Kaşkay Türklerinin Milli Şairi Ayvazullah Safari Keşküllü ve Kaşkay’da Yeni Şiir


 01 Temmuz 2021


“Neden bilemiyorum ama böyledir

Muhtemelen bu bizim kaderimiz

Ama biz insanız ve insanlık

Yeryüzünde ki küçük bir tanrıdır.”

 

 

KAŞKAY TÜRKLERİNİN MİLLİ ŞAİRİ

AYVAZULLAH SAFARİ KEŞKÜLLÜ VE KAŞKAY’DA YENİ ŞİİR

 

Ayvazullah Safari şiirlerinde kullandığı “Küçünde” mahlası ile tanınan Kaşkay Türklerinin milli şairlerinin başında gelir.

Safari, Orta ve Güney İran’ın tanınmış milli akım Türk şairlerindendir. Kaşkay Türkleri başta olmak üzere İran Türkeri’nin hikâyeleri, uğradıkları haksızlıklar ve onların milli mücadelesini kaleme alan ve yüksek sesle haykıran şairdir. Safari Kaşkay Türklerinin edebî muhitinde hak arayışı ve milli mücadelenin meşalesi olarak kabul edilmektedir. Kaşkay Türklerinin önde gelen ustalarının biri olarak sadece İran edebi toplumunda değil, İran Türk toplumu arasında da yeterince tanıtılamamıştır. Dolayısıyla Türkiye’de de yeteri kadar tanınmamaktadır. 

Bu yazıda şairin hayatından bazı kesitler ile şiirlerine göz atacağız. Ayvazullah Safari, şiirlerinde Türk milli kültürü ve özellikle İran’ın Güney ve Merkezi bölgelerinde yaşayan Türklerin milli kimliklerini dünyaya tanıtır. Şiirlerinde kültürel özgürlük ve bağımsızlığa, milli şuur penceresinden dikkati çeker. İran coğrafyasında Türklerin anadilinin örselenmesinden şikâyetçidir ve bu şikâyetini daima şiirlerinde en üst tondan sert bir dille ifade etmektedir. Popüler bir şair olmak, bir milletin şairi unvanını taşımak ve bir şairin milleti adına sevdalı şiir okuması her şairin harcı değildir. Milletinin acılarını dile getirebilen şairler dünyada parmakla gösterilecek kadar azdır. Safari’nin bu unvana sahip olmasının yanı sıra İran’ın Güney ve Merkezi Türkleri arasında değerli bir yeri vardır ve şüphesiz dünya Türklüğü içinde de milli akım şairlerinden ve sanatçılarından biri olarak anılması yanlış olmayacaktır. Bir şairin derin ve içli duygusu, düşüncesi milletinin en ufak acısına bile merhemdir. Onun duygu ve kalemi hakikatin kılıcıdır. İşte bu tanıma tıpa tıp uyan şairimizin şiirlerinde milletin hakkını gasp edenlere karşı öfke ve kızgınlık vardır. Ayvazullah Safari şiirleri Çağdaş İran Türk edebiyatının, özellikle Güney ve Merkezi Türkleri için önemli kabul edilen bir edebiyat hazinesidir.

Safari, günümüz Kaşkay şiirinin ilk mimarlarındandır. Ayvazullah Safari, müzikteki sözdiziminin gücünü de çok iyi kullanabilen ve aynı zamanda Kaşkay müzisyenleriyle işbirliği içerisinde bu konuda çalışmalar yapan bir söz yazarıdır.

 

Şairin Hayatı 

Ayvazullah Safari, 1969 yılının Nisan ayında Kaşkay konar göçerlerinin kışlağı kabul edilen Kır-Karzin şehrinin Hengam bölgesinde doğmuştur. Bölgedeki göçebe okullarından Keşküllü taifesine ait bir mektepte öğrenimine başlar. Abu-Esker adındaki ortaokulunda eğitimini sürdürerek, son yılını Firuzabad şehri yakınındaki Caydeşt köyünde tamamlar. 1982 yılında henüz 13 yaşındayken gönüllü olarak İran-Irak savaşına katılarak 1 yıl boyunca cephede savaşmıştır. Savaş sonrası Firuzabad Pedagoji Bölümünde eğitim almış ve Sosyal Bilimler Ana Bilim dalında eğitimini tamamlamıştır. O yıllarda akademik yaşamı dışında siyasi ve edebî alanlarda da faaliyetlerde bulunmuş ve bu alanlarla ilgili de eğitimler alarak, araştırmalar yapmıştır. Kendisi, Muhammed Hüseyin Rükünzade Ademiyet tarafından kaleme alınan “Fars ve Cenge Beynelmilel” (Fars ve Dünya Savaşı) adlı kitap hakkında “bende olan savaşçı Türklük ruhunu diriltti” demiştir. Hakikaten de öyledir, bu kez silah, tüfek ve mermi değil, savaş ve cephe değil, hakikatin tüfeği kalemdir.

Tek başına engelleri aşıp, gerçekleri şovenizmin esaretinden kurtarıp ortaya çıkartır. Şair tarihî gerçekler ve hak mücadelesini yazmaktan hiç vaz geçmemiştir. Şiirleri gerçeği, edebî gücü, felsefeyi içerir. İlk yazılı eseri de adından anlaşılacağı üzere sanatsal ve felsefi bir içerikte kaleme alınmıştır. “Ateşte Doğum” adlı kitabı Bahman Han Kaşkay ve dava arkadaşlarının zalim Şah rejimi tarafından işkence yapılarak idam edilişlerini konu eder. 

