Dede Korkutun Yeni Nüshası Üzerine (Konu - Bağlantılar - Yer - Zaman - Okuyuş)


 01 Temmuz 2019

Konu, 25-27 Nisan 2019 tarihlerinde Bayburt Üniversitesinde düzenlenen “Dünya Kültür Mirası Dede Korkut Uluslararası Sempozyumu”nda Metin Ekici tarafından sunulan bildiride ilk kez tanıtılan Dede Korkut’un yeni nüshasıdır. 

27 Nisan 2019 tarihli Karar gazetesinde konu, “Dede Korkut’un 3. nüshası bulundu, kayıp 13. destan da ortaya çıktı” başlığıyla verilmiştir. Gazeteye konuşan Metin Ekici, (Kazakistan’ın Mangışlak bölgesinde) “tanıştığımız dostlarımız Dede Korkut nüshalarının ellerinde olduğunu söylediler. 61 sayfalık bir dosya olarak bana verdiler. Bu dosyanın içerisinde 13. Dede Korkut anlatması olarak adlandırdığımız Salurkazan’ın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi de var. Geri kalan kısmı ise Dede Korkut’un soylamalarından ibaret.” dedi. Gazetedeki habere göre Ekici “metnin 14-16. yüzyıl arasında yazıya geçirildiğini tahmin ettiklerini” de söyledi.   

Bayburt’taki bildiri sırasında Metin Ekici’nin ekrana yansıttığı bildiriye ve yazmaya ait bazı sayfalar birkaç gün içinde sosyal medyada yayıldı. 

İran’daki Yol Press gazetesinin bir haberinde de yeni nüshanın Karadağ’da bulunduğu açıklandı. 

23 Mayıs 2019’da Abdurrahman Deveci, Cihangir Kızılözen  ve beş kişiyle sosyal medyada bir açıklama yaparak 3. nüshanın orijinalinin, İran’ın Türkmensahra bölgesinde yaşayan Türkmen aydını Velimuhammet Hoca’nın elinde bulunduğunu belirtti. Açıklamada Velimuhammet Hoca’nın ve yazmaya ait üç sayfanın resmi de bulunmaktadır. 

Bağlantılar: 

Bu yazının konusu, yazmanın bulunuşuyla ilgili iddialar değildir. Bu vesileyle sosyal medyaya yayılan yazmaya ait beş altı sayfalık metne dayanarak yeni nüshanın yerini, tarihini ve dil özelliklerini tespit etmeye çalışmaktır. Ancak bunlara geçmeden önce yazmanın diğer Oğuznamelerde bulunan bağlantılarıyla ilgili bazı bilgileri de vermek istiyorum.[1]  

1.Dede Korkut’un Şecere-i Terâkime’de yer alan ünlü şiirindeki bir dörtlükte Salur Kazan’ın ejderha ile (yılanla) mücadelesine gönderme vardır:

 

Kök asmāndın inip keldi tinin yılan

Her ādemni yutar irdi körgen zamān

Salur Ķazan başın kesti bermey amān

Alplar Bigler kören bar mu Ķazan kibi? (Kargı Ölmez 1996: 209).     

 

2. “Salur Kazan Tutsak Olup Oğlu Uruz Çıkardığı Boy”daki Salur Kazan’ın soylamasında da ejderhayı öldürmeye gönderme vardır:

 

Yidi başlı ejderhaya yetüp vardum

Heybetinden sol gözüm yaşardı

Hey gözüm nāmerd gözüm muḫannet gözüm

Bir yılandan ne var ki ķorḫduñ didüm

Anda daḫı erem bigem diyü öginmedüm (Ergin 1989: 237).    

         

3. Yeni nüshanın 48. sayfasında Salur Kazan’ın bir soylaması var:On min yağı geldüğini ėşidende kol götürüb ak otak içinde evine (?) girdüm; iğirmi min yağı geldi dėyende yėrümden irinmedüm (?); otuz min yağı geldi dėyende…[2]

Aynı soylama bazı değişikliklerle iki yerde daha vardır.

