Dağların Kartalı, Bozkırın Kurdu


 01 Temmuz 2024

                                 Celaleddin Horezmşah hakkında  tarihsel sohbet[1]

Bazen biz tarihi unutuyoruz. Ama, tarıhmı kendini unutmasına izin verecek! 

O asla böyle bir özensizliğe izin vermez. Çünkü, o sadece seninki değil. O, halkın. O sana kendini müzisyenin müziğiyle, ressamın resmiyle, heykeltıraşın heykeliyle hatırlatır. Yoksa, “Celaleddin”  adlı uzun şiirimi yazdığımdan bu yana 23 yıl geçmiş.

Devran Agalıyev ile Saragt Babayev’in “Celaleddin” heykeli üzerine yaptığımız sohbetin ardından Çarı Yegenmurad’ın şiir dizeleri gerçek oldu: “Önceki akşam yine rüyama girdi, dağların kartalı, bozkırın kurdu”. Ama devamı farklı oldu. “Ay balta benzeyen güzel Ay” değil de, Celaleddin Sultan’ın merdane görünümlü yüzü gülümsüyordu.

Uzun şiiri yazdığım günler aklıma geldi.  O hacmi küçük uzun şiir üç gün içinde yazıldı. Türkmenistan’ın “Edebiyat ve sanat” gazetesinde de yayınlandı. Hatta şiirin yazıldığı üç gün boyunca biri bana adımı sorsa “Celaleddin” cevabını alması çok muhtemeldi. Çünkü ben onun dünyasına, daha doğrusu o benim dunyame dalmıştı.

İşte, şimdi yine de bu ahval. Yine de gönülüm, ruhum benim dengemi kaybettirerek tarihe doğru götürdü. Nereden nereye diyor musunuz?! Aşkabat’tan Köhne Ürgence — Harezmşahlar devletinin başkenti Gu:rgence — Gürgence. Daha sonra ona Ürgenç adı verildi. Evet biliyorsunuz, bu evvelki yerlerden, benim çocukluğumun geçtiği yerlerden. İl Arslan’ın, Sultan Tekeş’in eski Gurgenç’teki türbe yapılarının yanından. Sofu cüppesini çıkararak Cengiz Han’a karşı savaşıp sapan atan Necmeddin Kübra’nın türbesinin yakınından. Ama kendi çocukluğumda olsa da, ben o binaları yapılan devrinden sonra  hengamın birçok zamanının tozu sineninden sonra görmüştüm. Celaleddi’nin gözleri veli o binaları henüz böyle binalar’ın başka yerde yok vakitleri, ışık saçarak duran vakitinde görmüştür. Celaleddin, kendi atalarının nesil devamının kaderini henüz bilmediği vakitleri..., doğrusu, bildiği vakitleri de görmüştür. Moğolların başlattığı tufandan sonra da o aciz düştü. Tufandan sonraki kasırga olarak esmeye başlamıştı.

Büyüklüğünü dünyanın boynuna yüklemeyi başaran Selçuklu Türkmenlerinden sonra kurulan Harezmşahlar devleti Cengiz Han’ın darbesine dayanamamış olsa da,  tarihî eserleri, hatıraları ve Pilmahmut gibi gayretine dünyada denk bulunamadık, bir ucundan sayarsan, saymakla bitmeyecek ilim sahiplerinin ruhu veli sağlam bir şekilde korunmuştur. Doğru, tarihin mesafesi geniştir. O üzerinden birkaç asır geçmesine rağmen, inkar edilemeyecek olayların kuraksı tarih kayıtlarının, zafer ve yenilgi listelerinin hacminden aşırı derecede genişdir. Bu gerçekten Celaleddin Sultan’ın kaderiyle alakalı sohbetlerde de aynen bunun gibidir. 

