüne serer.  “Leyli ve Mecnun” manzum hikâyesinde bu vesileyle yazılmış aşağıdaki mısraları sadece Azerbaycanlı şair ifade edebilirdi:

Gullug halgasına düşdü gulağım,

Gan vurdu beynime, esdi dodağım.

Ne cüretim vardı ki, evden gaçım,

Ne de gözüm vardı hezine açım.

Ömrüm viran oldu, solun-saraldım,

Bu emrin önünde cavabsız galdım. (Gencevî, 2014/2: 202-203)

Bilindiği gibi Nizâmî Gencevî, Şirvanşah Ahsita'nın emrini ancak oğlu Muhammed'in isteği üzerine yerine getirmiştir. 

Araştırmacılar, Nizâmî Gencevî’nin Farsça yazdığı eserlerinde anne ve babasının Türk olduğu hakkında da bilgi verildiğine dikkat çekerler. Şairin babası Yusuf Zeki ve annesi Reise hanım Türk milli kimliğine mensuptular. Nizâmî'nin eserlerinde Farsça yazılmış "Reiseyi gord" kelimesi, cesur veya mağrur, gururlu Reise anlamına gelir. Babası Yusuf Zeki, Gence şehrinde sanatkârlıkla meşgul olmuştur. Belki de, şairin “Kerpiçkesen Kişinin Destanı”ndaki büyük bir sevgiyle yaratılan usta, taş ustası imajı onun kendi babasının prototipidir. 

Nizâmî Gencevî'nin eserlerinde Türk kelimesini defalarca yerli yerinde  kullandığı bilinmektedir. Şairin çeşitli manzum hikâyelerinde “torke-delsetan, torke-tennaz, torke-siyahçeşm” gibi kelimelerin varlığı bunu doğrular. Bu ifadelerde şairin Türk kavramına sevgiyle yaklaştığı dikkati çeker. Ayrıca araştırmacılar, Nizâmî Gencevî'nin eserlerinde Azerbaycan halkına ait atasözlerini, darb-ı meselleri ve aforizmaları yerinde kullanıldığını belirtmişler (Ağamirov, 2015: s. 10-13).

Nizâmî Gencevî'nin çağdaşları ile ilişkileri de onun Azerbaycan'da yaşadığını, yarattığını doğrulayan deliller arasındadır. Bu bakımdan Nizâmî Gencevî ile Hakani Şirvani’nin ilişkileri özel bir öneme sahiptir. Araştırmalar gösteriyor ki Nizâmî Gencevî büyük Azerbaycanlı çağdaşı Hakani’nin (1120-1199) yaratıcılığına yakınlık göstermiş, onu gönlüne yakın bir sanatçı olarak kabul etmiştir. Hatta bir rivayete göre Nizâmî Gencevî’nin çağdaşı Efzeleddin Hakani’nin vefatı ile alakalı bir mersiye yazması bu gerçeği ortaya koymaktadır. Bu da Nizâmî’nin Azerbaycan’da yaşayıp eserlerini yazdığını açık bir şekilde göstermeye yardım eder. Rivayete göre Hakani’nin ölümü Nizâmî`yi derinden etkilemiş, onun ölümü sebebiyle acı dolu bir mersiye (ağıt) söylemiştir: 

Hey deyirdim ki, Hakani menim mersiyeçim olsun, 

Teessüf ki, indi men Hakaninin mersiyeçisi oldum. (Memmedov, 1979: s. 14)

XV. yüzyılın ünlü tezkerecisi Devletşah Semerkendi, “Tezkiretüş-Şüe'ra”sında Nizâmî Gencevî'nin 20.000 beyitten oluşan “Divanı”nın olması konusunda bilgi vermiştir. Ne yazık ki, o “Divan” kaybolmuş, tam olarak günümüze kadar ulaşamamıştır. Nizâmî’nin Azerbaycan dilinde yadığı “Divan”ı da maalesef ki elimizde değildir. 

