KAZAK BASINININ ORTAYA ÇIKIŞI VE AHMET BAYTURSUNULI’NIN KAZAK GAZETESİNDEKİ İLK BAŞYAZISI


 01 Eylül 2022


Türk ve Kazak tarihinin en önemli süreli yayınlarından biri hiç şüphesiz Kazak gazetesidir. Orenburg şehrinde 1913-1918 yılları arasında toplam 266 sayı yayınlanan Kazak gazetesi,[1] Alaş hareketinin yayın organı olmuştur. Ahmet Baytursunulı’nın kurduğu Kazak gazetesi sayfalarında Kazakların meseleleri tartışılmış ve pek çok edebiyat eseri ilk defa bu sayfalarda yayınlanmıştır. Ahmet Baytursunulı Kazak halkının ve genel olarak Rusya Türklerinin genel durumunu Kazak gazetesinin ilk sayısında yayınlanan ilk baş yazısında kısaca özetlemektedir. Bu makalede, işte bu başyazının bir çevirisini vermeyi amaçlıyoruz. Ancak daha öncesinde Kazakça süreli yayın tarihi ve Kazak gazetesinin ortaya çıkma hikayesinden kısaca bahsetmek yerinde olacaktır.

Kazakça süreli yayın faaliyetleri ancak XIX. yüzyıl sonlarında başlamıştır. Kazakça ilk süreli yayın devlet girişimiyle ortaya çıkmıştır. Taşkent şehrinde 1870 yılından itibaren yayınlanmaya başlayan Turkestanskie Vedomosti gazetesine ek olarak çıkan Türkistan Valayatının Gazeti, Orta Asya’nın ilk süreli yayını sayılmaktadır. Ayda dört kez çıkan bu ekin iki sayısı Özbekçe, iki sayısı Kazakça yayınlanmaktaydı. Gazetede hükûmet buyrukları, resmî duyurular, Türkistan Genel Valiliği’nin yaptığı işler, bazı haberler ve şiir, hikâye, kıssa gibi edebiyat örnekleri yer alıyordu. Turkistan Valayatının Gazeti’nin editörlüğünü önceleri Ş. İbrahimov, onun ayrılmasından sonra ise H. Canışev yaptı. Gazetenin genel editörlüğü görevini ise N. P. Ostroumov, daha sonra da N. G. Malitskiy yürüttü.[2] 

Bozkır eyaletinin Türkistan eyaletinden iyice ayrılmasının ardından Bozkır eyaleti için de bir gazete ihtiyacı doğdu. Bu ihtiyacı karşılamak amacıyla Bozkır Vilayeti’nin idare merkezi olan Omsk şehrinde, 1888 yılında Akmolinskie Oblastnıe Vedomosti adıyla haberleri, resmi bildirileri ve hükûmet görüşlerini halka duyurmak için bir gazete çıkmaya başladı. Bir anlamda hükûmetin resmi yayın organı olan bu gazetenin Dala Valayatının Gazeti adında bir de eki vardı. Rusça ve Kazakça olarak basılan bu ekin Rusçası Osoboe Pribavlenie k Akmolinskim Oblastnım Vedemostyam adıyla yayınlanıyordu. Bu ek 1894 yılında iki dilde yayınlanan ayrı bir gazete haline getirildi. Rus dilindeki kısmına Kirgizkaya Stepnaya Gazeta, Kazakça kısmına ise aynı anlamdaki Dala Valayatının Gazeti adı verildi. Kazakça kısmı olan bu gazete 1902 yılının mart ayına kadar yayın hayatını sürdürdü. Bu tarihten sonra gazete Sel’skoxozyaystvennıy Listok adında başka bir gazete haline getirildi. Dala Valayatının Gazeti’nin Rusça kısmının editorleri İ. Kozlov, K. Mihaylov, G. Abaza, A. Polov ve L. Lavrov idi. Kazakça bölümünü yayına hazırlayanlar ise Eşmuhammed Ablayhanov, Dinmuhammed Sultangazin ve Rahimcan Düysembayev idi.[3]