1) Dede Korkut Kitabı’nın 11. boyunda: 

 

Biñ biñ erden yağı gördüm-ise öyünüm didüm

Yigirmi biñ er yağı gördüm-ise yıylamadum

Otuz biñ er yağı gördüm-ise ona saydum…[3] (Ergin 1989: 236)

 

2)Topkapı Sarayı Oğuznamesinde:

 

Biŋ eren gördügümde ben Ķazan bıyıķ burdum, beş biŋ eren gördügümde ben Ķazan busanmadum, on biŋ eren gördügümde  oyunum dėmedüm, yigirmi biŋ eren gördügümde yerinmedüm, otuz biŋ eren gördügümde utanmadum…[4] (Kaçalin 2017: 788). 

 

4. Bayburt’taki bildirisinde Metin Ekici, yeni nüshayı tanıtmış, “Salur Kazan’ın yedi başlı ejderhayı öldürmesi” hikâyesinin de ana çizgilerini -metinden bazı alıntılar da yaparak- vermiştir.  Buna göre ejderhayla karşılaştığı zaman Salur Kazan’ın arkasında Lala Kılbaş durmakta ve Kazan ona danışmaktadır. 

Reşideddin Oğuznamesi’nin, Karahanlıların efsanevi tarihinin ilk dönemlerini anlatan bölümünde ejdarha ile mücadeleye giden kahramanın yanında da Kulbaş vardır (Togan 1972: 64-67). Burada kahramanın adı Korı Tekin’dir. Çok farklı olmakla birlikte iki hikâyede ejderha ve kahramanın yardımcısı Kulbaş / Kılbaş[5] ortaktır. Yeni nüsha yayımlanınca iki hikâyeyi ayrıntılı olarak karşılaştırmak mümkün olacaktır. 

5. Yeni nüshada Dede Korkut, kırk şakirde nasihat ediyor. Önceki iki nüshada ve Topkapı Sarayı Oğuznamesi’nde “kırk şakird” kavramı yoktur. Fakat başka bir yazmada “kırk dânişmend” kavramı vardır (Kaçalin 2017: 212-213).

Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi Yazma I/261. sy.’de kayıtlı olan söz konusu yazma 2017’de Mustafa Kaçalin tarafından tıpkıbasımıyla birlikte yayımlanmıştır. Aslında üçüncü nüsha olarak 22 sayfalık bu yazmayı düşünmemiz gerekir. Yazmada mukaddime ve “El-Hikâyetü’l-Evvel” başlığı altında Dirse Han Oğlu Boğaç Han boyunun başlangıç kısmı (8 sayfa) vardır. Türk Tarih Kurumu yazmasının mukaddimesinde ayrıca, dört türlü kadın bölümünden önce 42 satırlık (3 sayfadan biraz fazla) ilave vardır.   

Yer (coğrafya):

Yeni nüshanın Kuzey-Doğu Türkçesine ait olmadığı, Güney-Batı Türkçesine ait olduğu açıktır. Bu, vėr- ve var- fiillerinin v’li oluşundan, zamir n’sinin varlığından (kudretinden, haddinde, karşısına), -An sıfat-fiil ekinin g’siz olmasından (basan, kesen, uran, alan) ve -AndA zarf-fiil ekinin g’siz olmasından (çekilende, çalınanda, bezenende) bellidir. Metin Güney-Batı Türkçesine ait olduğuna göre ya Osmanlı sahasına, ya Azerbaycan sahasına ait olacaktır. Metne dikkatle bakılınca Osmanlı sahasına değil, Azerbaycan sahasına ait olduğu anlaşılmaktadır. Bunun delilleri şunlardır:

1.Teklik birinci şahıs zamirinin m’li olması: men, mana, menüm.