Mezarının Gence'de bulunması da Nizâmî Gencevî'nin onun Azerbaycan şairi olduğunu doğrulayan önemli gerçeklerden biridir. Gence şehri yakınlarındaki üzerinde büyük bir movzele dikilmiş olan bu mezarın henüz XIX. yüzyılda da Nizâmî Gencevî’ye ait olduğu belli imiş. Rus yazar Aleksandr Griboyedov (1795-1829) ve Azerbaycanlı şair Seyid Azim Şirvani'nin (1835-1888) iki asır önce Gence civarında Nizâmî'nin türbesini ziyaret ederek izlenimlerini yazılı olarak ifade etmeleri, büyük şairin Azerbaycanlı olduğuna dair halk içinde somut fikirlerin olduğunu göstermektedir. Aleksandr Griboyedov, Nizâmî’nin mezarının onarımı için fon ayırmayı önemli gördüğü de bilinmektedir. Seyid Azim Şirvani, Şamahı’dan Tiflis’e giderken Gence şehrinde Nizâmî Gencevî’nin mezarını ziyaret etmiş, dâhi şairin yıkılmış türbesini görünce çok üzülmüştür: 

Ey Şeyh Nizâmî, ey nizamı dağılan,

Ey Gencede izzü ehtişamı dağılan.

Olmuşmu seninle men kimi alemde,

Beyti, evi, mektebi, kelamı dağılan. (Köçerli, 2005: s. 36)

Büyük Azerbaycan şairi Nizâmî Gencevî'nin eserlerinde dünya ülkelerinden ve farklı halkların hayatından geniş bir şekilde bahsedilir. Haklı olarak kaydedildiği gibi, “Nizâmî için milli ve coğrafi sınırlama yoktur... Onun tüm insanlık hakkında yazılmış “Hamse”si bir bütün olarak insanlık içindir.” (Hacıyev, 2000: 82)

Nizâmî Gencevî’nin zengin ve anlamlı yaratıcılığı Doğu canlanma kültürünün önemli bir hadisesidir. Şairin ölümsüz eserleri dünya edebiyatı hazinesinin kıymetli bir servetidir. Nizâmî Gencevî, Azerbaycan halkının dünya medeniyetine bahşettiği büyük bir deha ve kudretli bir sanarkârdır.  

Nizâmî Gencevî'nin ölümsüz eseri “Hamse”, Orta Çağ ve XIX. yüzyılda el yazması şeklinde Azerbaycan ve Doğu ülkelerinde geniş bir şekilde yayılmıştır. Şair, “Hamse”de yer alan eserlerinin her birinin el yazmasını Doğu ülkelerinin hükümdarlarına göndermiştir. Bu eserler farklı ülkelerin saraylarında, resmi çevrelerinde okunup tartışılmıştır. Böylelikle Nizâmî Gencevî, kendi döneminde sadece Doğu coğrafyasında değil, geniş bir çevrede tanınmış, böylece de kudretli bir sanatkâr olarak kabul edilmiştir. Şu anda dünyanın en ünlü müze ve kütüphanelerinde Nizâmî Gencevî'nin eserlerinin el yazmaları bulunmaktadır. Dâhi şairin eserleri el yazması şeklinde Azerbaycan'da da yayılmıştır. Seyid Azim Şirvani, “Hamse-i-Nizâmî” ismiyle bilinen nadir el yazmalarından birini, XIX. yüzyılın seksenli yıllarının başlarında Şamahı okulunda öğrenciyken Mirze Alekber Sabir'e bağışlamıştır. Seyid Azim Şirvani hatıratında şöyle demektedir: 

“Gözümün nuru Sabir!

Gazelimin birine yazdığın güzel ve tatlı cevabın çok hoşuma gitti. Şimdi başka bir şeye isteğim olmadığından, bu kitabı (“Hamse”yi- Nizâmî – Nizâmî “Hamse”si – elyazmasını – İ. H.) sana hediye gönderiyorum. Bunu bir başyapıt olarak kabul etmenizi ve şiir alanında ilerleme kaydetmenizi dilerim.” (Seyid, 1934: s. 18)

Demek ki, Nizâmî Gencevî'nin eserleri her bir Azerbaycanlı için eşsiz bir hediye olarak kabul edilmiştir. Bu, hâlâ da böyledir.

Göründüğü gibi dünyaca ünlü dâhi Nizâmî Gencevî, her şeyden önce büyük Azerbaycan şairi ve mütefekkiridir. Bu kudretli yazarı dünyaya Azerbaycan halkı dünyaya bahşetmiştir. Nizâmî Gencevî'nin eserleri, dünyada pek çok uygar devletin diline çevrilmiştir. Belki de Nizâmî dünya edebiyatında yabancı dilde en çok okunan nadir sanatkârlardan biridir. Neredeyse tüm dünya Nizâmî mirasının araştırmasıyla meşguldür. Nizâmî araştırmaları dünya Doğu biliminin özel bir dalı hâline gelmiştir. Nizâmî Gencevî üzerine farklı dillerde yazılmış kitaplardan ve büyük şairin farklı dillere çevrilmiş eserlerinden devasa bir kütüphane oluşturmak mümkündür. Yüzyıllar boyunca, bu dâhi sanatkâr üzerine yazılan bilimsel çalışmaların çoğu şairin anavatanı Azerbaycan’da yapılmıştır. Azerbaycan, dünya Nizâmîşinaslık biliminin ana merkezidir. Bununla birlikte, hangi dilde yazılırda yazılsın, hangi ülkede öğrenilip okutulursa okutulsun, Nizâmî Gencevî’nin eserleri Azerbaycanlı ruhunun yüksek sanatsal ifadesinden ibarettir. Nizâmî Gencevî, dünya edebiyatında Azerbaycan`ın kudretli temsilcisi, büyük elçisidir. 