 Ben bugün yeniden tarihin puslu yıllarına bakarak, aklımda ve rüyalarımda Celaleddin hakkında düşünceye dalıyorum. Aslı Oğuz Han’dan dönen Aydan saf Türkmen’in tarihe sinmiş şöhreti bize gökteki Güneş’i hatırlatır. Güneş Yer’den ne kadar uzakta olsa da, onun harareti –  bedenimize sıcaklık, ışığı kalbımıza nur.

Oğuz babayla ilgili kısaca bilgilere değinmek gerekir. Halkımızın tarihî kökü Oğuz Han’a dayanıyor. Atamızın altı oğlu vardı; bunlardan üçüsünü, insan yaşamı için gerekli olan Göksel ihtiyaçların hürmetine – Güneş, Ay, Güneş, diğer üçünü de insan yaşamı için gerekli olan Dünyevi ihtiyaçların hürmetine – Dağ (toprak), Gök (gök alev, ateş), Deniz (su) diye ad vermişdir. Oğullarını yay ve okla ilgili efsanelerden bildiğimiz gibi, üçerli iki gruba ayırmışdır. En büyük oğullarına yay vererek, (bozulabilir, sökülerek derlenebilir yay anlamında) “bozuklar” diye ad vermiştir. Küçük üç oğluna da üç yay vererek “üçoklar” diye ad vermiştir. Ondan sonra hakımlığın, hükümdarlığın büyük oğullarına “bozuklara” ait olduğunu söylemiştir. “Üçoklara” ise icracı olduklarını söylemiştir.

“Oğuz” kelimesi tarihin farklı dönemlerinde farklı halkların dilinde farklı telaffuz edilmiştir. İşte bunlar: “Oğuz” kelimesinin ilk harfi başlangıç 0 (sıfır – başlangıç) olarak düşünülürse, başlangıçtan 0 dönen “ğuz” kelimesinin farklı dillerdeki imlası, yani telaffuz tonu sonucunda, gu:r, gu:n, go:r, hu:n, hor, tür, tu:r, sun, hwalin, hwalis, u:z, ız  gibi formlara sahip olduğunu daha önceki yazılarımın birinde yazmıştım. Böylece halkımızın türlü dillerde ve türlü dönemlerde türlüce isimde söylenişine ve yazılışına bakılırsa, onun başka başka halkın adı olarak tasavvur edildiği ve kabul edildiği anlarında az olmadığı anlaşılıyor. 

Dünya üzerinde 70’den fazla devlet ve hanedan kuran halkımızın tarihinden bazı bilgilere dönelim. Gazneli hanedanını şöhretlendiren Sebük Tegin’in ve onun oğlu Mahmut Gazneli’nin şeceresi Oğuz Han’ın Gün oğlundan olan Gaya torununa dayanıyor. Şöhreti dünyaya yayılan Selcuk Türkmen hükümdarlığı kendi aslını “Üçoklardan” Deniz Han’ın Kınık oğluna dayanıyor. Acaba, Selçuklu hükümdarlıklarından sonra şöhreti âlemi saran, tarihe Celaleddin gibi mertebe sahibini armağan eden, Anuşteginlerin kaynağı olan Harezmşahlar hükümdarlığı kimler?! Bunun hakkında Türkmen halkının Milli Lideri Kahrıman Arkadağımızı dinleyelim. Türkmen halkının Milli Lideri Kahrıman Arkadağımız “Türkmenistan — Büyük İpek Yolu’nun Kalbi” adlı eserinde: “Daşoğuz Vilayet’inin şimdiki topraklarına eski çağlarda Harezm denilip ad verilmiştir. Amıderya’nın aşağı akımlarında yerleşen, yayılmış çöllü, sahralı Harezm toprağının tek taban yeri bile işlenmeden bırakılmamışdır. Harezm toprağı hububatta gül esiyormuş. Buranın toprağında nem sularının çok miktarda bulunmasına rağmen, Amuderya’nın kıyısındaki ve Sarıgamış civarındaki her yerde, geçmişdeki seyyahların anlattıklarına göre köyler yoğun oturmuştur ve onların aralarını tarlalar elde etmiştir. XI. yüzyılda yaşayıp gitmiş Selçukluları Harezm’deki temsilcisi Anuştegin Gür-Şah’ın kurduğu büyük olmadık Oğuz-Türkmen devleti, yüzyıllar boyunca Ortadoğu’da güçlü bir devlet haline geldi. Anuştegi’nin akrabaları Büyük Harezmşahları olarak hitap edilmeye başlandı, onların başkentleri ise eski Gürgenç (bugünkü Köhne ürgenç şehri) oldu. Harezm’e Moğol istilasından önce gelip gören Yakut el-Hamavı: “Harezm kadar müreffeh bir yer Dünyanın hiçbir yerinde görmedim” diye yazmış.