Ayvazullah Safari, Esadullah Mardani gibi büyük dil bilimciler nezdinde kendi anadili olan Kaşkay Türkçesinde ders alarak, Türkçe şiir diyarına ilk adımını atmıştır. Bu diyarda hızla zirveye çıkmış, Kaşkayların durgun, baskılanmış şiir ve edebiyat âleminde büyük bir devrim yapmıştır.

Safari, İran’ın Güney ve merkezi bölgesinde gerek Kaşkay, gerekse diğer (Halaç, Bıçakçı) Türk boylarının şiirlerini geleneksel çizginin dışına yeni bir türle taşımış, müzik alanındaki değişime de yeni bir soluk katmıştır. Şair Kaşkay Türkçesinin çağdaş akımlarından birine öncülük ederek ilklerden olmuştur. Safari sadece Kaşkay Türkçesinde geleneksel olarak kullanılan biçimlerde değil, şekil yönüyle yeni tarz şiirler icra ederek, böylece birçok şairin dikkatini bu yeni tarza çekebilmiş, onların da bu şiir türünü kullanmalarına katkı sağlamıştır. Böylece genel tanımıyla “koşma” (Kaşkay Türkçesinde türden ziyade “şiir” anlamı taşır) adını esas alınarak iki yeni türün terminolojisi de Kaşkay şiirine şairimiz tarafından kazandırılmıştır. Bunlar; “yengi qoşma"[1] ve "ağca qoşma[2]" diye adlandırılır. Kaşkay Türklerinde 1996 yılından itibaren geniş yer bulan bu tarzın öncüsü Ayvazullah Safari olarak kabul edilir. Kaşkaylarda bu yeni türle kaleme alınan ilk eser Safari’nin “İl Paygamı[3]” adlı şiiridir. Üstat Şehriyar’ın “Sehendim” şiiriyle benzerlik gösteren bu şiir, “Sehendim” şiiri gibi Türk edebiyatının şaheserleri arasında kabul edilmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Ayvazullah Safari, yukarıda sözüne edilen tarzı daha yeni olmasına rağmen günümüzde bu tarzı Kaşkay Türkleri arasında kullanan yeni şairlerin sayısı günden güne artmaktadır. İlerleyen bölümlerde bu türün temsilcileri hakkında bilgi verilmektedir. Ayvazullah Safari, birçok araştırma, tarihî, felsefi, roman türü ve sosyal içerikli kitaplar kaleme almışsa da onun “Yetim Yal” adlı eserinde yer alan şiirleri katıldığı festival ve toplantılarda, onun bir şair olarak tanınmasına büyük katkı sağlamıştır.

Safari’nin, kuzeniyle olan evliliğinden bir kız çocuğu olmuştur. Ayvazullah Safari, kızına verdiği Asena adı İran yasalarına göre kabul edilmemişse de kızının nüfusunu izin çıkararak Türkçe bir ad olan “Sona”[4] diye çıkarmıştır. Şairin defalarca şiirlerinde kızını milliyetçilik ve halkının hakkını savunmaya çağırır. Aşağıda kızına yazdığı bir mektuptan alıntı örnek olarak sunulmuştur:

 

Mektup

Kızım Sona, senin için bu güzel adı sebepsiz seçmedim. Dünyaya göz açtığın andan itibaren (28 Şubat 1996’da öğlen saat 12: 28’de), şu ana kadar ve gelecekte senin daima bir sona olarak kalacağını düşünüyorum. Kendi türünün en güzel ve asil olan bir kuşu. Tanrı’nın iradesini ve teolojisini sembolize eden yeşil taçlı bir kuş. Güzel kızım, söylediklerimin kendini tanımadan imkânsızdır. Kendini tanımak, Tanrı’yı tanımak demektir. Sana senden daha yakın olan Tanrı, Kaşkay’ın en büyük arifi Mirza Mezun’un da dediği gibi:

 

“O mənə[5], məndən yaxındır[6] / mən anglamam[7] hansı yanda”,

 

Böylece kendini bul, Tanrı’yı bulmak için. Kızım, insan olduğunu ve en yüksek varlığa kadar ulaşabileceğini bil. Hangi daldan ve hangi ağaçtan olduğunu hiçbir zaman unutma. Her zaman hangi dalın yaprağısın, o yaprak hangi ağaçtandır bil ve hatırla. Sıradan bir yaprak olma, daima bir ağacın yaprağı olduğunu hatırla, sen tek başına bir yapraksın, ama milletinle birlikte bir ağaçsın. Dünyanın acımasız rüzgârları karşısında ancak ve ancak ağaç olursan yaşaman mümkündür, aksi takdirde solmuş, sararmış bir yaprağın sonu ancak ayakaltıdır.

Sana, boynunun akıyla dostluğun sembolü olan bu kuşun adı olan “Sona”yı verdim. Sevilebilmek için herkesi sev, sev ve sev. Herhangi bir canlıya zarar vermeyen sona olmanı istiyorum. Yaşamak için kendi çabalarına güvenen ve başka bir canlıyla savaşmayan bir Sona. İşte bunun için sona olmaya çalış. Sana Sona, kendi türü ile yaşayan kuş dedim. Her zaman sen de bir sona misali kendi milletinle ol! Çünkü seni herkesten daha çok hatırlayacak, tanıyıp anlayacak ve seni takdir edecek olan yine kendi milletindir.

Evet! Ben sana Sona dedim. Dalgalara çarpmaktan korkmayan ve coşkun, öfkeli sularda yolunu bulan bir kuş. Yükseklerde uçabilen avcılara yakalanmayan, kendi kuşağına dalgalı hayatı öğretebilen bir kuş.