2. Gibi edatının m’li olması: kimi.

3. Bin kelimesinin m’li olması: min.

4. Yiğit kelimesinin y’siz olması: igid.

5. Tut- fiilinin dal ile yazılmış olması: dutsa.

6. Dökül- ve dik- fiillerinin te ile yazılmış olması: tökülüb, tikdi. 

7. Ünlüyle biten kelimede yükleme hâli ekinin +nı olması: ejdehânı “ejderhayı”.

Zaman:

Metnin zamanını anlamak için 16. yüzyılda istinsah edilmiş olan önceki Dede Korkut nüshalarıyla ve bugünkü Azerbaycan Türkçesiyle karşılaştırmalar yapmak gerekir. Yaptığım karşılaştırma sonunda önceki nüshalarda bulunmayan, fakat bugünkü Azerbaycan Türkçesine ait olan özellikler tespit ettim. Bu özellikler yeni nüshanın 17. yüzyıldan önceye ait olamayacağını gösterir. Metin muhtemelen 17-18. yüzyıllara,[6] yani son dönem Azerbaycan Türkçesine aittir. 

Karşılaştırma sonunda tespit ettiğim özellikler şunlardır:

1.Damak n’si[7] diş n’sine dönmüştür. Bugünkü Azerbaycan Türkçesinde de damak n’si yoktur. 

Metindeki değişim, diş n’sinin birçok yerde nun-kef ile yazılmasından anlaşılmaktadır: içüŋ, çekübeŋ doğsuŋ, sağdaŋ, soldaŋ, varaŋ, basaŋ, keseŋ, ayağındaŋ, vėrgileŋ, atdaŋ.

Bu bir “aşırı düzeltim” (hypercorrection),[8] doğru sanarak düzeltme örneğidir. İnsanlar kendi dillerinde diş n’sine dönmüş olan damak n’sinin hâlâ nun-kef ile yazıldığını görünce “Demek ki diş n’si nun-kef ile yazılıyor.” diye düşünerek diş n’lerini nun-kef ile yazmışlardır. Aşırı düzeltim olayında işlem bazen tersine döndüğü için nun-kef ile yazılması gereken min “bin” kelimesi ise metinde nun ile yazılmıştır. 

2. Ünlüyle biten ejdehâ kelimesinde yükleme hâli eki -’dır: ejdehânı “ejderhayı”. Bugünkü Azerbaycan Türkçesinde de ünlüyle biten kelimelerde ek -nI’dır: almanı, atanı (Kartallıoğlu – Yıldırım 2007: 195). Dede Korkut’un önceki nüshalarında yükleme hâli eki ise ünlüden sonra +(y)I’dır: delü-yi (Ergin 1963: 449). 

3. Gibi edatı, bugünkü Azerbaycan Türkçesinde olduğu gibi m’lidir: kimi. Önceki nüshalarda bu kelime kibi’dir (Ergin 1963: 202). 

4. Yiğit, yıldırım, yirmi, yücel- kelimeleri y’sizdir: igid, ildırım, iğirmi, ucalubdur. Bugünkü Azerbaycan Türkçesinde y’siz olan il, ildırım, ilan, igid, it-, itir-, uca gibi kelimeler (Kartallıoğlu – Yıldırım 2007: 182), önceki Dede Korkut nüshalarında y’lidir: yıl, yılan, yıldırım, yigit, yit-, yitür-, yigirmi, yüce (Ergin 1963: indeks). 

5. Yėdi kelimesi genellikle şeddeli yazılmıştır; yani bugünkü Azerbaycan Türkçesinde olduğu gibi çift y’lidir: yėddilerden, yėddi. Önceki nüshalarda kelime tek y iledir: yidi (Ergin 1963: 331). 

6. Karşı kelimesi bugünkü Azerbaycan Türkçesinde olduğu gibi (garşı) küçük ünlü uyumuna girmiştir: karşısına, karşıladı. Önceki nüshalarda bu kelimeler karşu, karşula- biçimindedir (Ergin 1963: 173). 