XX. yüzyıl başında modern anlamda bir Kazak aydın sınıfının oluşmaya başlaması Kazaklara has bir sureli yayın ihtiyacını ortaya çıkardı. Kazak sorunlarının tartışılacağı, çözüm önerilerinin getirileceği, Kazaklar arasında olup bitenin duyurulacağı, kısacası Kazak halkının aydınlatılacağı bir yayına ihtiyaç vardı. Bu ihtiyaç belki mevcut Tatar gazetelerinde Kazaklara bir yer ayrılmasıyla da giderilebilirdi. Fakat iki nedenden ötürü bu yol kullanılamadı. Birincisi, Tatar gazeteleri her ne kadar Kazakistan’da olup biten önemli olayları haber olarak verseler de Kazak aydınlarının iddialarına göre Kazak meselelerine vakıf olmadıkları için yanlış yorumlarda bulunabiliyor, dolayısıyla Kazakların çıkarları tam olarak korunamıyordu. İkinci olarak Kazak halkı, biraz daha değişik bir dille yazılmış olan Tatar gazetelerini anlamakta zorluk çekiyordu. Bu yüzden Kazakların kendi girişimleriyle çıkarılacak Kazakça bir gazeteye şiddetle ihtiyaç vardı. Bu ihtiyacı gören Kazak ileri gelenleri konuyu görüşmek üzere 1906 yılının Nisan ayı başında Troitsk şehrinde bir toplantı yaptılar. Toplantı neticesinde bir Kazakça gazete çıkarma kararı alındı. Bu iş için halktan yardım toplanacaktı. Daha sonraki aylarda da konuyla ilgili bazı toplantılar yapılıp kararlar alındı. Kazakça gazete çıkarma işiyle o zamanlar en fazla Ahmet Birimcanov ilgileniyordu. Aktöbe şehrinde 27 Mayıs 1906 tarihinde Kazak ileri gelenlerinin bir toplantısında Kazakça gazete çıkarma işi belli kararlara bağlandı. Bu kararlar arasında yerel idarelerin ortak bütçesinden para yardımı yapılması da vardı. İşler yoluna koyulmuşken bazı konularda ihtilaf çıktı ve Kazakça gazete çıkarma girişimi yarıda kaldı. Ancak, Eşmuhammed İmanbayev idaresinde, Haim Sasnovskiy adlı bir Yahudinin basım işlerini üstlenmesiyle, Kazakça ve Rusça olarak hazırlanan Kazak Gazeti (Kirgizkaya Gazeta) adında bir gazete çıktı. Fakat, deneme amacıyla sadece bir sayı basılan bu gazete devam edemedi.[4]

Kazakların bu başarısız girişiminin ardından bu kez bir Tatar aydını Kazakça sureli yayın çıkarmaya teşebbüs etti. Tanınmış Tatar aydını Abdurreşid İbrahim bazı Kazak aydınlarıyla birlikte 1906 yılında Kazakça bir gazete çıkarmayı planlar. Gazete, Abdurreşid İbrahim’in o sıralar St. Petersburg’da çıkarmakta olduğu Ülfet adlı gazetenin Kazak okuyucularına hitap etme amacını taşımaktaydı. Bu plan Kazakların ileri gelenlerinden Şahmerdan Koşcığulov’un maddi desteği neticesinde 28 Mart 1907 tarihinde hayata geçer ve Ülfet gazetesinin 67. sayısına ek olarak Serke[5] adlı bir Kazakça gazete yayınlanır. Fakat gazetede yer alan fikirlerin Çarlık karşıtı olduğu ileri sürülerek daha ilk sayısının ardından Serke ve Ülfet gazeteleri kapatılır.

Bazı araştırmacılar kapatılma hadisesinin Serke’de yayınlanan Miryakup Dulatov’un makalesi nedeniyle cereyan ettiği görüşündedir. Buna göre gazetede yayınlanan, Dulatov’un “Kazağım Menin, Elim Menin!” (Kazak’ım benim, Halkım benim) adlı makalesinde yer alan fikirlerin Çarlık karşıtı olduğu ve halkı hükûmete karşı harekete çağırdığı iddiasıyla gazete kapatılır.