Kızım, sen bir sonasın, yoksullukta yiyeceğini diğerleri ile bölüşebilen bir sonasın, zaman zaman anasız kalan civcivleri gerçek sonaları yetiştirmek için kendi kanatları altına sığdırabilen bir sona. Umarım her zaman sona olarak kalasın. Kızım, Azerbaycanlı bir şair dostum, sana Kaşkay ilinin kızı demişti. Kaşkay ilinin kızı olmak için şefkatli ve milliyetçi olman gerekir, kızım her zaman ilini sev. Kaşkay olmayı sadece dil ve kıyafette sınırlama, her açıdan Kaşkay ol. Babandan sorarsan Kaşkay olmak herkese nasip olmayan bir şeref ve haysiyettir. Tarihin derinliklerinden eşsiz bir mücevher olarak sana miras kalan mükemmel bir kültürdür, Kaşkay olmak! 

Senden, Kaşkay’ın kızı olmak kadar sona olmanı ve sona olmak kadar Kaşkay kızı olmanı istiyorum. Yüce Tanrı’dan da senin bu mirası korumaya layık olmanı diliyorum. Eğer bu mirasın koruyucusu olma sorumluluğuna sahip olursan, o zaman yalnız değilsindir. Kaşkay’ın tüm oğul ve kızları senin kardeşindir.

Ben, sana Kaşkay ilinin kızı bile desem, sen Kaşkay ilini bir anne sevgisiyle sev, çünkü annenin sevgisi koşulsuz bir sevgidir, baban da bir anne sevgisiyle Kaşkay ilini seviyor.

 

Eserleri:

Anadilini bilmeyen, korumayan ve anadili uğrunda çalışmayanın hayatını anlamsız gören Ayvazullah Safari Keşküllü, üstün bir zekâ ve azimle hizmet edilebilecek uzun ve dolambaçlı bir yolculuğa adım atmıştır!

Şair Kaşkay şiirindeki tüm kaidelere, yapılara, hece, serbest ve aruz ölçülerine bilinçli bir şekilde meydan okur ve onları gerektiği en düzgün şekilde kullanır. Safari, sadece halkın itiraz ve isyan dili değil, onların sevda ve aşklarının da sesi olmuştur. O, Kaşkay milletinin aynı zamanda gür sesidir. Milletinin çağrısıyla şehirden şehre, toplantıdan toplantıya, oturumdan oturuma koşar, şiirlerini halkına seslendirirdi.

Ayvazullah Safari’nin başlıca eserleri şunlardır:

 

Basılmış eserler:

  1. “Tevelüdi der Ateş-Macerayı Şekenceyı Bahaman Hanı Kaşkay ve Hemrezmaneş Tavesutı Rejimı Dojhımanı Şah” (Ateşte Doğum - Bahman Han Kaşkay ve Dava Arkadaşlarının Zalim Şah Rejimi Tarafından İşkence ve İdamı), Kianneşr Yayınevi, Şiraz. (2004/1383).
  2. “Sami Kalanterı Honermend-Negahi be Zendeganiyı Hac Musa Han Kaşkuli” (Sami Kelanteri Honermend - Hacı Musaha Han Keşküllünün Hayatına Bir Bakış), Kianneşr Yayınevi, Şiraz. (2010/1388).
  3. “Yetim Yal” (Yetim Tepe), Hemara Yayınevi, Şiraz. (2010/1389).
  4. “Divanı Şiiri Azamullah Amir Timur Gurekan” (Emir Timur Köreken Divanı), Nameh Parsi Yayınevi, Şiraz. (2014/1393).
  5. Mahiyi Nogreyi (Gümüş Balık), Yaşıl Alma Yayınevi, Şiraz. (2017/1396).

 

Basıma Hazırlanan Eserler:

  • Şiir Dilinde Kur'an-ı Kerim
  • Oğuz Türkleri
  • Kaşkay’da Kadınların Rolü
  • Halı Sözlüğü 

 

Bu bölümde Ayvazullah Safari’nin şiirlerini konusu yönüyle incelemeye çalışacağız. Daha önce de belirtildiği gibi, şiirlerinde en önemli konuların başında İran Türklerinin sorunları ve konuları işlenmektedir. 

Konargöçer Kaşkay Türklerinin zorla şehirlere yerleştirilmesi, halkının gasp edilen hakları, yoksulluk ve fakirlik, Kaşkay Türklerinin savaşları ve siyasi kararları, gençlik, sevgi ve diğer birçok konu şiirlerinin ana temalarını oluşturur. Ayvazullah Safari’nin şiirlerini de nesirlerini de okurken dikkati çeken nokta kullandığı sözlerin derin bir düşüncenin süzgecinden geçirilmesidir.

Anadili Türkçe ile kaleme aldığı şiirlerinde İran Türkülüğünün milli kimliği, özgürlük ve kültürel bağımsızlığına yönelik engellemeler ve kurulan baskıları haykırırcasına öne çıkan konulardır. Kaşkay Türkçesinde yeni şiir biçiminin doğuşu olan “il paygamı” adlı eserinde bu konuları içeren örneklere geniş yer verilmiştir. Bu eseri üslup, umut, tavsiye, öğüt, gelecek, kimlik ve daha fazla içerikte konuyu bir çatı altında toplamıştır. Ayvazullah Safari, kendi milletine o kadar âşıktır ki, milletinin geleceği hakkında hiçbir başarısızlık görmez ve o kadar umutludur ki “Kaşkay’ın kör bir kızı dahi kalmış olsa, Kaşkay külünden yeniden doğacaktır" der:

“Bircə kör qız da ki yurdungda[8] qala bir ağır eldir[9](ildir)    

Tökülən gözləri yaşı, dəvirən zülüm evi seldir”

 

Bütün baskılara rağmen şiirlerinde sosyal ve siyasal olayların iç yüzünü, hükümetteki haksızlık ve ahlâksızlıkları mecaz olarak anlatmaktan vazgeçmemiş, baskı rejimlerinde olduğu gibi zamanı ve yeri başkalaştırarak asıl söylemek istediklerini halka ulaştırmada büyük başarı sağlamıştır.