 

                                         Anuştegin Gür’ün yedinci nesili

                                 Celaleddin Sultan’ın ezan adı Menguberdi’dir

Celaleddin Sultan’ın katibi, görgü tanığı olmuş olaylarına dayalı onun özgeçmişi hakkındaki kitabı nesillere miras bırakan Muhammed Nusaylı: “Her tarihçinin asıl amacı kendi döneminin tarihini tahrip etmeden anlatmaktır” diyor. 

Bahsettiğimiz tarihi şahsiyetimiz, o dönemin ve onun sonrasındaki dönemin tarihi kaynaklarında bu şekilde tanıtılmaktadır. — Celaleddin İbn Harezmşah Sultan Alaeddin Abulfeth Muhammed, İbn Tekeş İbn İl Arslan İbn Atsız İbn Muhammed İbn Anuştegin. Aslında, onun gerçek ezan adı Menguberdi olup, Celaleddin onun dinin büyüğü düşüncesini ifade eden mahlasıdır.

Böylece Celaleddin, Harezmşalar devletini kuran Anuştegin Gür’ün 7. nesili olur.

1) Anuştegin;

2) Anuştegi’nin oğlu (Kutbuddin) Muhammed;

3) Muhammed’in oğlu Atsız;

4) Atsız’ın oğlu İl Arslan;

5) İl Arslan’ın oğlu Tekeş;

6) Tekeş’in oğlu Alaeddin Abulfeth Muhammed Harezmşa;

7) Alaeddin Abulfeth Muhammed Harezmşa’nın oğlu Celaleddin. Aslında, az önce de belirttiğimiz gibi, onun kulağına okutulan gerçek ezan adı Menguberdi olup,  Celaleddin, onun dinin büyüğü düşüncesini ifade eden mahlası.

Aslında “Mengu” kelimesi Kaşgarlı Mahmut’un “Türk Dilleri Divanı”nda ölümsüz, ebedî anlamına gelir ve o Allah’ın bir ismi olarak yorumlanır. Yani, Allah’ın “Bağışlayıcı”, “Cömert”, “Rahîmli”, “Merhametli” anlamında gelen isimleri gibi “süreklilik”, “sonsuzluk” anlamında gelen “Mengu” ismidir. Demek, Mengu+berdi (Alla+berdi (Allah+verdi), Taňry+berdi (Tanri+verdi), Hudaý+berdi (Hüda+verdi), Salyh+berdi (Salih+verdi), Kadyr+berdi (Kadir+verdi), Kerim+berdi (Kerim+verdi), Jepbar+berdi (Cebbar+verdi) gibi Türkmen’in birleşik sözcüklerden özel ad yapma kalıbının nüshasında. “Berdi” (Verdi) kelimesinin birleştirilmesinde, bu yöntemde ad yapmanın bölgedeki diğer halklardan hiçbirine özgü olmadığını belirtmek gerekir).