Azerbaycan halkı Nizâmî Gencevî gibi ölümsüz sanatkârları ile haklı olarak iftihar etmektedir. 

Dâhi şairin eserlerinde ilmi, yeteneği ve çalışkanlığı, manevi olgunluğu, insanseverliği var gücü ile ifade etmiştir. Nizâmî Gencevî bu fikirde idi: 

Çoh iti zehinler yatan oldular,

Ahırda sahsı gab satan oldular. 

Nizâmî’ye göre şuurlu iş, sorumluluk, zahmet insanı yücelten temel hayati kaynaktır. O şöyle demektedir: 

Gana geltan etse de, seni zehmet tikanı,

Çalışmagdan usanma, işe alışdır canı.

Öz halal zehmetinde namuslu insan sayıl,

Her yetene alçalma, el açıb olma sail! 

Kısaca, Nizâmî Gencevî’nin zengin yaratıcılığı günümüz ve gelecek nesiller için de en faydalı hayat ve edebiyat dersleri, faydalı ve ibretli öğütlerdir. 

Kimdir Nizâmî Gencevî?

Bu soruya verilmiş en mükemmel cevap şöyledir: Şeyh Nizâmî!

Kadim dönem ve orta aır felsefi eğitimine göre Şeyh ya toprak sahibi ya da kabile reisi yahut da ruhani  atadır. Ancak Nizâmî’nin örneğinde Şeyh sözü daha çok manevi yüceliği fethetmiş akıl ve kamil sahibi, kendi sözleriyle söyleyecek olursak “gönül mülkünün sultanı” demektir. 

Şeyh Nizâmî büyük bir mütefekkirdir. Devletşah Semerkandi onu sade ve tevazu bir hayat yaşayan, çok keskin zekalı, bilgili ve çok geniş bir dünya görüşüne sahip bir şahıs olarak değerlendirmiştir. O, şairin yaratıcılığından bahsederken Nizâmî’yi “Herabat’ın bülbülü” olarak adlandırmıştır. Herabat “bilinçli insanların toplanma yeridir”. Kadim ve orta asır şairleri içerisinde Nizâmî Gencevî kadar akıl ve olgunluk kudretine güçlü bir inancı olan sanatçı bulmak zordur: 

İnsana arhadır onun kamalı,

Ağıldır her kesin dövleti, malı.

Kim ki, yetişmedi ağıldan bara,

Ohşar insansifet ejdahalara. 

Ve yahut:

Güvvet elmdedir, başka cür heç kes

Heç kese üstünlük eyleye bilmez! 

Selefi Ebulkasım Firdevsi, nasıl derler, savaş ve barış şairi idi. Halefi Mehemmed Füzuli’yi bütün dünya kalp şairi olarak tanıyor Nizâmî Gencevî cenk edebiyatı ile, çalışmayla kalp arasında akıl zirvesidir. 

Dünya ilmi ve edebi fikrinde Homer “Kör ozan”, Şekspir “trajedi üstadı”, Puşkin “Rus şiirinin güneşi” diye adlandırılmış. Yıldızlarla ve ayla mukayese edilen başka sanatkarlar da vardır. Ancak açık bir şekilde söyleyecek olursak, tasavvur edilemeyecek kadar büyük bir yüceliğe sahip olan Nizâmî Gencevî, edebiyatta öğretmenlerin öğretmenidir: 

Her kim öyrenmeyi bilmeyirse ar,

Sudan dür, daşdan da gövher çıharar. 

Nizâmî Gencevî’nin eserlerinde neredeyse her beyit aforizma olarak seslenir. “Hamse” baştan sona aforizmalar külliyatıdır:

...Geleme gerekdir ele söz almag,

Şüurdan, ağıldan olmasın uzag.

...Doğruya azacıg benzeyen yalan,

Yahşıdır yalana benzer doğrudan. 