Bazen kalbinin içindeki üzüntüleri göğsünü parçalayacak gibidir, sevgiyle bir baba gibi milletinin haline gözyaşı dökerek, onları gaflet uykusundan uyandırmak için seslenir: 

 

 

“Ağır el, hay uca dağ başıngı qar aldı məğər səning

Səhmi – Soletli[10] nər[11] aslan biyə yurdungda səning yox?

İgit[12] oğlan biyə yurdungda səning yox?

Oyan ay el, oyan!”

 

Ayrıca bir milletin varlığında ve kültüründe dil öğesinin rolünün de farkındadır, bu nedenle aşağıdaki beyitlerde milletinin dilinin kaybolduğunu inananlara güçlü bir şekilde cevap olarak verir:

 

“Mən Türkəm öz dilim iftixarimdir

Bir əvrən önüçəz naz dil varımdır 

Kim demiş Qaşqayı dil mühtacıdır 

Aslanıng quyruğu tilki tacıdır.”

 

Vatanının ve halkının acılarını, şahsi acıları gibi kendi kalp ateşinde pişirerek söz incilerini dizen Ayvazullah Safari, işlediği konular ve o konulara yaklaşım tarzıyla, tam bir milli şair ve gönül adamı portresi çizer. Birçok mahrumiyetlere maruz kalan milletine kimi zaman sitemkârdır, “İl paygamı” şiirinin açılış kısmında, asimilasyon ve baskılar konusunda uyarılar ve ihmallerinden şikâyetçidir ve onları uyanık olmaya çağırır:

 

“Ayıq ol ayılmaz yatanım da var 

Bir kaslı batlağa batanım da var 

Mən qafıl sağıldım özgə yanına 

Su döktüm özgələr dəğirmanına 

Ayılıp düşmanı səçing ayırıng 

Dil inən bu elə rütbə qayorung [13]

Barışmaz düşmanlar dil düşmanıdır 

Dilindən qaçan Türk el düşmanıdır 

Uşaq ki tanımır sol o sağını

Anası kör etmiş el ocağını 

Kim sayar kim gəzir belə[14] milləti 

Olmuşdur dünyada qurbanlıq əti 

hər dördü – beşi bir yerdən asılmış 

karvanı soyulmuş yollar bosolmuş 

dört milion san quzu dört milion ceyran 

şovinizm çəngində[15] yaralı al qan 

ama sən bilmeyrəng hansı kimsədən 

ayrılding köküngdən bir qola  nədən 

dört milion bağlıdır beş yüz milyona 

göz yaşı döksədə çatır Ceyhuna 

süzülür, düzülür bir sel yaranır 

yenilməz, tükənməz bir el yaranır.”

 

İran’da yaşayan Türklere karşı yapılanlar Ayvazullah Safariyi çok rahatsız eder, sahte tarih tertip ederek milliyetini inkâr endenler karşısında direnerek, yanardağ misali direncini tasvir ederek kimliğini gururla haykırır:

 

“Mən Türkəm dilimdir yolum armanım 

Varlığım dirliğim kimliğim şanım 

Oğuzam aq yüzəm yüzü aq mənəm 

Vulkanlı titrəməz dağlı dağ mənəm

Mən atam Altay’dır kimliğim Orxun

Yorulmaz dönəzəm bir axan Ceyhun

Mən otuz milyonam dəli domrulam 

Şovnizm başına gerək yomurulam 

Dört milyon qaflanam sınmaz[16] ağır el[17]

Qiratlı Köroğlu evim çamlı bel 

Türkmənəm, Xalacəm, Qacar Avşaram

Seksan yıl yürəktə azmıştır yaram

Seksan yıl olmuşam qacır[18] amacı 

Susalmış usanmış özgə[19] mühtacı 

Sekasan yil dilimdən yoxtur xabərim

Olmuştur qanlı yaş gözdə səmərim 

Ama sən usanma yoldaş, arxadaş 

Mən Türkəm yenilməz Türk inən(ile) adaş 

Zannetmə dört milyon qaflan dağılır

Bir qiha[20] çəksələr yollar açılır 

Bir nəfəs kafıdır[21] qarlar pozula 

Yanaqlar, dudaqlar, güləş yazıla 

Qaşqayı sanki bir gömüş aynadır 

Mühəbət bulağı döştə qaynadır 

Ta ayna bütündür bir aslan görür 

Sındırma sındırsang bin şer[22] bağırır.” 

 

Ve her zaman benzersiz bir cesaretle milletini yenilmez olarak kabul ederek, bu yenilmezliği ise dilin varlığında görünür kılar:

 

“Kimsə ki dili varı hər nə ser[23] varı

uluslar içində yücə yer varı 

dili ki besledəng[24] şirin danışang[25]

düşmanı döşündə[26] durang çalışang 

mən qalan dəğilim Araptan, Tattan 

Koroğlu Ayvazı düşməz Qırattan.”

 

“Uçurum” adlı şiirinde aşağıdaki beyitlerle yine asimileye karşı çıkışını, kimliğinin, köklerinin, dili ve milletinin başka bir millet ve dile değiştirilmesinden ve yorumlanmasından şikâyet eder:

 

“Almışlar əlimdən nazlı dilimi 

Dilim yox çığırım dilim vay dilim

Ayılmaz yataq dan elim vay elim.”