Gerçekten de Dulatov makalesinde:

“Öncelikle Kazak halkı Rusya’ya bağlı bir halktır. Fakat bu bağlılığın hiçbir şekilde bir düzene bağlı olmayışı öfke ve kasıt doğurmaktadır. Halktan toplanan vergilerin büyük kısmı halka faydası olmayan işlere harcanmaktadır. Çarlık memurları fakir Kazakları tartaklayıp, mal mülklerini ellerinden alıp, akıllarına geleni yaptılar. Artık Çarlık memurları bizim dinimize, atalarımızdan miras kalan adet, gelenek-göreneklerimize, bizim sadece mollaların salahiyetinde olan nikah işlerine de karışmaya başladı, din kitaplarını yasakladı. [Hükûmet] bütün Rusya’yı generallere paylaştırdı. Savaş hukukunu uygulamaya koyup, 87. madde uyarınca her yerde bozkır kanunlarını tesis etti. Bu kanunların neticesinde kendini canla başla halkına adayan kişiler asıldı, vuruldu. Günümüzde bile binlerce kişi ya sürgünde ya da hapiste.”[6] diyerek açık bir isyanı dile getirmekteydi.

Her ne kadar ömrü çok kısa olsa da Serke, özel teşebbüs neticesinde ortaya çıkan ve Kazakça yayınlanan ilk gazete olması açısından Kazak basın tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. Kazakça gazete çıkarma yolundaki başarısız girişimleri nispeten istikrarlı ve daha uzun ömürlü bir gazete takip eder. Burin Elevsin’in editörlüğünde A. N. Şelkova’nın matbaasında Kazakstan adlı bir gazete yayınlanır. İlk sayıları Orda şehrinde, daha sonra Oral’da çıkan gazetenin ilk beş sayısı 1911 yılında, kalan on sayısı ise 1912-1913 yıllarında çıkmıştır. Yani bir hayli düzensiz aralıklarla çıkan Kazakstan gazetesi toplam 15 sayı yayınlanmıştır. Kazak Sovyet Ansiklopedisi’nde olumlu bir bicimde değerlendirilen Kazakstan gazetesinin yayın dili Kazakçaydı. Fakat bazı yazıların Rusça özetleri de yayınlanıyordu.[7]

Kazakstan gazetesiyle aynı tarihte medreseleriyle ünlü, önemli bir eğitim şehri olan Troitsk’te bir başka Kazak süreli yayını çıkmaya başladı. Muhammedcan Seralin’in hem yayıncılığını hem de editörlüğünü üstlendiği Aykap dergisi Kazak basın tarihinin en onemli yayınlarından biridir. Aykap 1911-1915 yılları arasında ayda bir düzenli olarak çıkmıştır. Toplam 88 sayı çıkan Aykap, dönemin Kazak aydınlarının büyük kısmını çatısı altında toplamıştır. Aykap’ta birçok Kazak aydınının özellikle Kazak halkını ilgilendiren siyasi ve toplumsal konularda makaleleri yayınlanmıştır.

Aykap, genel olarak Kazakların modernleşmesini, göçebe hayatı bırakıp yerleşik hayata geçmesini, kadınların özgürleştirilmesini, zararlı adet ve geleneklerin bırakılmasını savunuyordu. Eğitimde İsmail Gaspıralı’nın öncülüğünü yaptığı usul-i cedit hareketini destekliyordu.[8]

Derginin adı olan ‘aykap’ kelimesini Seralin şu şekilde açıklamıştır: “Bizim Kazak halkının “Ay, kap! demediği hangi işi var? Gazete çıkaracak olduk, elimizden gelmedi... ‘Vah şu bizim paramızın yokluğu, gücümüzün yetmezliği, vay!’ dedik. İyi topraklarımızı elde tutmak için şehir kuralım dedik, bir türlü birleşemedik. İyi araziler elden gitti. ‘Vah bizim talihsizliğimiz’ dedik... Bunun gibi bizim Kazak halkının nice yerde ‘eyvah’ dediği, yolunda gitmeyen işleri çok. ‘Vah’ dedirten yolunda gitmeyen işlerimiz çok olduğu icin dergimizin adı da Aykap (eyvah) oldu.”[9]

Aykap dergisinde yayınlanan makaleler şu başlıklar altında sınıflandırılabilir: Siyasi-toplumsal makaleler, edebiyat eserleri, eğitim, ana dili, alfabe, kadınların toplumdaki yerinin iyileştirilmesi, sağlık, iç ve dış haberler, kitap tanıtımları ve okuyucu mektupları.[10] Aykap yazarlarından bir kısmı derginin genel siyasetiyle bazı konularda uyuşamıyordu. Baytursunov ve Bökeyhanov’un öncülüğünü yaptığı bu grup kendi yayın organlarını kurmaya karar verdiler. Sonuçta Kazak basın tarihinin bir diğer önemli yayını olan Kazak gazetesi ortaya çıktı.