Ebediyat kazanmış Nizâmî Gencevî bizim çağdaşımızdır. Onun XII. yüzyılda dile getirdiği büyük fikirler bugün, sadece Azerbaycan`da değil, tüm dünya için hâlâ geçerli ve önemlidir. Bu, büyük sanatın ölümsüzlüğünün yadsınamaz gerçekliğidir. Dâhi şairin bir zamanlar kendi ebedi ünü hakkında büyük bir öngörü ile ifade ettiği aşağıdaki düşünceler, hem bugün hem de uzak gelecekte kabul edilen nesnel gerçekliğin bir ifadesidir: 

…Dedim: Meni görmek istese her kim, 

Beytimde görüner ona suretim. 

…Şeiri ohunanda bu Nizâmînin,

Özü de her sözde görüner yeqin.

…Yüz il sonra sorsan bes o hardadır? 

Her beyti seslener: Burda, burdadır! (Gencevî, 1947/2: 362)

Nizâmî Gencevî, sonsuzluk kazanmış seçkin bir sanatkârdır. Dâhi sanatkârın ismi, onun vatanı Azerbaycan'da ebedileştirilmiştir. Bakü şehrinde Nizâmî Gencevî'nin heykeli dikilmiştir. Ülkemizde Nizâmî Gencevî`nin ismini taşıyan okul, müze ve sokaklar bulunmaktadır. Bağımsız Azerbaycan devletinin girişimi ve desteği ile Moskova, Pekin ve Roma’'da Nizâmî Gencevî`nin heykelleri dikilmiştir. Azerbaycan’da Nizâmî Gencevî’nin doğumunun 800, 840, 850 ve 870. yıldönümleri devlet düzeyinde büyük törenle kutlanmıştır.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev`in 5 Ocak 2021 tarihli kararıyla, 2021 yıl bütünlükle “Nizâmî Gencevî yılı” ilan edilmiştir. 

Dâhi sanatkâr Nizâmî Gencevî’nin ölümsüz eserleri hâlâ gençtir, günceldir, beşeridir ve çağdaştır. Nizâmî bütün zamanlar için hümanizmin, adaletin ve birliğin büyük bir müjdecisidir. 

İnsanlığın her zaman Nizâmî Gencevî’nin büyük ideallerine ihtiyacı olacaktır. Görkemli Azerbaycan şairi Nizâmî Gencevî bütün zamanların ve geleceğin kudretli şairi ve büyük mütefekkiri olarak ebediyet kazanmıştır. 

 

Kaynaklar

Ağamirov, Cahan (2015). Nizâmî Gencevî yaradıcılığında işledilen türk sözleri ve Azerbaycan zerbmeselleri. Gence.

Araslı, Hemid (1998). Azerbaycan edebiyyatı: tarihi və problemleri. Bakı: “Genclik”.

Bertels E. (1940). Böyük Azerbaycan şairi Nizâmî Gencevî. Bakı: AzFAN neşriyyatı.

Ferzeli, Ejder (1994). Nizâmî zirvesi. Bakı: «Genclik».

Hacıyev, Arif (2000). Nizâmî Gencevî “Xemse”sinin Renesans alemi. Bakı, “Mütərcim”.

Kərimli, Teymur (2003). Nizâmî humanizmi ve türklük. (IV burahılış). Bakı: AMEA MEK, «Elmi əsərlər»,.

Kommissiya (2007). Azerbaycan edebiyyatı tarihi. II cild. Bakı: “Elm”.

Köçerli, Firidun bey (2005). Azerbaycan edebiyyatı. II cild, Bakı: «Avrasiya press».

Memmedov, Kamran (1979). Azerbaycan yazıçılarının heyatından degigeler. Bakı: «Gənclik».

Nizâmî Gencevî (1947/1). Lirik şeirler. Bakı: “Azerneşr”.

Nizâmî Gencevî (1947/2). Şerefname. Bakı.

Nizâmî Gencevî (2004/1). İsgendername (Şerefname). Bakı: «Lider».

Nizâmî Gencevî (2004/2). Leyli ve Mecnun. Bakı: «Lider».

Nizâmî Gencevî (2004/3). Xosrov Şirin. Bakı: Lider.

Seyid, Hüseyn (1934). Mirze Elekber Sabir Tahirzade. Bah: M.E.Sabir. Bütün eserleri (mügeddime). Bakı: Azerneşr.


 

[1] Güney rüzgârı

[2] dilogi: ideali, düşüncesi, vermek istediği fikir aynı olan iki ayrı tiyatro eseri veya roman. 

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 174. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 174. Sayı