 

Bu şirin her yerinde sürekli dilin önemine vurgu yapıp, ana diline sahip çıkamayanın ve dilsiz olanın sonunu iyi görmez, “öyle bir insanın yaşamı maksatsız ve boştur” der. Ve yine kendi hakkına sahip çıkmayana öfkeyle haykırır:

 

“Ay gayret düşkünü cəsartlı el 

Kəstilər dilingi nədən yatmışang?”

 

Kaşkay halkına olan baskı ve zulme mecazla bakarak, İran hâkimiyetinin hâlâ İngilizler ve Ruslar tarafından idare edildiğine inanır, Kaşkay halkına olan zulmün sebebini İngilizlerin İran’ın güneyinde Kaşkaylara yenilmesinden görür. Aşağıdaki beyitlerde generali öldüren Ayaz olayına değinerek, “İngiliz generalinin öldürülmesinin bedelini neden ben ödüyorum” der: 

 

“Aldılar dilimi coğrafyamı 

Pozdular Qaşqayı velayetini 

Kâptan canını ayaz almıştır 

İndi mən verəsim ğəramətini.”    

 

Şiirlerinde Kaşkay Türkçesini en temiz şekilde kullanmaya özen gösteren ve halkının duygularına tercüman olan Ayvazullah Safari, halk şairi olarak bilinir. Ayrıca şair dilde olan sözcükleri bile en iyi şekilde araştırır. Örneğin; Türk dilinde “namert” kelimesinin eşdeğerinin bulunmamasıyla övünür. “Bir milletin bir şeye sahip olması durumunda onun için kelime yaratılır ve Türkler için “namert” kelimesine ihtiyaç yoktur” der:

 

“Mən atam namrdə məna verməmiş       

Gefəlti beslədəməz gayrət oğlanı 

Dilimi bozduran düşmən dir bizə   

Bac verməz düşəmənə Solət oğlanı.”

 

Halkının içinde kendi halkından olup dilini önemsemeyen, hatta hak arayışlarını engelleyenlere çok sert tepki gösterir, onları “mankurt” olarak adlandırır:

“Mankurt” adlı kısa şiiri bunun üzerinedir:

 

“Gurnaş- gurnaş dayamışak baş başa   

Yatmışak ta bir uyardan buluşa 

Haraylaram haray gəlməz hiç yerdən

İldən ilə xəbər tutmak bir birdən

Diriləring suruşmırak halından       

Can verndə daraşırak dalından 

Döşə vurdak qaşqayılık daşını

Bişirirək başta manqurt aşını 

Türkü- farsı danışmaktan utanmak

Özəgələrə bac verməktən yusanmak

Ta ki nalam dört uşağı uyardır     

Öz barmağım öz gözümü çıxardır 

 Yatmışlarıng uyardmağı qolaydır       

Gör ki bizim yollarımız dolaydır.”   

 

Sadece yedi beyitten oluşan bu şiir aslında yedi şah beytidir. Milletinin kaderinin değişmesini, sadece milletinin kendisi tarafından yapılacağını vurgular ve dayanışma eksikliğinden şikâyet eder. Hayatı dirilik ve canlılık olarak adlandırır, ölü ibadeti ve ifadesini reddeder. “Anadili” adlı ünlü şiirinde İran Türkleri arasında anadilini önemsemeyenleri kınar, kendilerine değer vermeyenlere kızar ve insanların bu talihsiz durumdan çıkması yönünde öğütler verir. Anadilin değerlerini sıralar, yüzyıllarca hükümetlerin dili olan Türk dilinin tarihinden bahseder ve çok anlamlı benzetmeler yaparak “Her kuş anası gibi ses çıkarıyor, biz neden bu kadar ihmal ediyoruz, bir kuş kadar bile gayretimiz yok mu?” der. 

 

“Qarqa tək qaqlamaz bülbül cicəsi

Çəhələyər bağlarda anası təkin 

Bizəlring bir quşça gayretimiz yox? 

Hiç qacur olmaz göl sunası təkin.”

 

Anadilini insanlığın sembolü olarak görür,anadilini insan hayatında bir esas ve prensip olarak bilir ve “insanlığın sembolüne değer vermeyen her kimseye ana sütü haramdır” der. 

 

“Adamlık nişanı ana dili dir 

Bir dərin manalı peyğam dir sənə 

Ay ana dili xar edən kimsə 

Ananıg ağ sütü haramdır sənə.”

 

İran’da Farsçayı çok iyi bilen ve değer veren ama anadilini hiç önemsemeyen ve onu bir üstünlük olarak gören Türklere bunun bir üstünlük olmadığını göstermek için, bugün İstanbul'un farklı bir duruma sahip olduğuna dikkat çekerek, Kabil (Farsın sembolik şehri) ve İstanbul’u (Türkün sembolik şehri) karşılaştırmak zorunda kalır:

 

“Özəgə dili danışdang kəlas görsədəng?

İstanbul baş dir ya kabil qəndhar.”

 

Bu şiirin başka bir beytinde, Türk dilli devlet ve imparatorluklardan bahsederken bu karşılaştırmayı tekrar yapmaktadır:

 

“Su tökəmə şovenizm dəğirmanına 

Gör kabil hardadır, İstanbul harda.”

 

Uyarmayı ve bilgilendirmeyi hiçbir şekilde ihmal etmez ve her biri bir atasözü olarak adlandırılabilecek “gerayilisan” ve “qoşmasan” gibi kendi yarattığı farklı biçimlerde çok sayıda kısa ve vezin şiirleri vardır:

 

“Lâçın (gerayilisan) 

Olandan ta ölənənçəz 

Qəfəsdə

        Düzdə 

                  Dağlarda 

Yâdıngdan çixmasın 

Lâçın” 

Sənə tarı qanat vermiş

 

Bir allanan (qoşmasan) 

Eşidəmişəm sən də eşit 

Demişlər ki: 

Bir kərəz allanan iki öğrənir 

Biz iki allandık bir öğrənmədik!”