Kazak gazetesinin kurucusu olan Ahmet Baytursunov, 1905 yılından beri etkin bir biçimde Kazak siyasi hayatı içinde yer alan biri olarak hükûmet yetkililerinin dikkatini çekiyordu. 1905 olaylarının ardından hükûmet siyasi faaliyet içinde olanları sıkı takibe almaya başladı. Nitekim 1905 yılında Karkaralı’da Çar’a sunulan dilekçeyi hazırlayanlar teker teker tutuklanmaya başladı. Dilekçeyi hazırlayanların öncüleri arasında yer alan Baytursunov da tutuklandı ve 1907 yılında Karkaralı’dan sürgün edildi. Semey’de sekiz ay hapishanede kaldıktan sonra Kazakistan’ın sınır bölgelerinden istediği bir şehirde sürgüne gönderilme kararı verildi. Baytursunov sürgün yeri olarak Orenburg şehrini seçti. O zamanlar ticaret, kültür ve siyaset acısından önemli bir yere sahip olan Orenburg hem Kazak ülkesinin içindeydi, hem de Rusya Türklerinin diğer önemli merkezleri olan Kazan ve Ufa gibi şehirlere çok yakındı.

 Rusya Türkleri arasında kültürel ve siyasi faaliyetler acısından en etkin halk olan Tatarların 30’dan fazla gazetesinin, 10’a yakın bir kısmı Orenburg’da basılıyordu.[11] Bu yüzden Orenburg şehri Kazakların yararına işler yapabilmek için uygun bir yerdi.

Aykap gibi guzel ve faydalı bir süreli yayın varken başka bir yayın çıkarma işine girişmeyi Baytursunov dünyadaki diğer ülkelerden örnekler vererek açıklıyordu. Öncelikle dünyanın en ileri ülkesi konumundaki Amerika Birleşik Devletleri’nden söz eden Baytursunov, 1909 yılı rakamlarına göre Amerika’daki gazete ve dergi sayısının 21.435, Fransa’da 8.940, Almanya’da 8.000, İtalya’da 3.120 ve Rusya’da 2.058 olduğunu kaydeder. Daha sonra Kazaklara dönen Baytursunov, durumdan yine de umutsuz değildir. Kazakların da boş durmadığını, Aykap dergisini çıkardığını hatırlatan Baytursunov, binlerle ifade edilen diğer ülkelerdeki süreli yayın miktarı karşısında Kazakların sadece bir yayının olmasının elbette yeterli olmadığı görüşündedir. Ona göre ne kadar çok yayın olursa, medeniyet ve kültür seviyesi o kadar çok artacaktır.[12]

Baytursunov, gazete çıkarmanın ön şartlarından biri olan maddi kaynak sorununu ilk etapta Mustafa Orazaev’in desteğiyle çözer. Daha sonra Azamat adında bir şirket kurularak gelirlerin daha düzenli olması sağlanır. Baytursunov, gazete çıkarabilmek için Orenburg valiliğinden 5 Ocak 1913 tarihinde izin alır. Gazetenin ikinci sorumlu editörlüğüne de 19 Mayıs 1914 tarihli valilik kararıyla Miryakup Dulatov getirilir. Gazetenin bir diğer önemli kurucusu Dulatov, gazete çıkarma hazırlıkları başladığında henüz hapisten yeni çıkmıştı ve Pavlodar şehrindeydi. Kendi ifadesiyle Dulatov gazete çıkarma işine şu şekilde dahil olmuştu: “Gecen Ocak ayının sonlarında Kazak [gazetesi] henüz çıkmamış iken gazetenin çıkacağı haberini duyar duymaz Pavlodar’da Kazak [gazetesi] için alıcı toplamaya başladım. 4-5 günden sonra haberi işiten Pavlodar Kazakları kendileri gelip abone olmaya başladılar. Kısa zamanda 150 kadar alıcı oldu.”[13]

Gazetenin adı meselesini ise yine Baytursunov Kazak’ın ilk sayısının ilk makalesinde şu sözlerle açıklar: “Atalı yurdumuzun, ülkeli milletimizin kutlu adı diyerek gazetemizin adını Kazak koyduk.”