“Menguberdi” kelimesini vurgulamamızın sebebi o zamanın bütün ünlü tarihçilerinin hepsinin tarih eserlerinde Celaleddi’nin Menguberdi şeklinde geçmesidir. O kitaplarda Menguberdi kelimesini araştırsa da olur, bulsa da. Ancak halk arasında yaygın olan “Mengburun” mahlasını veli arasan da bulamazsın. Sebebi o yoktur. Tarihte Alaeddin Abulfeth Muhammed, Harezmşa’nın en büyük oğlu Celaleddin Menguberdi’dir.

Tarih bu — tarihtir. O Selçukluların âlemi sarsan hükümdarlığından sonra şöhreti dünyaya yayılmış Harezmşalar hanedanını kurucunun Anuştegin Gür’ün, Oğuz Han’ın Yıldız Han oğlundan olan Beğdili’nin soyundan geldiği tekrarlanırsa da tarih doğrudur. Kutbeddin Muhammed’in, İl Arslan’ın, Tekeş’in, hatta Alaeddin Abulfeth Muhammed’in tamamladığı sayısız büyük işlerinin anlatılması da tarihtir.

Harezm Sultanı’nın — kendi oğlu Muhammed’in Fermanlarını hususi Fermanlarıyla deviren Türkan hatun (daha doğrusu Tarhan Hatun) hakkındaki bilgilerle de  o tarihtir. Türkan hatun oğlu Muhammed Harezmşa’nın soyu Kaya (Gaýa) uruklu eşi Ayçiçekten doğan büyük oğlu Celaleddin’in tahta veliahtlık hakkını kendi Gıpçak aşiretinden olan başka bir eşinden Özlag Şah ile takas etmekten mutluluk duyduğu hakkındaki bilgilerle de  o tarihtir. Alaeddin Abulfeth Muhammed Harezmşa’nın büyük oğlu Celaleddine Saltanatı devreden son nefesindeki adaletiyle de tarihtir. 

Celaleddin Menguberdi, babası Muhammed’in kaybettiği itibarını aslanın ağzından almalı oldu. Onun Nusay’ın yakınında varı yoğu 300 atlıyla Cengiz Han’ın 700 atlısının üzerinden kazanan zaferini yayarak kalplerde bir umut kıvılcımını parıldatmasıyla da tarihti o.

Cengiz Han tarafından onaylanan Sultan Celaleddin’in babası Muhammed Harezmşah’ın kuzeni, Hırad’ın valisi ve idarecisi, Celaleddin’in kayınpederi kanglı (gaňly) aşiretinin reisi, yanında Sultan Muhammed’in ordusundan olan alt çete kemiğini kırabilen, aslana geri dur demiş 10.000 seçkin Türkmen askeri bulunan Emin el-Mülk ile birleşerek Moğollara kurt oyununu gösterdiğinde de tarihti...

Üzerinden sekiz asırdan fazla zaman geçmesine rağmen Celaleddin Menguberdi büyük şahsiyet ve yenilmez serdar olarak sadece Türkmen’in hafızasında değil, dünyanın hafızasında kalıcı bir yer edinmiştir. Halkın, ülkenin kaderine sorumlu şahsiyetler gerektiğinde insancıl da, acımasız da olmalıdır.

Annesi Türkan Hatun’u kınamaya cesaret edemeyen Muhammed Harezmşah kendine nefretle bakan iftiracıların anlattığı gibi aciz ve namert olsaydı devletini bu kadar yüksek bir seviyeye asla çıkaramazdı. O Anuşteginlerin münasip devamı olmasaydı Cengiz Hana “Babasının gerçek oğlu böyle olmalıdır” dedirmiş Celaleddin Menguberdi gibi yiğit ve cesur oğluyla dünyayı hayretler içinde bırakmazdı.

Tarih Sultan Muhammed Harezmşah’ın oğlu, Celaleddin’in küçük kardeşi Rükneddin Gürsancı’nın Moğollara esir olmasıyla ilgili olayı şöyle anlatılır. Tulı Han ona diz çöküp, kendine acıması için yalvarırsa serbest bırakacağını söylüyor. Rükneddin Gürsancı mertçe ölmeyi seçiyor. Onun o vakit varı yoğu 12 yaşı vardı.