7. Tut- fiili d- ile yazılmıştır: dutsa.

8. -mak ve -duk eklerinin uyum dışı örnekleri vardır: görmak, tükenmak, gelduğı. Dede Korkut Kitabının önceki nüshalarında bu ekler uyumludur. Görmaḫ, tükenmaḫ, gelduḫ gibi uyumsuz örnekler bugünkü Güney Azerbaycan ve Doğu Anadolu sahalarında görülür. 

9. Teklik birinci şahıs emir eki, bugünkü Azerbaycan Türkçesinde olduğu gibi (Kartallıoğlu – Yıldrım 2007:208) -im’dir: Mana ruḫsat vėrgilen, gėdim Gazan’un karşısına. Önceki nüshalarda bu ek -AyIn veya -AyIm’dır (Ergin 1963: 464). 

10. Teklik ikinci şahıs emir çekiminde -gilen pekiştiricisi vardır: vėrgilen. Önceki nüshalarda sadece -GIl bulunmaktaydı (Ergin 1963: 464). -gilen biçimi özellikle Güney Azerbaycan’da görülür: Buyurgilen göz üstünde yėrin var (Şehriyar’dan. Ergin 1971: 32). 

Yer ve zamanla ilgili sonuç:

Yukarıdaki maddelerden üçü, Dede Korkut’un yeni nüshasının Güney Azerbaycan sahasına ait olduğunu gösterir. 7. maddedeki  tut- fiili Kuzey Azerbaycan’da t-‘li, Güney’de d-‘lidir (Gedikli 1990: 337). 8. maddede görülen uyum dışı örnekler (görmak, tükenmak, gelduğı) Güney Azerbaycan ağızlarına ait bir özelliktir. Ergin, Şehriyar’da geçen gėdaḫ ve gelduḫ kelimelerini açıklarken “kalınlaştırma” özelliğinin Tebriz ağzına ait olduğunu söyler (Ergin 1971: 159, 180). Kuzey ve Güney Azerbaycan’da  -ginen, -ginan pekiştiricisi bulunmakla birlikte -gilen biçimi (10. madde) Şehriyar’da görülmektedir. Bu kullanım da yeni nüshayı Güney Azerbaycan’a yerleştirmemizi gerektirir.

Sonuç olarak Dede Korkut’un yeni nüshası, 17-18. yüzyıllar Güney Azerbaycan coğrafyasına aittir.     

Okuyuş:

Dede Korkut’un yeni nüshasını okuyup yayımlayacak olan(lar)ın yukarıda belirlediğim zaman ve coğrafyayı dikkate almaları gerekir. Metin 17-18. yüzyıl Güney Azerbaycan Türkçesine göre okunmalıdır.[9] Metnin nasıl okunması gerektiğine dair bazı hususları maddeler hâlinde yazıyorum:

1. Bugünkü Azerbaycan Türkçesinde bulunan kapalı e’li (ė’li) kelimeler bu metinde de kapalı e ile okunmalıdır: vėr-, gėn “geniş”, yėlken, yėr, yėddi, ėl, ėt-, ėlçi, dė-, gėt-, bėl, ėşit-, gėce, kėç-.

2. Eski Türkçede ve bugünkü birçok Türk lehçesinde görülen damak n’li kelimeler, nun-kef’le yazılmış olsa da n ile okunmalıdır: könül, min “bin”, bulutun, (senin) avın. Aşırı düzeltim sebebiyle nun-kef’le yazılan kelimeler de n ile okunmalıdır: içün, çeküben, sağdan, soldan, basan, kesen, içersen “içersin”, vėrgilen.

3. İnce sıradan kelimelerin başındaki kef’ler bugünkü Azerbaycan Türkçesine göre okunmalıdır: gör-, gel-, gözel, gerek, göz, gün, gėt-, gėce; fakat könül, köks “göğüs”, kimi “gibi”, kėç-, kes-, köç-.[10]

4. İnce sıradan kelimelerin başında bulunan t-d seslerini metindeki yazılışlarına göre okumalıdır: tüken-, tökül-, tik-; fakat dut-[11], dė-, düş-, deri. 