Adından da anlaşılacağı gibi milliyetçi bir karaktere sahip olan Kazak gazetesi 2 Şubat 1913 tarihinde ilk sayısıyla yayın hayatına başladı. Gazetenin amacı kısaca, Kazak halkının kültür ve medeniyetini arttırmak, Kazak dilini ve edebiyatını geliştirmek, Kazak halkını çağdaşlaştırmak ve böylece Kazak halkına hizmet etmekti.

 

Ahmet Baytursunulı’nın Kazak Gazetesindeki İlk Başyazısı[14]

KIYMETLİ OKUYUCULAR

“Zamanına göre amel” diye bir söz var. Bunun manası zamanın gereklerine uygun iş yap demektir. Çadırın tepesindeki açıklıktan göğe baktığımızda alaca bulutlar görünmekte. Bulutların ardı nasıl, belli değil, ne olacağını bilmiyoruz. Rahmet olup yağıp, toprağımızı yeşertip, nasibimizi çoğaltır mı? Yoksa fırtına olup esip, evimizi yıkıp, dağıtır mı? Bunu bilemeyiz. Yalın ayak, yalın baş, üstte yok, başta yok, eteklerimiz açılıp saçılan, darmadağın bir halkız. Bugünün nasıl olacağını biliyoruz. Fırtınayı yağmura dönüştürmek elimizden gelmese de, evlerimizin yıkılmaması, hanelerimizin dağılıp saçılmaması için çalışmak, iş yapmak gerek değil mi? Bu işe koyulmada yol gösterici şeylerden biri gazetedir. Halkımıza gazetenin ne işe yaradığını anlatmak gereklidir.

Evvela gazete halkın gözü, kulağı ve dilidir. İnsanlara göz, kulak, dil ne kadar gerekliyse halka da gazete o derece gereklidir. Gazetesi olmayan bir yurt, gazetesi olan yurtlara nazaran kulağı yok sağır, dili yok dilsiz, gözü yok kör biri gibidir. Dünyada olup biteni göremez, söylenenleri işitemez, kendi fikrini söyleyemez. Bütün dünya halkları telgraf, telefon ve posta ile birbiriyle haberleşip, gazete aracılığıyla yurda bakıp, sanki aynı evde yaşıyormuşçasına birbirleriyle konuşuyorlar.  Dünyada olup biten şeyler, konuşulan sözlerin hangisinin faydalı ya da zararlı olacağını anında öğrenip, faydalı ise sevinip, zararlısından ise korunmaktadır.

İkinci olarak, gazete, yurt evladına hizmet eden bir şeydir. Bunun nedeni; yurdun bilimli, fikirli, görgüsü çok öncüleri, çok okumuş alim kişileri gazete aracılığıyla halk önüne çıkıp, yol gösterip, yön tayin edip liderlik yaparlar.

Üçüncüsü, gazete halka bilgi dağıtır. Çünkü gazeteden yurt duymadığını duyar, bilmediğini öğrenir, azar azar bilgisi çoğalır, zihni genişler, fikri açılır, şuuru gelişir.

Dördüncüsü, gazete halkın hakkını savunur. Yurdum diyerek, halkın ahlakını koruyan, sıkıntısını dile getiren, namusunu muhafaza eden yurttaşlar gazete aracılığıyla halkın sözünü ifade edip, faydasını gözetip, zararına karşı durup kargaya gözünü çıkarttırmamaya çalışır.

Gazetenin halka bu derece faydalı hizmetleri olduğunu bilen ülkeler, gazeteyi giydiği elbise, yediği yemek, başının üstündeki evinden hemen sonra gelen çok gerekli bir şey olarak görür. Gazetenin faydasını eğitimli, kültürlü halklar daha çok bilir. Bu nedenle bir halkın eğitimi ve kültürü ne kadar yüksek olursa o kadar çok gazetesi, dergisi olur. Bu durumu şöyle açıklamak mümkündür.