Celaleddi’nin kardeşlerinden Kutbeddin Özlag Şah, 1221 yılında Moğolların elinde vefat etti.

Kız kardeşi Hansoltan hatun ilkönce Semerkant hükümdarı Osman Han ile evlendiriliyor. Osman Han Muhammed Harezmşah tarafından hayınlıkta suçlanarak öldürülüyor. Hansoltan daha sonra Memdud adında bir şehzadeyle evlenir.

Memdud, Mısır’daki Memluk Türkmenlerinin Selahaddin Eyyub’un ardından gelen hükümdarlarından biriydi ve tarihte “Beybarlar” olarak bilinen komutanı Begbars ile birlikte Moğollara karşı ilk kesin zaferi kazandığı zamanda: “Ben Memdud’un oğlu Mahmut’um. Ben Moğolları bozguna uğratan (Celaleddin) Harezmşah dayımın intikamını aldım” diyen sözünü gururla söyleyen Seyfeddin Kuduz, Memdud Bey ile Hansolta’nın oğludur. Tarih de bu. O memnun da etmiyor, yüzeyini de, zaferini de saklamıyor yenilgisini de.

Celaleddin’in kardeşlerinden bir diğeri de Kıyaseddin Pir Şah’tır. O 1220-1229’da Irak valisi oldu. Diğer bir kardeş ise 12 yaşında Tulı Han’ın elinde ölen Ak Şah yani Rükneddin Gürsancı’dır. 

Celaleddi’nin Guymahı Şah ve Yahya Hur Şah adında da kardeşleri olduğu söyleniyor.

Esasi sloganı: “Yardım yalnızca Allah’tandır” diyen cümleden oluşan Celaleddin Menguberdi ile ilgili bir gerçeğin daha altını çizmek gerekiyor. O gerçek “Celaleddin Muhammed Harezmşah’ın Türkmen eşinden doğulan” denilip doğru yazılmış ve yanlış anlaşılmış cümledir.

Gerçek nedir veya nerede?!

Farklı zamanlardaki farklı milletlerden  olan yazarların — Muhammed Nisalı’nın, As Subki Abu Nasr’ın, Cüveyni’nin, İbn Esir’in, İbn Haldun’un, Cüzcanı’nın, El-Makrizi’nin, Tekindağ’ın, V.Yan’ın, V.V. Barthold’un, Z.M. Buniyatov’un, V.A. Gördlewski’nin, O. Gündogdıyev’in, C. Gurbangeldiyev’in, Anuştegin Gür’ün 7. nesili Celaleddin Menguberdi altı soyu türkmen olurken milletini nasıl değiştirebilir?!

Celaleddi’nin adı tarihi kaynaklarda — Menguberdi.

Celaleddin — Anuştegin Gür’ün 6. nesili olan Muhammed Harezmşah’ın büyük oğludur. Yani annesinin kabilesine bakmazdan o zaten bir Türkmendir.

“Celaleddin Muhammed Harezmşa Türkmen eşinden doğulan” cümlesinin içeriğini vurgulamamızın nedeni, Muhammed Harezmşah’ın başka milletlerden de eşlerinin olmasından kaynaklanmaktadır. Böylece Celaleddin Menguberdi’nin baba tarafı da, anne tarafı da Türkmendir.


 

[1] Ünlü Türkmen yazarı Aşırmet Garlı'nın “Dağların kartalı, bozkırın kurdu” adlı makalesini Türkmenceden Türkiye Türkçeye aktaran Avrasya yazarlar birliğinin Türk dünyasının genç yazarları için düzenlediği yüksek seviyede çevrimiçi Türkçe okulunun ve Avrasya yazarlar birliğinin 15. Yıl Hikâye atölyesinin Türkmenistanlı katılımcısı Toylı CÂNÂDOV. 

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 211. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 211. Sayı