SEVGİLİ HOCAM VE DİĞER ŞİİRLERİ


 01 Temmuz 2021


SEVGİLİ HOCAM

Sevgili hocam,

dediğin kitapları 

okudum,

sayfa sayfa, 

roman roman-

küçükler nasıl büyür,

büyükler nasıl küçülür,

okudum...

 

ama

sen hiç söylememiştin, 

hayat - atılmış çocukların

gece gömleği,

yağmurda ıslanan 

sokak uykularıydı,

açlıktan ölen bir çocuğun 

resimleriydi-

satışta yüz milyona gider,

yüzyıl evvel 

fakirlik içinde can veren 

bir ressamın tablolarıydı,

müzayede pazarlarında

yüz milyona gider...

 

sen dememiştin yok, 

hayat soğuk sobalarda 

sözünü yandırıp 

ısınan şairlerin

tarihe utanç günüydü,

bir kalemle 

uzak cehennemlere sürülüp 

yüzyıl sonra tabutta 

dönen şairlerin 

vatan sürgünüydü...

 

sen hiç söylememiştin,

bu hayat dediğin

bir kilse hükmünde, 

bir kitap ayetinde 

kadın yasaklarına 

suçlanan günah taşıydı,

suçu yüzyılların

üstüne kalan

Janna Dark, Meryem adına

bakire savaşıydı...

 

sevgili hocam,

söylediğin kitapları 

okudum,

ama sen hiç 

söylememiştin,

neredesyse biri vardı , 

biri hiçbir vakit  olmamıştı ama.

 

XXX

 

Ne kadar istersin ağrı, belalı başım,

Varmadı bir sonuca adalet arayışım, 

Rahimde öldü, yoksa beşikte boğulduysa, 

Söylesin, ne vakit onu gören olduysa...

 

Uzak bin yılları gezmiş, bulamamış, 

Kadim dağıntılarda izi tozu kalmamış,

Soyulmuş derilere, kesik başlara sordum,

Dünyaya kan kusturan  boş savaşlara sordum... 

 

Dedim kanlı mühürü belki Türkmençay’dı, 

Belki Araz’dan geçip, mezarı o taraftaydı, 

Tongalda Janna Darkla yanıp oda mı öldü, 

Ya Yelena aşkına Troya’da mı öldü?

 

Katili hangi hakansız diktator, bilmem,

Nerede delirdi, nerede öldü, bilmem,

Talihsiz Aşil’e ok değidiğnde belki,

Yolda yorğun atları güllelediğide  belki?

 

Atilla’yı Roma’dan dönderen o oldu mu,

Napoleon’u sürgüne gönderen o oldu mu?

Bir de sorum Roma’yı kurtaran kazlara,

Giotinde günahsız yüzülen boğazlara...

 

Ağaç ise, meyvesini derip yiyen olmadı, 

Ülke ülke dolaştım, “gördüm” diyen olmadı, 

Peki nerededir, kim bulmuş, kim kaybetmiş, arayım,

Cehenneme düşmüşse, bari girip arayayım...

 

 

 

SENİN OLSUN

 

Kimin hükmü açacak 

Örttüğün kapıları,

Baştan bulandıran var,

Femida, bu suları...

 

Adalet piri misin,

Günah ilahesi mi,

Bin yıldır sesleniyorum, 

Duymadın mı sesi mi?

 

Kan içen kralların

Dayak atanı mısın,

Yalancı hakimlerin 

Yüze duranı mısın?

 

Gözü eğri terazin

Zalimlerin elinde,

Kimin hakkını verdin

Nerdeyse it yılında?

 

Bin yıllardır hakikat

Şerle elbeyakadı,[1]

Fakirler hukukunu 

Alamadı, pahalıydı...

 

Dön bak, hak divanında

Terazin oğru[2] çekiyor,

Nemli hapishanelerde

Ciğerimiz su çekiyor...

 

Böyle hesap çekilmez,

Terazine düzen ver,

Ya seslen, Tanrı gelsin,

Deyim[3] “cezamı sen ver...”