5. Kelime başında kaf’la yazılan kelimeler bugünkü Azerbaycan Türkçesinde art damak g’si ile okunmaktadır. Yeni nüshada da bu kelimelerin ġ’lı olması gerektiği düşünülebilir. Ancak Gazan “Salur Kazan” ve gazavat kelimelerinin gayın ile yazılmış olması bu metinde ķ- / ġ- ayrımının yapıldığını düşündürtüyor. Bu sebeple bu örneklerin art damak k’si ile okunması uygundur: koç, kudretinden, kurban, kılalun, Korkud, kalın, kılıc, koyulmasa, kolanına, karşı, kaynaşa, kadansa…

6. Bugünkü Azerbaycan Türkçesinde y’li olan ince sıradan kelimeler içindeki ve sonundaki kef harfi ğ okunmalıdır: ileğünde,[12] seğirdiben, ekmeğine, tepdüğinde, geldüğini, göğçek, göğ. 

7. Yiğit, polat, kılıç kelimeleri bugünkü Azerbaycan Türkçesine uygun olarak -d’li, -c’li okunmalıdır:[13]polad, igid, kılıc. İlk iki kelime zaten metinde de dal ile yazılmıştır. 

8. Düzenli olarak be ile yazılan zarf-fiil eki -Ub, bugünkü Azerbaycan Türkçesinde olduğu gibi -b ile okunmalıdır: açub, tepüb, alub, çıkub, götürüb, ucalubdur, ölübdür.

9. Düzenli olarak vav ile yazılan ekler yuvarlak okunmalıdır. Güney Azerbaycan ağızlarında da bu eklerin yuvarlak biçimleri yaygındır.

-dur- ettirgen çatı eki: endür-, yağdur-. 

Teklik birinci ve ikinci şahıs iyelik ekleri: pâdişâhum, yėrümden, (senin) gazavâtun, (senin) yėrün. 

İlgi hâli eki: menüm, kılıcun, Budağun, sâyebânun, Ali’nün.

Bilinen geçmiş zaman teklik birinci şahıs eki: saldum, ėtdüm, gėtmişdüm.

-Ub(AnI) zarf-fiil eki ve -ubdur geçmiş zaman eki: gürüldeyüb, çıkub, açubanı, çekübeni,[14] çıkubanı, ayrılubdur, ucalubdur, kėçübdür.

10. Düzenli olarak ye ile yazılan ekler düz okunmalıdır. Bazı Güney Azerbaycan ağızlarında bu eklerin düz biçimleri -çoğunlukla incelmiş olarak- kullanılmaktadır. 

İsimden isim yapan -lI eki: yüzli, otlı, sünbülli, gözli, donlı.

Teklik üçüncü şahıs iyelik eki: güni, delüsi, görki, emmüsini, boynın (uran), gelduğı, ayrıldukı, ucında, üstinde.

Teklik üçüncü şahıs bilinen geçmiş zaman eki: öldi, düşdi, oldı, kurdı. 

11. Vav’la yazılan demür, delü, sekü “seki” kelimeleri de metnin yazıldığı dönemde henüz uyuma girmemiş görünüyor. Bunlar da yuvarlak okunmalı.  

12. Zamir kökenli teklik birinci ve ikinci şahıs ekleri, bugünkü Azerbaycan Türkçesinde olduğu gibi geniş ünlüyle okunmalı. Öldürürem, doğraram, içersen. 

                                                                                         ***

Makaleyi Dede Korkut’un yeni nüshadaki öğüdü ve öğüdün yorumuyla bitirelim. Böylece metnin okunuşuna dair çok küçük bir örnek de vermiş olalım:

Dedem Korkud kırḫ şâkirde dėr nasîhat: Alplar duâ kılalun civanmerdleri görmaķ-içün.

Bu soyda Dede’nün müddeâsı budur ki her kim, belki her nesne öz haddinde ve kemâlinde olsa yaḫşıdur. Ehl-i istîdâdı kemâl tahsîline terġîb ėdüb mev’iza ėyler.[15]

 

KAYNAKLAR

Ergin, Muharrem (1963), Dede Korkut Kitabı II – İndeks-Gramer, Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları. 