1909 yılı verilerine göre Amerika’da yayınlanan gazete ve dergi sayısı 12.435, Fransa’da 8.940, Almanya’da 8.000, İtalya’da 3.120, Rusya’da 2.058 imiş. En medeni ve kültürlü ulus Amerika, işte o Amerika’da gazete ve dergi sayısı diğerlerinin toplamından daha çok. Amerika’da “Sun” adındaki gazetenin merkezi binası 23 katlı, yüksekliği 61 arşın. Böylesi bir bina kim bilir ne kadar milyon dolar eder. Çünkü o binanın olduğu şehirde arsanın değeri bile 2-3 milyon ruble tutar.

Halk gazeteye önem vermese bu kadar milyonluk sermayeyi gazete için harcamazdı. İşte bunların hepsi gazetenin ne kadar gerekli olduğunu göstermektedir.

1907 yılı verilerine baktığımızda Rusya’da o yıl 2.173 ayrı isimde gazete ve dergi çıkmış. Bunun 1.396’sı Rusça, 867’si başka dillerde yayınlanmış. Bu 867’nin içinde yaklaşık 30’u bizim Tatar soydaşlarımızın çıkardığı gazete ve dergiler oldu. Bizim bir tane bile olmadı. Bunun üzerinden beş yıl geçti. Bu beş yıl içinde yayınlanan gazete ve dergilerin sayısı daha da arttı. Biz de boş oturmadık, Aykap dergisi çıktı. Bu, önceki halimizden daha iyi olduğumuzun, daha ileri gittiğimizin ispatıdır. Ancak, bir adım ilerleyip sonra da durup kalsak fazla uzağa gidemeyiz. İleri attığımız adım üstüne daha da ileri adımlar atmamız gerek. Bizi geçenlere yetişmemiz, bize yetişenleri geçmemiz gerek. Dünya liderliği için uğraşıp gayret edenler, en önde yerlerini alıyorlar. Gayret etmeyenler ise eşikte kalıyorlar. Eşikte kalmadan, en önde yerimizi alalım. Diğerlerinin nasıl öne geçtiğine bakıp, biz de onların yaptıklarını yapalım.

Diğer halkların zamanın gereklerine uygun yaptığı işleri izleyebilmemiz için gazete ve dergiler gereklidir.

“Dağı taşı su bozar, insanoğlunu söz bozar” diye bir söz var. Bozmaya gücü yeten sözün, düzeltmeye de gücü yeter. Söz silahtır, onu bozmak için kullanırsak bozar, düzeltmek için kullanırsak düzeltir. Sözünü yurdu düzeltmek için kullanan yurdun kendisinin de düzelmeye yüz tuttuğunu görmekteyiz. Uzaklarda aramayalım, yakındaki örneğe bakıverelim. Gece gündüz bizimle birlikte çabalayan Tatar soydaşlarımız sözlerini yurdu düzeltmek için kullanmaya başlamış idi. Düzelip, daha da ileri gitmeye başladılar. Rusça okumanın yanında, gençlerinizi eğitip gözlerini açanlar Tatarlardır.

İşte bu Tatarların bizden daha ileri gittikleri anlamına gelmektedir. Onların bizden değil, bizim onlardan bir şeyler öğreniyor olmamız, eğitim derecesinde bizim daha aşağıda olduğumuzu göstermektedir. 

Ey Alaş yurttaşları! Aksak koyun gibi diğerlerinden geri mi kalacağız? Yoksa önemli işlerimizden geri kalmayıp hazırlığımızı yapacak mıyız? Geri kalmayacağız dersek, bakıp durmayalım. Çok işe, çok kişi birlikte koşalım! Aydınlık, fikir sahibi yurttaşlar yardım eder, çaba gösterir diye ümitlenmek zor bir iş. Benim elimden ne gelir ki diye ümitsizliğe kapılmayın. Ulusuna hizmet etme niyeti olursa, yapacak iş bulunur. Çok işin içinde ağırı da, hafifi de bulunur. Kazakların bitmiş, sonuca ulaşmış, halledilmiş bir işi yok henüz. Herkes elinden ne geliyorsa onu alsın yapsın. Aklımızda olsun! Az şey çoğa sebep olur. İşte bu küçük yardım, büyük işlere dayanak olur. Ulu işler ufak ufak toplanarak büyür. Kerpiç büyük bir şey değildir, ancak birleşince nasıl da büyük bir ev ortaya çıkar. Çer çöp toplayıp, bunları tepe gibi yığan karıncaları görmüyor musunuz? Ulu işlerin böyle ufak işlerin birleşmesiyle büyüdüğünü bu örneklerden anlamak mümkündür. 