 

Deyim Sokratın hükmü 

Günah zeherim olsun,

Çok yandım bu tarafta,

O taraf serin olsun...

 

YA TANRIYDI, YA MELEK…

Bu şeherden gidirem,

Saatlar üçe kalır,

Seninle aramızda

Bir bomboş küçe[4] kalır…

 

Gidirem, yırğalayır

Yüzgar yellencekleri,

Üşüsen, ellerine

Geyin yun elcekleri…[5]

 

Ben kışdan yaz ümidi

Yeşil çıkan adamım,

Ağac tek[6] gölgesine

Tek darıhan[7] adamım…

 

Beni çölde kuş ağladar,

Uçurumda kepenek,

Senle gelen o aşk da

Ya Tanrıydı, ya melek…

 

Şimdi dönüpb “kal” desen,

Bir hıçkırık deyer “yok”,

Bu şeherden gidirim,

Sende kalmaya yer yox..

KITAPCI

Kitapcı, hikayedi... 

Yazılanlar boş çıkar,

Ne okudun, ne gördün...

Di gel, şimdi baş çıkar...

 

Hikaye... ne Paris var, 

Ne Troya atları,

Ne bir sevda yüzünden 

on yıllık savaş çıkar...

 

Hekaye şahlık kuşu...

Kim seçer padşah seni? 

Bakarsın o tahta da

Bir küt tahtabaş çıkar...

 

Krallığın kitaplar 

Burda...

Eve dönersen,

Karşına ne köpekler, 

ne kul-qaravaş[8] çıkar...

UZAK BIR ŞEHIRDE 

Pencerem çiçek açmaz

Gelen mevsümlerde de,

Uzağın kaderidir

Gülü solan perde de...

 

Divardan indirilmiş

Resmlerin hüznü var-

Bir küncde[9] susqun duran

Boş çerçivelerde de...

 

Saatdan gece geçir,

Küçeden son adamlar,

Dönürem, yokluğundu,

Gölgem düşen yerde de...

 

Ruhu ağlatan nedi,

Kallbi darıxdıran ne,

Belki kimse ağlıyor,

Uzak bir şehirde de?..

 

DERDE İLAÇ  GÖNDERİN…

Derdi derman[10] gönderen, 

Sakla, her gün birin[11] ver,

Meyvesi ekşi çıkar,

Çeyirdeyin şirin ver...

 

Gönderdiyin taşlara

De[12], deymesin kuşlara,

yol üste kalmışlara

Gölgeleri serin ver...

im

Bir tenha alaçıktdı[13],

Gel, qapısı açıktı,

Bu hesap paha çıktı,

Bir azca indirim ver...[14]

 

Yandım her gün acına,

Yanıp çıktım ucuna,

Budu, dar ağacına

Çatmışım, kendirin[15] ver...

***

Nasıldır ayrılık dediğin fasıl, 

Nasıldır zamanın ordakı yeri, 

Geride ürpere ürpere kalan 

Serçe pencesinin kardakı yeri?..

 

Burda boşluguna açılan küçe, 

Sönmüş lambalarda hisin soyugu,

Her daim saklı qış getirirdi,

Bu defa getirdi sesin soğugu...

 

Diordum, gedende ümit yerine

Bir kelme mektub yaz, kapa avcumu,

Sonra dua gibi açım okuyum[16],

Belkİ Tanrı gele tapa[17] avcumu...

 

Nasıldır ayrılık dediğin fasıl,   

Kar yağır on iki ayı da belki,

Diyorum gidende bir mekup bırak,

Cevabı ne vahtsa kayıda belki...[18]

 

 


 

[1] Kavga ediyor

[2] Hırsız

[3] Diyeyim

[4] Sokak

[5] Eldivenleri

[6] Gibi

[7] Özlem 

[8] Hizmetci

[9] Köşede

[10] İİlaç

[11] Birini

[12] Söyle

[13] Çadır,yurt

[14] İndir yap

[15] İpini

[16] Okuyayım

[17] Bula

[18] Cevabı belki ne zamansa gelir.

Bu yazı Kardeş Kalemler dergisinin 175. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan tüm yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Kardeş Kalemler 175. Sayı