 

Türkler arasında vatan ve toprak çok değerlidir. Ayvazullah Safari şiirlerinde de bu önem oldukça yaygındır ve Türk coğrafyası ister Kaşkay bölgesindeki “Halaygan” ve “Dina” Dağı, ister Ağrı olsun, siyasi sınırları önemsemeden vatan adlandırılıyor. Ayvazullah Safari’nin birçok şiirinde vatan tasvir edilmiş; vatanın maruz kaldığı tehlikelerden bahsedilmiştir.

Şiirlerinde İran Türklerinin arasında kutsallık ve manevi değer taşıyan, Azerbaycan bölgesinde olan “Sehend”, “Savalan” ve “Demavend” dağları da sürekli yer alan konulardır.

 

“Səni gülistan eylərəm

Vətən canım sənə qurban 

Görməlidir Dəmavənding

Həm Savalan həm Səhənding.”

 

“Asanak” veya “Bayati” şeklindeki aşağıdaki şiir kolay bir şiir değildir ve bu şiirde, diğer Türk şairleri gibi, dağın rolü çok renkli ve çarpıcıdır. Şair, dağı sırdaş olarak tanımlıyor, bu şiirde, Türklerin önemli yurdu olan Azerbaycan’ı vurgulayarak, Kaşkay ve Azerbaycan Türklerinin akrabalıklarını göstermek için bir dağ vasıtası ile Kaşkay Türklerinden Azerbaycan’ın kültürel ve tarihi başkenti olan Tebriz’e selam gönderiyor:

 

“Uyan o yana bir bax   

Sabır’ı soyana bir bax

Mənim yanıq bağrımı

Dağlı qoyana bir bax

Dayan bax düzə dağlar 

Dayaq ol bizə dağlar

Qaşqaydan bir salam   

Apar Təbərizə dağlar

Dağlar ay yağı dağlar 

Ellər oturağı dağlar

Sizi xəzan çürütür 

Bizi el dağı dağlar

Dağlar ay uca dağlar

Günümdür gece dağlar

Analar bəslədən gül 

Geddi taraca dağlar.”

 

Ayvazullah Safari şiirlerinde, diğer Milliyetçi Türk şairleri ve aydınları gibi, sürekli Türk birliği konusuna vurgu yapıp, bu birliği Entelektüel birlik, dil birliği, Fikir birliği ve benzeri olarak görüyor. Böylece Türk coğrafisinin her noktasını benimseyip şiirlerinde yer vermiştir. Örneğin “Türkiye’den bir rüya” adlı şiirinde onun hayal gücü Ağrı Dağları’ndan geçer, bir yandan Kerkük’ten nefes alır ve Van Gölü'ne saygı ile eğilir:

 

“Çırpınıp çaldı qanat sanki güvərçin ürəğim

Xayalım ağrıdan aşıp olup aydın ürəğim

Uğradı Qaf nəfəsi canıma sağdan və mənim

Sol gözüm Kerkük’e baxıp genə soldu çəmənim

Əllərim döşdə baş indirdim əziz Van gölünə

Mənim azarlı tənə hediyə verən can gölünə

İstanbul ile gurur duyuyor ve ona en iyisini diliyor:

Dünyayı düz yola salmış bizim aydın yolumuz

Qoy uca başlı qala düunyada İstanbullumuz

Qılıcım oynadı bağladı tevahhuş yolunu

Türklərə təqdim edibdir Avrupa səmbulunu.”

 

Azerbaycanları ikiye ayıran Araz nehrinin aradan silinmesini ve Azerbaycanların birleşmesi boğazını alan bir dilektir ki onu şöyle dile getiriyor:

 

“Söylərəm baştan ayaq soydaşıma sır sözümü

Bilməyən kimsələrə qoy tanıdam mən özümü

Xazaram Qırqız Oğuz Uyguram Altay evimiz

Gök oğuz gök Türk atamız ay evimiz

Qəmli göynüm daralıb bir dilək almış boğazı

Tur mənim hayıma hoy ver! Aradan sil Arazı.”

 

Evet, Ayvazullah Safari Keşküllü İran'da Türk dilinde kitap yayınlama konusundaki yasaklıklara rağmen Türkçe kitaplar ve Kaşkay Türkleri ile ilgili Farsça kitaplar yayınlayıp İran Türklerinin dili, kültür ve edebiyatına büyük katkılarda bulunmuş biridir.

Türk birliği umudu edebi eserinde çok hassas ve dikkatli olduğu temalardan biridir. Şiir silahıyla zalimlere saldırır, doğruları över, gençliği uyarır ve insanların acılarına ve dertlerine merhemdir.      

Kaşkay Türkleri içinde milli şair olarak tanınan Ayvazullah Safari Türkçe şiirlerinin yanı sıra birçok Farsça’ya uyarladığı şiirleri de olmuştur. Ancak kendisi “bizim diğerlerine hizmet etmemiz yeter artık” diyerek, artık Farsça şiirler yayınlamayı reddediyor.

Ancak Farsça şiirlerinin teması da milliyetçilik ve İran Türkleri hukukuna ilişkin şiirlerdir.