Atalı yurdumuzun, büyük ulusumuzun, kutlu adı diyerek gazetemizin adını “Kazak” koyduk. “Ulus için!” diyerek dillendirdiğimiz sloganımızın yayılması için çaba gösterip, yardımcı olup, hizmet etmek Kazak çocuklarının boynunun borcudur. Halka hizmet etmek isterseniz, doğru yollardan biri işte budur. Yol uzun, ömür kısa. Elimizden geleni, ömrümüz yettiğince yapalım. Hayvanlar gibi yiyip içip, halk için gam çekmeden, karnımızın doymasıyla yetinip, mal gibi ölüp gitmeyelim.

Milletin halini düşünüp, hizmet etmeyi boynumuzun borcu bilip, gayret göstermekteyiz. Huda fırsat verirse, “Amin” diyerek el açıp, “ha gayret” diyerek çaba gösterip, “Allah” diyerek işe girişelim!

Kazak, sayı: 1, 1913.


 

[1] Uzunca bir zaman 265 sayı çıktığı düşünülen Kazak gazetesinin 266. sayısı 2013 yılında bulunmuştur. Kazak gazetesi ve 266. sayısı hakkında bkz. Paltöre Iktiyar, Kazak Gazetinin 266-sanı (Almatı: Kujattanu jane murağat isi jönindegi ğılımi-tehnikalık ortalık, 2013).

[2] “Türkistan Valayatının Gazeti”, Kazak Sovet Entsiklopediyası, cilt: XI, s. 228.

[3] Üşköltay Subhanberdina, Dala Valayatının Gazeti 1888-1902, cilt: V (Almatı: Ğılım, 1996), s. 16.

[4] “Kazakca Ğazete Cığaru Meselesinin Tarihi”, Vakit, sayı: 752 (24 Mart 1911).

[5] Serke sözcüğünün asıl anlamı koyun sürüsüne liderlik eden kısırlaştırılmış erkek keçidir. Ancak bu sözcük anlam kaymasına uğrayarak öncü, lider veya rehber anlamlarına da gelir. Burada “rehber” anlamında kullanılmıştır. Bkz.; “Serke”, Kazak Tilinin Tusindirme Sözdigi, cilt: II (Almatı: Kazak SSR Ğılım Akademiyası Baspası, 1961), s. 262.

[6] Arğın [Miryakub Dulatov], “Bizdin Maksatımız”, Serke, sayı: 1 (1907)’den aktaran Marat Absemetov, “Akınnın Azamattık Ajarı”, Mirjakıp Dulatulı (M. Absemetov (haz.)), Oyan, Kazak! (Almatı: Altın Orda, 1991), s. 9.

[7] “Kazakstan”, Kazak Sovet Entsiklopediyası, cilt: VI, s. 321-322.

[8] Burkit Iskakov, Kazak-Tatar Edebi Baylanısı (Almatı: Ğılım, 1976), s. 101.

[9] M. Seralin, “Şehr-i Turaysk Yanvar 10nda 1911nci Jıl”, Aykap, sayı: 1 (1911).

Kap: Pişmanlık ifadesi. Bkz.; İ. K. Kenesbaev v.d. (haz.), Kazak Tilinin Tüsindirme Sozdigi, cilt: II (Almatı: Kazak SSR Ğılım Akademiyası, 1961), s. 35.

[10] Uşköltay Subhanberdїna ve S. Davitov (der.), Aykap (Almatı: Kazak Entsiklopediyası, 1995), s. 24-25.

[11] Ö. Abdimenov, Kazak Gazeti (Almatı: Kazakstan, 1993), s. 35.

[12] [Ahmed Baytursunof], “Kurmetti Okuşılar”, Kazak, sayı: 1 (1913).

[13] M. D. [Miryakub Dulatof], “Kay Cerde Kalay”, Kazak, sayı: 28 (1913).

[14]Kazakçadan aktaran: İbrahim Kalkan.

 

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 189. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 189. Sayı