Ergin, Muharrem (1971), Azeri Türkçesi, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları. 

Ergin, Muharrem (1989), Dede Korkut Kitabı I – Giriş-Metin-Faksimile, Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları. 

Gedikli, Yusuf (1990), Şehriyar ve Bütün Türkçe Şiirleri, İstanbul. 

Kaçalin, Mustafa S. (2017), Oğuzların Diliyle Dedem Korkudun Kitabı, Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları. 

Kargı Ölmez, Zuhal (1996), Ebulgazi Bahadır Han – Şecere-i Terākime (Türkmenlerin Soykütüğü), Ankara, Simurg Yayınları. 

Kartallıoğlu, Yavuz – Yıldırım, Hüseyin (2007), “Azerbaycan Türkçesi”, Türk Lehçeleri Grameri (Editör: Ahmet B. Ercilasun), Ankara, Akçağ Yayınları. 

Togan, Zeki Velidî (1972), Oğuz Destanı – Reşideddin Oğuznâmesi, tercüme ve tahlili, İstanbul. 

 

 

[1] Metin Ekici’nin bildirisi henüz yayımlanmadığı için bunlardan söz edip etmediğini bilmiyorum. 

[2] Sonraki sayfa sosyal medyada yok. 

[3] Soylama yüz bin ere kadar devam eder. 

[4] Soylama yüz bin erene kadar devam eder. 

[5] “Salur Kazan’ın Evi Yağmalandığı Boy”da bu kahramanın adı Eylik Koca oğlu Sarı Kulmaş’tır (Ergin 1989: 97).

[6] Yazmanın diğer nüshalardan daha yeni olması onun önemini azaltmaz. 13. boy ve farklı soylamalar başlı başına bir önem arz ettiği gibi bu destani hikâyelerin son yüzyıllara dek gelmiş olması da önemlidir. 

[7] Damak n’si için yaygın olarak “nazal n” terimi kullanılmaktadır. Nazal n terimi bu sesin, diş n’sinden farklı olduğunu göstermez. Çünkü diş n’si de nazaldır. İki sesi farklılaştıran çıkış yerleridir; bu sebeple “damak n’si” terimini kullanıyorum. 

[8] Terimi bana haber veren Leyla Karahan’dır. 

[9] Transkripsiyon, metni bulunduğu zaman ve coğrafyanın telaffuzuna göre okumak demektir. Bu sebeple ben, Türklerce telaffuz edilmeyen Arapçaya mahsus ayın, zel, dat gibi harfler için işaretler kullanmıyorum.  

[10] Türkiye Türkçesinde g-‘li olan gönül, göğüs, gibi, geç-, göç- kelimeleri Azerbaycan Türkçesinde k-‘lidir. 

[11] Türkiye Türkçesinde d-‘li olan dökül-, dik- kelimeleri Azerbaycan Türkçesinde t-‘lidir. Dut- fiili ise Kuzey Azerbaycan’da t-‘li, Güney’de d-‘lidir.  

[12] Metinde kelimenin vav’lı biçimi de vardır: ilevünde. Demek ki Güney Azerbaycan ağızlarına mahsus g > v değişmesi bu metnin yazıldığı dönemde başlamıştır. İlevünde örneği, bu kelimelerdeki -‘nin henüz -y-‘ye dönmediğini gösterir.  

[13] Kelime sonunda b, c, d, g seslerinin bulunmaması kuralı, Türkiye Türkçesi ve bazı lehçeler için geçerlidir. Eski Türkçede, Azerbaycan ve Özbek Türkçelerinde kelime sonunda b, (c), d, g bulunabilir. 

[14] Vav’sız yazılan bir iki örnek vardır: esibeni, seğirdiben. 

[15] Bu paragraf kırmızı mürekkeple yazılmıştır. Dede Korkut’un soylaması hakkında müstensihin yorumudur. 

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 151. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 151. Sayı