 

Ayvazullah Safari Keşküllü ve Kaşkay edebiyatında yeni terimler

Türk edebiyatında köklü bir geçmişi olan şiir türünde tarihî dönem içerisinde çok önemli eserler yazılmıştır. Şiirde olan terimlerde tarih boyunca binlerce kez tanımlanmıştır.  Şiirde hecelerin sayısı veya niteliği (uzunluk, kısalık) bakımından birbirine denk olması ile oluşan ölçü birimleri “vezin” veya “ölçü” kavramıyla adlandırılır. Türk şiirinde, tarih boyunca hece ölçüsü ve aruz ölçüsü kullanılmış, 19. yüzyılın sonlarından itibaren ise vezinsiz şiirler de yazılmaya başlanmıştır. Önceki bölümlerde değindiğimiz gibi Ayvazullah Safari Kaşkay Türklerinde vezinsiz şiirlerin öncüsü olmakla birlikte birkaç yeni ölçünün de mucididir. 

Ayrıca Ayvazullah Safari Türk şiirlerinde olan terimleri de oldukça öz Türkçeleştirmiş ve Kaşkay Türkçesinde yatkın olan sözcükler seçmiştir. Aşağıdaki bölümde önce bu terimler ve daha sonra Ayvazullah Safariye ait olan yeni vezinler tanıtılmıştır:

KAFİYE: İstanbul Türkçesinde Uyak olarak bilinen, şiirde en az iki dize sonunda tekrarlanan, anlam ve görev bakımından birbirinden farklı ek ve sözcükler arasındaki ses benzerliğini ARXAÇ olarak adlandırmıştır. Kendisi bu sözcüğü Kaşkay halı dokumacılığında uyumluluğa sebep olan bir teknik adından aldığını söylüyor.

BEYİT: iki mısradan meydana gelen nazım parçasını da DÜZÜM adlandırmıştır.

Mısra: İstanbul Türkçesinde dize olarak adlandırılan şiirin temel birimini TAYDÜZÜM adlandırmıştır.

REDİF: görevleri aynı olan eklerin ya da anlamları aynı olan sözcüklerin tekrarlanmasına da Kaşkay Türkçesinde DÜZGÜ denmiştir, Ayvazullah bu sözcüğün rahmetli Mohammad Naderi Dereşorlu tarafından önerildiğini de Yetim Yal kitabında yazmıştır. 

MATLA:  Divan edebiyatında bir şiirin ilk beyti bilinen MATLA sözcüğü yerine Ayvazullah Safari tarafından BAŞDÜZÜM denmiştir.

MAKTA:  Divan edebiyatında bir şiirin bilinen beyti bilinen MAKTA sözcüğü yerine Ayvazullah Safari tarafından BAŞDÜZÜM denmiştir.

ŞAH BEYİT: bir şiirin en güzel ve güçlü beyti olan şah beyit Ayvazullah Safari tarafından BAYDÜZÜM adlandırılmıştır.

 

Ayvazullah Safari tarafından adlandırılmış olan yeni şiir biçimleri:

Ölçü, biçim (Vezin): Şiirde dizelerin hece sayısına veya hecelerin ses değerine göre bir uyum içinde olmasıdır. Bütün Türk lehçelerinde olduğu gibi Kaşkay Türklerinde de farklı biçimler de şiirler bulunmaktadır, genelde Türk dünyası şiirinde hece sayısı bakımından yedi, sekiz, on bir, on dört ve on beş heceli şiirler en yaygın olanlardır. Kaşkay Türklerinde de bu biçimlerde oldukça şiir ve şair olmuştur, aslında Kaşkay Türklerinin klasik şiir biçimi şunlardır:

 

  • ASANAK (BAYATİ) – Yedi Heceli 
  • Geraili – Sekiz Heceli 
  • Qoşma – On bir Heceli 
  • Divani – On dört Heceli 
  • Şah Hatayı – On altı Heceli 

 

 Ama Ayvazullah Safari Türk dilinde olan heceler sayısı ve dizilişini değiştirerek yeni biçimlerde ortaya koymuştur. Aşağıda bu yeni biçimler birer örnekle tanıtılmıştır:

BEŞLİK: Adından de anlaşıldığı gibi her mısrası beş heceden oluşan bir şiir biçimidir. Bu biçimde ilk şiiri Arsalan Mirzai Kaşkay Türklerinin diğer milli şairi söylemiştir:

         

    Ülgər 

“Alıp tavanım / O kəman qaşıng 

Qəst edip canım / Havalı başıng 

Əfəsil oynama / Coşup qaynama 

Dəyib aynama   / Gözəlim daşıng 

Peymanam boştur   /   Ürəgim xoştur 

On dört- on beştir / Gözəlim yaşıng 

Güllərim solar / Gözəlrim dolar 

Ürəgim olar / Səning sırdaşıng 

Götürdəm yağlıq / Sazınan sağlıq 

Bir damaq çağlıq / Qaynayar aşıng 

Götür dubağı / Ayna- darağı 

Güldür dudağı / Tökəmə sən yaşıng 

Gidər o turar / Ürəgim yarar 

Qəlbimi yorar / Qanlı savaşıng 

Gidər o baxar / Məni bıraxar 

Arslan axır / Yazılar daşıng.”

(Şair: Arsalan Mirzai) 

 

EKSİ ASANAK: Kaşkay Türkçesinde yedi heceli şiirler Asanak (Bayati) olarak bilinir. Adından da belli olduğu gibi bu biçim Asanaktan eksik bir biçimdir yani Yedi hece yerine altı hecelidir:

             

   Bəlalı baş 

“Nə var daha gələ / Bəlalı başlara 

Bir baxan olmadı / Bu qanlı yaşlara 

Bir damça qan damar / Coşar yola düşər

Bu dünyanıng gözü / Qızıl gülə düşər

Uzaq uzaq yola / Gözüm baxar o yaşar 

Qoy ta mənim işim / Ola bir intizar

Hər gündə mən işim / Bir intizar olar 

Darıxma göngülüm / Qışda bahar olar 

Bir tarı qasıdı / Baş edər intizar 

Bir əldə lir kitap / Bir əldə Zualfqar   

Çal ay günüm ta ay / döşüngdə mat ola 

Bir daha sərnegün / lat o mənat ola

Dindir si tarımı / Soyma qərarımı 

Bircə gülüm açıl / Bəzəd baharımı 

Götür bu dünyanıng / Tarixda yasını 

Dardaki başlarıng / Gəl al qısasını 

Bir bağça beslədər / Bir damça qanlı yaş 

Gözəl ayağınga / Kimlər qoyası baş! 

Bəxətim oyaq dəğil / Ay üzüngü görəm

Hanı səadətim? / Yolungda can verəm.” 

 

EKSİ QOŞMA: Ayvazullah Safari Kaşkay Türkçesinde 11 Heceli (3-3-5) şeklinde ki koşmalardan yola çıkarak 10 heceli şiirler (2-3-5) şeklinde yeni bir vezin ortaya koymuş ve onu EKSİ QOŞMA adlandırmıştır: (Aşağıda ki kaç beyit Ay Ayrılığı adlı şiirden alınmıştır)

 

“Ceyəran sənə çöl mubarək olsun 

Bülbül sənə gül mubarək olsun 

Ellər sizə yol mubarək olsun 

Olan sənə el mubarək olsun

Ayrılma sən eldən ki amandır

Ayrılma ki yaxşı gün yamandır.”     

 

ARTI QOŞMA: Kaşkay Türkleri ve birçok diğer Türk lehçeleri şiirlerinde 11 heceli şiirler Koşma olarak bilinir. Ayvazullah Safari de buradan gene 12 heceli şiirlerle yeni bir vezin ortaya koymuş ve ARTI QOŞMA adlandırmıştır:

 

“Tur(dur) ahay gözəlim bir uyan yuxudan 

yaz olub çölə bax gül o gülzara

süzülüb   yerişər  qabağa  səmənim

saçı zinhara bax zülfü Şahmara bax

qıbaxar ürəgim  olar ox amacı

qapısında canım çəkilər dara  bax”

 

EKSİ DİVANİ: Kaşkay Türkleri ve birçok diğer Türk lehçeleri şiirlerinde 14 heceli şiirler Divani şiirlerdir. Ayvazullah Safari de buradan gene hece sayısını bir azaltarak 13 heceli şiirlerle yeni bir vezin ortaya koymuş ve EKSİ DİVANİ adlandırmıştır:

 

“Bıldır ki şairden bir aşıq indi qalmış

Bir işləri baştan dolaşıq indi qalmış 

Bıldır ki yazıng gülləri solmuş sufalmış

Bax gör nə varı, bir yaz ki gülləri solmuş!”

 

 Ölçüsüz ve uyaksız yazılan, belli kurallara bağlı olmayan şiirler de Ayvazullah Safari tarafından Kaşkay Türkçesine geçmiştir. Ayvazullah Safari bu şiirler için de özel terimler kullanmıştır. Bu çeşit şiirleri kısa veya uzun olduğuna göre ikiye ayırmıştır:

Kısa olana AĞCA QOŞMA uzun olana ise YENGİ QOŞMA adı vermiştir.

 

Ayrıca vezinsiz şiirleri heceleri sayısına göre de ikiye ayırmıştır:

11 heceli olanlara Qoşmasan sekiz heceli olanlara ise Gerailisan demiştir.

Ayvazullah Safari bu yeni vezinlerde de çok temiz ve dikkatli şiirler sunmuştur.

 

Kaynaklar 

  1. Ateşte Doğum-Bahman Han Kaşkay ve Dava Arkadaşlarının Zalim Şah Rejimi Tarafından İşkence ve İdamı, (Tevelüdi der Ateş-Macerayı Şekenceyı Bahaman Hanı Kaşkay ve Hemrezmaneş Tavesutı Rejimı Dojhımanı Şah), Kianneşr Yayınevi, Şiraz. (2004/1383).
  2. Sami Kelanteri Honermend-Hacı Musaha Han Keşküllünün Hayatına Bir Bakış (Sami Kalanterı Honermend-Negahi be Zendeganiyı Hac Musa Han Kaşkuli), Kianneşr Yayınevi, Şiraz. (2010/1388).
  3. http://www.baydaq.com
  4. http://www.bashqai.blogfa.com
  5. http://www.qashqaiebook.ir

 

 


 

[1] Yeni koşma

[2] Siyahça koşma 

[3] İl mesajı

[4] Yeşilbaşlı ördek

[5] bana

[6] yakın

[7] Anlamam 

[8] Yurdunda 

[9] “İl” sözcüğü Türkiye’de kullanılan “il” kelimesiyle ile aynı anlamda değildir. Kaşkay sosyal yapısında kullanılan ad’dır. (il: tayfa – tire – bonku – oba – aile)

[10] Kaşkay İlhanı

[11] Erkek 

[12] Yiğit

[13] Rütbe qayorung = değerlendirmek 

[14] Böyle 

[15] Pencesinde

[16] Kırılmaz, yenilmez 

[17] İl, aşiret, kabile, ulus 

[18] Olumsuz temsili bir kuş türü 

[19] Yabancı

[20] Feryat, bağırmak 

[21] Yeterdir 

[22] Aslan 

[23] İster 

[24] (Sen) besleten

[25] (Sen) konuşan 

[26] Karşısında 

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 175. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 175. Sayı